28 Şubat 2014 Cuma

KOŞARKEN PROBLEMLERİ ÇÖZ !





           Bir kaç mantıklı hareketle koşu performansınızı arttırır, antrenman zevkini hisseder, yarışlarda havanızı hissettirirsiniz. Önemli olan,  doğru teşhis ve etkili çözümler bulmaktır. Çözümler ise,  bazen o kadar yakın ve basit ki, kendiniz de şaşıracaksınız.
   Eğer, koşarken TEMPONUZU 7-10 DAKİKADAN SONRA DEVAM ETTİREMİYORSANIZ, sebebi  iyi ısınmamanız ve koşudan önce stretching yapmadığınız olabilir. 4-5 dakika stretching yapıp, 10-12 dakika yavaş koşup, tempoyu arttırmayı deneyin. Yine uzun dayanamıyorsanız, en-kısa zamanda kan değerlerinizi, Hemoglobin ve Hematokrit değerlerine bakın. Düşük olabilirler!
   KOŞARKEN KENDİMİ ZAYIF VE GÜÇSÜZ HİSSEDİYORUM diyorsanız, vücudunuz susuz kalmış olabilir. En-ufak bir susuzluk sizin dayanıklılık performansınızı ve toparlanma süreçlerinizi olumsuz etkiler. İdrar renginizi takip ederek ne kadar su içmeniz gerekir anlarsınız.Fazla koyu olmaması lazım! Başka bir yöntem ise, koşudan önce ve sonra kendi ağılığınızı ölçmektir. Farkı kadar su içmeniz gerekir.
   ANTRENMANDA GEREKEN PERFORMANSA ULAŞAMIYORUM gibi bir şikayetiniz varsa o zaman iş daha masraflıdır.Antrenman programınız size uygun değildir.En-kısa zamanda profesyonel yardım almanızda yarar var!
   SIK SIK SAKATLANIYORUM diyorsanız, ilk yapacağınız iş ayakkabınızı kontrol etmek olacaktır. Koştuğunuz ayakkabı kaliteli firma ürünü olması şarttır! Bu konuda zaman zaman da olsa el masajı yaptırmanız kuşkusuz çok isabetli olacaktır.
   KOŞARKEN ÇOK SICAK VEYA ÜŞÜYORUM diyorsanız mevsime göre kaliteli ürünler kullanmanızı tavsiye etmekteyiz. Sıcak veya soğuk hava,  sizi iklime göre giyinmenizi mecbur etmeli. Bu konuda piyasada çok sayıda seçme  olanaklarınız var.

   İşte kendiniz gördünüz,problem varsa çözümleri de vardır.

   Kolay gelsin!

                                                                                                       Ertan Hatipoğlu

26 Şubat 2014 Çarşamba

HAYALLERİN PEŞİNDE


                                               


          Sochi kış olimpiyadı sırasında bir çok sporcu hikyayelerle tanıştık.Amerikalı bir snowboard’çı antrenman yapması için annesi tüm ineklerini satmak zorunda kalmış.Filipinli başka bir sporcu Olimpiyada hazırlanmak için evinden olmuş. Sadece ve sadece Sochi’ye gidebilmesi için, Togolu sporcu kendi ismini sponsor firma ismi ile değiştirmiş…
Kendi ülkemizde kulübünü yaşatmak için 4 milyon TL harcayan ve daha sonra tefecilerin ellerine düşen Adana Demirsporlu yönetici Bekir Çınar, intihar etmek zorunda kalmıştı…

   Bu gibi örneklerde insanların kendi hayallerini gerçekleştirmek uğruna neler yapabilecekleri açıkça görünmektedir.
Bizde bir çok sporcuda da büyük hayaller var, ama onların peşinden gitmek yerine hep Devlet Babadan beklenmektedir. Neymiş efendim, para azmış, ödenek gecikiyormuş, malzeme eksikmiş…Bir ülkede herhangi bir sporun ilerlemesi için en-önemli faktör yetenek seçimi olduğunu bilinmesi zamanı gelmedi mi? Kendi branşında yetenekli sporcular ile kötü antrenman da yapılsa, madalyalar gelmez, ama rezil de olunmaz, bilmeyen kaldı mı bu ülkede? Materyal ve finans faktörler kalkınmada 4. sırada yer aldıkları iyice anlaşılması gerek. Federasyonların başarılarını değerlendirme Komisyonu yetenek seçimini ön koşul olarak sürmesi hiç kuşkusuz atılacak ilk adım olması gerekir! Diğer kriterlerden önce…

     Sporcuların hobisini finanse etmek Devletin mecburiyeti değildir. Aksi taktirde her türlü meraklısı kapısına dayanır, bütçe ister, ödenek ister. Bir sporcunun hayalleri varsa, gerçekleştirmek için var gücüyle çalışır. Devlet uygun gördüğünde, mükelleflerin vergilerinden temin ettiğini ona aktarması gerekir.

   Devletin besleme yalakların önünde bekleyip, Dünya’yı gezip, rezil olmak-
bir yere kadar!

