30 Aralık 2013 Pazartesi

LASTİKLİ DEPAR'LAR





       Özellikle  top’lu sporlarda çok fazla kullanılan bir çalışmadır. Ayrıca atletizm ve tenis gibi ferdi uğraşlarda da yeri oldukça yaygın sayılır. Fonksiyonel kapasitesini ve özel sprint kuvvetini ilerlemek isteyen herkes bu tür dirençli çalışmalara sıkça başvurmaktadır.

   Anatomik bakarsak, aktif çalışan büyük kalça kası(Gluteus maximus), ön baldır (Quadriceps femoris), kalfler (Gastronemius), Adductors ve karın kasların bir bölümü (Obeliques) görmekteyiz.Destekçi olarak, Hamstringler, kalça-baldır eklemin fleksörleri (İliopsoas) düz karın kası (Rektus abdominis), uzun sırt kasları (Erector spinae) ve soleosları (Soleus) tespit ettik.

   Çözmeniz gereken vazifelere  ve amaçladığınız nitelik türüne göre kısa, olduğunuz yerde ve uzun deparlar uygulayabilirsiniz. Ayrıca düz, zig-zag ve değişik varyasyonlar şeklinde, partnerli olarak yapılır. Lastiğin sağlam olmasından emin olduktan sonra, belinize veya gövdenize bağlayabilirsiniz. Nefesinizi adımlarınızın ritmi ile karın kaslarınızın kontrolünü kaybetmeden alıp, vermelisiniz. Son gidebileceğiniz noktada bir an durup, geri dönmelisiniz. Her lastikli depardan sonra, lastiksiz ‘’boşta’’depar atarsanız, antrenmanınıza kontrast metot katmış olursunuz. Üst düzey sporcular için bir de dirençli depardan sonra, hafifletilmiş depar, yani lastik bu defa sizi çekerek yapılır, ama çok ‘’bıçak sırtında’’dır ve onu sadece yüksek antrenörlük pilotaj sahiplerine tavsiye etmekteyiz. Bu tür çalışmanın getirisi fazladır, ama sakatlanma riski de ayni oranda yüksektir. Antrenmanın günü, çalışma sırası ve sayılar burada çok etken faktörlerdir ve sadece tecrübeli gözler bunları doğru çözebilir…
   Haftada 2 kez çalıştığınızda bu niteliğinizi ilerletmek, 1 kez ise, tutturmak, korumak istiyorsunuz anlamına gelir.Haftada 3 kez mi?

  O, artık bambaşka yazımızın konusudur…

                                                                                                                       Ertan Hatipoğlu


29 Aralık 2013 Pazar

GLUTEUSLAR





Kalça kasları (Gluteus Minimus, Medius ve Maximus) insan vücudunda çok güçlü, önemi büyük gruptur. Özellikle elit sporda, deparların ve çabuk koşunun belirleyici rol oynadığı spor dallarda, Gluteuslar'ın kalitesi büyük avantajdır. Şöyle, gözlerimizin önüne Dünyanın en-süratli sprinterleri getirdiğimizde, o bölgenin tartışmasız bir şekilde fazla belirgin olduğunu hemen fark ederiz. Dünyada, özellikle kadın elit sprinterlerin kalça bölgeleri, tabiri caiz değilse,’’elini bıraksan yere düşmez!’’dir.Bu manzarayı, inanın seksi gözükmek için değil, deparlarını ve koşularını ilerletmek için çalışıp, geliştiriyorlar.Özellikle koşunun başında vücut sabit ve sürati sıfırken,’’treni itmeleri’’için çok kuvvetli bir Gluteus kas grubuna ihtiyaç duyarlar…

Bugünlerde elit futbolcular olsun, tenisçiler olsun, o bölgeyi değişik hareketlerle epey zaman harcayarak, güçlendirme amacı ile, ter akıtmaktalar. Gluteus kas grubunu çalıştıracak çok geniş yelpaze hareketler var, ama bu yazımızda en-kullanılan ve hemen hemen her kondisyon salonunda bulunacak makineleri ele aldık.

   Genelde iki tip Gluteus Makinesi vardır: ‘’tekme, çifte’’şeklinde ve ona ‘’Gluteus pres’’derler ve ‘’dikili geriye uzanmak’’, yani expand. Birinci tip makineler genelde yüz üstü yatarak veya tek diz dayatarak çalışırlar ikinciler ise, vücut dikili tek bacağınız dizden bükmeden, düz bir şeklinde geriye kaldırmak faaliyet gösterirler.



   Gluteus preste anatomik bakış ile, aksan ve dinamik çalışan Gluteus Maximus kasıdır.Destekçileri olarak Medius ve Minimus’un yanlarında arka baldır kasları (Hamstring grubu) görev yapmaktalar.

   Dikili expandda aktif çalışan Gluteus Maximus ve Medius, destekçileri Gluteus Minimus ve uzun sırt kasları(Erector Spinae)görünmektedirler. Hamstring kas grubu ise, sabit destek verdiğini tespit ettik.

   Birinci tip makinelerde daha fazla enerji sarf edilmekte, ayrıca ikinci tipleri daha özel bulmaktayız!

