10 Aralık 2018 Pazartesi

HASTALIK SIRASINDA ANTRENMAN


       


Hayatın boyunca, ilk defa ciddi antrenman yaptığını hayal et. 

İşten sonra, salona, parkurlara giderek, dost ve arkadaşların hayat tahriklerine sırt çevirir, başarıya, kendini geçmeye odaklanmışsın. Bazen, hatta sabah erken kalkar, çift antrenman yapıyor, üstelik diyet yapar, daha iyi dereceler peşindesin.

Bu gidişle deyim yerindeyse, kim tutar seni, robot olma yolunda epey ilerlemişsin.

Boğazında o tırmalama gelene kadar...Sonra öksürük, bir bakmışsın, uykun kaçmış.Üşütmüş ve her şeyi berbat etmek yolundasın. Antrenmanlara devam mı, yoksa ‘’dur!’’deyip, şikayetlerin geçmesini mi beklersin?

Üşütme ve diğer ‘’masum’’ hastalıklar genelde bir çok sporcuyu durdururken, istatistik olarak, insanlar yılda 2-3 kez ortalama bu tür hastalıklar geçirmektedir. Hasta olduktan sonra en-önemli tespitin, şikayetlerin boynun üstünde mı, yoksa altında mı ceryan eder, olmalı?





Üstünde ise, tıkalı burun, boğaz ağrısı, hapşırma, hepsi sıradan üşümeyi göstermektedir. Uyuşma yapmayan ilaçlarını al ve enerjin varsa, salona git. Sadece daha sakin çalışmayı unutma. Mesela, çabuk depar yerine, hafif koşu yapman daha mantıklı olacaktır. Ağırlık kaldıracaksan maksimal değerlere değil, daha hafif, ama tekrar sayısı fazla olanı tercih etmelisin. Seriler arası dinlenmeleri daha uzun yapmayı unutma.

Etraftaki sporcuları da düşünmen gerek. Ellerini sık yıka, çalıştığın aletleri silmeye unutayım deme. Durumun kötüleşirse, tempoyu yavaşlat veya planladığından evvel bitirmeye çalış. Yoksa, gaza basmaya devam edersen, savunma sistemini çökerte bilir, toparlaman uzun sürer.




Şikayetlerin boynun altında ise, öksürük, nefes darlığı, göğüste basınç, ishal, bulantı, eklem ağrıların var ise, kesinlikle antrenmanı pas geçmelisin. Burada artık, daha ciddi intihaplanma söz konusudur. Antrenman yaparsan, çok daha kötü sonuca, bayılmaya kadar işi götürürsün.

Akıllı, bilgili olmak ileriye götürür!

Ertan Hatipoğlu 

22 Kasım 2018 Perşembe

BİZ DİLETTANTE, YA SİZ SAYIN LUCESCU?










Dünya modern spor tarihin 3 dönemi vardır. Birinci dönem 2. Dünya savaşına (1939), ikincisi Berlin duvarı yıkılmasına(1991) kadar uzanmaktadır. Üçüncüsü ise, WADA denilen dönem, 2000 yılların başlarında günümüze kadar devam edenidir. Her dönemin ayrı dinamikleri, kural, adet ve uygulamaları vardır. Spor dalı olarak, futbol ve bilinen birkaçı daha, hala üçüncü döneme girmiş değildir, ama sıkıştırmalar, ''doğum sancılar'' neticesinde, şimdiki futbol adetleri, asla ikinci dönemindekilere benzemez...Kısacası, futbol bir ara dönemi yaşamaktadır. Tüm sevabı ve günahları ile...

Mircea Lucescu, hem futbolcu, hem de antrenör kariyeri olarak, tamamen ikinci dönemin temsilcisi, adamıdır.O dönemin kural ve uygulamalarına tamamen adapte olmuş, en-büyük başarılarına o dönemin gerekimleri ile, imza atmıştı. Gerçi, Shakhtar ile UEFA kupasını 2007/8 yılında kaldırmış, ama yukarıda belirtiğimiz gibi, futbol asla yeni döneme girmemiş, üstelik, o yıllar ara dönemin ilk yılları sayılmaktadır.Takip eden yıllarda, kariyeri hızla geriye gitmiş, ilk önce yuvasını terk etmek zorunda kalmış, daha sonra Zenith fiyaskosu ile, devam etmişti. Gerek ilerleyen yaşı, çıkan dedikodular, gerek yeni ara dönemin zorlukları, Luce'ye kaliteli ekip bulmakta yokuşa sürdürmektedir.Futbol ve mesleğin acımasız kuralları kendisini yoğun kulüp hocalığından gittikçe artan tempo ile uzaklaştırırken, Türkiye’den kendisine adeta ‘’hayat öpücüğü’’ayarında bir teklif gelmişti.Mircea Lucescu, torunların geleceğini garanti almışken, onların çocuklarını da alma düşüncesi, teklifi cazip görmüş, kabul etmişti.