                                                                                                                      Ertan Hatipoğlu

VERONİCA'NIN CAS MUCİZESİ




    2 kez Olimpiyat şampiyonu, efsane atlet, Jamaica’lı Veronica Campbell Brown’un aylarca kendi ülke federasyonu ve IAAF ile, gergin savaşına tanık olduk. Daha doğrusu, 3 ekim 2013 tarihinde Jamaica Atletizm federasyonun atleti suçlu bulmadığı kadar…

   Haziran ayında, Kingston’da bir müsabaka sonrası kontrolde alınan numuneden sonra ''hidroklorotiyazid'' adında yasaklı madde çıkmıştı.Dünyada bir çok atlet bu veya benzeri maddeden cezasını çekti veya çekmektedir.IAAF bu gibi durumlarda çok hassas, zira nizamı bozmak hiç istemediği bir şeydir.Belli ki, 3 ekimden sonra kendi üyesi Jamaica’ya o meşhur baskılarını yaptı  ve neticede fazla duyulmadan Veronica’ya ‘’suçsuz’’ kararı 2 yıl men cezasına dönmüştü!
Monacolu memurlar rahatladı, Jamaica’ya karşı uçan savaş baltalarını hemen yere gömmüşlerdi…

   31 yaşındaki Brown için artık, bir tek CAS yolu kalmıştı! Californiya’lı avukatı Howard Jacobs savunmasında Veronica’nın Olimpiyat ve Dünya şampiyonalarından toplam 18 madalyadan söz etti, daha sonra bir yara tedavisinde kullanılan kremden ve onu yarıştan sonra deklare ettiklerini vurguladı ve sonunda numunelerin kural dışı şartlarda muhafaza edildiklerini, neticelerin tam nizami olmadıklarını iddia etti. Kısacası çok etkili ve ustaca bir savunmaydı ve neticede Veronica suçsuz bulunarak davayı kazanmıştı! Demek ki, iyi bir avukat adamı…

   CAS’a başvurup kazanan atletlerin sayısı azdır, ama hepimiz akıbetlerini biliyoruz.Yüklü tazminatlarını aldılar, fakat bir daha piste çıkmadılar veya çıkıp vasat dereceleri ile yetinmek zorunda kaldılar.

   Davayı kazandıktan hemen sonra yaptığı mağdur açıklaması ile, Jamaica'lı atlet elinde tutuğu kozun farkında.İstese çok yüklü bir tazminat davası açar, IAAF prestijini ve kasasını iyice boşaltır. Öbür yolu ise, kariyerinde kalan 3-4 yılını yelkenleri ‘’fora’’, konsantrasyonu tamamen piste odaklanmış olandır.

   Seçilen yol çok çabuk belli olur...


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

23 Şubat 2014 Pazar

UYKU SİLAHI



                                                         


 Antrenman, maç, antrenman-günler geçiyor…Elinizden geleni her şeyi yapıyorsunuz, dinlenmeleri, diyeti, her günkü protein ve karbonhidratlarınızı doğal kaynaklardan temin etmektesiniz. Vücudunuzdaki testosteron oranını gereken seviyede tutacak yağları da unutmuyorsunuz…

 Her şeyi mükemmel yaptığınızı düşünürken, en-çok ihmal edilen, ama son derece önemli UYKU’yu unutuyorsunuz. Evet, yanlış anlamadınız, yatay pozisyonunuz sportif derece veya başarınızla çok alakalıdır! Antrenman ve uyku birbirinden bağımsız da olsalar bakalım birlikte nasıl çalışmaktalar.

   Hormonal salgılanmasına sebep olan uyku, antrenman derecelerini  etkilemektedir.Akşam uykuda vücut büyük miktarda büyüme hormonu salgılamaktadır. Kas kütlesini artırmak isteyen her sporcu bunu bir kez  tükenmez kalemle yazması gerekir. Ne kadar uyku- o kadar kas kütle!

 Kadınlarda böyle bir hormon salgılanması bir kaç kez gündüz vakti gerçekleşmektedir. Erkeklerde ise, sadece bir kez, o da  derin uykuda, gece olmaktadır. Yeterince uyumayan, derin uykuya dalamayanlar, gereken miktarda büyüme hormonu salgılayamadıklarından, kassal büyümesine engel olmaktadırlar. Üstelik iyi uyuyamayanların  vücutlarında fazladan kortizon hormonu birikmektedir. Kortizon ise, kas kütlesini bozmakla görevli olup, tam toparlanma gerçekleşmemektedir.

  Her antrenmanda ufak tefek kas fibrinlerin kopması veya deformasyonları olur.Onlar onarılınca, sporcu kendini  eskiden daha kuvvetli hisseder. Toparlanmayı ihmal etmek çok akıllıca bir iş değildir, kısacası…
Uykusuzluk tiroit bezin hormonlarını olumsuz etkilemekte,  yüklemelerin yakılmış kalori dengeleyicilerini bitirmek demektir.

 Sportif  başarılarınıza geceler  boyunca ‘’şu Bar benim, bu senin…’’ derken, pranga vurmakta olduğunuzu bilin. Yaptıklarınızı bir kez daha düşünün ve siz siz olun- günde 8 saat uyuyun!


                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu

21 Şubat 2014 Cuma

SAĞLIK TOPU İLE ''PATLA''




           Sağlık toplar  millahtan önce, antik olimpiyat oyunları zamanında  yaygın kullanılır olduklarını bilinmektedir. Onlar belki insan sağlık durumu ve kondisyonu ilerletecek en-eski araçlardan biridir. Sağlık topları zamanın testinden geçmiş, çok yönlü, kolay taşınabilen birer çalışma aletidir.

   Kuvvet niteliği, arttırma, sürat ve güç’e bağlıdır. Maksimal kuvvetin depolanması atletik  kapasiteye göre, artar veya azalır.Sağlık topu bunların arasında sadece bir mükemmel araçtır. Hareketlerin relaks olması sayılarını sonsuza dek artırırken,  vücununuzu tek sistem olarak çalışmasını öğreterek,  elit sporun zirvelerine tırmanmanıza yol açmaktadır…
   Çalışma esnasında,  kuvvetiniz  mümkün oldukça daha fazla çabuk kasılan kas fibril devreye sokabilmenize bağlıdır. Bu yeteneğin adı sinir-kas koordinasyonu olup, sağlık topla yapılan patlayıcı hareketlerden sonra hızla gelişmektedir.

