28 Mayıs 2019 Salı

KISA ZAMANDA GÜÇLÜ NASIL OLUNUR?


                                










Hedefin güçlü olmak ise, ağır kaldırmalısın. Başka türlüsü yoktur. Halterin ‘’Patriği’’ İvan Abaciev bu konuda süper bir formülü vardı...Her harekette, maksimal kilolara 1-2 seri giriyorsun, sonra eksi 10 kg. 3-er tekrar yapmaya çalışıyorsun. 2-3 seri, gerekiyorsa, son sayıları ufak destek ile...Seriler aralarında oldukça uzun dinlenmeler, seni daha verimli kılacaktır.

Kuvvetini optimal seviyede tutman için, bir de daha hafif kaldırmalısın.

Söz konusu ‘’back-of’’set, seriden söz etmekteyiz. Ülkemizde, o son seriye ‘’cila’’da diyenler varken, az kilolar ile çok tekrar sayısı, tüm hareketlerde uygulanan seridir. Bir çok araştırma şu son, ‘’cila’’serisinin kuvvetin sadece artması değil, kas kütle ve dayanıklılığı arttığı bulmuşlardır. Profesyonel sporcu ve hocaların, o tür araştırmalara gerek duymadan, faydalarını bildiklerinden, konuya deyim yerindeyse, ‘’balıklama’’atlamaktalar.

Atlamalarına aslında, iki neden var. Birincisi, her harekette maksimal çalışmalara daha düşük kilolar ve fazla tekrar ile, son set yapılması, kasların gergin olma durumlarını arttırmaktasın. Kasların gelişimine yol açılmaktadır...

‘’Cila’’setin muhatabı, genelde 1. tip kaslar olurken, maksimal ve etrafı, daha az sayı tekrarı ile çalışılan ağırlıklar, hedefi 2. tip liflerdir. 2. tip lifler büyük, güçlü kaslar olurken, en-fazla büyüyenlerdir. İşin ilginç yanı, 1. tip lifler, dayanıklılık aksanlı olsalar da, büyük büyüme kaydetmekteler. Kütle ve kuvvet arayanlar onları çalıştırmazsa, görmemezlikten gelse, kaybeder.

Ağır kilolar son setini bitirdikten sonra, 60-80 saniye dinlen, ağırlıktan 30-40% indir ve yapabildiğin kadarı tekrar yapmaya çalış! Kendinden her şeyi ver, ‘’ölümüne’’sayı yap-20-25...!

Set bittikten sonra, kasların yanması, kendin ise, şişmiş hissetmen gerekir. Böylece, antrenman yaptığını hissedersin...

Ertan Hatipoğlu

23 Mayıs 2019 Perşembe

KEMİK SUYU


                                                          











Kemik suyu atalarımızın favori gıdasıydı. Daha uzun yıllar önceden, hastalıklar ailesinden uzak dursun, yorgun düşmesin diye, sofraların favorisiydi...

Modern hayatta, özellikle elit sporcuların, kemik suyuna ilgisi doğaldır. Eklem ağrıları, bağlarda problemi olmayan, özellikle artan antrenman yüklemeler neticesinde, kaç sporcu var ki?

Kemik suyu 3 çeşit bilinir-tavuk, sığır kemikleri ve balık kılçıklarından. Yapılış şeklinde pek fazla fark yoktur, ama bazı teferruatlar mevcuttur.

Birinci seçim, kemikleri bol sebze ve baharatlar ile kaynatmaktır. Havuç, soğan, kereviz...

Diğer seçim ise, fazla et, sebze ve baharatlar ile kaynatılandır. 

Faydası o kadar çok ki, bazı ülkelerde ölüleri ayağı kaldırır, diye deyimler vardır. Kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, kükürt gibi mineraller deposudur. Kemik suyun temelinde, kıkırdak ve damarlardan arındırılan minerallerin aralarında kondroitin sülfatlar ve glükozamin içermektedir.
Kemik suyu vücudun kıkırdak dokusu üretmek için yardımcı olurken, kemik, eklem, göz, deri altı ve bağırsaklarda gereken ‘’onarım ve inşaa’’ işlerini yapmaktadır.

