30 Eylül 2014 Salı

BİLİC'İN ENGEL ANTRENMANI




Son zamanlar Beşiktaş futbolcuların sakatlık olayları  fazla olmaya başladı. Başta kasık bölgesi olmak üzere, hamstring ve diz sakatlıklarında artış olunca, bir çok kişi bunları Nevzat Demir tesisindeki kötü zemine bağlamıştı. Teknik Direktör Bilic bizzat kendisi zeminin değiştirilmesini talep ederek, olayları getiren suçluyu işaret etmişti…

Sakatlıkların suçlusu bulundu, ama yine de Bilic o tür vakaların önlemesi için var gücü ile çalıştığını gördük. İşte, en son antrenmanlarda kullanılan engel üstü geçiş çalışması! Son derece bir atletizm patenli çalışma olmakla beraber, ayni zamanda çok yönlü bir etki alanı vardır. Ama en-belirgin özelliği kalça  eklemlerinde esneklik getirerek, hem o bölgede sakatlıkları önlemek, hem de koşuda fule uzunluğunu arttırarak, süratlenmektir. Hamstring kaslarını  hareketli biçimde hem esnetip, hem de güçlendirmek bir başka özelliğidir. Üst baldırdaki koşuda aktif rol oynayan tüm kasları güçlendirerek, sürat katkısı güdülmektedir. Ritim, denge, elastikiyet niteliklerini ilerletip, yerle teması sağlayan ayak bilek bölgesini de hem güçlendirir, hem de esneklik kazandırır.

6-10 engel yaklaşık 1 m. mesafe ile dizilir ve seri halde yaklaşık 20-25 geçiş yapılır. Dinlenme araları geri yürümek kadardır. En-tercih edilen engel yüksekliği 84 santimetre olurken, engel geçişi, leylek yürüyüş, yan makas kullanılan en-çok geçiş türleridir. Antrenmanın başında, ısınmadan sonra yapılırken, ayaklarında birer kiloluk manşet ve fazla engel sayısı dizilirse, antrenman sonunda da uygulanabilir.

Aslında, Beşiktaş takımın genetik performans potansiyeline bakarsak, takımın neredeyse tavan yapmış olduğunu görülmektedir. Bilic deyim yerindeyse ‘’bıçak sırtında’’ çalışmaktadır. Bu tür çalışmalar beraberinde oldukça fazla sakatlıklar da getirir. Bunları önlemenin iki yolu vardır ki ikisini de Beşiktaşlı futbol takımında görmekteyiz. Sakatlıklara sıkı önlem alınırken, çalışmalarda  çok çeşitlilik görünmektedir.

Toparlanma, rejim ve beslenmeye geçen yıldan önlem alındığına göre, takımın gidişatına endişe edilecek bir durum olmadığının, kanaatindeyiz!



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

Not: Fotoğraf Hürriyet gazetesinden alınmıştır!

27 Eylül 2014 Cumartesi

F.BAHÇE'YE ÖZEL ÇEŞİTLEME

F.Bahçe‘ye özel çeşitleme!

Ertan Hatipoğlu

Antrenman süreci, uyarılar ve neticede uyum içeren bir süreçtir. Elit futbol antrenmanında yarattığı etki, uyumu getirir ve takımı daha antrenmanlı duruma getirerek forma sokar. Burada problem, yıllarca aynı yüklemelere maruz kalan takımlar ve neticede oluşan bağışıklık.
F.Bahçe takımı Aykut Kocaman zamanından hemen-hemen aynı yükleme ve neredeyse değişmeyen futbolculara yapılmaktadır. İşin bir başka gerçeği takımın yaş ortalaması oldukça ilerlemiş durumda. Neticede takım performansı bir 'plato’ya ulaşmış, bazılarına göre duraklama, diğerleri ise gerilemeyi bile işaret etmekte.
İşin ilginç bir başka noktası bu durumdan çıkmak için iki yoldan bir tanesi, takımın yaş ortalamasından dolayı tıkanmış durumda. Yani, yüklemeler F.Bahçe takımına sakıncalı, zira sakatlıkların artmasına yol açabilir.
O zaman çözüm yolu, bu durumdan çıkış fırsatı sadece ÖZEL ÇEŞİTLEME metodu ile mümkün gözükmektedir. Son yılların özellikle elit sporda kullanılan, performansların tıkandığı, mevcut çalışmalara bağışıklık kazanılan durumlarda yardıma koşan bir çalışma üslubudur.
Futbolda gereken fiziksel nitelikleri ilerleme amaçlayan bir metot’dur. Kuvvet antrenmanı fitness salonunda değil de, doğaya çıkıp, ağaç dalını kullanarak bar-fix hareketiyle yapılır, halter kullanmak yerine yerden ağır taşlar taşınır… Koşu antrenman yerlerini ve profilini sık değiştirerek, dik tepeler kullanarak antrenman amacına ulaşır, futbolcuların organizmalarına farklı uyarılar yüklenebilir. Çift kale maç antrenmanında her 10 dakikada iki takıma ağırlık yelekler giydirip, çıkarılır. Özel maskeler kullanılarak nefes alma zorluğu getirerek, takımın özel dayanıklılığı artırılır. Kısacası, öel çeşitleme elit sporda duraklama, ‘’sürat ve motorik bariyeri’’ne karşı çok etkili bir silahtır! Elit sporda uğraş veren her antrenör fiziksel niteliklerin ilerlemesi için alternatif çalışmaları bilir, sanırız…Biraz üzerinde çalışılırsa, çok güzel,  belki de yepyeni devrim yaratacak çalışmalara ulaşılır, futbolun kitabı yeniden yazılmaya başlayabilir.
Haydi İsmail, Tolunay ve Şota hocalar, sizden başlayalım!