Daha sonrası, herkes tarafından daha net bilinmektedir. Büyük Hoca, Süper Lig’de oynayan bir kısım, hala eski dönemde yaşayan futbolcuya adeta sırt çevirmiş, Avrupa’da yeni ara döneme adapte olmuş veya en-azından, olmaya çalışan çocuklar ile, takım yapmaya kollarını sıvamış, adeta Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışmaktaydı.Normal olarak, bu futbolcular gerek yaş, gerek takım olmakta zorlanmasından, oturmuş takımlara ufak teferruatlar yüzünden, epey maç kaybettiler.

Seçilen futbolcular, kendi kulüplerinde oynadıkları futbolu, Milli maçlarında çok az yansıta bilince, kötü sonuçlar kaçınılmaz oldu. Yetersiz ekibi, subjektif kontrol ve seçme, Luce’yi iyice kariyerin dibine götürüyordu. Maçlardan sonra kısa ve iğneleyici konuşmalar, maçlar aralarında o büyük zaman içinde hiç konuşmadan kaybolmalar, biten enerjisi...Onu eleştiren medya mensuplarına ‘’dilettant’’muamelesi, geçmişteki başarılarından bahsetmesi, kısacası her şey, teşhisi koyulmasına yetiyor, da artıyor, aslında...

Evet, dilettante insanlar, Lucescu kadar çözüm yollarını bilemezler elbette, ama durum tespitine güçleri yetmektedir.

Durum ise, çok DİLETTANTE!

Ertan Hatipoğlu

14 Kasım 2018 Çarşamba

YAĞ YAKARKEN KAS KÜTLESİ NASIL KORUNUR?


                    




Vücut yağlarından kurtulayım derken, kas kütleni korumak önemlidir. Nasıl? Yağ birikilmesi ve yakılması, kas kütlesini büyütmekten çok daha kolaydır. Her iki süreci birlikte yürütmek isteniyorsa, en-iyi yol, yağ yakılırken, kasları büyütmek değil, korumaktır.

Bu süreçte kilit iş, yetersiz kalori akıllıca tüketilirken, antrenmanların doğru yapılmasıdır. Tüketilen kaloriler fazla yetersiz olursa, antrenmana harcayacak enerji düşer. Bu durumda yılmadan, devam edilirse, o his uzun sürmez, başarılır.

Önemli olan, antrenman ve diyeti öyle ayarlamak ki, birkaç hafta sonra pes edilmemesin. Çok kolay, ama biraz matematik bilgisi gerekir...

Protein - vücut ağırlığın her kilosuna 2-er gram
Yağlar - tüm kalorilerden 20%

Diğer alınacak kaloriler karbonhidratlardan alınır. Protein ve yağlardan tüketilmesi geren kaloriler hesaplandıktan sonra, kalanlar karbonhidratlara bırakılır.

1. hafta - kendi ağırlığını tutturacak kadar kalori alınmaya dikkat edilmelidir. Kaloriler sadece kaliteli gıdalardan temin edilmeye özen gösterilmelidir. Kendi ağırlığını korumak için tüketilmesi geren kalori hesabi bir çok etkene bağlıdır-yaş, cinsiyet, aktivite seviyesi, genler ve s., ama akılıca bir başlangıç için - kendi ağırlık X 30, isabetli olur.

2 hafta sonra, hiç kilo kaybedilmemiş ise, daha az kalori tüketime geçilir. Kilo kaybı durumunda, daha 1 hafta eski durumda kalmak zorunludur! Yine kilo kaybı devam ederse, o kalori rejimde devam edilir. Fakat, haftalık 3 kg. fala zayıflamak sakıncalıdır.

Kantar 1-2 hafta ilerleme kayıt etmez ise, yeniden kaloriler azıtılmalıdır. Arzulanan sonuç gelinceye kadar, ayni şekilde devam edilir.

Kolay gelsin!

Ertan Hatipoğlu

20 Ekim 2018 Cumartesi

KREATİN - EN İYİ ZAMAN VE MİKTARI


                               


Kreatin hem kasların büyümesine, hem de kas kuvvetinin artmasına yol açmaktadır. Nasıl alınırsa alınsın, ısrarlı alınışlarda muhakkak faydası vardır, kaldı ki, kalp işlevliğini artırarak, hayat uzatmaktadır.