   Çalışmalarınız basamaklı bir şeklinde olmalı, bacağınız hareketin son noktasına geldiğinde, bir saniye tutup, başlama noktasına geri çekmelisiniz.

   Bu bölgenizi kuvvetlendirmek için harcadığınız fazla mesai size ‘’yol, su, elektrik’’ olarak geri dönecektir!


                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu

26 Aralık 2013 Perşembe

BULGAR ÇOMELMESİ


                                                       


           Bu hareket  tüm Dünya’da ‘’Bulgarian Squat’’ veya ‘’Single Leg Split Squat’’olarak bilinir.Özelliği ise bir bacak ile yapılırken,diğeri geride bir yerde dayanmış olmasıdır.Kendi ağırlığın ile yapıldığında daha kolay,ilaveten ağırlıklar yüklendiğinde denge zorlaşır.Bundan dolayı elit sporcular ilave ağırlıklar ile kullanırlar.

   Hareketin anatomik analizini incelerken,aktif olarak dört başlık baldır(Quadriceps femoris) ve büyük kalça (Gluteus maximus)kasları çalışmakta olduklarını tespit etmekteyiz.Sinerjistler olarak Adductor magnus ve Soleusları görmekteyiz.Ayrıca dinamik stabilizatörler olarak arka baldır(Biceps femoris,Semitendinosus ,Semimembranosus) ve kalfler(Gastroncnemius) öne çıkmaktadırlar.Son olarak statik pozisyonda uzun sırt kasları(Erector spinae) ve küçük kalça kasları ve aralarını (Gluteus medius,Gluteus minimus) görmekteyiz.

   Başlangıç olarak sadece kendi ağırlıklarınızla,daha sonra basamaklı şekilde,dambıl ve halter ile devam edebilirsiniz.Kısa halter kullanırsanız dengeniz daha kolay olacaktır.Halteri omuzlarda veya sırtınızda kullanabilirsiniz.Lastiklerle özellikle son yukarı noktada fazla zorlanacaksınız.
   Dayanma noktalarınız hareketsiz(sandalye,bank,ağırlık diskleri)olabilirken,hareketli olarak isviçre topu tavsiyemizdir.Dengesini ilerletmek isteyenler için kaçırılmayacak fırsattır.Fakat bu hareket riskli olduğundan sadece dambıllı yapılmalıdır.

   Hareketin genişliğine gelinince normal(kalça baldır eklemi diz seviyesine kadar),kısa(sadece 20-25 sm.alçalıyorsunuz ve elinizle bir yere tutunmaktasınız) ve geniş(arka diziniz neredeyse yere değecektir)
Özellikle aşağı inerken yavaş olmalısınız,dizinizi zemine vurmamalısınız.Dambılları sallamayın,gövdenizi dik tutun!

   Bulgar çömelmesi ağırlıklarla yapıldığında,özellikle baldırların üst bölümlerinde kas kütlelerinde artış,fonksiyonel olarak süratte,çabuk ve patlayıcı kuvvette ciddi ilerlemelere yol açmaktadır.


                                                                                                                   Ertan Hatipoğlu

SİNİR İLETİCİ'LERİ


                                                         


        Sinir sistemi insanların içsel ve dışsal çevresini algılamasına yol açan, bilgi elde eden ve elde edilen bilgiyi işleyen, vücut içerisinde hücreler ağı sayesinde sinyallerin farklı bölgelere iletimini sağlayan, organların, kasların aktivitelerini düzenleyen bir organ sistemidir.Elit sporcularda sinir sistemlerin her gün ağır stres, uykusuzluk, yüklü antrenman ve maçlar gibi faktörlere maruz kalmaktadır.Bu negatif etkiler vücutta nörotransmitterlerin(sinir iletişiciler) bazen azalmasına, bazen de kronik hastalıklara yol açmaktadır.
   Nöronlar arasında veya bir nöron ile başka bir (tür) hücre arasında iletişimi sağlayan kimyasallara nörotransmitter (sinir ileticisi) denir. Sinir sistemiasetilkolindir.Nörotransmitterlerin sporcuların ilave gıda ürünü olarak popülaritesi 90-lı yıllarda iyice arttı.
 boyunca sinirsel sinyaller bu kimyasal taşıyıcılar yardımıyla iletilir.İlk keşfedilen sinir iletişicisi asetilkolindir.Nörotransmitterlerin sporcuların ilave gıda ürünü olarak popularitesi 90-lı yıllarda iyice arttı.Temel olarak iki grup nörotransmitter madde bulunur. Bunlar eksite edici (uyarıcı) ve inhibe edici (engelleyici) maddelerdir. Sinir istemindeki sinyallerin işlenip bunların bilgiye dönüştüğü yer olan sinapslarda bu iki farklı grup nörotransmitter madde sayesinde bazı sinyaller artırılırken bazıları azaltılmış olur. Bu özellik, sinir dokuların sinyal işleme yetisinin temel bileşenlerinden biridir.Yapıları olarak da şöyle ayırabiliriz:
-Aminoasitler-Gamma amino bütirik asit(GABA), glisin, glutamat, asparat
-Biyojen aminler veya monoaminler-dopamin, oktopamin, tiramin
-Peptidler-somatostatin, endorfin ve P substance
-Ferdi nörorotransmitterler-asetilkolin, adenozin, azot oksit ve s.