21 Eylül 2014 Pazar

F.BAHÇE'NİN PROBLEMİ

F.Bahçe’nin problemi

Ertan Hatipoğlu

F.Bahçe, sezon başında yıllarca yardımcı antrenör görevinde bulunan, takımı iyi tanıyan sevgili İsmail Kartal’a teslim edilmişti. Hatırlayacaksınız, takımı aldığı günlerde, hazırlık şeması ve planları Ersun Hoca tarafından hazırlanmış, yürürlüğe girmişti. Takım 12 günlüğüne Topuk Yaylası’na gitmiş, daha sonra İstanbul'a dönerek hazırlık maçlarına başlamıştı… Soma turnuvasından hemen sonra takımın başına Kartal geçmişti.
Kısacası, hocanın istese de takımın hazırlık şemasını değiştiremezdi. Belki sadece o 14 günlük milli arada müdahale edebilirdi ama fazla futbolcusu ülkelerini temsil ettikleri için zor bir ihtimaldi…
Takımın bireysel genetik uyum kapasitesine bakarsak, 2 yıl önce Avrupa liginde final kapısından geri dönmesini zirve kabul edebiliriz. O tarihten bu yana takımda fazla gelen ve giden olmadığından bu performansı taraftarlar aramaktadırlar.
Bu yıl oynadıkları hazırlık maçlarına ve gösterilen performansa bakarsak, Sevilla maçı hariç, Olympiakos ve Roma maçlarında takımın gayet iyi durumu olduğu gözüktü. Sevilla maçı da reaklimatizasyon durumda oynandığı için yanlış bir planlanma ürünü olarak kabul etmekteyiz. Normal şartlarda oynansa, sonuç diğer iki maçından farklı olmazdı… Kısacası, bu üç takımla maçlarında takım gayet iyi gözükmüştü. Ama o günlerde…
Şimdi Sevilla, Olympiakos ve Roma’nın performansları nerede, F.Bahçe’nin performansı  nerede? İlk lig maçında yorgun bir rakibe karşı alınan zor bir galibiyet, ikinci maçında yeni kurulmuş bir Trabzon’a karşı kaybedilen 2 puan… “Şimdi yenemezsin, sonra çok daha zor olacaktır” diye uzaydan bile görülmektedir.
F.Bahçe yapılan zayıf hazırlık ve planlanma hataları yüzünden genel uyum rezervine ve genetik potansiyeline ulaşamamış gözükmekte. Problemin çözülmesi, yani yüklemelerin antrene potansiyelini ortaya çıkarılması, futbolcu organizmalarında inşası uyum değişiklikleri zorlama şansı ne yazıktır ki, ağırlıklı hazırlık dönemin görevidir. Maçlar başlayınca ufak tefek rötuşlar, makyajlar yapılı, ama ne kadar fayda eder başka bir meseledir.
F.Bahçe’nin aralık ayına kadar takımın anlık uyum rezervi ile yüklemelerin antrene potansiyeli arasında o bağı çözmesi gerekecek.

Asıl ocak ayında sağlam temel atması için…

19 Eylül 2014 Cuma

FUTBOL HAKEM ANTRENMANI




LİG’lerimiz henüz yeni start aldı, ama daha şimdiden hakemlerin aleyhine çatlak sesler yükselmeye başladı. İlerleyen haftalarda neler olacak tahmin edilmesi çok zor iş olmasa gerek…
Hakemlerimizin daha iyi performansı için, haftada bir ve iki maçlık ayarına göre antrenman planı hazırladık. Şimdi tam zamanıdır, diye düşünmekteyiz.

Haftada 1 maçı olan program:

Pazartesi- maçtan sonra yenileme antrenmanı, hafif kondisyon, yüzme veya bisiklet. Olanak ve vakit yoksa –sadece 30’ jok.

Salı- Isınma- 25’   20 metrelik koşular (git-gel) + 10 saniyelik yürüyüş şu şekilde:
2x14 saniyelik git-gel (20-er metre)
2x12 saniyelik   ‘’    ‘’        ‘’
4x10    ‘’                ‘’     ‘’       ‘’
6x 9     ‘’                  ‘’     ‘’      ‘’
8x 8     ‘’                  ‘’      ‘’      ‘’
Toplam- 22 kez
Dinlenme 7.30 dakika ve bir kez daha tekrarlanır

Çarşamba- Dinlenme

Perşembe- 25’ ısınma
Süratte devamlılık antrenmanı- 
20’’ koşu+ 10’’ jok
30’’ koşu + 20’’ jok
40’’ koşu + 30’’ jok
60’’ koşu + 60’’ jok
40’’ koşu + 30’’ jok
20’’ koşu
 7.30’ dinlenme ve tekrar

Cuma- Dinlenme
Cumartesi- 25’ ısınma
Deparlar- 5x10m.+4x15m.3x30m.+5x10m.
Pazar- Maç

