29 Temmuz 2016 Cuma

ÇİLELİ OLİMPİYAT
















Prensip olarak, Olimpiyatlar büyük rekabetlere, heyecanlı sportif çarpışmalara meydan olmuşlardır. Onlar herkesin bir efsaneye dönüşecek bir fırsattır. Bazıları var ki, çoktan efsane olmuş, tarihte adlarını yazdırmış, yıldızlaşmışlardır. Her Olimpiyat forumunda böyle sporcular, değişik nedenler ile katılmamış, ama baktığımızda, Rio’da bu sayı ciddi boyutları almış durumda. Seçilememe ve sakatlık sebeplerin yanında bu sefer Zika virüsü, terror, suç çeteleri ve tabi ki, rus sporcuların cezalı olmasıdır.
 
Teniste Roger Federer, Maria Sharapova, T.Berdych, M.Raonic, Simona Halep, Feliciano Lopez, B.Tomic, Nick Kyrgios, R.Gaske gibi değişik nedenlerle olmayışı, ayrıca sakat olan Nadal’ın da durumu netlik kazanmaması, tenis olimpiyat turnuvasını neredeyse sadece kendi dünyası içindekilerinin ilgisini çekecektir.

112 yıl sonra Golf sporunu Olimpiyata dahil etmek iyi fikir gibi gözükse de, oradaki yıldızların çeşitli bahaneler ile eksik olmaları, ayrıca sahalarda kuş büyüklüğünde sivri sineklerin dolaşması, bu güzel spora ilgiyi ciddi azaltacaktır.

Bisiklete gelince, malum Tur de France bir çok sporcunun kuvvetini bitirirken, fazla bahane ileri sürülüp, yıldız bisikletçiler eksik olacaktır.

Halterde rusların atılması ile birlikte, yarışlar tamamen Uzakdoğu şampiyonasına dönüşmesi, izleme oranlarını çok düşürecektir.

Basketbolda USA yıldızları çoktan affını istemiş durumda.

Voleybol erkeklerde sakat yıldızlar, atletizmde İsinbayeva gibi efsanelerin olmayışı, şimdiden ilgiyi bitirmiş durumda. Usain Bolt’un kazanacak mı sorusu artık eskisi gibi, heyecan ve merak dolusu sorulmayışı, özellikle atletizm ve halterde fiilen net madalya sahiplerin yarıştan sonra bile belli olmayışları, insanları soğutmuş durumda. Rus atletlerin olmayışı, Olimpiyatı bir Panamerikan oyunlardan öte gidemez iddiasının altına bir çok otorite imza atacak kadar gerçektir.


Rio De Janeiro şehrin üstünde her zaman hz. İsa heykelin gölgesi düşer. Olimpiyat süreci tüm verilere bakılırsa, onun gibi çileli, çarmıha asılmış olacak!

Şimdiki Dünya gibi…



                                                                                                     Ertan Hatipoğlu

27 Temmuz 2016 Çarşamba

MOURİNHO’NUN SABAH 6.30 ANTRENMANI








Çin'dehazırlık maçlarından sonra, 11 saatlik uçuş biter bitmez, ‘’kırmızı şeytanlar ‘’takımı soluğunu antrenmanda aldılar. Uçak sabah 5.30 Manchester’e indikten sonra, Mourinho’nun futbolcuları evlerine değil, direkt kendi Carrington tesislerine gittiler.

 

Mourinho bu hareketi neden yaptı? Bir ceza,  güç göstergesi mi, yoksa çılgınlık mı? Hayır, Jose bu emri takımın fiilen son 72 saat hiç bir antrenman veya maç oynamadığından vermişti. Pazartesi günü Pekin’de Manchester derbisi olacaktı, ama kötü hava şartlarından dolayı maç oynanamamış, üstelik maçtan önceki gün yolculukla geçmişti. Kısacası, takımı son 72 saat hiç bir aktivite yapmamıştı.

Kurt hoca 3 gün antrenman yapmayışın nelere yol açacağını iyi bildiği için, bu çılgın emri vermiş, böylece takımın raylardan çıkmasına izin vermiyordu. 3 gün antrenman yapmamak  süperkompensation (fazladan tamlama) sürecini aşmak demektik. Süreci aşmak, kondisyon veya form durumundan uzaklaşmak anlamına gelmektedir. Bunla bağlı olarak, antrenman-eğitim sürecinin kesintisiz (non stop) prensibini çiğnemek demektir.