   Örnek antrenmanımızda hareketleri kendi ağırlıyla ve sağlık topu ile kombine etmekteyiz. Kaliteye ve sürate odaklanıp, sayıları önemsemeyin. Yavaşlayınca- serinizi durdurun! Ağrlık olarak 3, 4 ve 5 kilo topları tercih edin. Takım sporlarda bireysel antrenman olarak her antrenörün başvuracağı bir çalışma olduğunu hatırlattıktan sonra, antrenmanımıza geçiyoruz:

1.     Çift el göğüs önden yukarıya, duvara fırlatmak-  4x6 tekrar, 1.30 dakika aralar
2.     Deparlar- 4x20m.  , 2.30 dak. aralar.
3.     Ters mekik – 4x 12  2.30 dak. aralar
4.     Çift kol baş üstünden yere çakmalar-  4x10 – 2.30 dak. aralar
5.     Barfiks-  4x 8 – 1.30 dak. aralar
6.     ‘’V’’ oturuştan duvara çıft kol fırlatma-  4x 10 -1.30  dak. aralar
7.      Şınav- 4x 8 – 1.30 aralar
8.      Yandan çift kol fırlatma- 4x 10 kez her iki taraf için, 1.30 dak. aralar


   Dairesel yapmayın,her hareketin bittikten sonra diğerine geçmelisiniz.İyi ısınmayı ihmal etmemelisiniz.
  Başarılar!



                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

19 Şubat 2014 Çarşamba

SOCHİ YAZ OLİMPİYAT İSTİYOR





      Rus hükümeti ciddi ciddi yaz Olimpiyat’ı da düşünmeye başladı.Önümüzdeki bir kaç yılın içinde Sochi’nin adaylığını açıklamaya kararlı görünüyorlar. Kış Olimpiyat’ın başarısı ve neredeyse hazır olan tesisler, akıllarda bu fikrin kendiliğinden olma sebebidir. Bugün var olan salonlar, yarın çok kolay voleybol, basketbol ve diğer sporlara dönüşür.

   Sadece 40.000 kapasiteli ‘’Fisht’’ stadyumun yetersiz kalacak diye, başka stat yeri bakılmaktadır. Olimpiyat köyün halka satılacak olması, yeni daha büyük yer bulunması gerekecek.

   Rus Cumhurbaşkanı  Vladinir Putin IOC Başkanı Thomas Bach ve kayak sporun efsanesi Jean Claude Kili sabah kahvaltısında bir araya gelerek, büyük ihtimal Sochi’nin adaylığı konuşulmuştur. Putin belli ki, tam yerinden ‘’nabız yokluyor’’,önümüzdeki aylarda da kulislerine tam gaz başlayacaktır.

   Eğer kazanırsa, Sochi  bir ilk yapacak; hem kış, hem de yaz Olimpiyatlarına ev sahibi  yapmış Dünyada ilk kent olacaktır! Dünyada mevcut politik, finansal durumuna bakılırsa, Putin’in bu hayali de gerçekleşeceği gözüküyor. Büyük masraflardan korkan Roma, adaylıktan çekildiğini açıklamış, böylece 2024 için zorlu bir rakip yok olmuş, yolu açılmış durumda.

   Evet, bu Dünya düzeni böyle; kimileri sadece hayal eder, kaybederler,
diğerleri ise, hayallerini gerçeğe dönüştürmeyi bilirler!

                                                                                                              Ertan Hatipoğlu

18 Şubat 2014 Salı

FUTBOL'DA AYLIK ANTRENMAN





        Antrenmanın hiyerarşik içeriği karmaşık ve hareketli bir sistem olarak karşımıza çıkmaktadır.Aylık (mezosikl) antrenmanları o düzenin bir parçası olup, zaman kavramında uyum sürecinin dalgaları olarak kullanılmaktadır.Onların içeriğini etkileyen bir çok faktör vardır…
   Mezosikl 2- 6 mikrosikl(hafta) içerir. Futbolda sezon başından başlarsak, ilk yapılması gereken ÖN HAZIRLIK DÖNEMİ. Bu süreç yaklaşık 2 hafta sürer ve futbolcuların yaz hazırlık kampından , özellikle yüksek rakım hazırlığından önce bir ön antrenman sürecidir.Bu süreçte hedef futbolcuları ‘’hazır ol!’’duruma getirmektir.
   HAZIRLIK DÖNEMİ genelde yüksek rakımda başlar ve 17-20 gün sonra kendi tesislerinde devam eder.Süresi  4-5 haftadır.Üç yüklemeli artı bir az yüklemeli hafta olarak gerçekleşir. Bazen 2:1 sistem de uygulandığını görmekteyiz.Burada temel antrenmanlar ile birlikte, futbolcuların niteliklerini yükseltmeye yönelik çalışmalar yapılır.
   ÖZEL DÖNEM sezon başından önce,bolca hazırlık maçları yapılan bir dönemdir.Süresi 2-3 hafta devam ederken,amacı takım uyumu ve maç kondisyonunu en-üst seviyeye taşımaktır.Yükleme içeriği olarak 1:1 gerçekleşir.
   1.MÜSABAKA DÖNEMİ  yaklaşık 4-5 hafta, ilk milli araya kadar sürer.
    MİLLİ ARA DÖNEMİ  iki hafta devam ederken, burada ‘’bataryaları şarj etmek’’önemlidir. Özellikle yedeklere ikili maçlar yapılır.Yükleme olarak 1:1 veya 2:0 olabilir.
İlk yarıda toplam 3 müsabaka ve 3 milli ara dönemleri vardır.İçerik olarak yukarıda örneklere çok yakın bir antrenman uygulanır.
   Aralık ayının sonunda ilk yarı biter ve bir haftalık aktif dinlenmeden sonra 2. HAZIRLIK DÖNEME girilir.Yaklaşık 4 hafta olup, 3:1 veya 2:1 yükleme haftası olarak geçer. Özellikle son iki haftasında hazırlık maçları veya kupa maçları yapılır.
   Bazen ikinci müsabaka döneminde birinci gibi ‘’milli aralar’’fırsatı yoktur ve takımlar ona göre ‘’uzun şarj ‘’olmaları gerekir!
   İşte müsabaka döneminin örnek bir antrenman haftası:
Pazar-  MAÇ
Pazartesi-   sabah- toparlanma antrenmanı+ GK (genel kuvvet) , akşam-rest
Salı-   sabah-genel kuvvet, akşam- TTA (teknik-taktik antrenmanı)
Çarşamba-   sabah –ferdi teknik,  akşam- ÖKA (özel kuvvet antrenmanı)
Perşembe-   sabah-rest, akşam –  kontrol maçı
Cuma-    sabah- toparlanma antrenmanı+ GK ,akşam-TTA
Cumartesi-   sabah-rest, akşam-  TTA (kısa)
Pazar-    akşam – MAÇ
sabah- ter antrenmanı,