Haftada 2 maça göre program:

Pazartesi= Perşembe günü süratte devamlılık antrenmanı
Salı- Dinlenme
Çarşamba= Cumartesi deparlar antrenmanı
Perşembe-Maç
Cuma- Dinlenme
Cumartesi= Cumartesi deparlar antrenmanı
Pazar-Maç
Hakemlerimiz bunun dışında, haftada 1-2 defa fitness salonunda yerle temasını sağlayan ayak bileklerini  güçlendirme hareketleri yapmalarını tavsiye etmekteyiz. Ayrıca, kan değerlerini her ay kontrol edip, muhtemel düşük veriler varsa, gereken tedbirleri almalılar. Maç boyunca koşabilmeleri için, özellikle Hemoglobin değerleri yüksek olmaları gerekir. Kırmızı yuvarlar yıkımından dolayı, uygun gıda rejimine bir an önce girmeleri, isabet olacaktır.


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

17 Eylül 2014 Çarşamba

AĞIR ÇEKİM FUTBOL

Ağır çekim futbol

Ertan Hatipoğlu

Ligde 2. hafta tamamlanırken, herkesin gözüne ağır, yavaş oynanan futbol çarpmakta. Sanki 1950 yıllarına o siyah-beyaz çekimlerde oynanan futbola geri dönmüş, çabuk ataklara, tek ayak paslara karşı alerjimiz olmuştu. O kadar net bir manzara oluştu ki, başta Şansal Büyüka kendi programında Mustafa Hoca’ya defalarca sordu, sordu…
Yavaş oynanan futbolun işlevsel, biyokimyasal ve taktiksel nedenleri vardır.
İşlevsel nedeni; takımın anaerobik eşik kapasitesinin düşük olmasıdır. Anaerobik kapasite kısa süreli, oksijensiz, maksimal ve supramaksimal fiziksel çalışmalarda kasların işe adapte olabilme kapasitesidir. Başka deyişle, süratte devamlılık niteliğinin düşük seviyelerde olması.
Düşük olması takım çalıştırıcılarının yaptıkları iki temel hatadan kaynaklanmaktadır. Birincisi genel dayanıklılık, yani aerobik (oksijenli) çalışmaların sadece hazlık başı yapılması ve o çalışmalarda 3 temel yükleme seviyesini tam bilmeden, yanlış antrenmanlardan oluşmaktadır. Ayrıca bu niteliğin küçümsenmesi, yüksek seviyesinin değeri bilinmemektedir. Aerobik seviyesi düşük takımın anaerobik değerleri yüksek olamaz! Bu iki oluşum birbirine bağlı, et ve tırnak gibidir.
İkinci sebep, süratte devamlılık niteliğinin çalışma prensipleri ve metodolojik hatalardır. Bundan dolayı, takımların bu konuda istikrarsız oynaması gözlenmektedir.
Biyokimya bölümüne gelince… Futbolcularımızın kan değerlerinin bazı oluşumlarının düşük olması problemin diğer tarafıdır. Basur, kan sızması (kaybı), parazit, yanlış beslenme gibi nedenlerden dolayı Hemoglobin seviyesi yetersiz olup, kaslara gereken oksijen gidememektedir. Bu gibi sebepleri tespit edip, bir an önce özellikle Hemoglobin seviyesini yükseltme trendine girmesi gerekir.
Yoksa, 2. yarılarda ve özellikle yüksek rakımlı deplasmanlarda zor anlar yaşanır. Bu konu o kadar önemli olmuş ki, dünyanın önde giden takımlarının hocaları, artık her hafta maçlardan önce takımın kan manzarasını masasının üstünde istiyor, takımı Hemoglobin seviyesine göre şekillendiriliyor.
Taktiksel neden olarak… Daha atletik takıma karşı çabuk oynarsan dezavantaj olur, kaybetme ihtimalin artar. Bundan dolayı yavaş yavaş atağı kalkar, topa daha fazla sahip olmayı tercih edersiniz. İzlanda maçı bunun bariz örneğidir. Basket takımımızın ABD karşısında oynadığı taktiği de örnek olarak verebiliriz.

Son olarak, tribündeki seyircinin az olması takımlarımızın performansını olumsuz etkilemektedir. Seyirci bir ‘’köfte porsiyonun garnitürüdür’’… Garnitür önemli ama köftelerin kalitesi ve özellikle pişmesi daha önemlidir!

14 Eylül 2014 Pazar

MAÇTAN AKTİF ÇIKMAK

           


Özellikle futbolda, maçtan sonraki günde dinlenme veya rejenerasyon (yenileme)  antrenmanı verildiğini görmekteyiz. Maçın yüklemesinden sonra dinlenme ve süperkompensasiyon ortamını yaratmak adına, bir çok antrenörümüze mantıklı gelmektedir. Antrenman bilimi kitaplarda da öyle yazmaktadır…
Fakat antrenman bilimi denilen olay o kadar değişken ve tartışmalıdır ki, hemen hemen her konuda çok çabuk bir zaman diliminde değişiklikler olmaktadır. İleriye gitmemiz, performans sınırlarını aşmak için öyle de olmalıdır!