GABA sporcuların agresifliğini dengeler, stres altındaki vücudun savunma sistemini güçlendirir, uykuya dalma süresini azaltırken, büyüme hormonunu antrenmandan sonra tetikler.
GLİSİN uyku kalitesini artırırken, 3000 mg.uykudan önce alınmasını tavsiye ederiz.
L-Dora beyinde dopamine maddesini artırmaktadır.Alındıktan 2 saat sonraya kadar büyüme hormonun seviyesini arttırır.
L-tirozin konsantrasyona, strese ve ağır fiziksel çalışmalara iyi gelir.Moralleri yükseltir.
ASETİLKOLİN-motorik ve kassal kontrolden sorumlu,karar alma ve reaksiyon zamanından sorumludur.
Kullanılan dozlara dikkat edilmeli, muhakkak doktor kontrolünde alınmalı.Miktar fazlalıkları ciddi yan etkileri vardır!

   Elit sporcular kendi sinir sistemlerinin faaliyetini iyileştiren bu tür maddeleri öğrenmeli, gereken anlarda kulüp veya özel doktor yardımı ile faydalanmalılar.Türk sporumuzda bu konuda boşluklar olduğunu, yapılacaklar vardır diye, düşünmekteyiz.

 Kullanılan kaynak: Wikipedia                   

                                                                                                                                                                                                                          Ertan Hatipoğlu

24 Aralık 2013 Salı

TEMELİ DİNLENME ARALAR ANTRENMAN'LARI


                          


   Genelde antrenmanlarda yükleme ve dinlenme karşıt kavramlardır.Bu tür antrenmanlarda fakat, her iki kavram birbirini tamamlar ve doğru oranlarına karşın, çalışmanın kalitesi artmaktadır.Antrenman planlarında vurgu daha fazla yükleme evresindeyken, burada tam tersine - her şeyi dinlenme miktarları tayin edip, yoğunluk anahtarlarını ellerinde tutmaktalar.Alışagele antrenman gen manzarasını değiştirmek sizin elinizdedir!

   Temeli dinlenme aralarında olan antrenmanların (Rest Based Training - RBT) oldukça yeni, yüksek yoğunluk hedefleyen, her seviye sporculara uygun bir çalışmadır.Çalışma evresi değil, dinlenme arası önemlidir ve amaç tam metabolik toparlama ile, daha kaliteli ve yoğun işlevselliktir.RBT önceden yapıt ve süre olarak belirlenmiş olmasına rağmen, sporcuya dinlenme aralarını kendisi tayin etme hakkını tanımaktadır.Genelde RBT antrenmanların süresi 25-ila 45 dakika sürerken, dinlenme araları dahildir.
   RBT metodun çalışma prensipleri:

   Çalışma evresi değerlendirmesi
-                       - sporcu çalışmıyor
-                        -sporcu çalışıyor, ama konuşabiliyor ve kaslarında acı hissi yoktur
-                         -sporcu çalışıyor ve artık konuşamıyor ve kaslarında acı hissi girmiştir
-                         -sporcu daha fazla çalışamaz durumda ve durup toparlanmak zorunda

   Dinlenme aralarını değerlendirilmesi:
       -sporcu maksimal yoğunluğa hazırdır
       -sporcu maksimal yoğun çalışma denemesine hazırdır
       -sporcu maksimal yüklenmeye hazır değildir
       -sporcu hiç bir çalışmaya müsait değildir

   Tecrübe artıkça, sporcular bu tür değerlendirmelere ihtiyaç duymamaya başlarlar.Onlar dinlenmelerin antrenman içeriklerinde tayin olmadıklarını, her zaman kendileri belirler diye, hiç unutmazlar.Dinlenme araların dozunu kısaltırsanız bir sonraki çalışmayı yapamaz, fazla uzatırsanız, motivasyonunuz ve genel yoğunluk düşer, oradan antrenman kalitesi azalır.

   RBT antrenman yoğunluğunu yükseltmek, programını çeşitlemek isteyen her sporcuya uygundur.Bundan başka, deri altı yağlarını yok etmek arzusunda tutuşan herkese şiddetle tavsiyemizdir.Elit sporda özellikle genel hazırlık dönemlerin bazı evrelerinde, sporcuların çalışma kapasitelerini artırmaya yönelik çalışmalarda ihtiyaç duyulur.

   İyi antrenmanlar!

                                                                                                       Ertan Hatipoğlu

23 Aralık 2013 Pazartesi

NAİF OLMAK


                                                               


             Hep söyleriz futbol sezonu uzun, ayni futbolcularla takımın form seviyesini 2-2.5 aydan fazla tutulamaz, diye.Bu bir antrenman bilim tespiti, tartışma götürmez bir gerçektir. Antrenman bilimciler der ki, bir sporcu formun zirvesinde 8 haftadan fazla kalamaz, düşmesi kaçınılmazdır! Haydi diyelim 10 hafta…Peki, futbolda ne yapılır, bir takımda teknik kadro bu durumu nasıl yürütür?