                                                                                                            Ertan  Hatipoğlu

16 Şubat 2014 Pazar

DERSİNİ İYİ ÇALIŞMAK





            2007 yılından beri, bir gerçek çok nettir; Soçi subtropical iklimli bir Karadeniz tatil yöresidir. Yer olarak buz ve kar yarışları hariç, başka neredeyse her şeye uygundur. IOC bu gerçeği bile bile Soçi’yi seçti, zira onların misyonlarından bir tanesi, kış sporlarını Dünyanın her köşesine yaymaktır.

   Özellikle iddialı kafilelerin en-önemli görevlerinden biri,  yarışacakları yerin hava ve kar koşulların istihbaratıdır. Müsabaka yerlerinin ısı tahminlerinden tutup, olimpiyat köyünün yataklarına kadar her ayrıntı, kafilelerin Soçi’ye haftalar önce gönderdikleri uzmanlar tarafından not edilerek, teknik kadrolara aktarılmaktadır.Sonrası sporculara kalmış, muhtemel şartlara adapte olup, başarılı olmak onların ellerindedir.
   Ev sahiplerin çok miktarda kar depoladıklarını ‘’Sağır Sultan’’ bile duydu.Hava şartları  değişince, onlara başvurulacağını ve  eski kar kalıntıları ile sulu,yumuşak ve ağır olacağı herkesin bildiği bir gerçektir. Ona göre çalışanlar, adapte çabuk olanlar da başarılı olduklarını görünüyor.Geri kalanlara ise, sadece ağlamak,mazeret bulmak kalmıştır…
   ‘’Roza Hutor’’pistinde bir çok sporcu düşerek yarışını tamamlayamadı, kayak koşuda, snowboard’ta göz yaşların bol aktığı yerlerdi.Halfpipe’de ise ev sahipleri son anda suya dönüşen kar’ın üstüne depolanandan ilave ederek, yarışı mümkün kıldılar. Uzun lafın kısası, sayı olarak tüm sezonda düşen, tamamlayamayan sporcu, burada  düşmüştü!
   Hannah Teter gibi usta  snowboard’çı bile, her tür yolu denediğini, fakat madalyasız kaldığını vurgularken, pistin kalitesizliğinden şikayetçi oluyordu.Biatlon'da sporcular düşerken ev sahipleri, kar’ın sertleşmesi için kimyasal maddeler atıyor, fakat bunları önleyemiyordu. Özellikle virajlar su barajına dönmüştü…
    En hazırlıksız, en-yüksek sesle ‘’ağlayan’’ Amerikalı sporculardı.Belli ki, istihbarat işlerini bu sefer tatil edip, ihmal etmişlerdi. Hiç kuşkusuz Olimpiyat’tan sonra, istifalar havaya uçuşacaktır…Snowboard’çı Danny Davis parkuru direkt ‘’bokluk’’ olarak nitelendirerek, ne kadar hayal kırıklığına uğradığını açık açık belli ediyordu. ‘’İlk bahar kayak kaymasına’’ benzetenler de oldu…
   IOC için şartlar, kazananlar önemli değil, yeter ki yarışlar iptal edilmeden devam etsin. Gemileri su alsın, ama alabora olmasın misali…İptal yarışlar olmadıkça, IOC gemisi yoluna devam eder, karaya ulaşır gibi gözüküyor.

Tüm bunlar olurken, dersini iyi çalışanlar işini bitirdi, başarılı oldular.Madalya sıralamasına bakarsak onların kimler olduklarını çok net görmekteyiz.

 Soçi gözyaşlarına inanmaz...


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu


13 Şubat 2014 Perşembe

KAS GERİLİMİ





    Son bir kaç yılda teorik olarak,  alışagelmemiş kas yüklemelerinden sonra oluşan gerilimler veya ağrıların sebepleri kasların içinde oluşan küçük pürüzlerdir, diye kesinleşmiş durumdadır. Zedelenmeler hem kaslarda hem de bağ dokularda oluşmaktadır.