İşte size maç sonrası için başka daha modern, en-azından denenmesi gereken bir model. Maçın ertesi günü az yüklemeli, rejenerasyon antrenmanı veya dinlenme yerine, orta yüklemeli, genel kuvvet aksanlı bir antrenman:
1. Düz koşu 30’ jimnastik
2. Fitness salonunda mekik-ters mekik, kaldırmaca, dairesel antrenman.
3. Jimnastik, esnetme-15’
4. Buzlu sauna- 3’ + sıcak duş 

Böylece, çok yüklemeli maçtan sonra, orta yüklemeli bir antrenman ile ‘’barut kuru'' tutulur.
 Daha sonraki gün dinlenme veya yenileme antrenmanı yapılır!
Bu model antrenmanlar ile bir taşla 3 kuş vurmuş olunur:
1.     Çok yüklemeliden sonra orta yüklemeli ile kalite ‘’tutturulur’’
2.     Orta yüklemeli genel kuvvet aksanlı antrenman ile hem toparlanma hızlanır, hem de uzun sure her hafta maçlarda düşen kuvvet niteliklerini yukarıda tutulur. 
3.     Maçtan ‘’aktif’’ çıkarak sportif formun zirvesinde daha fazla kalma şansı.

Basından okuduğumuz kadarı ile, takımların bazı hocaları daha sezon başında 2, hatta 3 gün dinlenme  ilan etmektedir. Yapmayın beyler, şu ‘’3 gün’’ zaten skandal da, biz şu 2 günü  yazamadan geçemeyeceğiz. Evet olur, ama ne zaman olur? Takımınız sürantrene olmuş ise veya rakıma çıktınız, indiniz uyum sürecinde olursa- olur! Bunun dışında unutmanız gerekir.

Antrenman biliminde boşuna az yüklemeli antrenmanları  iyi ve yerinde kullanın dememişler…


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

BUFFALO SÜRÜSÜ

     


Hayvanlar alemini bilirsiniz, rakip ve avlarını etkilemek, korkutmak, mücadelen vazgeçirmek ve kendine itaat ettirmek için, boyutlarını büyütür, kanatlarını açar, dişlerini gösterirler.

Elit sporda rakipler, az çok maçın sonucunu herkesin tahmin ettiği gibi, maç esnasında değil, çok önceden hissederler. Değişik sporlara bakarsak, her birinde skoru büyük ölçüde belirleyen noktalar vardır.

Uzun zaman karşılaşmamış veya ilk defa karşı karşıya gelen güreşçiler daha ilk ''el
enselerden'' sonra, karara varırlar, maçın geri kalanını sadece bir sakatlık veya tesadüf değiştirebilir.

Boksta ilk dakikada yapılan karşılıklı ‘’yoklamalarda’’ sonucu  her iki sporcu hisseder, geriye sadece bir tesadüf ‘’aparkat’’mesela, sonucu değiştirebilir.

Atletizm’de işler biraz daha değişik. Rakipler daha otelde birbirlerini süzer, tartar ve oracıkta yapılan değerlendirmeyi yarınki yarışta sadece bir sakatlık veya düşme, diskalifiye değiştirebilir.

Halterde ise, antrenman dereceleri çok etkilidir, ama asıl yarışta hata yapmadan devam etmen rakiplerini dize getirir.

Futbolda her şey iki takım sahaya çıkmaya hazırlanırken ve çıkarken belli olur. Oracıkta her iki takım birbirini tartar, süzer. Rakibini fiziksel olarak güçlü, yere sağlam bastığını, yüzlerde o derin çizikler gördüğün an, maç skoru orada şekillenir. Skor artık neredeyse belli olmuş, 90 dakika sadece tesadüflere ve futbolu etkileyen diğer faktörlere kalmıştır…

Maç öncesi, bizim millilerimiz Reykjavik stadyumunda rakibinle çıkmak üzereyken, kendilerini bir Buffalo sürüsünün arasında gibi hissettiler, maça çıkarken de, o sürüyle birlikte yürüyorlar gibi algılamışlardı! Aslında her şey burada belli olmuş, gerisi teferruat ve bizim gibi daha sonra hissedenlere derin bir hayal kırıklığı ve üzüntüydü.

Şimdi önümüzde Çek maçına kadar yaklaşık bir ay gibi zaman var. Bakalım biz ‘’Şükrü Saraçoğlu’’ stadında rakibimize daha maç başlamadan o duyguyu hissettirebilecek miyiz. Bunu başarırsak, gerisi kolay!



                                                                                                       Ertan Hatipoğlu

13 Eylül 2014 Cumartesi

ARKAYA KALAN ERTEYE KALIR




Süper Lig’imizin ilk maçları oynanırken, bir çok takımımızda oynayamayan yıldız futbolcu göze çarpmaktadır. Olayın biraz daha derinine inersek, sakatlık sebebinden oynayamayan, transferin neredeyse son günlerinde gerçekleşen epey yıldız futbolcu görünür. Her işimizde olduğu gibi, yumurta kapıya dayanınca işlerimizi yapmaktayız. Ama, bunun bir faizi var ve bazen çok ağır bedel ödemek zorunda kalmaktayız. Hazırlık dönemini takımı ile geçiremeyen, takım çalışma ritmine, ortama alışamayan futbolcular ne yazık ki, 1-2 haftanın içerisinde sakatlanıyor ve takımlarına  katkı yapamıyor. Medyada tartışmalar hem onları, hem de transfer edenleri çok yıpratmasını da ilave edersek, sezon başında transferlerin ne kadar daha karlı oldukları ortaya çıkmaktadır.
İşte, Oscar Cardozo! Belli nedenlerden dolayı geç transfer edildi, Halilhodjic’in çalışma temposuna ayak uydurmaktan zorlandı ve neticesinde sakatlanıp, antrenman yerine tedavi gördü… Bu transfer sezon başında olsa, Oscar takımı ile Avusturya'ya gidip, takım çalışma ritmin ‘’yavaştan-şiddete’’ alışsa, bu sakatlık başına gelmez, takıma katkısı daha fazla olurdu.