Kolagen, vitamin ve mineraller sayesinde iç sistemi sağlamlaştırırken, enfeksiyonlardan uzak tutmaktadır. Ayrıca, eklemlerde ağrıyı azaltırken, kemik, saç ve tırnakları sağlam yapar.

Tiroit bezi problemini balık kılçıklı çorbası, iyot içerdiğinden, kısa zamanda yok eder.

Kış aylarında özellikle, her tür üşütmeler ve gribe karşı tavuk suyu çorbası en-etkili silahtır. Kemikler fazla kırdırılırsa, daha fazla asetilsistein tüketilmiş olacaktır. Böylece, akciğerlerde olan salgı daha kolay vücuttan atılacaktır.

Aşil tendon problemleri, ameliyattan sonra, diz eklem rahatsızlıklar olan elit sporcular, özellikle bol kolagenli, kemik suyu tüketmeliler. Basketbol, voleybol-aşırı büyüme, futbol, atletizmde sporcular haftada 3-4 kez canları istedikleri kadar kemik suyu içmeliler!

Aslında, anneler bilir...

Ertan Hatipoğlu

21 Mayıs 2019 Salı

MODERN ANKA KUŞU - CASTER SEMENYA!


                      





Dünya’daki tüm spor çevreleri, atletizmin büyük yıldızı Caster Semenya’nın CAS kararını, nefesini tutmuş, beklemedeydi...Kararın ne yönde olacak, sadece atletizm için değil, ileride tüm spor branşlarını ilgilendirir, ne yönde etkileyecek, hesaplar yapılmaktaydı.

Bu tuhaf, her tarafı ilginç davada bir tek şey belli, binlerce ışık yılı uzaktan görünmekteydi. IAAF kollarını sıvamış, var gücü ile, Caster ve benzerlerini kendi bünyesinden atmak, uzaklaştırmak istiyordu. Haklı oldukları bir çok tarafları var, ama yapılış şekli ve tarzı, sayısız hayranları olan sporcuya, kötülük yapayım derken, daha fazla yüceltecek, belki de ileride onu kimselerin tahmin etmedikleri yerlere taşıyacak, sadece sporun değil, bir ülkenin idolü olacak.

Ama sırası ile, anlatalım!

Monacolu memurlar, Caster ve benzerlerinden, özellikle yeni Başkan Sebastian Coe geldikten sonra, bir an önce kurtulalım, istediler. Onlara göre, bu tür sporcular, diğerlerine fiziki fark atarak, testosteron seviyeleri, doğal olarak daha yüksek olduğundan, atletizmin en-önemli prensibini ihlal ettikleri, düşünürlerdi. Kısacası, yarışlarda sırıtıyor, yakışmıyor, haksız olarak diğerlerin madalyalarını ellerinden alıyorlar.

Evet, manzara yakın, ama bir şeyi yapmaya kalkışan IAAF, ilk önce sağlam motif, sonra da çözüm, yol göstermeliydi. Motifi çabucak kılıfladıktan sonra, CAS-a başvurdular ve acele çözüm istediler. Amaçları sezon başlamadan, o sporcuları pistlerden uzaklaştırmaktı...

 Motif ve gerekçeleri, birkaç bilim adamın araştırmalarına dayattılar, kısacası ‘’testosteron seviyesi yüksek olan kadın sporcuların 400- 1 mil(1.609.344m) arasında pozitif etkisi vardır’’tezini öne sürerek, acele, acele CAS-a başvurdular. Sanki diğer branşlarda yokmuş gibi...

Caster Semenya’nın avukatları son derece akıllıca, aylar öncesinden kararın negatif sonuçları olabileceğini sporcuya iletmiş olacak ki, Nisan ayında Semenya 2 kez 5000m. yarışlarına girdi! Atletizm içinde olanlar bilir ki, bir 400-800m ağırılıklı koşan bir atletin 5000m. yarışlarına girmesi, ya iddia, ya da ‘’eceli’’gelmiş durumlarda gerçek olur. Belli ki, Caster ters kararı ihtimal vermiş, uzun mesafelere gizli çalışmaya başlamıştı. Sporu bırakmaya niyeti yok, hedefini, bize göre, Tokyo 2020 5000m. veya 3000m. su engellide en-azından madalya kazanmak, bir ülkenin gerçek, ebedi idolü olmaktır!