   Şimdiye kadar, kas ağırıların sebebi laktık asit birikimden kaynaklandığı  sanılan teori çöpe gitmek üzeredir. Peki küçük sakatlıklar nasıl oluşur?
Yükleme neticesinde, kas dokuları dayanamayıp mekanik kopmalar oluşur.Hazır olmayan kas sakatlıklara daha eğimlidir.Küçük kopmalar beraberinde  her yara gibi, intihaplanmayı da getirmektedirler.  Kas ağrı sensörleri aktif duruma geçmesi için zaman geçer ve biz bundan dolayı ağrıları sonradan hissederiz. Kas intihaplandıktan sonra çok sayıda kimyasal süreçler başlar. Kimyasal atıklar kasın beslenme yollarını tıkar, eş zamanlı toparlanma enzimler devreye girmektedir. Toparlanma sürecinde beyaz al yuvarlar kirleticileri ve atıkları temizlerler.

   Glikojen vücudun yakıtıdır.Karbonhidratlı glikojen bir büyük molekül olup, bir çok glikoz molekülü barındırmaktadır.Kas ve sinir sistemin, belirttiğimiz gibi, temel yakıtıdır.Vücut yakıt deposunun doluluk oranına göre tepki gösterip, hareket eder. Glikojen eksikliğinde metabolizması yavaşlar…Bu durumda protein ve yağlara kendi glikojenini üretme niyetine yönelir.

   Demek ki, organizma için yüksek glikojen seviyesi tutmak çok önemlidir.O küçük kopmalar ve kas zedelenmelerin onarılması için de gereklidir.Glikojensiz vücut katabolik rejime girer, yavaş daha zor toparlanma sürecine…

‘’Metabolik pencere’’diye bir deyimi duyanların sayısı az değidir.Yüklemeden sonraki 50 dakikalık sürece, yükselen metabolizmadan dolayı, vücut gıda maddelerini daha iyi ve çabuk sindirmeye hazır durumdadır. Sindirerek glikojen deposu dolmakta ve tükenen yakıt yerine gelmektedir. İşte o zaman dilimi toparlanma ve kas ağrıların giderilmesi için çok önemli, daima kullanmalı, ihmal edilmemelidir.

Glikojen yakıtı gıdalardan temin edilir.Bunun iki yolu vardır; birincisi direkt karbonhidrat tüketerek, daha sonra glikojene çevirip ve ikincisi- karbonhidrat olmayan gıdalar ile, glikoneogenezis süreci yardımıyla, arzulanan glikojene ulaşmaktır.

İkinci yol yedek olması gerekir!

                                                                                                Ertan Hatipoğlu

12 Şubat 2014 Çarşamba

KOŞU TURİZMİ






       Seyahat ve  gezmeyi, iş nedeniyle Dünyanın her bir tarafına gidiyorsanız kros ayakkabılarınızı evde bırakmanıza gerek kalmayabilir. Bu gün Dünyanın bir çok kentine koşu seyahatine gidip, şehrin simge ve cazibe merkezlerini ziyaret edebilirsiniz. Genelde açık otobüslerin üst katından yapılan şeyi, koşarak halledebilirsiniz.Koşarak bir şehri tanımak, farklı ve faydalı bir duygu olması gerek…

   USA-da 7-8 yıl önce ilk koşu seyahat şirketi kurulmuştu.En-önemli detayı ise, her müşteriye ayrı ve ferdi hizmet sunmasıydı. Müşteri koşarken ufak tefek eşyalarını taşımaktan tutun, su hizmetine kadar her şey düşünülmüş, koşu sonunda duş ve masaj hizmeti dahil edilmişti.İşler tutunca, bu hizmetler tüm Dünyada hızla yayıldı, yayılmaya da devam ediyor.

   Boston'da örneğin, Run Boston adında bir merkez, müşterilerine  koşu hizmeti vermektedir.En-çok arzu edilen parkur  ünlü ’’Özgürlük izleri’’ (Freedom trail) yoludur. Dört kilometrelik yumuşak kerpiçli yol şehir tarihinin bir çok yerlerinden geçmektedir.

   Berlin'de ise, Beate Achilles adında bir sporcu-mihmandar ile karşılaşabilirsiniz.Kendisi aslında bir halkla ilişkiler uzmanıdır. Boş zamanlarında müşteri arzusuna göre, Berlin’in güzelliklerini koşarak göstermektedir.Beate’nin parkurları 10 kilometrelik 5 adettir.

   Barcelona’yı seçenleri ‘’360 Running’’ şirketi karşılayacaktır.Parkurların en-iyisi tartışmasız sahilden kentin tepesine gidenidir.Oradan şehri izlemek farklı bir duygu olduğunu ilave etmemiz gerekir. Müşteri memnuniyeti, koşu süreci ve sonrasında yapılacaklar, hatasız olduklarını söylememize gerek yoktur, diye düşünmekteyiz.

   Ülkemizde hala bu tür hizmet sunacak şirket veya organizasyon bulunmamaktadır.Talep olmasına rağmen maalesef İstanbul ve Antalya’da o tür faaliyet yapacak girişimciler  şimdilik ortaya çıkmamıştır.
   Koşan ve bu tür hizmeti yapabilecek çok kişi olmasına rağmen…

                                                                                                                    Ertan Hatipoğlu

11 Şubat 2014 Salı

SAKAT KANARYA




        Ee, çok oldu...