Jose tüm bu ayrıntıları uçakta en-son düşünmüş ki, futbolcular iner inmez antrenman yolunu tutuyordu. Antrenmanda 30 dakika koşudan sonra, esnetici hareketler ve 1 saat fitness yaptırmış. Futbolcular memnun kalmamalarına karşın, Mourinho’nun yüzünde tebessüm, bir komutanın vazifelerini yerine getirme memnuniyeti varmış. 


Mourinho onun için ‘’spesial one’’!

                                                                                                                                Ertan Hatipoğlu



25 Temmuz 2016 Pazartesi

AKLIN YOLU BİRDİR







Rusya için iyi haber, sporcuları böyle veya şöyle, Rio 2016 olacaktır. Kalan dünyaya iyi haber ise, IOC bu kararı ile, Rusya ve anglosaksonların  kafadan çarpışmalarını önlemiştir! Amerikalılara göre korkaklıktan, ruslara göre ise, bilgelikten…

Gerçek o ki, Rusların olmayışı Forum'u eksik, tartışmalı, isterseniz de, estetik yoksunu kılacaktı. Dünya sporunu geçen yüz yıla, geriye taşıyacaktı. IOC bu kararı çok büyük baskılar altında almış; USA, Avusturya, Kanada, İspanya, Almanya, Danimarka, Yeni Zelanda, Mısır, Norveç, Finlandiya, İsveç, Japonya, İsviçre ve Hollanda antidoping ajansların müşterek yazılı çağrılarına rağmen,
tersi yönde karar almıştır.

Burada, Rusya devlet başkanı Putin son kozunu kullanarak, IOC kurmaylarına Olimpiyatları yayınlamayacağını bayan etmiş, resti çekmişti. MC Donalds, Coca Cola gibi firmalar resti görmüş, devreye girmişler ve IOC gereken mesajı vermişlerdir. Neticede, IOC aldığı kararla hem kurdu doyurmuş, hem de koyunları hayatta bırakmıştır.

Aslında, Ruslara açık ve gizli destekler vardı. İspanya Olimpiyat Komitesi, kendi ülkesinin antidoping ajansına karşı, ‘’spor, sadece spor kalmalı!’’gibi ifadeler ile, rus sporcularına açık destek vermekteydi. Gizli destekçilere girmeden, sadece şunu belirtmeliyiz ki, onlar aksi karar çıksaydı ortaya çıkar, Rusya’nın yanında duracaklardı…

Doping için ne söylenir? Her zaman gibi, herkes kullanmakta, ama herkes ne hikmet ise, yakalanmamaktadır. Rusya’da devlet politikası iddia edenlere, Çin’de nedir, diye sorarlar…Mesela!

E, hepimiz Daily Mail okumuyoruz...



                                                                                       Ertan Hatipoğlu

14 Temmuz 2016 Perşembe

MAÇTAN SONRAKİ GÜN…







Futbol’da teknik ekipleri yoran, çözmeyi zorlayan bir çok konu vardır.Haftalık maçtan sonraki toparlanma, bir an önce taze yeni hafta yüklemelerine geçme ve bekleyen vazifeleri çözme problemi ülkemizde bir çok teknik direktörün zorlandığı konudur.

Genelde bu problemi pasif dinlenme ile ‘’yarın dinlenin!’’ komutu ile çözülmeye gidilmektedir. Bazıları ise 2, bazen de 3 gün dinlenme vermektedir, ama oralara girmeyi düşünmüyoruz. Girmiştik, çünkü…

Bilindiği gibi, toparlanma süreci maçtan hemen sonra başlamaktadır. Deplasmanda dahil, oynanan her maçtan sonra 10-15 dakikalık jok, toparlanma sürecini hızlandıracak, bundan dolayı mecburi kılmaktayız!