   Örnek olarak FB takımını ele alalım! Bu sezon Avrupa'da sadece 4 maç oynamasına rağmen, rahat ‘’domestic’’maçlarında kayıpları oldu ve gereken arayı açamadılar. Türkiye kupasından elendiler ve özellikle aralık ayında oldukça vasat göründüler. İlk yarının son ayında aynen bir çuval inciri mahvettik hikayesi gibi, yenilmezlik unvanını kaybettiler.

   Sezon başında teknik kadro takımı toplar ve 25 futbolcusuna teker teker isteklerini belirtir, herkesin görevlerini tayin eder, hedefleri tek-tek gösterirler. Kimilerden sezon başından (ağustos) kasım ayın sonlarına kadar formda olmasını ister, yedeklerden ise,özellikle aralık ayın o 5 maçında (1 kupa) süper formda olmalarını emreder! Böylece, hem  takımın tüm elemanlarından faydalanmış olunur, hem de o zor aralık ayında ‘’taze kan’’la rakiplere gereken karşılığı verilir.Ağustos ayı başlarında hem Red Bull Salzburg’u, aralık ayı sonlarında hem Karabük’ü ayni futbolcularla yenmeye kalkışmak çok naif bir düşüncedir.
 
   Yedek futbolcularınızı hedefe hazırlarken, sezon boyunca maçların gidişatlarına göre onları oyuna sonradan sokacak, formlarını ilerletmiş olursunuz. Ayrıca, milli aralarda, aynen Bilic ve Lucescu gibi, dostluk maçları ile onlara fırsatlar sunarak, hedefinize adım adım yaklaşmalısınız. Burada kondisyon ve bireysel koçlara çok görev düşmektedir.

   Takımın omurgasına gelince,onlar zaten kendi ülkelerindeki milli sporculardır.Tempoları yoğun, kasım ayın sonunu görmeleri, bir çoklarında mucizedir.Sakatlık riskleri fazladır ve benzer talihsiz olaylarda yine yedeklere görev düşermektedir…

   Hasan Ali, Bekir, Yobo, Selçuk, Topuz, Salih, Serdar…FB takımı birinci devrede hangisinden verim alabildi? Şampiyonlar liginde daha 6 maç oynansalardı, ne olurdu? Bu gibi sorular kuşkusuz her FB taraftarının kafasını kurcalarken, ikinci devre ve özellikle seneye daha kuvvetli bir BJK ve kavgaları bitmiş GS karşılarına çıkmayacaklardır diye, naïf düşünmüyorlardır…

  Günümüzdeki endüstriyel futbolunda naif olmak son derece kontrendikedir!

                                                                                                                Ertan Hatipoğlu

22 Aralık 2013 Pazar

BALYOZ

                                                           


   Bir çok insan ‘’balyoz’’ kelimesini duyduktan sonra ürker oysa ki, sporda kullanılan, faydaları saymakla bitmez. Sıra dışı bir kondisyon aletinden mahrum kaldıkları kesindir.

   Patronuna, finansal krize, arkadaşına kızmış insanlardan tutun, omuzları ve pazılarını geliştirmek isteyenler, kuvvet niteliklerinde eşik duvarlarını aşmak arzusu ile tutuşanlara kadar gidebilirsiniz.
Bunların ortak çözümü balyozdur!

   Balyoz antrenmanın bir kere, işlevsel kapasitesi yüksektir. Halterde kullanılan hareketlerin çoğu sizi kuvvetli, çabuk ve patlayıcı yaptıkları tartışılmazdır.Ama bazen onları belli, farklı açılarda kullanmamız gerekir. Örneğin tenis, mücadele sporları, voleybol, basketbol, golf ve kürek gibi sporlarda vazifelerimizi çözecek balyozdur!

   Balyoz çalışması tüm bildiklerinizi, ’’asırlık’’duvarlarınızı yıkar, alışılmış antrenmanların süper bir alternatifidir. Sizi bambaşka ‘’seyahatlere’’götürür…Bir çok sporda gereken patlayıcı güç, duruş ve dengeyi ilerletmektedir. Omuz eklemlerinde sakatlıklarınızı şimdiden unuturken, el, kol, ön kolunuz o kadar kuvvetli olurlar ki, sizinle tokalaşmak isteyenler bir kez daha düşünmeleri gerekecektir! Elit sporun stresine iyi gelen bir çalışmadı.

   Nalburlarda kiloları farklı balyozlar bulunurken, acemiler için-3 kg., orta seviyeliler-4 kg., elit sporcular için de-5-6 kg. balyozlar tavsiyemizdir.Uzun bir sure bu tip çalışmalar yaptıysanız, buyurun -15 kg. kadar balyozlar size uygundur!

   Balyozu sadece havada sallayarak kuvvetlenebilirsiniz, ama kendinizi iyice bir ‘’Rocky’’ hissetmeniz için, bir de kalın kamyon lastiği gerekecektir.Traktör lastikleri sert oldukları için de uygundur.
Çapraz ve yukarıdan vuruşlar bu tür antrenmanların temel taşlarıdır.Tutuş biçiminiz ve duruşunuz, ilaveten bir kaç vuruş daha fırsatı verecektir. Lastikten balyozun geriye sıçramasını küçümsemeyin: tam burada alet kontrolünüz için epey güç gerekecektir!Balyozun sapını sağlam tutmanız, eldiven kullanmanız şarttır!

