22 Aralık 2017 Cuma

JUSTİN GATLİN OLAYI. ASLINDA NE OLDU, NE OLACAK?

                 









Yine Justin, yine doping...Gatlin bir olimpiyat şampiyonu ve 3 kez dünya 1. bir atlettir, ama hayatına bakılırsa, hep gaflar, cezalar ve bazen ispat edilememiş suçlamalar ile dolu spor hayatı. 

Şimdi yeniden onu yasaklı madde kullanma ile, hocası ve menajeri ise, ticaretinle suçluyorlar.

Aslında ne oldu, bu duruma nasıl gelindi? 6 ay önce 3 The Telegraph gazeteci, kendilerini film yapımcı göstererek, Florida’daki Gatlin’in antrenman yaptığı tesislere geliyor ve antrenörü Dennis Mitchell ve menajeri Robert Wagner ile tanışıyorlar. Konuya hemen girerek bir film yapmayı, ama baş rolündeki aktörün daha inandırıcı olması için, uzmanlardan yardım istiyorlar. Tabi, vakitleri kısıtlı, filmin en-kısa sürede çekilmesi gerektiği ilave ederek...

Oltaya takılan yem Mitchell ve Wagner’e çok cazip gelmiş ki, hemen baş aktörün güçlenmesi gerektiğini öne sürmekteler. Wagner Avusturya’dan 250.000$ yasaklı madde getirtebildiğini, en-kısa sürede güçlendirici ‘’vitaminler’’gelecektir, diye söz vermiştir. Mitchell ise, maddelerin nasıl kullanılacak, şeması ve antrenmanları üstlenmiştir. ‘’Yapımcılar’’her konuşmayı görüntüleri ile birlikte destekli, kaydetmişlerdir.

Ve... bombayı geçen günlerde patlatıyorlar! 

Gatlin ilk demeçlerinde hayatında hiç doping kullanmadığını öne sürerken, başkaların gevezeliklerinden sorunlu olamayacağını söylemekteydi. Avukatını görevlendirip, gazeteye dava açacağını vurgulamaya unutmadı.

Menajeri Wagner olaylar çok abartıldığı öne sürerken, sadece sinema endüstrisinden adamları şaşırtmayı hedeflediğini vurgulamaktaydı ve diğer sporculardan özür dileyerek konuyu kısa kesmekteydi...Tabi, soruşturmaya, dürüst atletizm adına, yardımcı olacağını belirtmeyi unutmadı!?

Dennis’e gelince, kendisi ve hiç bir sporcusuna doping vermediğini iddia ederek, ağaçlardaki kargaları da güldürmeyi başarıyordu...


USADA derhal gazetedeki yazıyı ihbar kabul edip, soruşturma başlatmış durumda. İAAF, kendi soruşturmasını Lord Coe emriyle start vermiş, belki de şimdiye kadar görülmemiş hassasiyet gösterilmiştir.

Ne olacak şimdi?

Gatlin’in her numunesi bir kez daha gözden geçirilip, yumuşak karnı aranacaktır. Denetlenmeleri uzaya dek artırılacak, zaten rahat olmayan sportif hayatı, daha adrenalin dolu olacak.Bu kesin...
Antrenör Dennis Mitchell 4 yıllığına atletizmden uzak tutulacak, Wagner ise, ancak dövüş sporlara ve Formula 1 mesleğini devam edebilecektir.


Bütün bu olayda kafada kalan bazı sorular vardır. Neden Florida ve Gatlin, Tennessee ve Coleman değil, mesela? Bir de, The Telegraph’ın gazetecileri neden o kadar yol gitmişler? Rüşvet verip, London 2012 Olimpiyat şampiyona olmuş İngiliz atlet kim, sorusuna cevap 3 yıl oldu, veremiyorlar...Bu onları rahatsız etmiyor mu?

Ertan Hatipoğlu

13 Aralık 2017 Çarşamba

CHRİS FROOME’YE AÇIK MEKTUP

         









Sevgili Chris, Dear Froome, her şeyden önce, geçmiş olsun diyorum! Senin gibi bir yıldızın başına gelebilecek en-kötü şeylerden biridir, biliyorum…Profesyonel sporun bir parçasıdır, yatak da var, batak da! Gerçi genelde ‘’yatak’’ sizin, ‘’batak’’ diğerlerin olmaktadır, ama zaman zaman başınıza da geliyor, işte…

Ah Chris, ah! Temsil ettiğin bayrağın sporda ‘’siz büyük yarışlarda kendinizi koruyun, değer zamanlarda bize bırakın!’’ kuralını unuttun mu? Hedefin büyüktü, anlıyorum, 3 hafta ara ile 2 büyük yarışı almak istedin. Aldın, ama gaza fazla basarak…Hem de, yarış esnasında!? Kuralı unuttun, keşke gaza yarış aralarında daha fazla bassaydın da, ulu ortada yapmak zorunda kalmasaydın. 

Ah, Chris ah! UKİ-nin yeni başkanı bir Fransız olduğunu nasıl unutursun? Yine de şanlısın, arkanda Büyük Britanya gibi ülke var, savunmanı 3 ay rahat yapma fırsatı sağladılar. Diğer ‘’ov’’, ‘’av’’la isimleri biten sporcular gibi hemen basına sızdırılıp, ızdırap çektirmediler. Şimdi her şey bitmiş, 2-3 gün gürültü olur, biter. Bunun kıymetini anlamışındır, herhalde…

Şimdi artık korkma Chris! Arkanda gücü unutma, zira o kendine hizmet edenleri her şeye rağmen unutmaz. Yakalandığın yarışın neticen silinir, bu 3-4 ayı da geriden sayarak seni ‘’tertemiz’’ yaz aktivitelerine hazırlarlar. Nasıl olsa, ‘’arabesk-fantazi’’yapıp, antrenmanlarını kesmedin, değil mi?
E, biraz moralin bozuldu, bir kaç gün şimdi şuna-buna cevap vermek zorunda kalacaksın, ama olsun, herşey biter, gider. 

Temsil ettiğin ülkenin Anayasasında ‘’devlet büyük sporcusunu korur’’ yazmasa da, korumanın ‘’ağababasını’’ yapmaktadır. Büyük sporcusuna görkemli cenaze değil, hayattayken şefkat ellerinle sarar. Kendi suçlarını örtmek, temize çıkmak için kahramanlarını, kendilerine hizmet edenleri asla bitirmez…


Sen rahat ol Chris, şanslısın, ‘’köpek’’!


Ertan Hatipoğlu

8 Aralık 2017 Cuma

YAĞSIZ KAS KÜTLESİ İÇİN

                                              







Bir çok sporcu iri olmak ister, ama bunu yağ birikerek değil, kasların büyüme yolu ile olmasını tercih ederler. Kaslar büyümeye geçerken, yağların erimesi sadece uygun antrenman ile değil, doğru beslenmeye de bağlıdır. Doğru yolu bulmak zordur, ama bazı tavsiyelere uyulursa, kısa zamanda istenilen sonuca ulaşılır.

Birincisi, daha yavaş antrenman yapılmalı. Haftalık yoğun, çok yüklemeli antrenman sayısı için şapka çıkarılır, ama bu yol başka hedeflere götürmektedir. Fazladan antrenman metabolizmayı altüst ederken, kas kütle büyümesini yavaşlatır, yağları vücutta tutar. Kır güvercinin şahinden kaçışı gibi adrenalin artarken, tehlike geçinceye kadar yüksek seviyesini korumaktadır. Devamlı yüksek adrenalin, bezelerin başka organlardan gereken aminoasit ve hormon temin etmesine yol açmaktadır. Böylece yağlar erirken, kaslar da buna katılmaktadır. Testosteron üretmesinde görevli hormonlar azalırken, işlevlerini yerine getirememekteler.
Peki ‘’çok’’ kantarı nedir?
Her sporcu için ayrı, strese, uykusuna, tükettiği gıdasına bağlıdır. Haftada sadece 2 yüklemeli, 1 orta ve 2 kardiyo antrenmanı ortalama sayılır.