    Bir ayın içinde 4 futbolcu sakatlanarak, takımına  gereken katkıyı yapamadılar.Haydi, Alper Potuk olayını pas geçelim, herkesin başına gelebilir, kaza diyelim. Ama diğerlerine, maalesef öyle diyemeyeceğiz…

   İlk olay Emenike’nin Hamstring kası çekmesiyle vukuat buldu. Maçın sonlarına doğru olduğundan akıllara  yüklemenin fazla gelmesini getirdi.Biraz araştırdıktan sonra, olayın ikinci sebebini de bulduk- ön ve arka kasların antagonizmi, yani zıt olmaları.''Spartak'' Moskova’dan  miras kalan bir yan diz bağ ameliyatından sonra, dizlerini güçlendirirken, ön baldır adale grubunu kuvvetlendirmiş, ama arka (hamstring) zayıf kalmış olmalı ki, sakatlığa davetiye  çıkarılmış.

   İkinci olay Pierre Webo’nun  Peroneal tendon sakatlığı. Özellikle elit sporcular kaslarını devamlı güçlendirmeye özen gösterirler. Faaliyetlerinde aktif rol oynayan bölgelere daha da duyarlılar…Kaslarını güçlendirirken, ayni şeyi bağlara yapmaları mümkün değildir.Kısacası kaslar güçlü, bağlar ayni kalınca yırtılmalara, kopmalara davetiye veriliyor. Olayın maçın başında olması bizi dönemsel bir yorgunluk olabilir, düşüncesine yöneltmektedir.
   Üçüncü vaka Moussa Sow’un akşamki Sivas deplasmanında arka adalesinde 2. Derece yırtığı.’’Top’u vururken oldu’’ demesi,bizde izometrik çalışmaların eksik ve esneklik zaafı olabilir, kanaati  oluşturdu. Özellikle Hamstring’ler bazı pozisyonlarda izometrik rejimde çalıştıklarını hatırlatmamız gerekir…
Darbe dışında oluşan sakatlıklara ''kader''deyip geçmek, kafanızı kuma gömüp, görünmüyorsunuz zannetmek gibi bir şeydir. Her olayın bir veya bir kaç nedeni var, önemli olan onları tespit edip, tekrarlamamaktır.

   Antrenman- eğitim esnasında yüklemelere, toparlanma unsurları ve süreçlerine dikkat edilmeli. Yukarıda anlattıklarımız futbolcular kadar teknik  kadroyu ilgilendiren konulardır. Maalesef, KONTROL mekanizmasında  eksik, sadece teoride kalan bilgiler  futbolcu ve taraftarları üzerken, takımı hedeflerine gitmesine engel oluyor.

  Harcanan paraları, hiç konuşmayalım!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

10 Şubat 2014 Pazartesi

PİERRE WEBO OLAYI





         Takımdaki  rekabet yüzünden, özellikle Emenike’nin geldikten sonra hep sırasını bekledi, her zaman hazır durumda hocanın işaretini gözlüyordu…Durmadan,usanmadan çalıştı,hep güçlü kalmaya özen gösterdi.Ve o an geldi, takımın ilk 11-i ile , çıkmıştı.
   O lanetli 32. dakikada bir anda ayağından öyle bir ses geldi ki, sahada tüm futbolcular duymuştu…PERONEAL tendonu yırtılmış veya kopmuştu!

   Peroneal tendonlar ayak bileğinin dış yan kenarında seyreden ayak bileğinin dışa doğru dönmesini engelleyen önemli yapılardan birisidir.Per
oneal tendonun asıl görevi kasıldıkları zaman ayak bileğinin içeriye doğru dönüşünü sağlamaktır.
Özellikle elit sporda sporcular kaslarını devamlı geliştirmeye, güçlendirmeye özen gösterirler. Faaliyetlerinde aktif rol oynayan bölgelere, daha da duyarlılar…Maalesef, kaslarını güçlendirirken, ayni şeyi bağlarına yapmaları mümkün değildir.Kısacası, kaslar çok güçlü, ama bağlar ayni kalmaktadır. Durum böyle olunca, yırtılmalara, kopmalara  davetiye veriliyor.
   Peki, yok mu bunun çıkar yolu?

   Birincisi, kaslarını daima yumuşak, relaks tutmaya gayret göstermekle başlanmalı.Bunun için her tür toparlanma araçları ihmal edilmemeli. Masaj, küvet, sauna, hamam gibi yerlere gitmeyi ‘’unutmamalı’’.Ayrıca kaliteli kas gevşetici oral olarak  gerekli anlarda kullanmalı, kaslardaki gerginlik giderilmelidir.
   İkincisi, tendon yerlerini stretching ile ısrarla esnetilmeli. Bağ kuvvetlendirilmez, ama esneterek hareket özgürlüğünü artırabilirsiniz. Böylece sakatlanma riskini azaltmış olursunuz.
   Üçüncüsü, antrenman eğitim sürecine, yüklemelere, toparlanmalara dikkat etmelisiniz.Pierre Webo’nun sakatlığı yüklemenin hemen başında olduğundan, dönemsel bir yorgunluk söz konusu olabilir, düşünmekteyiz.

   Yukarıda saydıklarımız sporcu kadar, özellikle teknik kadroyu ilgilendiren konulardır.Maalesef, KONTROL mekanizmasında boşluk ve eksik bilgiler, futbolcularımızı ve taraftarları üzerken, kulüplerimiz ödediklerin karşılığını almakla zorluk çekmekteler.


Kaynakça:   ayakcerrahisi.com

                                                                                                                   Ertan Hatipoğlu


                                                                                                                    

8 Şubat 2014 Cumartesi

MAVİ BELÇİKA İNEĞİ





          Belçika mavisi inek ırkı ‘’çift lender gen’’ (çift kas geni) özelliğinden dolayı kuvvetli kas yapısına sahiptir. Buda onun olağan üstü ete dönüşmesine, üstelik bu gen sayesinde yağlanması da önlenmektedir…
   Haziran ayında Brazilya’da Dünya şampiyonasına iştirak edecek belçikalı futbolcular da ayni o inek ırkı gibi kaslı ve kuvvetlidir. Aralarında üstelik,  genç ve teknik futbolcular da var. Tüm bunlar belçikalıları çok ‘’tehlikeli’’, madalyalara uzanabilecek bir takım haline getirmiş durumda.