   Lastiği bir yere dayatarak yandan vuruşlar ile, ağaç kesiyormuş gibi yapabilirsiniz. Lastikten uzaklaşarak, poponuzu geriye verip, kalça kaslarınızı da etkileyebilirsiniz.Fazla vuruş sayısı, belli sayı zamana karşı gibi metotlarla farklı vazifeler çözebilirsiniz. Tüm bunları kompleksler halinde  birleştirebilir, haftada 2 kez genel hazırlık dönemlerde ağırlıklı çalışmalısınız.

   Rus atasözü der ki: ‘’Balyoz camı paramparça eder, ama çeliği en-sağlam hale getirir!’’

                                           Ertan Hatipoğlu                                                                                                                          

21 Aralık 2013 Cumartesi

DEMİR DİKENİ


                                                            


                Ülkemizin coğrafi ve iklim konumu bir çok bitki türün var olmasına olanak sağlamaktadır. Demir dikeni (tribulus terrestris) sporculara faydası olan sadece onlardan bir tanesidir. Sporun özellikle şu döneminde doğal bitkilerin kullanımını gittikçe artmaktadır.

   Demir dikeni yıllık bitki olup,dünyada ‘’nene dişleri’’,’’kedi kafası’’ ve ‘’şeytan dikeni’’olarak rastlayabilirsiniz. Ülkemizin bazı yörelerinde ona ‘’çoban çökerten’’de deniliyor. İnsana bir çok faydası vardır, ama bizi asıl ilgilendiren spora katkısıdır.

   Özelikle topraklarımızda bulunan demir dikeni bitkilerde kas yapımında yardımcı olan bir çok protodiostsinat maddesi bulunmaktadır. Miktar, diğer ülkelerdekilerle kıyasladığımızda neredeyse iki misli fazladır. Deve dikeninde vücutta bir çok süreçleri etkileyebilecek biyoaktif maddeler var. Bunlardan en-önemlisi steroid saponinler ve onların kuru özütünde bulunanı-protodiostsin!
   Deve dikenin etkisi erkeklerde fazla testosteron üretirken, kadınlarda ise sadece hormonları dengelemekle yetinmektedir.Ayrıca yüksek Vitamin C oranı bitkimizin antioksidan özelliklerini de ortaya çıkarmaktadır.

   Tribulus oldukça fazla bitki veya gıda destek ürünlerle birlikte kullanılabilir. Isırgan otun kökleri, aminoasitler (özelikle aspargin asit!) veya çinko, magnezyum ve vitamin D gibi bitki ve mikronutrientlerle kombine edilir. Kas kütlesi artışı için keratin monohidrat ve protein ile birlikte kullanmalı. Tribulus ve levzeya karışımı en-şiddetli tavsiyemizdir!

   Doğal olarak, temmuz, ağustos ve eylül aylarında, çiçekleri açmadan toplanır, temizlendikten sonra iyi havalandırılan alanlarda kurutulurlar. Günde 3 kez 8 hafta boyunca tüketilir.Daha sonra 2 hafta ara verildikten sonra, devam edilir.Destek gıda ürünü, kapsül ve tablet olarak 80 mg./kilo başı olarak en-uygunudur. Daha yüksek dozlar tehlikeli ve toksindir! Aç karnına kullanılmamalı.
   Üretici firmaları iyi araştırılmalı, etiketleri dikkatli okunmalı, doktorunuza kullanmadan önce danışmalısınız!

Kullanılan kaynak-Wikipedia
                                                                                                                Ertan Hatipoğlu

                                                                                                                                                                                                                                               


20 Aralık 2013 Cuma

MOUSSA SOW'UN YÜKSELİŞİ


                                                


    Fenerbahçeli futbolcu Moussa Sow tam bir yıl önce transfer edildiğinde, yaşanan polemikleri hatırlamayan yoktur, herhalde.’’Sakat’’ denildi,’’oynayamaz’’ söylendi, ama bugün bakıyoruz Sow hem fiyatını ikiye katlamış, hem de ülkesi Senegal’de yılın futbolcusu seçilmiştir.Kolay değil, ama bu başarısının arkasında ne var, nedir sebebi?

   Evet, küçük bir araştırma sonucu FB yıldızın ‘’sırrını’’ortaya çıkardık.Moussa uzun bir zaman çok iyi antrenman yapmasına rağmen arzuladığı performansa ulaşamıyordu.Dizindeki sakatlık bunun sadece sebeplerinden biriydi.Geçen yıl Aykut hoca ve ekibi bu konuda çok kafa yordu ve bu problemin çözümünü buldular.Sow’a hareketlerinin fonksiyonel değerlendirilmesi(Functional Moverment Screen-FMS) denilen çalışma uygulandı!