Peynir altı suyu (Whey) protein kas kütle açısından en-iyidir, ama birçok kişide ona karşı alerjisi vardır. Bu durumlarda kütle mevcuttur, ama yağ ve su tutulmaktadır. Alerji süreçler vücudun savunma sistemini insülin problemlere sürükler ve yağ birikimine yol açmaktadır. Pirinç proteini bu konuda iyi bir alternatif olurken, üstelik fazla enerji temin etmektedir.

Kütle barın üstünde fazla kilolarla değil, her harekette kasların uzaması ile gerçekleşir. Kısacası, kilodan ziyade, hareketlerin yavaş ve doğru yapılması önemlidir. Hareketler yavaşlamalı. Barfiks hareketinde mesela, ağırlığı kafanın üstünde ekstradan 3-4, göğüse gelmesini 5-6 saniye yavaşlatılmalı. Bu prensip her hareket için geçerlidir!

Antrenman planlar kolay değişmemeli, rutin takip edilmeli. Azim çok önemli. Bazı fitnes ustalar 6-7 haftada kas kütleye kavuşmaktadır, ama daha yeniler mutlaka programa daha fazla zaman tanımalı, kendi vücudu ve beyinlerine ağırlıklar ve koordinasyona alıştırmalılar.

Karbonhidrat tartışmaları devam ederken, birçok sporcu fazla tüketmektedir. Yanlış! Fazladan karbonhidrat yağ dönüşmekte ve insanları şişman yapmaktadır. Öbür taraftan onlar enerji kaynağı olup, toparlanmayı hızlandırmaktadır. Ayrıca, kortizon seviyesini düşürmekte ve stresten uzak tutmaktadırlar. Karbonhidrat tüketimin zamanlanması önemlidir. Antrenmandan sonra en-uygun zaman kabul edilirken, kas kütlesi büyümenin, hemde yağısız katkıda bulunmaktadır. Nedeni ise, kasların büyümesi için, onları tahrip evresinden alıp, toparlanma ve büyüme evresine götürülmesi gerekir. Bu rol tabi ki insüline aittir, o da karbonhidrat tüketilmesinden dolayı oluşmaktadır.
Peki, ne kadar?
Önemli olan burada oldukça az karbonhidrat ile, işlevleri tamamlamaktır. 50 gr. günlük 15 günlük süreç boyunca iyi bir deneme sayılır. Daha sonra optimal kıvam için ilaveler olabilir. Kendini yorgun, bitkin hisseden ‘’yakıt’’ihtiyacı var demektir.

İyi neticeler alınması için devamlı üste koyulmalı. Geçen antrenmanlarda ne gibi ağırlıklar ile çalışıldı, tekrar sayıları neydi, devamlı yazılmalı. Bazıları hafızaları güçlü, ama nedense başaranlar hep yazanlar olmaktadır.

Gıda takviyeler gözden geçirmeli. Doğru miktar, doğru diyet ile başarıya giden yoldur. Çok tüketmek, fazla başarı olacak düşüncesi son derece yanlıştır. Bazen gıda takviyelere odaklanıp, gıdayı unutanlar var. Bu durumlarda kısa zamanda kasların yıkılması, erimesi gözlenmektedir. 
Aminoasitlerin fazla tüketilmesi, kaslarda fazla su birikmesine yol açmakta, sahte büyüme oluşmaktadır. Fala keratin kullanımı ise, midenin şişmesine, konforun kaybolmasına yol açmaktadır.


Her antrenman yapanın en-iyi dostu uykudur. Metabolizmayı oluşturmakta kilit rol oynamakta, toparlanmanın en-güçlü silahıdır. Akşam en-az 7 saat, kadınlara ise öğleden sonra daha 1 saat ilave çok iyi gelecektir. 
Kas kütlenize de…

7 Aralık 2017 Perşembe

ŞAMAN İŞİ








Kızılderililer Büyük Şamanın yanına giderler ve sorarlar:
  • Kış nasıl geçecek, ona göre odun toplayalım?
  • O kadar ağır ki, köpekler soğuktan telef olacaktır!
Bir ay sonra:
  • Daha oduna ihtiyaç var mı, toplayalım mı?
  • Toplayın, kurtlar da soğuktan donacaklar!
Daha bir ay sonra:
  • Daha toplayalım mı?
  • Evet, toplamaya devam, zira ayılar da inlerinde donup, ölecekler!
Şaman bunları demiş, ama içindeki vicdan konuşunca, zirvedeki meteoroloji istasyonuna gidip, beyaz adamlara sormaya karar vermiş. Girişte elektrik direğinde tamir yapan bir teknisyene sormuş:
  • Delikanlı, bu kış soğuk mu geçecek?
  • Evet Dede, ayılar inlerinde donacak!
Şaman rahatlamış, ama gider ayak dönüp:
  •   Siz bu tellerden mi tahmin ediyorsunuz?
  •   Boşver telleri Dede, kızılderililere bak, nasıl harıl, harıl odun topluyorlar!

Ta, sözümüze gelelim! IOC Rusya sporcularını WADA yüzünden men ederken, WADA  da buna göre, haklı diye, güveni artmış…


Ertan Hatipoğlu

23 Kasım 2017 Perşembe

KOŞUCULARIN KRAMP PROBLEMLERİ






  






Kas krampları koşucuların sık-sık moralini bozmaktadır. Özellikle acemi olanlar bazen çok korkar, hatta koşudan soğuyup, başka aktivitelere başvururlar. Israr edenlerin büyük bir kısmı çok sonradan doğru yolu bulabilmektedir. Oysa ki, bu problem o kadar büyütülecek biri değil. Biraz mantık ve sağlık prensiplerini çiğnetmemek, yetili sayılır…



Kas kramplar olağanüstü, istek dışı kasın daralması, onun spazmıdır. Kas durmadan gevşemesi için daralırken, beraberinde şiddetli ağrı getirmektedir. O ağrı hareketinin devamını kısıtlamakta, hatta bazen, kıpırdamayı bile engellemektir.

Kramplı bacak koşu antrenmanları olduğu gibi keserken, iyileşme döneminde yürüyüş, yavaş çok uygulaması mülkün olabilir. Joking sırasında kramp girmesi nadir gözükürken, yüksek tempolu, özellikle yarış ortamlarında meydana gelirler.

Sebeplerden ilki sıvı kaybıdır. Özellikle sıcak ve nemli havalarda organizma büyük miktarda sıvı ve mineraller kaybetmektedir. Kaslar elastikiyetini kaybedince, kramplar devreye girmekte gecikmezler.
Kramplanmanın diğer sebepleri soğuk hava, fazla sıkan kros ayakkabılar, dar çoraplar…Tüm bu etkenler kan dolaşımı ile ilgilidir. Kasların stresi de ilave edilirse, kaçınılmaz sonlara meydan bırakılıyor.

Laktik asit birikimi bir başka nedendir. Koşusuz günlerde veya koşu sonrası ağır, titriyor ve kasılıyor ise, büyük olasılık ‘’asit’’ modunda oldukları göstermektedir. Yoğun stresin sonucunda ağrı ve spazmlar dokuların bozulmasına neden olmaktadır.