Bizim yazımızın asıl konusu ertesi gün neler yapılır, nasıl hareket edilmelidir. Deplasman maçı olsun, evinde olsun, geç saatlerde de olsa, takım evine ulaşır.
Ertesi sabah, tercihen kahvaltıdan önce, ama geç dönülmüş ise, saat 10.00 gibi 40 dakikalık yenilenme, nabız 140/dak. geçmeyen bir koşu yapılmalı. Dinlendirici, rahat, ama koşu…Bu tür antrenmana ‘’kompensator’’ tedarik de denilir, amacı ise hem maçtan aktif çıkmak, hem vücutta birikmiş zararlı maddeleri atmaktır. Toparlanma sürecini artırmak, yeni haftaya daha taze çıkmak, bir sonraki maça daha diri, vazifelerini çözmüş takım olarak, çıkmaktır…Üstüne mekik, ters mekik, şınav gibi genel kuvvet, 2-er, 3-er seri halinde yapılırsa, bu konuda katkıda bulunmuş, hem de temel niteliklerini diri tutulmuş olacaktır.

Antrenmandan sonra klasik, derin masaj, imkan yoksa, sadece bel bölgesinde 10 dakikalık masaj iyi gelecektir. O gün saunadan uzak durulmalı. Akşamki maçta vücut zaten çok ter atmış, daha fazlası mineral dengeyi bozabilir. Kripto masaj, buzlu sauna gibi imkan varsa, hemen değerlendirilmelidir.
Medikamental olarak, kulüp doktorun önerdiği mineral, vitamin, protein tozu ve s. kullanarak, antrenman sürecini tamamlanmış olunmaktadır. Kurallar içinde, değişik içerikli serumlar futbolculara mucizeler yaratabilir, ama doktor denetimi elden bırakmamak gerekir!Akşam uykusu, özellikle erkekler için, büyüme hormonu salgılandığı tek zaman olduğunu unutmamak, önemlidir.

Maçtan sonraki 2. gün profesyonel, fazla imkana sahip takımlar, toplamı çok yüklemeli çift antrenmana geçerler, amatörler ise, az yüklemeli tek antrenman veya dinlenme ile devam etmektedirler. Uzun vadede, fark zaten neticelere yansımaktadır.Tedbirsiz, kendi raylarıdan çıkmak daha kötü sonuçlara yol açmaktadır. Macera aramayın!

Maçtan aktif çıkmayı denemede fayda var. Farkı göreceksiniz…


                                                                                                                       Ertan Hatipoğlu

13 Temmuz 2016 Çarşamba

KÖYÜN AKILLILARI







Futbol’da, özellikle yaz hazırlık dönemi genelde yüksek rakımlı kamp yerlerde gerçekleşir. İşi bilenler  en az 3 haftasını oralarda değerlendirir, takımını hazırlar. Maalesef ülkemizde hala bazı teknik direktörler yüksek kampını sadece bir serinleme aracı olarak  kullanır, asla bir silah, takım performansını artıran bir araç gibi  görmezler.

Dünya’da spor bilimcilere göre, yüksek irtifadan inildikten sonra sporcunun performans yükselişi ortalama 75 gün sürer. Sürer ama, o şartların antrenman prensiplerini çiğnemez, toplam üç sürecin kurallarına göre antrenman yapılırsa…Kısacası, o silahı kullanmak isteyen ya donanımlı olacak, ya da danışmanlara danışması gerekir. Mantıklı düşünülürse 2,5 ay yüksek performans, daha sonra da yüksek moral artı normal performans futbolda küçümsenecek katkılar değildir.

Yüksek rakıma çıkıldığında sporcuları etkileyen uyum süreci başlar ve o süreç beraberinde denk yüklemeler icap eder. Çıkıldığından sonra kaçıncı güne kadar ne gibi yüklemeler uygulanmalı prensiplerini görmemezlikten gelinirse, faizi çok büyük olur, bazen de ödenemez…Kısacası, vücut kendi uyumu ile uğraşırken, bir de yüklemelere maruz kalırsa, verimi bırakın, haftalarca kendine gelemeyen takım yaratılmış olunur.