Geç transfer politikasını başka iki örneği Beşiktaşlı  Demba Ba ve Ernesto Sosa’dır. Demba Ba Biliç’in 25.06 tarihinde hazırlıklara başlasa, belki de Arsenal maçın gerginliğini kaldırabilecek, ayakta kalabilecekti. Sosa ise, fit geldi, ama neticede yeni bir sisteme, çok yüksek ‘’hızlı trene’’ bindiği için, kasları ona ‘’stop, biraz yavaş ol!’’diye uyarı çektiler. Her iki transfer zamanında yapılsa, çok daha verim alınabilirdi…

Geç transferler dosyamızdan Akhisar spor takımında genç yetenek Saidi Ntibazonkiza ile devam etmekteyiz. Burundi’li yetenek takımı ile temmuz ayı Erzurum kampına katılamamış, daha sonraki Avusturya’daki çalışmalara iştirak etmişti. Neticede, daha ilk resmi maçında gol ve asist yapmasına rağmen sakatlandı ve milli ara olmasa, takımı çok fazla bedel ödeyecekti.

Tabi, yıldız futbolcuların sakatlanmasını sadece geç transfer edilmelerine bağlamak yanlış olur. Diego Ribas örneğinde, sezon başında gelmesine rağmen, antrenman planında dinlenmesi gereken günlerde, Aziz Başkanın müdahalesi sonucu, kendi fiziksel kapasitesini zorladı ve sakatlanmıştı.

Dünyada önde gelen takımlar, Bayern olsun, Manchester United olsun şu veya bu sebepten dolayı geç transfer yapmak zorunda kalmaktadır. O takımlarda futbolcu çok daha araştırılıp, durum tespiti yapılmaktadır. En-ufak bir fiziksel pürüzde, bekletilip, daha sonra maça sürülmektedir. Acele ile hemen ‘’yangına’’ atılanın kaderi bilinmektedir… Ayrıca, sakatlık önlemesinde çalışan çok fazla elemanları vardır.

Aslında, şimdi bir çok kişi  Galatasaray’ın yeni transfer edilen iki yıldız futbolcunun performansı merak etmektedir. Umarız Prandelli gibi bir tecrübeli antrenör Pandev ve Dzemailli’yi hazır , takıma iyice uyum sağlamadıkça, acelesi ile sürmez, hata yapmazdır.

Kavun, karpuz yata yata büyür’müş… 


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

12 Eylül 2014 Cuma

GÜNDÜZ VE GECE MAÇLAR'INA GÖRE UYUM




Ülkemizde tüm liglerin futbol maçları gündüz ve gece olmak üzere ikiye ayrılır. Bundan dolayı, takımlarımız onlara hazırlanırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar  vardır. Daha iyi performans için bu noktaları size değerlendirmeye çalıştık.

                         SAAT 15.00 GÖRE-GÜNDÜZ MAÇI

Saat 6.50  Sabah kalkışlarını her zaman ayni saate ve Güneş'in doğumasının cıvarında olmalı. Buna alışanlar toparlanma ve uyku ile barışık olup, başarının temel şarlarının bir tanesini yerine getirmiş olurlar.
Saat 7.30- Öğleden sonra maçı için kahvaltıda daha fazla protein ve yavaş dağılan karbonhidratlar tüketmelisiniz.
Saat 10.00- Antrenmanlı ve hazır ise takım, sabah ter antrenmanın sakıncası yoktur.
Saat 11.30- Maçtan önce 3-3.5 saat önce olması gerekir.
Saat  13.00- Bazı futbolcular şekerleme yapabilir, ama en geç 13.30-da kalkmalılar.
Saat 15.00- MAÇ
Saat 20.00- Akşam yemekte fazla kaçırmayın. Uyku kaçırır!
Saat 22.00-  Uykudan önce bir duş iyi gelir.

                                       SAAT 20.00 GÖRE-GECE MAÇI

Saat 6.50- Muhakkak kalkın! Gece maçı olması rejiminizi bozmayın.
Saat 7.30- Hafif bir kahvaltı, kan şekerinizi yükseltmeyin.
Saat 10.00- Hazırlar için antrenman, antrenmanlı olmayanlara sadece bir gerdirme ve cimnastik. 
Saat 12.30-  Ciddi bir yemek...
Saat 14.00-  2 saat çıvarında bir uyku çok iyi gelir.
Saat  16.00- Gezme veya hafif ısınma kaslarınızı akşama iyi hazırlar. Az miktarda çabuk öğütülen gıda da alınır.
Saat 20.00- MAÇ
Saat  12.00- Gece maçların en-kötü yanı rejiminizi bozmaktadır. Maçtan sonra fazla yemek isteğiniz olabilir,adrenalin de yüksektir... Geç yatacaksınız, ama bir papatya çayı size iyi gelecektir.