Koşu esnasında kramplar giriyorsa derhal koşu bırakılır! Kalf çevresinde bir kramp girmiş ise, bacağı sabit esneterek, çorabı yukarıya çekilerek denenebilir. Eklemde kasların daha rahat yayılmasına, oradan da spazmın gitmesine yol açmaktadır. 

Masaj uygulayarak da denenebilir, ama sonuç getirmiyorsa, çimdikleme ve hafif vuruşlara geçilebilir.
Kas krampları çoğaldıkça bir doktora gidilmesi kaçınılmazdır. Kan ve idrar tahlillerinde mineral seviyesi, su-tuz dengesi ve iç organların durumu hakkında bilgi alınabilir. Belki krampların sebebi iç organ hastalığı yüzünden meydana geliyordur.

Bacaklarda kramplar, sıkışmalar oluyorsa, kesinlikle kendi kendinize ilaçlar vermeye kalkışmayın! Çeşitli tavsiyeler durumu daha da kötüleştirir, koşuya ‘’alerji’’ olunmaktadır.
Doktor dışında zaman zaman buz uygulaması, önleyici tedbirler olarak, antrenmandan önce sonra bol su, gerdirmeler ve strecing önerilmektedir.

Ne kadar su tüketilir, takip edilmelidir. 2 saatte bir 1-2 bardak su iyi ölçü sayılmaktadır. Suya birkaç damla limon, bir tutam tuz ilave edilir. Bu izotonikler vücudun kaybettiklerini giderir.
Isınma olmadan bir antrenmana asla çıkılmaz. Kaslar iyice koşmaya hazır olduktan sonra, onları ‘’sakinleştirmeli’’. Aksi taktirde yüklemeye kramplar ile karşılık verebilirler.
Dinlenme günlerinde kasları esnetmeyi ihmal etmeyin! Ayda 2-3 kez masaj olun. Ayda bir hamamı da ziyaret etmelisiniz. 


Sağlık sakıncanız yoksa…

Ertan Hatipoğlu

6 Kasım 2017 Pazartesi

FUTBOLDA YÜKSEK İRTİFA KAMP TEKNİKLERİ









Teorik olarak yüksek irtifada yapılan antrenmanların deniz seviyesinde yapılanlardan daha hızlı fizyolojik değişimlere neden olur. Bunun nedeni ise irtifada hipoksianin organizmayı stress altına sokarak organizmada bir takim fizyolojik uyumlara neden olmasıdır.
Yükseltide yapılan antrenmanlar sonucu kan hücresinde, hemoglobin ve eritrosit miktarında, mitokondri yoğunluğunda ve kas dokudaki enzimlerin düzeyinde artış meydana gelir. Bu artışlarda temelde iki strese bağlıdır antrenman ve yükseltide hipoksia.( Akgün 1992)
Kısacası, vücut bu düşük oksijen basınç ortamda uyum sağlamak için daha fazla genç alyuvar üretmek zorunda.Üretimi eritropoetin (EPO) hormonu temin eder. Bu hormon kandaki genç alyuvar sayısını, kandaki oksijen miktarını artırır. Antrenman sırasında kaslara daha fazla oksijen girer ve yorgunluk maddesi olan laktat birikimi geciktirilir. Futbolcular faydasını Deniz seviyesine indikten 75(iki buçuk ay!) sonraya kadar görebilirler.

Futbol hazırlık dönemlerinde uzun yıllar yüksek irtifa ‘’silahı’’ küçümseniyor, anlaşılamıyor, iyi bilinmemekten dolayı korkuluyordu. Hala da öyle…Son zamanların futbol endüstriyel kuralları ve acımasız rekabet bir çok teknik direktörü bu tekniğe başvurmalarına neden oldu.
Her teknik gibi, yüksek rakım kamp ve daha sonrası uygulanması gereken kuralları ve çiğnenmeyecek prensipleri vardır. Aksi durumlarda faydasını göremez, hatta dağ ortamından devamlı kaçarsınız.

Dağ kampına gidilirken dikkat edilmesi gereken UYUM sürecine, dağ koşullarına alışmadır. Bu süreç yaklaşık 5-6 gün sürer. Birinci gün vücut daha uyum sürecine girmemişken, çok sert iki farklı niteliklere yönelik antrenman yapılır! Daha sonraki günlerde(5.-6. güne kadar) sadece yavaş koşular, yürüyüşler, genel kuvvet ve bol esnetici hareketler içeren antrenmanlar yapmak zorundasınız! Özellikle acemi antrenörler, vakit kaybetmeyeyim diye, o günlerde sabır göstermeyip, sert antrenmanlar yaptırıp, futbolcuların tüm kamp güzelliklerini suya düşürmekteler. 5.-6. gün sonra antrenmanlar normal şiddetine döner, faydalı bölüme geçmiş olunur. Burada yapılan hata kampın sadece 12-14 gün devam etmesidir. Bu süreçte tüm yukarıda saydığımız fizyolojik değişimler yarıda kalır, işin kaymağı yenilemez. Kısacası kamp süresi en-az 19-20 gün sürmesi gerekir! Özellikle futbolda bu prensip, bilinen nedenlerden dolayı çok sıkça ihlal edilir.

Kamp biter yine Deniz seviyesine indikten sonra yine UYUM prensipleri devreye girer.Bu safer 5.-6. güne kadar ağır antrenman, hazırlık maçları yapılır. Hatta o günlerde 2 maç tavsiyemizdir. Performans ve morallerin yükselmesi fırsatıdır…Bazı ferdi sporcularda 7. günde de yüksek performans görülmüştür, ama futbol kolektif olduğundan, siz yine de 6. güne kadar düşünmelisiniz.
Daha sonraki 10 gün boyunca, yani 17.-18. güne kadar vücut uyum sürecine girer ve antrenman dozunu azaltmalı, hazırlık maçlarından uzak durmalısınız! Bu prensibi ihlal edenler çok fazla ‘’faiz öderler’’, kampın mürüvvetini göremezler! Sabırla beklemeli, kuralları yerine getirmelisiniz. İşin sırrı ‘’pata-küte’’çok antrenmanda olsaydı, bir çok takım, ülke başarılı olurdu…
Yüksek irtifa kampından ineli 18. günden sonra yüklemeli antrenmanlar, hazırlık, Lig maçları başlar ve eğer prensipler uygulanmış ise, gözlerinize inanmayacak, ‘’vay be!’’ diyeceksiniz. Takımınız 6. viteste, siz ise kulübede rahat oturup, sesinizi maç sonrası basın toplantıya koruyacaksınız.


İyi kamplar!

1 Kasım 2017 Çarşamba

WADA'NIN MİSYONU

        
              




                    
                                         


Dünya Anti Doping Ajansı (WADA) yürüttüğü savası son yıllarda çocuklar da haberdar oldular. Duymayan kalmadı denilse, abartılı olmaz. E, nasıl duymaz insan, adamlar her fırsatta kendi reklamlarını, kendi üslupları ile yapmaktalar…Tüm Dünya neredeyse, son spor bütçe parasını, bağış adı altında sporcuların sağlığını koruyan kuruma aktarmaktadır. Bazı ülkelerin bağış miktarı, yıllık çoktan milyon $ geçti bile!