   Bu mucize nasıl oldu? Yıllarca hükümet kuramayan, ruhen ikiye ayrılmış bir 10 milyonluk ülke,  futbolda böyle bir çıkışı nasıl yakaladı?
   Uzun yıllar Belçika’nın değişik yaş gruplarında takımları Dünya haritalarında aynen ülkeleri gibi, zor görünüyorlarken, bugün her takımları ilk 10 –un içindeler! ''A'' takımlarındaki futbolcuların çoğu Premier Lig’inde oynarken, uzmanlara göre, toplam oyuncu fiyat bedeli açısından Brezilya ve Portekiz’den sonra, üçüncü durumdalar!
     Yıllarca yardımcı antrenör görevini yapan, Belçika’nın sert düşüşlerini gören Michel Sablon, 2000 yılında şapkasını önüne koyup, Dünyadaki futbolun geliştiğini, fakat kendileri ayni yerde, hatta gerilediklerini tespit etiyor. Kulüp temsilcilerini toplayıp, stratejisini anlatmış ; kulüpler, milli takımlar ve okul hocaları! Aynen o sırada…Sablon’un  fikirleri aslında her dehanın fikirleri  gibi basittir ; genç futbolcuların çalışma sistemleri tamamen değişmeli, ve bu değişim ilk önce kulüplerde başlamalıdır! Tabi, Anderleht, Brugge ve Standart gibi kulüplere anlatmak kolay değil…İlk önce Sablon’un ricaları onlara itici ve uçuk gelmiştir, ama daha sonra ikna olmuşlar.

   Ve yeni dönem başlamış; 18 yaşına kadar  tüm takımlar 4-3-3 sistemine geçmişler. Her takım ayni çizgide 4 –lü savunma, 3 orta oyuncu ve kanatlarla oynamaya başlamışlar. Daha sonra Sablon Brüksel Spor Akademisi yardımı ile, 1500  genç maçı  çektirip, analizlerini yapıyor. Sonuçlar beklenenden de iyi çıkıyor…Artık takımlar günlük zaferlere değil, kendilerini geliştirmeye odaklandıkları tescilleniyor. Sablon’un bastırması ile, Belçika futbol federasyonu ‘’Futbol 5’’ (küçük saha 5-e 5 oyuncu)- küçüklere ve ‘’Futbol 7’’- daha büyüklere uygulamayı başlatıyor. Büyük saha’ya geçiş mümkün oluncaya kadar ileri yaşlara erteleniyor!
   Düne kadar Hollanda ve Fransa gibi ülkelerden kopya çeken Belçika, bugün mislisi ile sistemini araştırmaya, çözmeye niyetli ülkeler kapılarını aşındırmaktalar. Nasıl aşındırmasınlar, takıma baksanız ya: Romelu Lukaku, Kevin Mirallas, Dries Mertens, Mousa Dembele, Marouane Fellani, Steven Defur, Jan Vertonghen,Toby Alberweireld , Axel  Witsel,Eden Hazart, Vincent Kompany, Tibo Courtois.

   Daha da uzatabilir, ama yeterince korkutucu oldu,değil mi?

                                                                                                                  Ertan Hatipoğlu

7 Şubat 2014 Cuma

HAFTA'LIK ANTRENMAN





 Haftalık  antrenman planlanması yıllık planın önemli bir parçasıdır. Antrenman bilimi kitaplarında, özellikle yabancı dilde olanlarda microsikl, yani mikrosiklüs olarak karşınıza çıkabilir.Adından belli olduğu gibi, bir haftalık ile 10 günlük küçük bir dönemden bahsedilmektedir.

 Haftalık antrenman planlamasında, dönemin adı ve haftanın türü olarak önem taşımaktadır. Genel hazırlık, müsabaka, çok veya az yüklemeli haftalarda  uygulanan planlar değişime uğramaktadır.


  Her şeyden önce, spora ve branşına göre, derece veya neticeyi etkileyen etken ve nitelikleri tespit etmekle başlanır. Futbolda örneğin, bir takımın daha iyi neticeler alması için, teknik, taktik, kuvvet,  sürat, dayanıklılık, çeviklik gibi niteliklerin yüksek seviyede olmaları gerekir. Bu görev, ağırlıklı olarak, hazırlık döneme aittir.

   Haftada, bir niteliği 1 kez çalıştırmak, onu ilerletmek değil, idare etmek, mevcut seviyesinden düşürmemek, anlamına gelir. Haftada 2 kez çalıştırmak, o niteliği ilerletmek arzusundasınız, demektir. Dönemin içinde bir niteliği, örneğin kuvveti 3-4 kez planınıza alıp çalıştırırsanız, sporcularınızı bir an önce birer ''boğa'' yapmak istediğiniz anlamına gelir!

   Tüm nitelikleri her hafta 2, 3 veya 4 kez çalıştırmanız, günlük 4-5 antrenman yapmanız gerekecektir!İlave olarak, toparlanma probleminiz çıkar, en-çok 1-2 hafta dayanırsınız… Bundan dolayı, bazı nitelikleri haftada sadece 1, bazılarını ise, daha fazla çalıştırmalısınız.Daha sonraki haftada bir kez çalıştıklarınızı katlayıp, çok fazla ilerleyenleri, ‘’idareye’’almalısınız. Antrenörün ustalığı burada belli olur, ‘’çapraz’’ sistem haftalık nitelik dizilmesi tamamen onun ellerinde bir silah ve becerisidir.