   İlk önce dizdeki sakatlığının aslında yanlış ayak basmasından kaynaklandığını tespit edildi ve çok kısa sürede kurtarıldı.Artık ‘’makinenin’’yürüyen aksanında problem kalmamıştı…Daha sonra, 7 temel doğal hareketle Moussa’nın zayıf tarafları tespit edildi: eller yukarıda çömelme, engel adımlama, ayrık çömelme, omuz hareket becerisi, sırt üstü yatarak tek bacak kaldırması, şınav ve rotasyon dengesi. Bu 7 hareket tek-tek ‘’O’’-dan ‘’3’’-e kadar notlar ile değerlendirildi ve tüm manzara ortaya çıktı.Çok mantıklı, doğal bir çalışma; Kendi ağırlığı ile çömelemeyen biri, halter ile bunu nasıl yapacak?Tek ayakta dengede durmakta zorlanan, koşusu başarılı olabilir mi?FMS futbolcunun en-zaaf yerlerini bulmuş, geriye sadece çalışma gerekirdi.İş Aykut hocanın bireysel antrenman ekibine kalmıştı.

FMS uygulanması için standart bir malzeme donanımı gerekir.En-iyi netice, test edilen hareketleri çalışmamış, değerlendirme kriterlerini bilmeden alınır.Maksimal alınacak puan 21 olup, istatistiklere göre, sakatlanma riski 14-ün altında kalanların 2 misli artar!

   FMS hem ‘’hazır çözüm’', ayni zamanda düşünme türüdür.Onunla antrenman süreci daha faydalı ve pürüzsüz, antrenör, futbolcu, terapist, biyomekanik uzmanı diyaloğu hiç kuşkusuz daha rahattır.

Ersun hoca bu konuda ‘’çocuğu kucağında buldu’’ve başlanan çalışmayı memnuniyetle devam ettirdi.Sezon başında Moussa ile aralarında ufak bir problem yaşasalar da,’’aklın yolu birdir’’diye, çabuk anlaştılar.

Her ikisi kendi mesleklerinde olgun yaşlarına girmişlerdi…

                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

19 Aralık 2013 Perşembe

UYKU


                                                                         


       Uyku tüm insanlarda gözlenen doğal dinlenme biçimidir.Günlük işlevlerini gerçekleştirebilmek için uykuya ihtiyaç duyarlar.Uyku insan ömrünün 1/3’ünü oluştururken, vücudun dinlenmesi ve beynin bir gün önce aldığı bilgiyi işlemesini sağlar.
   Sporcularda uyku en-iyi toparlanmadır, ayrıca uyku halinde kas büyümesi başlamaktadır.Günde toplam10-11 saatlik uyku onlara  başka bir toparlanma türü veremeyeceği enerjiyi verir.Bunun sebeplerinden bir tanesi uykunun doğal olarak büyüme hormonunu tetiklemesidir.İyi uyku çekebilen sporcu, daima ergenlik çağında kendini hisseder, rakiplerinden bir-kaç adım öndedir.Tabi bunu yapabilmek için ilk önce içme, yeme alışkanlıklarını değiştirmek gerekir.Kahve tamamen kalkmalı, çay ise, sadece sabah kahvaltısında, açık olarak içilmelidir.Melotonin hormonu ve tyrophonin aminoasidi uykuyu etkileyen önemli faktörlerdir.Bunları içeren besinler uykuyu olumlu yönde etkiler.

   Kedi otu(Valeriana officinalis)- fazla yaygın ve kullanılan bir bitkidir. Her akşam kaynatıp, 4 hafta boyunca içmenizi tavsiye etmekteyiz.Fazla kullanımında sakinleştirici değil, tam ters etki yapacaktır.

   Oğul otu(Melissa officinalis) Yaprakları hafif limon kokar.Uykunun sağlamlını sağlar.Limon, alıç ve çarkıfelek ile kombine ederek içmenizi tavsiye etmekteyiz.

   Dere otu(Anethum graveolens)- 50 gr. Dere otu tohumu 15 dakika hafif ateşte 500gr. tatlı kırmızı şarapta(sporcular için suda!)kaynatılır.1 saat dinlendirdikten sonra, süzgeçten geçirilir.Uykudan önce 2 –er çorba kaşığı içilir.

   Adi alıç(Crataegus)- Kalp ritmini ve biyolojik süreçleri düzenler.Merkezi sinir sistemine sakinleştirici,huzur verici etkisi var.Kaynatıldıktan sonra, günde 2 kez 3 hafta boyunca içilir.Kedi otu ile kombinasyonu müthiştir!

   Şerbetçi otu(Humulus lıpulus) Kaynatılması dışında toz şeklinde de, kullanabilir.O da, kedi otu ile beraber alınırsa uykuya katkısı artar.

   Uyku geldi bedene, ne mutlu kalkıp gidene.İyi uykular!


                                                                                                           Ertan Hatipoğlu 

18 Aralık 2013 Çarşamba

KIŞ ARA DÖNEMİ


                                                      


      Yeni yıl haftasında genelde futbolcular ‘’normal insan’’olup, aile ziyaretleri, tatil ve sofralara önem verirler.Futbolun tüm birimleri tatildedir.Bireysel olarak futbolcuların önünde 2 temel alternatif var: ‘’tam dinlenme’’ veya ‘’tutturucu antrenman’’
   Peşinen söyleyelim, bu döneme kadar gelen süreçte fizikselden fazla psikolojik bir yorgunluk oluşmuştur.Futbolcunun vücudu değil, beklentiler ve problemlerden dolayı kafası yorgun düşmüştür.Son maçından 2-3 gün sonra, büyük çoğunluk aktivite ihtiyacı duyarlar, duymasalar sürantrene olmuşlar demektir.

