21 Haziran 2017 Çarşamba

FUTBOLDA TURİSTİK SEYAHATLER GİBİ HAZIRLIKLAR












2017-2018 sezon hazırlıkları başlamak üzereyken, Süper Ligimizde yer alan bir çok takım hazırlık kamp modelini açıklamış, tasarlanan maçlarını büyük ölçüde, tarihi ve rakipleri ile belirtmiştir. Her sezon başı olduğu gibi takımlarımız hazırlanmak için kamplara girecek, çok önemli olan genel hazırlık dönemin hakkını vermeye çalışacaktır. Ne de olsa temel önemlidir ve daha sonraki form tutmalarına bir araç oluştururken, kaliteli ve bilimsel geçmesi gerekir.

Takımlarımıza genel bir bakış ile bakıldığında, ilk göze çarpan, yanlış kamp sürelidir. Özellikle yüksek rakımlarda kalma sürelerinde eksiklikler gözlenirken, Ligimizin ilk sezon maçları için, uyum açısından, geç dönmeler planlanmaktadır. Bazı takımlar ise, yüksek rakım ''silahına''hiç bulaşmayı düşünmemiş, Temmuz sıcaklarını genelde Avrupa'da atlatmaya düşünmüşlerdir...Daha kolay, ama başarı ''faizi''düşük bir seçenektir.

Hazırlık maç tarihlerinde durum daha da kötü görünmektedir. Kim nerede, ne zaman kimi bulmuş gibi, sadece maç miktarlarını düşünerek planlanmış, adeta pata-küte usulü ile, hareket edilmiştir. Genelde yapılan hatalar yüksek rakım kampına gidiş ve dönüş tarihlerinde tasarlanan hazırlık maçlarıdır. Takımların fizyolojik uyum süreci hiçe sayılmış, o günlerde maçlar oynatarak, hem futbolcu sağlığı ile oynanmış, hem moral bozan mağlubiyetlere davetiye çıkarılmıştır. Yetersiz hazırlık olmadan, acelece ilk hazırlık maçlar oynatarak, sakatlıklara resmen ''buyurun!''denilmiştir.

Kısacası, hazırlık modelleri açısından durum budur, ama günlük, haftalık antrenman planlarına girilirse, korkarız manzara çok daha kötü olacaktır. TFF acilen bu konularda tedbir almalı, antrenman bilgisi, planlanma, futbolcu form grafikleri ve toparlanma gibi önemli konularda katkı yapacak yabancı veya yerli uzmanları devreye sokmalıdır. Kulüpler bu gibi konulara daha fazla kafa yormalı, turistik seyahatler gibi hazırlık modellerden bir an önce vazgeçmeliler.

Yoksa, daha çok bahaneler üretip, hedeflerden uzak kalırız!


Ertan Hatipoğlu

7 Haziran 2017 Çarşamba

ARDA VE USLU DURMAYANLARA









Arda Turan olayı doğal olarak, sadece spor camiasını değil, tüm ülkemizi rahatsız etti. Çocuklarımızın idolü kendinden geçmiş, babası yaşında bir başka kamu görevi yapana saldırmış,  küfürler ederek, darp etmiştir.

Dünya sporunda benzer suç olayları, özellikle yıldızlar denilen sporcular arasında korkunç boyutlara ulaşmıştır. Bir çok vaka gizli kaldığı düşünülürse, aysbergin sadece görünen kısmı kalmaktadır.

Bir kere yıldız sporcu olmak, diğerlerden bir çok konuda farklı olmak demektir. Malum, sıradan insan büyük sporcu olamaz. Onları farklı kılan hem psikolojik, hem de biyolojik faktörlerdir. Mesela, testosteron oranları normal insanlardan biraz daha yüksek olması, onların uslu durmasını engellemektir. Maddi güç ve ‘’hayırlı dostlar’’ faktörler fazla testosteron ile harmanlanınca, cesaret artar ve olanlar olur. Futbolda vergi kaçıran, tecavüz edenler, rakibini ısıranlar, kafa atanlardan çok ne var ki? Basketbolda dolandırıcılık, seyirci tokatlamalar, gasplar ve daha neler, neler…Mücadele sporlarında mafyalaşma ve suç çeteleri, atletizmde-rüşvet, diğerlerini kandırma, paralimpikte bile-cinayet! Bunlar sadece ilk aklımıza gelenlerdir.

Biyolojik faktörlere fazla müdahale edilemeyeceğine göre, psikolojik olarak olayı çözmek gerekir. Çevre ve ailevi faktörler çok önemli olduklarını vurgulamakla birlikte, fazla değişmez diye, üzülerek altını çizmekteyiz. Psikolojik destek, elimizde kalan tek opsiyondur. İyi bir psikolog Arda Turan ve benzer vakaları çok kolay çözer. Öyle de, Federer az bir yıldız mı? Ama onu yöneten, imajını parlatan tam bir ordu uzmanlar var. Bunların arasında 72 yaşındaki spor mentörü Tony Roche…

Yeniden Amerika’yı keşfetmeye ne gerek var?




Ertan Hatipoğlu

3 Haziran 2017 Cumartesi

SICAKTA NASIL KOŞULUR?

           







Koşucular arasında, özellikle sıcak havalarda  ‘’canın su istemese de, iç!’’ yazılmayan kural vardır. Bu gibi yanlış eylemler bir çok maratoncunun yarışmasını terk etmeye neden olmuştur. Sebebi ise, fazladan tüketilen su yüzünden vücudun sodyum dengesini bozulmasıdır. Tıpta bu olaya ‘’hiponatrimia’’ derler…

Sıcak havalarda tabi ki, su içme frenlemesini düşünmemek gerekir. Özellikle uzun koşu antrenmanı varsa, terleme ile birlikte mineraller, tuz ve birçok vücuda gereken faydalı maddeler gidecektir.
Kısacası-koşu esnasında canınız istediği kadar su tüketmelisiniz!

30 derece cıvarında antrenmanlara son derece dikkatli yapılmalı, yoğunluk yine o kadar dikkatli yükseltilmeli. Sıcak havalarda yüksek olmayan yoğunluk antrenmanlarda bile nabız her zaman ortalamadan en-az 10 vuruş/dak. yüksek olacaktır. Bundan dolayı, her türlü denemeler, yüksek tempolu antrenmanlar kalp çalışmasında problemler yaratabilir. Koşuda en –ufak bir zorlanma, ağırlaşma hissedildiği zaman, hemen tempoyu indirip, bir alt viteste devam edilmeli.

Üzerinizde her zaman açık renkli koşu forması, şapka olmalıdır. Aksi takdirde, güneş çarpmasının arzulanan ‘’müşterisi’’olursunuz! Ayakkabılar bir numara büyük olmalı. Sıcak havalarda koşmak sık sık ayak şişmesine neden olmaktadır.

Günün sıcak saatlerinden uzak durulmalı. 13-18 saatler arasında sadece az yüklemeli antrenman yapılır. Sabah, erken veya akşam, 19-20 arasında koşmaya en-uygun saatlerdir. Daha geç saatlerde, akşam uykusunu bozduğu için tavsiye edilmemektedir.

Her zaman yanında bir şişe izotonik sıvı olmalı, sık sık içilmelidir. L-carnitin gibi maddelerden uzak durulur. Sıcak havalarda kahve ve benzerleri  diyoretik etkilerinden dolayı gözümüz görmemeli.

Antrenmandan sora buz küvete girmeye unutmayın!



Ertan Hatipoğlu

En okunanlar