                                                                                                                 Ertan Hatipoğlu

9 Eylül 2014 Salı

BUZLU SAUNA

                                               



Elit sporda, özellikle futbolda toparlanmanın önemini herkes bilir. Yoğun maç trafiğinde bir sonraki maça toparlanmış çıkman, maç aralarında o antrenman günlerin kalitesine bakar. O kalite de çabuk toparlanma, antrenmanlara ‘’taze’’ çıkmana bağlıdır…

Kısacası, modern futbolda çabuk ve kaliteli toparlanma çok önemli bir silahtır. Aslında, toparlanma denilince akla bir çok  türleri gelir-oral, mekanik, pedagojik  ve s. Oral ve pedagojik toparlanmadan çok yazıldı çizildi, ama mekanik bölümünde özellikle PTT ve Süper Lig takımlarımız hala o ''Balkanlar harbinden'' kalmış  ‘’2-3 masör’’ ile toparlanma problemlerini çözmüş zannediliyor. Oysa ki, o bölümde çok süratli gelişmeler ve araçlar devreye girmiş durumda.

Lafı daha fazla uzatmadan, son yılları modası, Cristiano Ronaldo gibi yıldızın evine alacak kadar faydalı bir aletten bahsetmekteyiz- KRİOSAUNA!

Kriosauna adından da belli, saunanın soğuk versiyonu olmaktadır. Maç ve  ağır antrenmanlardan sonra, 3' kadar girilir, ısı ise 150-200 dereceye kadar kullanılır.Tabi, eksi dereceler söz konusu!
Birinci faydası vücut çok süratli bir şekilde karşı koymaya adapte olur ve savunma gücünü mislilerle artırır.

Deri kalitesini artırırken, deri altı yağlarını yok eder. Ronaldo’nun vücuduna dikkatli bakanlar, fazla yağ görmüyorlardır…

Sinirli halinizi yok eder, depresyon, uyku problemleri yanına bile yaklaşamazken, grip ve nezleyi unutursunuz! Elit futbolcular için çok önemli. diye söylememiz bile gerekmez…

Kriosauna’ya girildiğinde, kaslar doğal olarak küçülür ve kan akışı daha derin kas tabakalara, yani kemiklerin yanına yönelir. Sebebi ise, 150-200 eksi derecelik ortamdan koruma içgüdülerinde saklıdır. Daha sonra, kriosaunadan çıkıldığında, kaslara giren yeni, taze kan laktık asit gibi zararlı maddeler içermemektedir. İşte bu mucizevi olay, antrenmandan ve maçlardan sonra toparlanma sürecini hızlandırmaktadır.

Futbolda ve diğer branşlarda kulüpler bu aleti bir an önce  bünyesindeki sporcuların hizmetine sunmak gerekir! Fiyat olarak 45.000 euro cıvarında, verdiği fayda ise paha biçilemez…

 Son olarak , kriosauna’ya girildiğinde endorfin hormonun devreye girmesi ile birlikte son derece hoş bir duygu hissedilmektedir. Yöneticiler de futbolcular kullanmadıkları zamanlarda devreye girebilirler...
 

Bağımlılık yapar, bizden söylenmesi!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

MAÇ GÜNÜ NE YAPMAYIN


Maç günü ne yapmayın

Ertan Hatipoğlu

İşte, yine bir maç günündesin. Akşama her şey takımın hazırlık ve deneyimine bakar. Önemli olan, kendi kuvvet ve rezervlerini hissetmek ve zafere inanmaktır.
Hayat tecrübeleri, psikoloji ve fizyolojiden insanoğlunun büyük miktarda saklı güçleri olduğunu bilmekteyiz. Ama saklı güçleri sadece fazla istemekle ortaya çıkartamazsınız. Maç esnasında çıkan o benzersiz duygusal gerilim, beklediğinizden çok ötelerde bir performans getirebilir. Sahaya çıkarken çok fazla potansiyeliniz olduğunu unutmayın!
Kendinize ve takımınıza güven, her maçtan önce önemlidir. Motivasyon olarak  kendinizin değil, takımınız, kulübünüz ve ülkenizin maneviyatı ön planda tutmanız gerekir. Güven duygusu maç günü sizi gereksiz gerginliklerden ve sinir enerji kayıplardan uzak tutacaktır. Maça kalan saatlere kadar sağduyu ve serinkanlı analizler sizi gereksiz duygu bombardımanlardan koruyacaktır.
Kendinize güvenmenin bir sınırı var, hiçbir zaman rakibi küçümsemek gibi bir duruma izin vermeyin! Rakip tempoyu yine yükselttiği anlarda, “Kendimi iyi hissediyorum, dayanırım!” diye içinizden geçirin veya yüksek sesle tekrar edin.
Maç haftasında kesinlikle hayat tarzınızı ve günlük yaptıklarınızı değiştirmeyin! Yediklerinizden, içtiklerinizden asla vazgeçmeyin. Fazladan ziyade az yemeniz daha iyidir. Her zamanki istirahatinizden fazlasını yapmayın, maç öncesi masaja alışık değilseniz, aklınızdan bile geçirmeyin! Maçtan önceki gece her zamankinden erken yatmayın zira 1-2 saat yarınki maçı düşünerek gereksiz psikolojik yükleneceksiniz. Maç günü fazla gerginliğe izin vermeyin, bu sadece önceden “Yanmanıza”yol açacaktır. Gerilim ve duygu seli hissettiğinizde maç sabahı hafif bir ter antrenmanı yapmanız, tavsiyemizdir.
Maçlar üç güne dağıldığından, hiç bir zaman sizden önce oynanan rakip maçlarını izlemeyin! Bu sizi gereksiz gerebilir… Zaten büyük futbolcular rakiplerinden çok kendi durumları ilgilendirir. Bırakın sizin yerinize teknik kadro izlesin!
Satranç, tavla ve ''okey'' oynarken, hocalarınızın size yenilmeleri ile gelen moral ve mutluluk anlarını fotograflayın, çekin.. Moralinizi bozacak hiç birşeye izin vermeyin! Tam tersi, güzel haberleri abartmayı unutmayın.
Hiç bir zaman stada geç veya çok erken gelmeyin. 70 dakika en uygun diye düşünmekteyiz. Isınmanız aynı antrenmanlarda gibi olmalı, başka yıldız futbolcuların ısınmasını taklit etmeyin, yeni egzersizler yapmayın! Her zaman eşofmanlı ısının ve ancak milli marşa çıkmadan önce çıkarın. Hiçbir futbolcu sıcak kaslardan zarar görmemiştir. Isınmada maksimal şut, depar atmayın, onları maça saklayın. Rakibinizi ısınmada değil, maçta korkutun!