Para toplanıyor, ama rakamlara bakılırsa, 2016 pozitif numune sayısı geçen yıldan fazla çıkmaktadır!? Üstelik, kocaman 1,6% ile! Hem de daha az numune bakıldığına rağmen…Ne demişler, rakamlar konuşurken, Tanrılar da susarmış…

Yukarıdaki manzaranın net anlamı vardır. Sporcular yasaklı maddeler kullanımını sadece azaltmak değil, aksi-artırmaktadır. Kısacası, kedi - fare oyunu devam etmekte, WADA kovalıyor, sporcular yeni metotlar üreterek, onları atlatmaya çalışmaktadır. Herkes bu oyunun kuralları veya oyunun kendisi değişmesi gerektiği düşünmektedir. Onlar hariç…

Onlar bir butona basıp, Dünya sportif arenadan silinmesi, körelmesi gereken ülkeyi tespit etmekle meşguller. İşte, Rusya’dan sonra sıra Çin’e geldiğini açıkça beyan etmekteler. Soruşturma başlamış, düğmeye basılmıştır. Almanya’ya göç etmiş eski bir Çin ‘’milli doktor’’u konuşturarak ve onun sözlerini ciddiye alarak, kocaman bir sportif, dünya sporuna katkılarda bulunmuş bir ülkeyi silmeye hazırlanıyorlar. Paraları çatır-çatır yiyerek…

Acaba, WADA sporcuların sağlığını koruyan bir kurum mu?



Ertan Hatipoğlu

28 Ekim 2017 Cumartesi

KATALONYA BAĞIMSIZ OLURSA BARCELONA TAKIMI NE OLACAK?








Katalonya’nın bağımsız olması, Barcelona takımın La Liga’dan çıkması anlamına gelir. Ünlü takım bir gemiye biner ve ilk önce Fransa ligine başvurur.

‘’Çok güçlüsün, seni alamayız!’’ cevabı aldıktan sonra, rotayı doğru İtalya çizmesine doğru çizer.


‘’Müsait değiliz, bize uymazsın!’’ Serie A cevabı aldıktan sonra, Adriyatik’e olumsuz cevaptan dolayı girmeden, Yunanistan’a doğru yol alırlar.

‘’Çok güçlüsün, maddi problemlerimiz var!’’ duyduktan sonra, gemiyi Boğaz’a yanaştırırlar. 

Burada onları bekleyen binlerce taraftarları ve ‘’Süper Lig’e hoşgeldiniz!’’ pankartları karşılar. TFF derhal onlara Riva tesislerini açar, çok yukarlardan gelen bir emir ile Riva kasabasını ‘’kücük Barcelona’’ ilan edilir. Kocaeli yeni stadı yerel takımı Süper Lig’e çıkıncaya kadar, ortak kullanıma müsade edilir.


Bize de ‘’Hayırlı olsun, Türk futbolu yaşasın!’’ demek düşer.
Sabaha karşı uyandım, bir baktım, ayaklarım açıkta kalmış, belki üşütmüşüm... 

27 Ekim 2017 Cuma

KAS KUVVETİ KEMİKLERE BAĞLI

   









Geçen yıl yapılan bir araştırmaya göre, antrenman sürecinde kemikler osteokalsin hormonu salgılarken, kas kuvveti ve dayanıklılık artmaktadır. Problem oradaydı ki, kadınlarda 30, erkeklerde 50 yaştan sonra bu hormon gittikçe azalmaktadır. Bu araştırma sporda gerçek bir ihtilaldir. O sadece kemiklerin böyle hormon salgıladıkları ve kasları güçlendikleri değil, yaş ilerledikçe osteokalsin iğneler ile, eski kuvvetine ve dayanıklılığına geri dönüş yolu açıldığını tespit etmiştir.

Antrenman kapasitesi osteokalsin maddesine bağlı olup olmadığını anlamak için gen modifiye fareler üzerine deney yapılmış. Madde kesildiğinde fareler ortalama 30% diğer farelerden daha az koşmaya başlamışlar.

15 aylık ‘’ihtiyar’’farelere osteokalsin enjekte edildiğinde, herkesi şaşırtan sonuçlar elde edilmiştir. O ‘’ihtiyar’’fareler genç, üç aylık ‘’delikanlı’’ farelere yetişmiş!?

İnsanlarda yaş ilerledikçe, osteokalsin seviyesi düşmekte, ama kadınlarda bu süreç 15-20 yıl önce başlamaktadır. Evrimsel olarak, erkekler binlerce yıl önce, ailevi gıda telaşından dolayı, daha aktif olmalarından dolayı, ihtimal olarak, osteokalsin seviyeleri daha geç azalmaya başlamasının izahıdır. 

Osteokalsin maddesinin pozitif etkilerin arkasında biyokimya mekanizmalarını tespit amacı ile, glikojen, glikoz ve acylcarnitin seviyesi ölçülmüştür. Ölçüm osteokalsin maddesi olan ve olmayan farelere yapılmıştır. Aktivite sırasında, hormon sayesinde kas liflerinde emilim artığı tespit edilmiştir.

Osteokalsin aktivite durumda insan ve farelerde kassal kuvveti artıran tek hormon değildir, ama kemiklerden salgılandığı bilinen, antrenman kapasitesini ve toparlanma süreçlerini arttıran tek hormondur. Bu da onu düşük kassal durumlarda potansiyel tedavi aracı kılmaktadır.


Ertan Hatipoğlu

12 Ekim 2017 Perşembe

SPOR VE DİNLENMEDE GÖZLÜK SEÇİMİ










Spor ve aralarda kullanılan gözlükler sadece Güneş’ten korunmak için değil, yağmur, kar ve tozdan korunmak vazifesi de görürler. Karanlık ortamlarda daha iyi görmek, antrenman kalitesini arttırırken, sakatlıkları uzak tutar.

Spora ve dinlenmeye gözlük seçerken nelere dikkat edilir?

Açık alanda, özellikle doğada yapılan antrenmanlarda uygun gözlük toz ve rüzgardan korurken, ortamı daha aydın kılarak, antrenman konforunu arttırmaktadır. ‘’Sulu gözler’’ yok olur, özellikle bisikletçiler için aerodinamik özellikler artmaktadır.
Spor ve aktif dinlenmelerde kullanılan gözlük camların bir çok teknik detay ve özellikleri var. Onlardan bakıldığında nesneleri bozulmadan görebilmeli, yani objektif optik doğruluğu olması gerekir. Kontrast nitelikleri yüksek olursa, özellikle kötü hava şartlarında ortamı daha net görme fırsatı olmaktadır. Camların polarize olması gözlerin yorulmasını engellemektedir.

Spor gözlüklerinde 4 ayrı koruma, karartma indeks var. SO-az karartma, gözlükler neredeyse şeffaflar. Bulutlu havada veya gece kullanılır.  S1- az karartılmış, sisli havada, yağmurda ve alaca karanlık için idealdir. S2- orta karartılmış, parçalı bulutlu havada iş yaparlar. S3- çok karartılmış, fazla Güneş ışınları ortamlarda kullanılır. S4- ultra karartma, Güneş korunması…Dağcı, kayakçı, rakım değişiklik ve uçuşlar içeren sporlarda kullanılmaktadır.
Genellikle açık hava sporlarda kullanılan modern gözlükler, hava şartlarına bağlı olarak, hızlı bir şekilde mercek değiştirme işlevine sahipler. Lensleri otomatik olarak açılır ve kararabilir.

Spor ve aktif dinlenme gözlükleri polimer plastikten yapılmaktadır. Bu madde darbelere dirençli, hafif ağırlıklı, gözlere yüksek koruma sağlamaktadır. Polikarbon maddesi spor ortamında camdan çok daha güvenlidir. Aslında, polikarbon optik doğruluk açısından camdan daha kötüdür, ama buna rağmen tehlikeli kırılmalarından dolayı spor endüstrisi tercihini ondan yana kullanmaktadır.