Yeni branşlarında ilk yarışı 30 Haziran Eugene’de 3000m. olarak belirlenmiş, ok yaydan çıkmıştır. IAAF Caster Semenya’ya istemeyerek de olsa, iyilik yapmış durumda. Şimdi sporcunun fiyatı birkaç misli yükselecek, uzun mesafe kraliçelerden metrelerce arkada bitirse bile, ki öyle olacak, onlardan daha fazla para kazanacaktır. Sponsor ve reklam gelirleri katlanacak, yarış organizatörleri onu davet etmekte yarışacaklardır. Kadın ününe ün katacak, Dünya’da ilk 20 güçlü insan arasına girecektir.

Nelson Mandela nasıl insan, ırk ayrımına karşı bir sembol olmuş, Caster Semenya cinsiyet ayrımına karşı bir bayraktar, öncül olacaktır. Kendi ülkesinde bir efsane, idol olarak, politik takvimine göre, 2021 yılından sonra, belki de Güney Afrika Cumhuriyetin sonraki devlet Başkanı olacaktır.

Ruslar'ın dedikleri gibi: ''Pajivem - uvidim!'', yani yaşayalım-görelim!

Ertan Hatipoğlu

12 Mayıs 2019 Pazar

MİLLİ TAKIMIN PLAN PROGRAMINI VERİYORUM!!! (ister sadece bakın, ister uygulayın, keyfiniz bilir)


                         



Biz Lig maçların heyecanına kapılmışken, zaman geçiyor ve Milli takımımızın Haziran ayında çok önemli, 3 gün ara ile, 2 maçı yaklaşmaktadır. Birincisi, 8.06-Konya’da Fransa ile, diğeri 11.06-İzlanda’nın misafiri olacağız. Çok zorlu, adeta iki ayaklı bir savaş gibi gözükmektedir...

Her savaşa girildiğinde, istihbaratın yanında iyi bir stratejiniz ve planınız olması gerekir. Maçlar sırasında ve öncelerinde...

Maçların strateji ve planlarına tabi ki giremeyiz, ama öncelerinde ne yapılması gerekir çok iyi bildiğimizin iddiasındayız. Ne, de yapılmaması...

Lig maratonu 26.05 tarihinde bittikten sonra, Milli futbolcularımıza 2.06 (pazar) gününe kadar ferdi çalışmalar, muhtemel sakatlıklar tedavisi fırsatı verilmelidir. Burada dikkat edilmesi geren unsur, her futbolcuya sıkı ferdi takip, olması gerekir.

İlk maç Konya’da(rakım 1020m.!)Fransa ile olacağından, Milli takımımızı 3.06(pazartesi) günden itibaren maç yerinde kampa alınması lazım. Hem rakım, hem de kıta iklimine uyumu için. Takımı kontrol altında çalıştırmak, rejime sokmak için...

Maç gününe kadar (8.06) takım tüm alan vazifelerini çözmüş, uyumunu sağlamış olduktan sonra, rakibine soyunma odasından 1:0 önde başlayacaktır!

Ertesi gün(9.06) veya daha sonraki(10.06) Reykjavik’e gidilirse, uyum kurallara karşı bir ihlal söz konusu olmaz. Tam tersine, rakıma kazanılmış bir uyum, Milli takımımıza İzlanda’da arkamızdan esen bir rüzgar olacaktır.

Bize göre, 10.06 (pazartesi) tarihi İzlanda'ya uçulması için daha uygun bir tarihtir. Nedeni uyum değil, maçtan sonraki gün(9.06 pazar) Konya’ya önceden getirilmiş ve ayarlanmış araç ve unsurlarla takımın toparlanması konusunda yapılacaklardır. 

İşte, tüm bunlar savaş, pardon yarış öncesi yapılması gereken hareketlerin temel krokisidir.

Burada yapılan hatalar maalesef, maç esnasında yapılacak doğruları götürmekte olduklarını unutmayalım!

Ertan Hatipoğlu

En okunanlar