Asla rakibinizi zayıf düşünmeyin, tam aksi acımasız mücadeleye hazır olun. Maçtan sonraki günlerde, özellikle kaybetmişseniz fazla antrenmanlara dalmayın, telafi yolu başkadır…

5 Eylül 2014 Cuma

KARTAL'IN PROBLEMİ 2





Geçen sezon birinci yazımızda, Beşiktaş'ın  antrenman-eğitim probleminden bahsetmiştik. Bu sezon gereken tedbirler alınmış, özellikle Ahmet Cebi’nin gelmesiyle takımda kontrol mekanizması artmış, neticeler  alınmaya başlamış durumda.
Yine geçen yazımızda Bilic ve ekibinin çok modern ve çağdaş antrenman sistemi, futbolcuların gelişmesine yönelik her tür metot ve araçlar kullandığını vurgulamıştık. Neticede, bir yıl kadar sürede şöyle panoramik, rakiplerle kıyaslayıp baktığımızda, Beşiktaş futbolcuların aldıkları mesafe epey fazladır. Bunun sebebi Bilic’in ekibinde bu konuda uzmanlaşmış son derece bilgili unsurların olmasıdır. Tabi, felsefe, strateji ve amaç da çok önemlidir.
 
Antrenman-eğitim açıkları hallettikten sonra, sıra yapısal probleme gelmektedir. Burada problem  hemen-hemen her türk takımlarımızda gibidir-alt yapıdan birinci takımı besleyecek futbolcular gelememektedir! Alt yapıda gerekenleri yapacak bir ekip, bir sistem yoktur. Özellikle, genç futbolcuların gelişimini, fiziksel ve teknik niteliklerini  birinci takıma taşıyacak bir kadro yıllarca görememekteyiz. Neticede, takım her yıl transferler ile beslenmektedir.

Yapılacaklar çok basit!

Öyle çok uzaklara gidilmesi gerekmez; Bilic’in yukarıda kurduğu ekibin benzerlerini daha alt  yaş gruplara da kurulması gerekir! Tabi ki, aynısını kurulmaz, ama felsefe ve yapı olarak benzerlerini kurmak çok maliyetli olmaması gerek. Futbolcuların daha o takıma ayak attıkları andan fiziksel, teknik, sağlık,
gelişim, haritalarını çıkaracak, modern metot ve antrenmanlarla onları ilerletecek bir yapı. Kontrol mekanizması ve ana KARTAL şefkatı ile…

Dünyada sayılı takımların arasına katılmak, bir Dünya takımı olmak için çok az kaldı.

Haydi Başkan!



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

4 Eylül 2014 Perşembe

MİLLİ ARA!

Milli ara!