Spor türüne göre, değişik cam renkli gözlükler tercih edilmektedir. SARI, AÇIK YEŞİL, KAHVE renkleri bisiklet, kros koşucuları, tenis ve kayak sporcuların tercihidir. Pırıltı önlenirken, kontrast artmaktadır. Ortam ve zemin net görünmektedir. KIRMIZI ve TURUNCU renkleri pilot, motorcu, avcı-atıcılar, uzun yürüyüşçüler kullanmaktadır. Özellikle kötü hava şartlarında ortamı daha net görmek en-büyük nitelikleridir. Kırmızı lensler ormanda mesela, yeşil ve açık kahve fonun üzerinde nesnelerin daha net görülmesini sağlamaktalar. MAVİ, RENKSİZ, GRİ renkliler su ve yüzme sporlarda kullanılmaktadır. Su pırıltısını önlerken, su üstünde nesnelerin daha net görünmesine katkıda bulunmaktadır.

Gözlük çerçevelerine gelince, yapılan sporun ve sporcuların ferdi özelliklerine bağlıdır. Hafif  ve konforlu olmalı, gözlere tam oturmalıdır. Bazı modellerde ter emici ekler mevcuttur. 


Ertan Hatipoğlu

5 Ekim 2017 Perşembe

KADIN VOLEYBOLUN PROBLEMİ

                                             









Kadın voleybolumuzu son yıllarda izlerken, hep kaçırılan fırsatlardan, hep ‘’daha iyi olabilirdi!’’lerle karşı karşıya kalmaktayız. Hep bir şeyler yetmez, bir şeyler eksiktir ve Milli takımımız hedeflerine ulaşamamaktadır. Son Olimpiyat’a gidemememiz bunun en-bariz örneğidir. 80 milyonluk ülkemizin kadınlarda bir numara sporun bu gibi başarısızlıkların nedeni nedir, nereden kaynaklanır?

Bir ülkede herhangi bir sporun başarısı 4 temel faktöre bağlıdır: yetenek seçimi, antrenman-eğitim süreci, ülkedeki sosyal faktörler ve medyadaki o sporun yeri, materyal ve finans olanakları.

Birinci faktörde kadın voleybolu, yukarıda belirtildiği gibi, bir numara sporudur. Altyapıya ülkemizin en-yetenekli kız çocukları yer almaktadır. Kısacası, bu en-önemli faktörde 10 üzerinde 10 puan yazılır!

Üçüncü faktöre bakıldığında yine 10 üzerinden en-kötü 9-9,5 rahatlıkla yazılabilir.

Dördüncü faktörde çok fazlamız var…

Kadın voleybol problemi ikinci, yani antrenman-eğitim süreç faktörü gözükmektedir. Nasıl olur, her takımın başında son derece kaliteli yabancı hocalar var, hem de yıllarca, demeyin! Sorun oralarda değil, sorun ORGANİZASYONDA!

Önde gelen 4-5 takımımız hem ülke, hem de Avrupa kulüpler şampiyonu olmak için mecburen en-az yılda 2-3 kez forma girmek zorundadır. Bunlara ilaveten Milli takım Dünya Ligi, Avrupa Şampiyonası gibi forumlarla birlikte, belirli kadın sporcumuz yılda 4-5 kez sportif forma girmeye çalışmaktadır. Bu da mümkün değildir! En-azından, antrenman bilgisi bilimi öyle iddia etmektedir…

Kısacası, sporcularımız büyük forumlara sportif formun zirvesinde değil de, ANTRENMANLI vaziyette mücadele etmek zorunda kalmaktadır. İki vaziyet arasında farkı anlatmamıza gerek duymamaktayız. 6-ya çarpılınca, takımlar arasında fark belirgin olmaktadır.Ayni son Avrupa yarı final Sırbistan maçı gibi…

Burada TVF görev düşmektedir. Yılda milli iki turnuvadan birine farklı, özenle oraya hazırlanmış takımlar ile iştirak edilmelidir. Futboldan örnek alarak rotasyon gerçeğini voleybolumuza devreye sokmalıyız. Ayni kızlardan bir yılın içinde hem Türkiye, hem Avrupa kulüpler, hem Avrupa, hem Dünya Grand-Prix, hem Olimpiyat vizesi, hem de Olimpiyat şampiyonu olmalarını beklemek naiflikten çok ötededir.


Ertan Hatipoğlu

25 Eylül 2017 Pazartesi

KOŞARAK KAS KÜTLESİ KORUNUR MU?

                                        










Vücut geliştiriciler prensip olarak kardiyodan kaçınırlar, hatta nefret bile ederler. Korkuları yüzünden…Kas kütlelerini yok edecek, diye…

Prensip olarak-evet, ama doğru koşu ‘’porsiyonları’’ sadece yağ yakarken, kaslara ufalma yapmazlar! Sadece her sporcunun doğru ‘’porsiyonlarını’’ bulmak oldukça zordur ve gerçek profesyonellik gerektirir. Aksi durumlarda, genelde yağ yıkılması ile beraber, kas kütlenin bir bölümü de erimektedir. Mukavemet eğitimine ek olarak, ek kalori tüketimi ne kadar düşük olursa, kilo ve kas kütlesi alınmaktadır.

Koşu vücudu sportif yaparken, kas kütle alım zamanında biriken yağların büyük bölümünü yok etmektedir. Düzenlenmiş koşular kasları daha kabartılı yapabilmektedir. Hatta, kas kütleden az bir şey gitse de, eskisinden çok daha ‘’kesik’’ ve kabartılı olunmaktadır.

Vücutçuların neden kardiyodan ihtiyaçları var? 

Çabuk kas kütle gelişimi kalp sistemini oldukça zorlamaktadır. O süreçte en-çok dayanıklılık nitelikleri zarar görürken, sporcular en-kolay merdiveni çıkmakta bile zorlanırlar. Kalbin çalışması, daha az yağ toplaması ve genel olarak daha işlevsel olunması için önemlidir. Kısacası, çok profesyonel vücutçu değilse sporcu, sağlığı uğuruna çok acil kas kütlesine kavuşması gerekmez ise, kardiyo antrenmanları onun programın bir bölümü olmasıdır.
Haftada 2-3 kez kardiyo, sadece koşu veya kuvvet ile harmanlanır. Koşu süresi 30 dakikayı geçmezken, Nabız atışları 130/dak. geçmemesi gerekir! Yağ yıkımı ve kalp antrenmanı  için ideal ‘’raylar’’bunlardır.

Başka ne kardiyo çalışılabilir?

Yazının başında belirtildiği gibi, bir çok vücutçu koşuyu sevmezler. Koşu yerine bisiklet kullanmayı tercih ederler. Yukarıda önerilen ‘’raylar’’dışına çıkılmadığı müddetçe, bize göre sakınca yoktur.

Koşu kas kütlesinin büyümesine yardımcı olabilir mi?

Olur! Eğer kısa, çabuk deparlar ise…Süratli kısa koşular metabolizmayı hızlandırırken, testosteron üretimini teşvik ederler. Vücutçular için bu tür antrenmanlar kas kütle artışı için bir ufak ‘’kahvaltı’’ gibi düşünülür.

Sadece, dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Vücutçular için süratli koşular, sakatlık açısından son derece tehlikelidir. Genelde Hamstring kaslar sakatlanırken, koşu teknik problemleri da gözlenmektedir. Mutlaka bir atletizm-sprint uzmanından  birkaç ders alınması gerekir!