Yok, böbrekleri bitiriyor, yok saldırganlık getiriyor, gibi dırdırlar geride kaldılar. Bir çok araştırma kreatini akladı. Son araştırmalar günlük tüketim dozu ve doğru alım zamanı üzerine yoğunlaşmış durumda.

Yıllarca, en-iyi alım zamanı antrenmandan önce sanılırdı. İnsana da mantıklı gelmiyor, değil...
Tozu antrenmandan önce tüketip, antrenmanda kaslarımızı daha iyi yükleyebiliriz, düşüncesi...Fakat, gerçek başka çıktı!

2013 yılında yapılan bir araştırmaya göre, antrenman sonrası alınan keratin, kas kütlesini 2 milli fazla arttırmaktadır. Antrenman öncesi alımına karşı, tabi...Antrenman sonrası kullananlar diğerlerden daha fazla yağ yaktıkları ortaya çıkmış. Ayni yüklemelerde, tabi...O tarihten sonra yapılan tüm araştırmalar, antrenmandan sonrayı işaret etmektedir. Antrenmanın kendisi kas hücrelerini, artan kreatine daha duyarlı kılarken, tüm vücut ‘’pompalanmış’’, kan basıncı daha yüksek ve neticede, tüm maddeler gereken yerlere daha net ulaşmaktadır.

Toparlayalım:
Antrenmandan sonra, 5 mg.!


Ertan Hatipoğlu

24 Eylül 2018 Pazartesi

İŞ YERİNDE 20 FİZİKSEL AKTİVİTE ÖRNEĞİ


                                  






Fiziksel aktivite Maraton koşmak veya Everest tepesini tırmanmak demek değildir. Enerji kaybına yol açan her kas kasılmasına, fiziksel hareket denilir. Küçük olanlar bile vücuda büyük faydaları vardır. Fiziksek kapasite artarken, gövde, duruş pozisyonu düzelir. Kilo kontrolü kolaylaşırken, kemik ve kas sağlığı düzelir ve kendine güven duygusu artar. Kanser, şeker, tansiyon, yağlanma ve kardiyo hastalıklar uzaklaşırken, yorgunluk ve stres azalır. Neticede, şirketlerde çalışanların, özellikle stres ortamlarda alınan kararlar daha isabetli olurken, çalışanların yaratıcı gücü yükselir.
Bakalım, şirket çalışanların boş kaldıkları 5, 10 ve 30 dakikada ne gibi fiziksel aktivite girişimleri mümkündür.

5 dakikada ne yapılabilir?
Her fırsatta yürüyün! 
Belge ve evraklarınızı şirketin en-uzak printlerinden almaya çalışın!
Ofisin son katından veya başka binadan fotokopi çektirin!
Su almaya gidildiğinde öne, yukarı esnetici hareket ve gerdirmeler yapın!
Asansör veya yürüyen merdivenleri unutun!
Aracınızı daha uzak yere park edin!
Meslektaşınıza i-mail göndermeyin, zahmet edip, 1-2 kat yürüyerek yanına giderek, anlatın!

10 dakikada ne yapılabilir?


Ofiste çömelmeler, yerinde koşular gibi hareketler yapılabilir!
Meslektaş ile kısa iş tartışmalarınızı dışarıda yürüyüş ile yapın!
İyi havalarda hazır bekleyen bisiklet ile bir tur atın!
Belge okurken, koridorda ayakta yapın!
Telefon görüşmelerinizi ayakta yapmayı deneyin!
Esnetme ve gerdirme bir kaç hareket ile stresi uzaklaştırın!

30 dakikada neler yapılabilir?


Öğlen tatilinde:
2-3 dakika yürüyüş+2 dakika koşu ile nabzını artırın!
Ofis dışında 1-2 küçük işinizi yürüyüş veya bisikletle bitirmeye çalışın!
Yemekten sonra, mutlaka yürüyün ve günün kalan bölüm planlarını yapın!
Öğle arası için aktiviteli plan yapın ve her gün takip edin!
İş çıkışı arkadaş ile bir koşu, çabuk yürüyüş yaparak, trafiğin rahatlamasını beklersin!

Fiziksel aktif olmak bir fikir, hayata özel bakış olup, nasıl yaşamak istediğinizin kararıdır. Bu karar kendi sağlık ve mutluluğunuza sorumluluktan kaynaklanmaktadır. Her günün size getirdiği stres ve sürprizler ile, yeni metabolizmanız daha kolay başaracaktır.

Ertan Hatipoğlu

En okunanlar