   Kısacası, size o Yeni yıl haftasında yapılacak, kilolarınızı muhafaza edecek, formunuzu koruyacak ve kampa hazır duruma getirecek bir antrenman hazırladık.Genelde dünyada futbolcular başka sporlar yaparak kafalarını dağıtır, formunu korumaya çalışırlar.Biz ise size daha kolay, hedeflere daha yakın bir yol göstermek istiyoruz.Programı uygulamanız için sadece bir Nabız ölçer ve parkur mesafesi belli bir koşu yeri gerekir.Nabız ölçerin görevi nabzınız 160-165 atış/dakikada gelince sizi uyarıp, temponuzu indirmek, 120-130 atış/dakikada düşerse, arttırmak olacaktır.Bu Nabız aralarda yapılan yüklemeler tutturucu rolü oynamakta, form seviyesini en-iyi korumaktadır.. Parkur ise, normal 400m. pisti olan stat en-uygunudur.

1       1.      gün -  5x1000m. her biri 5.00, 3'. ara           ile.Aralarda - gerdirme
2.       2.       gün-  6x1000m. yine her biri 5.00', 3' ara ile
3.        3.         gün-  6000m. kros her kilometresi ortalama 5,30 dakikalık
4.            4.        gün-  4x1000m. her biri 4.00 dakikalık, 4-5' ara ile
5.               5.      gün-  3x2000m. her biri 10 dakikalık, 3' ara ile
6.                    6.    gün-   6x1000m. her biri 4.00 dakikalık, 4-5' ara ile
7.                          7.   gün-   6000m. kros her kilometresi ortalama 5' olmalı

   Her iki günde bir mekik, ters mekik gibi genel kuvvet hareketleri ile, antrenman sonunda 3-er seri yapılarak, hem toparlamanıza, hem de formunuzun korunmasına yardımcı olacaksınız.

Antrenmanlarda koşulan tempoları incelediğinizde maksimal oksijen süratini 2 kez(4. ve 6.gün) hafif aştığımızı gözden kaçmıyordur.Bu tür girişimler futbolcunun aerobik kapasitesinin duvarlarını zorlarken, ilerideki kamp dönemindeki antrenmanlara en-iyi hazırlayacak, hareketli girecektir.

   Aslında, sezon içinde subjektif veya objektif nedenler ile, kendini gösteremeyen, takıma fazla giremeyen futbolcular için 3. bir alternatif ''çalışma fırsatı'' adında bir nimet...Evet, onlar için bu hafta yüklemeli çalışmalar için çok güzel bir fırsattır.Ama biz onlar için program başka bir yazımızda önermeyi düşünmekteyiz.

                                                                                                                             Ertan Hatipoğlu





17 Aralık 2013 Salı

İNOSİN


                                                                        


        İnsan organizmasında hayati önemi süreçlerin gerçekleşmesinde yer alan, doğal bir elemandır.İskelet kaslarında ve miyokardda bulunur.Krebs siklusundaki enzimleri aktivite eder,karbonhidrat metabolizmasında aktif rol oynamaktadır.
   İnosin pürin nukleozid olup,ayni zamanda ATP habercisidir.ATP hücrelerde kimyasal enerjiyi depolayan ve transfer eden,metabolize olmadığı için vücutsal hücrelerin temiz biyokimya enerjisidir.
Fosfat grubundaki bir bağısını keserek,ATP hücrelere enerji verir ve ADF’ye(adenosin difosfat)dönüşür.Hücrelerde ATP seviyesi daima düşük olduğundan,özellikle yoğun anaerobik yüklemelerde saniyeler sonra tükenir,ağır ve uzun antrenmanlarda yorgunluk  ve çalışma kapasitesinde düşüş yaşanır.Bundan dolayı ATP üretimi yağılar,aminoasitler ve glikozlardan olmasına gerek duyar.
İnosin kırmızı alyuvarlarda oksijenin tedarikini sağlar ve böylece çalışan kasların daha kaliteli çalışmasına yol açmaktadır.Dayanıklılık içeren spor dallarında hiç kuşkusuz önemli rolü vardır.
Özellikle sıcak havalarda ağır yüklemelerde ve  yoğun terleme durumlarda organizma fazla su tüketme ihtiyacı duyar.Kalp kası zorlanır ve inosin alınımda,nabız 10% çıvarında düştüğünden,rahatlamasını sağlar.
   Organizmanın savunma sistemini güçlendirir,virüs enfeksiyonları çabuk yok eder ve türevlerinin oluşmamasını temin eder.
   Özellikle L-karnetin ile alındığında kalp ve iskelet kasların enerjisini sağlayarak,dayanıklılık niteliğini arttırır.Yoğun ve uzun soluklu antrenmanlardan önce inosin kullanmanızı şiddetle tavsiye etmekteyiz.
Kas kütlesinin oluşumunda önemli görevlilerden dolayı,özellikle elit sporda çok rağbet gören bir maddedir.Yorgun kasın laktık asidini yok ederek,kasılmasının gücünü arttırır,oradan da antrenman kalitesine katkısı kesindir.
   Gıdalarda en-çok bira mayası ve etlerde bulunur,piyasada ise,ferdi veya başka gıda ürünleri ile kombine halinde vardır.
   Her antrenmandan önce 1-2 gr. alınması tavsiyemizdir.