Ertan Hatipoğlu

24 Eylül 2017 Pazar

ASKERİ FİTNESS

         







Salonlarda standart hareketlerden, Yoga'nın tüm asanalarından, kros ve alternatiflerinden sıkılanlara çok cazip bir alternatif var. Üstelik, Batıda çok yaygın, ülkemize de girmiş durumdadır. Askeri fitnessin yayılmasında sırlar nelerdir?

Askeri fitness geçen yüzyılın 90-lı yıllarında İngiltere’de doğdu. Emekli binbaşı Robin Cope bu çalışmaların babası sayılır. Ona göre, fitness kulüplerde çalışanların büyük bir bölümü, zaman ilerledikçe motivasyonlarını kaybetmekteler. Onun konseptinde ise, tam o motivasyona vurgu yapıldığını iddiası ile, yola çıkılmıştır. Aktivitenin açık havada yapılması, insanların içine işlemekte, savunma mekanizmalarını sağlaştırmaktadır. Başta çok az insan emekli binbaşıya inansa da, gittikçe artan tempo ile ‘’hastasıyım!’’diyenlerin sayısı artmaktadır. Şimdi her pazar parklarda yaklaşık 200.000 kişi çalışmaktadır. Modası çoktan Avrupa'yı aşmış, USA Hollywood yıldızlarına ulaşmış durumdadır. Demi Moore ‘’Asker Jane’’ filmi için askeri fitness yaparak hazırlanmıştı…

Çalışmalar yaklaşık 1 saat sürerken, seviyelerine göre, ‘’askerler’’ 3 gruba ayrılmaktadır- acemi, orta ve ileri olanlar.

Her ders bilinen kaslar ısınması ile başlarken, yoğun fitness hareketleri ile devam etmektedir. İçinde kuvvet hareketlerinden tut, deparlar, şınavlar, takım oyunları, hatta karşılıklı dövüşler de içermekteler. Orta seviyelerin derslerinde bir, uzun olmayan dinlenme varken, su içilmesine izin verilmektedir. Her ders 4-5 dakikalık esnetme hareketleri ile bitmektedir. Her çalışma açık alanlarda yapıldığını hatırlatmakta yarar vardır. Her alanın özelliklerine göre, ayrı antrenman hareketler yapılmaktadır. Hava şartlarına göre, değişik yüklemeler uygulanmaktadır. Her parkur ve şarlara göre değişik antrenör görev yaparken, çalışanlar sıkılma derdinden uzak tutulmaktadır. ‘’Komutan’’antrenör nazik cümleler yerine, okkalı komutlar kullanmakta, böylece ‘’yoruldum, dinlenmeliyim!’’ mırıldanmaların önüne geçilmektedir. Bu sistemde ‘’askerler’’ kendilerini 100% vermeleri garantidir. Böyle bir ‘’emir-komuta’’davranış, nazik kelimelerden daha iyi sonuç vermektedir. Oluşan stresin etkisinde çalışanların vücutları çok daha kuvvetli, dayanıklı olmaktadır. Kendinizi genç asker hissetmeniz, başkaları ile ‘’savaşa’’ gerçek anlamda hazır olmanız, daha önemlisi kendinizi her gün ‘’yenmeniz’’ çok önemlidir.


Kendini yenebilen herkesi yenebilir, çünkü…

Ertan Hatipoğlu

20 Eylül 2017 Çarşamba

KAS YOK EDİCİ

                                                    









Özellikle fitnes, koşu, dayanıklılık içeren sporlarda, aşırı stres ve yüklemelerden dolayı meydana gelen ani kas tahribatı sporcuların rüyalarını kaçırmaktadır. Tehlikeli bölge kimleri kapsar ve kendimizi nasıl koruyacağız?

Kas dokuların tahribatından dolayı, kas proteini ilk önce kana karışır, daha sonra böbreklere gitmektedir. Rabdomiyoliz denilen süreç yüklemeden bir-kaç saat içinde çabuk gelişmektedir. Şiddetli kas ağrıları, yükselen ateş, şişme, zayıflık hissi, hareket iştahı kaybı gibi belirtiler hep onu göstermektedir. Çok nadir de olsa, böbrek yetmezliği, hatta ölüm bile görülmektedir.

Aslında, rabdomiyoliz büyük ölçüde irsidir. Miyopatik hastalıklar ebeveynlerden geçer, çoğu kez de kronikler. Bu tür vakalarda sportif yüklemeler kas tahribatına hızlandırıcı rol oynarken, çok ağır ve ekstrem bir miyopati ile sonuçlanır.

İrsi nedeni olmayanlar böyle bir duruma düşmüş ise, aşırı yükleme, yetersiz dinlenme, kısacası kendi kapasitesini aşmaktan dolayıdır. Vücut alarm verir, açık açık ‘’Yeter artık!’’ diye haykırır, ama sporcu devam eder ve neticede kas dokuları resmen bomba gibi ‘’patlıyorlar’’.

Sıvısızlık, kaslarda oksijen eksiği, aşırı sıcakta çalışma kas tahribat sürecin bir başka nedenleri. Hatta, hasta, alkollü, ilaç, ağrı kesici gibi durumda olanlar ve antrenman yapanlar çok risklidir. Organizma yüklemelere denk karşılık veremediği için…

Kas tahribatına maruz kalan sporcular genelde uzun mesafe koşucular, triatloncu, krosfitçi. Sporcuların büyük oranlarında kanlarında POTASYUM VE MİYOGLOBİN bulunmaktadır. Miyoglobin oksijeni kaslara bağlayan bir proteindir. Bu manzara kasların kısmi ihmasına işaret etmektedir. Daha yıkım yok, ama ona giden yolda ilk adım denilebilir. Bir çok olayda organizma kendisi halletmekte, ama bazen geri dönüşler olmamaktadır.

Geleneksel kuvvet sporlarda kas yıkımı yok denilecek kadar az rastlanmaktadır. Bunun sebebi setler aralarda oldukça fazla dinlenme zamanı verilmesidir.

Krosfitte durum tam tersi görünmektedir. Kısacası bir, bilmedin iki yıl bu sporu ciddi yapanların neredeyse 80% oranı kas yıkımına uğramış durumdadır.

Kas tahribatından nasıl uzak duralım?

İlk önce her antrenmandan evvel iyi bir ısınma yapılmalıdır. Isınma kasları gelecek yüklemelere iyi hazırlarken, onların ‘’savunma’’ sistemlerini alarma geçirmektedir. Antrenmanda bol sıvı tüketilir, özellikle mesafe, dayanıklılık antrenmanlarda vücudu sıvısız bırakılmaz. Yüklemeleri basamaklı bir şekilde artırmalı. Ağırlık denemeleri ancak usta sporculara uygulanır, özellikle ilk antrenmanlarda yeni başlayanlara ağırlıksız, sadece teknik öğretilmektedir. 


Yorgunluk hissi derhal çalışmaya ara verme anlamına gelirken, nefes ve nabzı yerine dönmesi beklenir. Baş dönmesi ve bulantı durumlarda derhal antrenmana son verilir.


Ertan Hatipoğlu

8 Eylül 2017 Cuma

FUTBOL’DA BİLGİSAYAR İSTİLASI

     







Spor bilim çözümcüler istatistik analiz sporda taktik değiştirdiği üzerine, çok kafa yorarlar. Özellikle USA ve Kanada’da sportif veriler geniş kitlelere ulaşmış durumdadır. Avrupa futbolu Kuzey Amerika'dakileri  yakalamak denemelerinde, kendi istatistik veri ve yöntemlerini gözden geçirirken, ‘’xG’’ ve daha bir çok yönlerini geliştirmekteler. Fakat, tüm bunlara rağmen asıl ihtilal fizyolojik istatistikte olacaktır.