Ertan Hatipoğlu

Dünya Kupası’na gidemememize rağmen, sanki gitmişiz gibi yapıp, Süper Ligimiz’i geç başlattık. Daha ilk maçlarımızı henüz oynadık ki, “Milli ara”mız kapımızı çaldı. “Olsun, her işte bir hayır vardır” diyelim ve duruma bir bakalım.
Aslında bakarsak, bu iki haftalık ara bazı takımlarımıza çok iyi gelebilir. F.Bahçe takımı, geç başlayan ve sadece 12 günlük Topuk Yaylası kamp macerasını toparlayabilir, Trabzonspor ise takıma yeni gelmiş futbolcularını takım yapma yolunda epey yol alma şansı bulabilir.
Beşiktaş bataryalarını şarj edip, sakat futbolcularını iyileştirir.
G.Saray yeni transferlerini monte zamanı bulup, Şampiyonlar Ligi’ne kadar formunu ilerletir. Bursaspor sezon başı hazırlık hatalarının izlerini unutturup, kendine yakışan bir duruma gelebilir.
Kısacası, hemen hemen her takım bu arayı kullanıp daha iyi duruma gelmeyi düşünmektedir kuşkusuz…Bu arayı aynen sıcak havada hakem su molası vermiş gibi algıladık.
Tüm yukarıdaki anlattıklarımızın tam tersini yapacak, daha doğrusu her şeyini yapmış, ligin devamını bekleyen bir G.Antepspor takımı var!
Çok akıllıca bir hazırlık planlamasından dolayı, takım bu günlerde reaklimatizasyon durumda ve doğal olarak antrenman yüklemelerini minimuma indirmek zorunda. Yani, takım iki haftalık arayı bu süreci atlatmayı planlamış ve 2. Lig maçında yine o coşkulu durumuna kavuşmayı düşünmektedir. Bu bilim ve zekâya şapka indirilir!
Üst düzey sporda öyledir, adımlarını 5-6 hamle ileriyi düşünerek atanlar, amaçlarına ulaşır, diğerleri ise, hep ‘’doldurmaca’’ yaparlar.

Böyle, diğer “’Milli ara”ya kadar…

1 Eylül 2014 Pazartesi

DEMBA BA GERÇEKLERİ

Demba Ba gerçekleri

Sezon başı hazırlık kampına zamanında katılmadı. Patellar tendondaki sakatlığının kronik olması için sık sık tekrar etmesi gerek. İki haftalık arada hem tedavi hem de hazırlık boşluklarını doldurur.

ERTAN HATİPOĞLU
Demba Ba’nın transferi ve daha ilk maçlardaki performansı tüm Beşiktaşlı taraftarları havalara uçururken, rakip takımların gözünü korkuttu. Arsenal ile Londra’daki maçtan sonra dizlerinde oluşan problemden dolayı Mersin kadrosuna alınmayınca birçok şey yazıldı çizildi, daha fazlası kulaklara fısıldandı.
Peki, işin aslı ne! Olaya daha baştan gidersek, Ba transferi geç yapıldığından, 25 Haziran’daki takımın sezon başı hazırlıklarına katılamadı, acelesi olmayan Chelsea’nin antrenmanlarına 2-3 hafta daha geç başladı. Bundan dolayı bir kere Demba’nın  Beşiktaş takımının hedeflerine ve rakiplerine göre, antrenman eksiği vardı. Kısacası golcü forvet Feyenord değil de Arsenal gibi kritik, bıçak sırtında maça fiziksel olarak tam hazır değildi. Futbolda darbe dışı sakatlıkların nedenlerine bakarsak, “kas- sinir yorgunluğu” ve “yetersiz hazırlık” maddelerinin ön sıralarda olduklarını rahatça görebiliriz.
Gelelim Demba’nın sakatlığına! Kulüp Doktoru Ertuğrul Karanlık teşhis olarak “Yan bağlarda gevşeme” diyor. Ayrıca Mersin maçından bir gün önce düz koşuda herhangi bir problem olmadığını vurguluyor. Tedbir amaçlı, kötü zemini de düşünerek kadroya alınmamasını rapor ettiğini söylüyor.
Eğer teşhis doğru ise, iki haftalık milli arayı düşünürsek, özellikle diz üstü kaslarını güçlendirerek, genel durumunu da ilerleterek, ligin 2. maçında Ba’yı çok rahat şekilde Beşiktaş’ın forvet bölgesinde görebiliriz. Ayrıca anlatılan durumda takımın teknik ve sağlık kadrosunun bu kararından dolayı tebriklerimizi sunmaktayız.
Demba Ba’nın sakatlık profilini incelerken, göze çarpan şey; 2009-20010 sezonunda ‘’Patellar tendon’’ problemi ve oynayamadığı o kocaman 3 ay! O yıl Hoffenheim takımında mart ayı sakatlanmış, hazirana kadar tedavi görmüştü… İşte bu sakatlığı bilen bilmeyenleri  “kronik” dedirtmeye sevk etmiş olabilir, diye düşünmekteyiz. Bir kere kronik olması için sık sık tekrar etmesi gerekir. Araştırmalarımıza rağmen sporcuda tekrarını bulamadık! Demek ki, iddialar boş, sadece Süper Ligimiz’in marka değerini yükselten futbolcunun moralini bozmaya yöneliktir.
Patellar tendon uyluk önü kasları ile birlikte çalışır ve bacağı düzleştirme görevi vardır. Patella (diz kapağı) uyluk ile kaval kemiğine tendonlar ile tutulur ve kirişler oluşur. Patela ile kaval kemiği arasındaki tendona Patellar tendon denilir. O yerde kısmi veya tam yırtıklar olabilir. Kısmi ise fonksiyon kaybı yoktur ama ağrı hissedilir. Cerrahiye gerek yoktur, 3 haftada geçer.
Toparlamamız gerekiyorsa, Beşiktaş teknik ve sağlık ekibi çok akıllıca yıldız futbolcuyu Mersin’in kötü zemininde oynatmadı, korudu ve iki haftalık arada hem tedavi hem de hazırlık boşluklarını doldurma fırsatı bulacaklardır.

Kimsenin kuşkusu olmasın ki, Bilic ve teknik ekibi, Demba Ba gibi dünya yıldızını daha da ileriye götürecekler. 
Zaman gerekli…
 

En okunanlar