   Elit sporda ergojenik yardımın önemi gittikçe artmaktadır.Sporcularımızı dopingden uzak tutmak,onlara yol göstermek,özellikle son zamanlarda en-önemli vazifemiz olmuştur.

   
Anlatmamız,yol göstermemiz gerekir!


                                                                                                              Ertan Hatipoğlu



15 Aralık 2013 Pazar

AYAKTA KALABİLMEK


                                                          


      Herkese malum, özellikle son yıl Türk sporumuz için oldukça gerilimli, hayal kırıklarla dolu geçti.Aslında benzeri bir durum oluşacağın belirti ve işaretleri vardı...Nasıl mı?

   Dünya spor tarihine şöyle, son 120 çıvarında yıla baktığımızda,3 temel dönemden oluştuğunu fark etmememiz mümkün değildir.Birinci dönem 19. Yüz yılın sonlarından 2. Dünya savaşına kadardır. O dönemden fazla söz etmeyeceğiz, sadece antrenman bilgisi ve bilimi, oldukça gerilerde, belli kabiliyetlerin öne çıktığı bir evre olduğunu söylememiz gerekir.
   İkinci dönem, 2. Dünya savasından 20. Yüz yılın sonlarına kadar, yani Berlin Duvar'ın yıkılmasına kadar sürdü. Bu dönemde iki kutuplu Dünyanın soğuk savaşından dolayı, antrenman bilimi tavan yaparken, çok sayıda sporcu, değişik spor dallarında efsane oldular. Sporcu sağlığı açısından sakıncaları olsa da, kurulan sportif düzende şeffaflık, eşitlik, kısacası adil düzen vardı...Hiç bir karar kendi başına, diğer safta olanlara sormadan alınamaz, alınırsa da anında boykot görürdü!
   Berlin duvarı yıkıldıktan sonra, Dünya sporuna 3. Dönem ağırlığını gittikçe artan bir tempo ile hissettirmeye başladı. Kurallar ve adetler çok çabuk bir şekilde  değişime uğradı. Artık yeni düzenin kurallarını Dünya sporun yeni patronları dikte etmeye başlamışlardı. İlk yaptıkları iş, eski dönemden kalma doping alışkanlıklarının kökünü kurutmak oldu. Artık sadece müsabakalarda değil, hazırlık dönemi de kapsayan bir kontrol mekanizması kuruldu. Bu kontrolü de WADA isimli kuruma verildi... Daha sonra yeterli olmadığını karar verip, sistemin içinde insan faktörü olunca, her zaman boşluklar vardır, diye düşündüler. Sıradaki hamleleri dopinge karşı değişik ‘’silahlar’’üretmek oldu. Bir tanesi malum- ‘’biyolojik pasaport’’denilen uygulama. Subjektif  veriler artık objektif olmuş, karşı çıkan ses çıkmayınca ‘’silahlar’’hiç kuşkusuz çoğalacaktır.
   Şeffaflık, adil düzen bozulmuş, kargaşa, korku, cezalar ve mahkemeler devreye girmişti. Kimse kimseye inanmıyor, tüm olaylarda dedikodular  ve kulağa fısıltılar yerini almıştı. Zaman zaman gaflar ve kendi kavgaları olmasa, bazı gerçekleri belki hiç öğrenemeyecektik. Jamaica’ya Londra olimpiyatından 5 ay önce hiç kontrol yapılmadığını, Kenya ve bazı diğer Afrika ülkelerde hijyen şartları yok bahanesi ile, kan testleri yeni yapılmaya başladıklarını, dolayısıyla ‘’biyolojik pasaport’’için veriler yeni toplandığını ve s. İnsan düşündükçe kızmaması ve isyan etmemesi mümkün değil: Biz yaklaşık 10 yıl önceden ‘’paşa-paşa’’kan verirken ve sporcularımızın pasaport kan profilleri oluşurken, bazı rakiplerimizden yeni alınmaya başlanıyor! Nerede bunun eşitliği? Jamaica’nın dokunulmazlığı nereden geliyor? Bu gibi sorular tüm Dünyada sporcuların kafalarını inanın çok fazla kurcalamakta, şeffaf olmadıkça da, kavga ve karmaşa devam edecektir, diye düşünmekteyiz.
   Tüm anlattıklarımıza rağmen, adapte olmaktan ve ayakta kalmaktan başka yolumuz yoktur hiç kuşkusuz...Yeni döneme panzehir olarak şunları yapmak zorundayız:1.Spor olanaklarını iyileştirmek, 2. Antrenman bilimini yükseltmek ve 3. Ergojenik yardım kalitesini ilerletmek. Tecrübeli antrenörlerimizi korumalı, gereksiz aşağılayıcı yöntemlerle zaman kaybetmemeli, kalpleri kırmamalıyız.
   Yoksa, 1. döneme doğru yolculuğumuzu kimse durduramaz!

                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu








 

En okunanlar