FİFA17 demoda Manchester United için oynayarak, maç boyunca bloklar ve araları hakkında Mourinho’dan daha çok bilgi sahibi olunmaktadır. Üstelik, Portekizliler gözlerine ve oyuncularına daha çok güvendikleri bilinir. Gamer’lerin önünde ise gerçek göstergeler vardır.

Bant rengi yeşil ise, her şey yolunda anlamına gelmektedir. Kırmızıya dönüştüğünde, düşünme zamanı demektir. Futbolcu yorgun düşmüş, değişmesi gerekir. Aksi durumda sakatlık gelme ihtimali yüksektir. 

Maçlar arasında istatistik verileri fazladır. Sürat, kuvvet, şut isabeti ve hızları. Tüm bunları gerçek hayatta nasıl değiştirilebilir? Daha düne kadar bunlar imkansızdı. Şimdi ise, Mourinho’nun saha kenarında koşturacağına, yerine oturup, lap topuna bakarak, maçı yönetecek günler uzak görünmektedir. 

Zaten, oyuncuların fizyolojik durumlarını takip eden sensörlerin üretimi hızla büyüyen bir sektöre dönüşmüştür. IHS Technology'ye göre vücudun durumunu izleyen çeşitli cihazlardan sağlanan gelirler 2013 yılında 1,9 milyar dolar ile 2019'da 2,8 milyar artıracak.

2015/2-16 sezonunda, İngiliz Premier Ligi'nde sahada onlarla çıkmasına izin verildi. Bunları yayın sırasında görülmedi.Ligin başlıca koşullarından biri cihazın tamamen görünmez olmasıydı. Ve antrenörler verileri gerçek zamanlı olarak kullanamadılar.

Aslında, futbolcular bu tür cihazları çoktan denediler. İlk önce, antrenmanlarda kadınların büstiyerlerine benzeyen bir giysi giymek zorunda kalmaktaydı. Daha sonra, ‘’Adidas’’başta olmak üzere, direkt formanın içine küçük bir çip yerleştirdiler ve her şey daha gerçekçi, daha konforlu oluverdi.

Çipin içinde her türlü koşu, yön, pas gibi veriler bulunmaktadır. En-önemlisi, futbolcuların yorgunluk seviyeleri hakkında bilgiye sahipler. Sadece maç esnasında değil, antrenman sürecimde de, yüklemelerin dozunu isabetli ayarlayabilir, olası problemlerden uzak durulur. Böylece, antrenörler ekibi her futbolcu hakkında bilgi sahibi olurken, yüklemelerin dozu, takımın kurmasında sıkıntı çekmezler. 

Teknolojik gelişmeler hızla artmakta, yayılmakta, satılmaktadır. Üreticiler kazandıkları paralar ile yeni teknolojiler üretirken, futbolcular harikalar yaratmaktadır. 

Avustralya menşeyi Catapult Sports firması sektörün lideri sayılır. Profilinde 17 NFL, 13 NBA, 7 Premier Lig takımları ve daha 500-e yakın müşterisi var. 2016 yılında firma 8000 fazla cihaz satmış, 23,32 milyon.$ anlaşmalar yapmış ve neticede 14 milyon $ kazanarak, bir önceki yıldan tam 50% fazla elde etmiştir.

Catapult Sports şampiyonluk sezonunda Leicester takımı ile çalışmış. Jamie Vardy mucizesini çözmüşler: onun vücudunda yağ oranı 6% altında olup, Premier Ligin yoğun olmasından dolayı, fazla kası değil, ‘’kuru’’futbolcular kaldırabilir, sonucuna varmışlar. 

Bu gidişle bilgisayarlar futbolcuların vücutlarına, aktif deri altılarına elektrik uyarılar yerleştirip, kassal hafızayı çalıştırıp, şutların isabet oranlarını iyice yukarı çekecek duruma gelinebilir. 


Futbol bilgisayar oyuna dönüşür. Ne, yani, belki onu da severiz? 


Ertan Hatipoğlu

24 Temmuz 2017 Pazartesi

FUTBOL HAKEMİN CEP ANTRENMANI-1.

                                         


  





Hakemlik futbolun ayrılmaz parçası, modernleşme sürecinin doğal takipçisidir. Futbol hakemi kendi icraatını son derece değişken, kendine öz ve karmaşık maçlar ortamlarında yürütmektedir. Oyun hareketliliğine, fiziksel ve işlevsel yüklemeye göre, hakemlerimizin ne gibi niteliklere ihtiyaç duyduklarını görmekteyiz. Futbol zekası dışında, pedagog, psikolog ve lider olması gerekir. Bunların gerçekleşmesi için kondisyon ve fiziksel niteliklerin yüksek düzeyde çıkması lazım.

FİFA hakem komisyonu No:2 fiziksel testin hacmini 3000m. 3600m. yükseltmesi, yardımcı hakemlerin dinlenme araların 45’’-den 40’’ düşürmesi örneğin, antrenman programlarında bazı düzenlemelere yol açmaktadır.

Kısacası, hakemlerin antrenman-eğitim süreci maksatlı, objektif ve yıl boyunca kesintisiz bir süreçtir. Sonucu sadece fiziksek testlerin geçilmesi asla değildir. Fiziksel niteliklerin yükseltilmesini amaçlayan maksatlı ve organize olan bir süreçtir.

İşte 3 haftalık antrenman planı ve içerikleri:

1. hafta:

  1. gün- 1500m. koşu-9’, Özel koşu drilleri- 10x20m., 5x50m. artırmalar (Isınma A)
               3600m. koşu-18’, 1500m. koşu-7’, 500m. koşu- 2.30’ (koşu araları-120 ad/dak. kadar!)
               Gerdirme-5’ Jok-500m. (Final A)

2. gün-   Isınma A
               3000m. koşu-14’- nabız 120-e kadar ara
               1500m.koşu - 8’-  nabız 120-e kadar ara
                Final A

3. gün-     Isınma A
                2.200m. koşu- 11’ -nabız 120-e kadar ara
                2x1000m. koşu- 5’- nabız 120-e kadar ara
                2x 600m. koşu- 2.30’- ______//__________
                Final A

4. gün-     Isınma A
                 2x1600m.- 17’- nabız 120-e kadar ara
                 1000m.-  5’       _________//_________
                  2x600m.- 2.30’-_________//________
                  Final A


5. gün-      Isınma A
                  2x1000m-5’- nabız 120-e kadar ara
                  3x600m- 2.30’ - ________//_______
                  4x200m.- 45’’-    ________//________
                   Final A

6. gün-       Yüzme- 45’

7. gün-        Rest (aktif)

Devam edecek...

Ertan Hatipoğlu


23 Temmuz 2017 Pazar

SİZİNKİ CAN, BİZİMKİ PATLICAN MI?

                                              





Şu, USADA ve benzerlerine yaptıklarına bakın! Öyle uzun, uzun gerilere değil, şuracıkta son 6 ayda ‘’yumurtlamalarına’’bakılması yeter…Eski gaflarını, ‘’masaj jelinden geçti’’, ‘’makyaj malzemelerden  tuttu’’ gibi komik savunmalardan, yüz kez yakalanan atletlerini kısa sürede piste sürmelerinden, oldu bittilerden, ali-cengiz oyunlarından değil, son icraatlarına bakmak, yeterlidir.