   Çok yüklemeli  haftalarda, ortalama 3 antrenman  günü çok şiddetli, 3 orta ve 1 az yüklemeli şekilde uygulanır.Az yüklemeli haftalarda ise, 1 gün çok yüklemeli, 2 gün orta ve 4 gün az şiddetli olarak geçer.

   Antrenmanlar  ve günler arası toparlanma açısından dikkat edileceklere gelince:

1.     Kuvvet ve sürat çalışmalardan  sonra 6 saat sonra antrenman yapılmalı.Yani, akşam antrenmanları uygundur!
2.     Anaerobik çalışmadan 6 saat sonra aerobik çalışabilir, 24 saat sonra sürat yapılabilir ve 48 saat sonra yeniden o tür antrenmanı yapılabilir.
3.     Aerobik antrenmanından  en-az 6 saat sonra, sürat antrenmanına izin verilir, 24 saat sonra anaerobik, 48 saat sonra ise, yeniden aerobik yapılabilir.
4.     Ayni gün üst üste, iki  sürat antrenmanından sonra, 48 saat toparlanma süresi tanılır.
5.     Ayni gün sürat ve anaerobik çalışmalarından sonra da 48 saat tanılır.
6.     Ayni gün aerobik ve aerobik çalışmalardan, 72 saat sonra ayni çalışmaya müsaade vardır.

  Yukarıdaki saat örnekleri sporcuların toparlanmasına, yaş ve seviyesine göre, az bir şey değişebilir. İyi olanakları olanların süreleri aşağı çekilebilir. Tersi, amatörlerin sürelerinde artış vardır.

                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

6 Şubat 2014 Perşembe

ANTRENMAN





     Antrenman dibi olmayan, sıkça tartışılan bir bilimdir.Tartışmaların galibleri ise, çoğu zaman başarılı olanlardır. Bazı oturmuş, yıllarca kemiklenmiş tezler vardır ki, onları uzun yıllar kimseler tartışmaya cesaret edemez…

   Günlük veya bir birim antrenmanın içeriği her zaman uzmanların kafalarını kurcalamıştır.Hazırlık sürecinin en-küçük ‘’üyesi’’ olan bir birim antrenmanı doğru yapamayanlar, haftalık, aylık ve yıllık antrenman planını nasıl yapacaklar?Her şey günlük antrenmandan başlar.

   Bir birim antrenmanın içeriği döneme ve şiddetine göre değişir.Hazırlık döneminde bir antrenmanda 4-e kadar nitelik çalıştırılırken, özel hazırlık ve müsabaka dönemlerde 1-2 üzerinde durulur. Yani, hazırlıkta ‘’çorbayı’’karıştırabilirken, diğer dönemlerde daha ‘’az ve öz’’ çalışılır. Hazırlıkta bir antrenmanda 4- kadar nitelik çalıştırılır, fakat onların sıralamalarında göz önüne bulundurmanız gereken koşullar var. Birincisi, antrenmanda çalışma sıralanması aynen şirketlerin toplantı gündem sıralamasına benzer- ilk önce mali konular, yatırım olanakları ve s. Hizmetli Cafer bey’in ücret artışı her halde son sırada olacaktır…Antrenman çalışma sıralaması da benzeri uygulaması vardır-teknik, kuvvet, dayanıklılık...Bir futbolcu için teknik çalışma ve sürat her zaman antrenmanın başında yapılır. Nedenine gelince, sporcu, özellikle teknik çalışmasını daima ‘’taze’’ olarak çalışması gerekir.

   Özel hazırlık ve müsabaka döneminde dikkat edilmesi gereken hususlar vardır.Birbirini ‘’boğan’’ ve zıt nitelikleri ayni antrenmanda kullanmamalıyız.Örneğin, teknik çalışmadan sonra dayanıklılık çalıştırırsak, 2.-si birinciyi ‘’boğar’’ ve verim alamayız.Ayni gerçek, sürat çalışmasından sonra dayanıklılık uygularsanız geçerlidir. Yukarıda verdiğimiz örneklerde doğru uygulama nedir? Teknik çalışmadan sonra-sürat veya kuvvet, sürat ten sonra kuvvet veya anaerobik yükleme iyi gelecektir. Kuvvetten sonra sürat, sakatlık açısından çok tehlikeli, fakat getirisi fazla olan bir uygulamadır. Sadece ‘’bıçak sırtında’’ yürüyebilen, tecrübeli çalıştırıcılara tavsiye edebilmekteyiz.
   Müsabaka döneminde, ayrıca takımın zaaf manzarasına göre, bir antrenmanda sadece bir nitelik çalıştırılır.Örneğin, takımın bariz teknik sorunları varsa, tüm antrenman tek teknik çalışma uygulanabilir.
   Benzeri uygulama antrenmanı az şiddetli haftaların ayrı çalışmalarında  da görebilirsiniz.O dönemde örneğin, tüm antrenmanın ‘’sadece’’ esneklik hareketler ile geçtiğine defalarca şahit olmaktayız.Fitnes salonunda çalışma boyunca dairesel antrenman yapılabilir, ormanda kros veya bir takım testlere girilir.
   Bir birim antrenman  hazırlık sürecinin en-ufak üyesi olmasına rağmen, ne kadar önemli olduğunu açıkça görülmektedir.Konuyu küçümseyen antrenörler, faizini kariyer boyunca ağır öderler.


                                                                                                               Ertan Hatipoğlu

En okunanlar