Adaptasyon olunduktan sonra, antrenmanlarda yine, yükleme prensipleri vardır, fakat onlar çiğnenirse, bu kadar kötü sonuçlar getirmezler. Sadece istenilen verim alınamaz, o kadar…
Burada en-az bilinen, dikkat edilen süreç yüksekten deniz seviyesine dönmektedir. Bu süreçte yine organizmanın bu sefer deniz seviyesi uyuma girmesi ve beraberinde antrenman yüklemelerinde çok bilgi sahibi olunması gerekir. Hangi güne kadar yüksek performans gösterilir ve ne zaman ‘’girdapa’’ girilir bilinmez ise, yine vücudun uyum sürecinde,
örneğin hazırlık maçlar yapılması son derece sakıncalıdır. Hem verim alınmaz, hem de moral bozulmaktadır.

Ülkemizde maalesef, hala bir çok futbol takımları hazırlık maçlarını bir seyahat acentası mantığı ile planlamaktalar. Takımın uyum süreci içinde olduğu dönemlerde 2-3 maç oynarlar ve sonra takımlarını ancak Lig arasında toparlarlar. Moraller bozulur, işler iyice kötüye gider, hoca istifaları, kalp kırmaları ve s.

Oysa ki, çözüm çok yakınlarda ve basit-bilinmeyen konularda uzman yardım istenilir!

Bazı teknik direktörler hiç o topa girmeden, hazırlık kamplarını deniz seviyesi çıvarında, serin yerlerde yapmayı tercih etmekteler. Bunlar ikiye ayrılır…Bir kısmı yüksek rakım silahına inanmazlar, diğerleri ise, bilmedikleri ‘’maddeye’’girmekten çekinmekteler. İkincilere , argo dili ile ‘’köyün akıllıları’’ denilir.

Öyleyse, yaşasın ‘’köyün akıllıları’’!


                                                                                          Ertan Hatipoğlu

12 Temmuz 2016 Salı

BİR ERSUN YANAL GÜZELLİĞİ








Trabzonspor’un tecrübeli koçu Ersun Yanal bu yıl, belki de ilk defa takımını hazırlık olarak yüksek rakımlara götürmedi. Bunun yerine deniz seviyesine yakın, ama serin kampları tercih etti. Slovakya’nın Samorin kenti işte böyle bir yer…

Cumartesi günü futbolcularına izin verilirken, pazar günü basına kapalı olarak  çok ciddi, zaman zaman ‘’dramatik’’ sahneleri olan bir antrenman yaptırdı. Oraya sonra döneceğiz, ama sonrası çok daha mühim…

Pazartesi sabahı, kahvaltıdan önce, Ersun hoca klasikleşmiş, yenileyici antrenmanını devreye sokarak, takımına 45 dakika dinlendirici, 140/dak. nabzı aşmayan bir koşu yaptırıyor. Böylece, akşam basına kapalı yapılan çok yüklemeli antrenmanın yorgunluğunu atmış, çocukları günün bir sonraki yüklemelere hazır duruma getirmiştir.

Saat 10.30  2. antrenman olarak takımını kondisyon, fitness salonunda çalıştırarak, sürati temsil eden kas gruplarını güçlendirerek, 2 saat boyunca ter döktürmüştür. Burada göze çarpan, kondisyon çalışması teknik antrenmandan önce yapılması ve dönem olarak, daha önem verilmesidir.

Günün 3. Antrenmanı saat 17.00 teknik, top, taktik olarak yapılması ve antrenman günün böyle, heyecanlı kapatılmasıdır.

Söz verdiğimiz üzere pazar akşamına dönüyoruz ve o basından sakladığı antrenmanı açıklıyoruz. Bu antrenmanda Ersun hoca, herkesin taktik çalışması düşündüğü çalışma aslında topsuz, tipik atletizm antrenmanıdır. Süratli deparlarla başlayıp, uzun, süratte devamlılık koşularla her iki fiziksel niteliği ilerletmeyi amaçlayan bir yüklemeyle, futbolcuların deyim yerindeyse, pestillerini çıkartmıştır. İşte, bundan dolayı, Ersun Yanal ertesi sabah yenileyici, dinlendirici koşu ile başlamaktadır.

Antrenörlükte yüksek pilotaj tekniği Ersun Hoca’ya çok yakışıyor!



                                                                                                        Ertan Hatipoğlu

En okunanlar