Gil Roberts ve Shaun Barber komedi tiyatrolardan, fantezi ve egzotik dolu, kabul gören savunmalarından haberdar olduk. Başka ülkelerde bu savunmalara çocuklar bile inanmaz, uzun uzun gülerler. Ama gelin görün ki, o ‘’prensipli’’, temiz sporcuları koruyan USADA yetkilileri, yakalanan atletleri 4 yıl dinlendireceklerine, kısa zamanda piste geri göndermekteler.

Cuma akşamı Monako ‘’Diamond League’’800m. kadın yarışını izlerken, Ajee Wilson performansı muhteşemdi. Öyleydi, ama bize sporcunun 11.02.2017 tarihinde New York Millrose yarışlarından sonra alınan ve pozitif çıkan numunesini hatırlattı…Zeranol maddesi çıkmış, fakat etten geçmiş savunmasını kabul görmüş, 4 yıl uzaklaştırılacak olması gerekirken, sadece o tarihte kırdığı USA rekoru sayılmadan yarışmaya devam etmişti!?

Mart ayında başka bir komedi daha sergilendi.USA çekiç rekortmeni, Gwen Berry, US şampiyonasında vilanterol trifenatate maddesi ile yakalanıyor, ama ‘’asmatik ilacı atıcıya ne etkisi var’’denilip, 3 ay sonra yeniden pistlere dönmesine izin veriliyor. Oysa ki, bu maddenin karşılığı 4 yıl mendir. Fark etmez, atıcı, koşucu mu…

İşin başka enteresan tarafı, USADA aklama kararlarından sonra, her zaman başka atletlerin kararına itiraz için soluğunu CAS-ta alan İAAF, bu olaylarda ''kuzuların sessizliğini'' sergilemesidir. Yoksa, Monaco'lu memurlara egzotik, fantezili ve komik savunmalar daha inandırıcı mı gelmektedir?


Yukarıda yazılan yasaklı maddelerden dolayı onlarca atlet, sporcu cezasını çekmiş veya çekmektedir. Rus sporculara yapılan zülüm ortadayken, bu rahatlık nereden acaba?Buradan USADA yetkililere şunları sormak gerekli oldu artık; Beyler, siz bizden, tüm dünyadan daha milliyetçi misiniz? Sizinki can da, bizimki patlıcan mı?


Ertan Hatipoğlu

20 Temmuz 2017 Perşembe

TEHLİKELİ ÖPÜŞMELER

     








Amerikan anti doping ajansı (USADA) geçen gün Rio 2016 4x400m. bayrak takımında şampiyon olan Gil Roberts davasını sonuçlandırdığını açıkladı. Sporcu yasaklı madde probenesid ile yakalanmış, ama suçsuz bulunmuştu!?Nasıl olur demeyin!

Sporcu savunmasında, Hindistan gezisine gitmiş, hastalık kapmış, tedavi olan kız arkadaşı ile olay gecesi sabaha kadar öpüşmüş masalı var. Denetçi sabah numune aldığında, yasaklı madde geçmiş fantezisi de ilave…

Probenesid maddesi aslında performansa etkisi yoktur, ama öyle bir niteliği var ki, yasaklı listeye girmesi, karşılığı da 4 yıl men anlamına gelmektedir. Madde ciddi şekilde alınan anabolizman ve diğer bazı doping maddeleri gizlemektedir. Yani maskeleyicidir. Yakalanan bu ve benzer maddeler tereddütsüz 4 yıl yasak getirmektedir.

Kısacası, bu masala inanan USADA sporcuyu suçsuz bulurken, 2 hafta sonra Londra Dünya şampiyonasında koşma fırsatı da vermektedir. Ayni USADA ve benzerleri başka olaylarda ‘’sporcu kendi vücuduna girenlerden sorumludur!’’ der…

Aslında tehlikeli öpüşmeyi bahane gösterip‘’yırtan’’ilk sporcu Gil Roberts değil. Geçen yıl Kanadalı sırık dünya şampiyonu Shaun Barber testte kokain pozitif çıkınca, benzer savunma yapmış, cezayı kurtarmıştı. Savunmasında gece boyunca bir kız ile öpüşmüş, yasaklı madde oradan geçmişmiş!? Bu hikaye Kanada anti doping yetkilere yeterli olup, sporcuyu Rio 2016 Olimpiyata yetiştirmişlerdi…

Yukarıda belirtilen iki yasaklı madde ve benzerleri yüzünden onlarca sporcu ceza çekerken, bazı uyanıklar yolunu bulup, yarışmaya devam etmektedir. Ama pideyi yiyen değil, verende suçu aramak gerekir. USADA ve benzer kuruluşlar bu gibi çifte standartlar ile, gittikçe güvenirliklerini kaybetmektedir. Dünyanın öbür tarafındakiler bizi nasıl gördükleri çok açık…



Ertan Hatipoğlu

11 Temmuz 2017 Salı

RUSLARIN KISA HAFIZASI

   




Maria Kuchina(Lasitskene) Rusya’nın son yıllarda yetiştirdiği en-yetenekli atletlerinden biridir. Özellikle, bu kadar eziyet çekmesine rağmen, bu performans, gerçekten çok çarpıcıdır. Bu sezon Maria 10. kez sırası ile, her girdiği yarışı kazanırken, Lozan Elmas Liginde 2.06m. performansı herkesi büyülüyordu.

Rusya Milli takımların atlamalar sorumlusu Anton Nazarov fakat, geçenlerde verdiği demeçte şöyle diyordu:’’ Dünya’da başka bir yüksekçi kadın, bir sezonda 10 tane sıra galibiyeti başardığını hatırlamıyorum. Bu olay inanılmazdır. Erkeklerde, belki efsane Valeri Brumel bunu başarmıştır, ama o zamanlar atletlerin yarışma temposu o kadar yoğun değildi…’’

Bugün, başka çok daha saygı duyulacak, ‘’hocaların hocası’’denilecek Evgeni Zagorulko kısa hafıza sahibi olduğunu gösterdi. Hem de yüksek atlama gibi bir konuda…’’Podmoskovye sevodnya’’portalına şöyle diyor:’’Büyük bulgar yüksekçi, Dünya rekortmeni Stefka Kostadinova bile, 2m. her sezon ortalama 3-4 kez geçebiliyordu!? Kuchina ise, her hafta atlamasına rağmen, 2m. altında derecesi yok!’’

Nazarov, atlet ve antrenör olarak hatırlamıyoruz, ama madem ki, koskocaman Rus takımın sorumlusu, Dünya atletizminde Stefka Kostadinova’yı duyduğunu umarız…Stefka 1985 sezonunda toplam 25 yarış yapmış ve hepsini kazanmıştı. Ayrıca, Kostadinova 11 kez 2.06m. üzerinde atlarken, Kuchina bunu sadece 1 kez başarmış durumda.

Zagorulko’nun iddiası, bize göre daha ilginçtir. İlginçtir, çünkü kendisi Stefka zaferlerinin canlı şahidi ve madurudur. O yıllarda Tamara Bikova’nın antrenörüydü…Bulgar atletin 197 kez 2.00m. üstünde atladığını bilmesi gerekir. Tüm atlayışlarını, zaferlerini hatırlamasına gerek yok, ama 197 rakamı 10 bölse, ortalama sezon başı kaç kez 2m. üstünde atladığını çözer. Ayrıca, Stefka’nın çok daha ‘’dişli’’rakipleri vardı…Kendi memleketinde bile 2.07m. atlayabilen L.Andonova mevcuttu!


Belki yaş ve diğer etkenler bazen unutkanlık getirebilirler, ama bu sektörde çalışıyor, bir de hala iddialı isen, tarihini, dersini çalışıp, konuşacaksın.


Ertan Hatipoğlu

En okunanlar