29 Haziran 2019 Cumartesi

İNSAN DAYANIKLILIĞI NE KADARDIR?










Bilim adamları insan dayanıklılığını buldular! Organizmanın bir dayanıklılık değeri var ve bu değer istirahat metabolik hızından(RMR) 2,5 kez fazladır. Normal insan için, yaklaşık 4000 kalori günde.Her tür fazla yükleme daha fazla zaman sürdürülemez.

Düke Üniversitesi araştırmasını 5000 kilometre, 140 gün boyunca koşan sporcular üzerinde yapmış. Bir kaç ay boyunca, sporcular her hafta 6 maraton koşmuşlar. 

Bilim için önemli olan, bu tip yüklemede dinlenme metabolizması ritmidir. Dinlenme esasında yakılan kalori sayısını bularak, koşucuların yüklemedeki enerjisini hesaplatıp, farkın 2,5 olduğunu bulmuşlar.

Fark neden sınırlı olduğuna gelince, kas, kalp, ciğerlerden değil, vücudun daha fazla kalori sindirememesinden kaynaklandığını, sonuca bağlamışlar. Bundan dolayı, daha fazla ve uzun yükleme mümkün olamayacağını iddia etmekteler.

Enerji sarfiyatı ve koşu uzunluğu arasında başka bir gerçek bulunmuş. Maraton ne kadar uzun da olsa, sporcuların limitlerinden uzak olduğunu tespit etmişler.

Bir maraton için sporcu, istirahat metabolik hızından(RMR) 15,6 kez daha fazla enerji harcarken, 23 günlük Tour de France bisikletçiler, dinlenmeye göre, 4,8 kez daha fazla tüketir. Bir insan 95 günlük Antarktika doğa yürüyüşü için ise, dinlenmeye nazaran 3,5 kez fazla enerji harcamaktadır.
Kısacası, birkaç gün fazla yükleme durumunda insan kendini aşabilir, Vücut yağ, kaslardan, kendi bünyesinden enerji alabilir, sonra geriye koyar, toparlar. Daha uzun yüklemelerde, insan eşik üstünde durumdayken, vücut  enerji harcamasını dengeler.

Bir başka buluş ise, hamilelerin enerji harcamaları zaman zaman özümleme
 ritminin 2,2 kez fazla olduğudur.

İleriki yıllarda bu buluşun sporda nasıl kullanılacağı, merak konusu, açıkçası...

Ertan Hatipoğlu

25 Haziran 2019 Salı

İSVEÇ’İN MERAF BAHTA HASTA HIRSLARI


                               












Atletizmde bazı ülkeler var ki, kendilerini imtiyazlı zannederler. Onlar hep mutlu olmak, hüznü uzak tutmak ister. Kısacası, burnundan kıl aldırmıyor, her pozisyondan minimum hasarla çıkmak isterler. Ne pahasına olursa...

İşte, İsveç Atletizm Federasyonu devşirme atleti Meraf Bahta olayında düştüğü durum.Kadın sporcu 3 kaçırılmış test yaparak, İAAF doping kurallarını ihlal etmiş, gereken 4 yıl ceza alması gerekiyordu. İsveç Federasyonu sporcunun arkasında durarak, en-önemli vazifesini, yani tedbir kararını uzun zaman vermediler. Üstelik Meraf’ı, bu durumda Avrupa atletizm şampiyonasında(2018) yarıştırdılar. Oysa ki, tüm dünyada, böyle ihlale derhal tedbir konulur ve sporcu her tür yarışlardan çekilir. Hatırlayanlar bilir, o günlerde Federasyon Genel sekreteri Cristian Olson’u çok eleştirmiş, çifte standarda, imtiyazlığa son verin, demiştik...

İsveç 3 kaçırılmış testi ile sporcusunu hem yarıştırmış, hem de üstüne 4 yıl yerine sadece 1 yıl ceza vermişti!? Bu komik cezayı ilginçtir, dopinge sıfır tolerans ile övünen İAAF Doping Kontrol Komisyonu onaylamıştı!? 1.Eylül 2018 tarihinde başlama koşulu ile...

Şimdi gelelim İsveç’in 2. perde oyununa. Şimdi Kristian Olson’un derdi 1.Eylül 2019 cezası bitecek sporcusunu Katar Dünya Atletizm şampiyonasında yarıştırmak. Yani birkaç ay sonra, komik cezası bitecek, sporcu da yarışacak. Normal gözüküyor, değil mi?

Gözüküyor, ama öyle değil! İlk önce, sporcu gereken barajı koşması lazım. O barajı da Katar’dan, en-geç  3 hafta önce(6.Eylül) yapması gerekir. Göründüğü gibi, Bahta’nın sadece 5 günlük şansı var. 15’22’’-lik barajı tahmin olarak, bu klasta, üstelik hiç antrenman kesmemiş bir sporcu rahat geçer. Ama, İsveç federasyonu işini sağlam tutması için, İAAF-tan 1 ay cezasını kısıltmasını istiyor! Pes, doğrusu!

İsveç'in toplum kural ve düşünceler iyi bilinmektedir. Oralarda 100 yılda bir olay olur, uzun süre unutulmaz. Ayrıca, İsveç insanların yalana, sahtekarlığa, Ali-cengiz oyunlara son derece
alerjileri olduğu biliniyor. Bu meyanda, İsveç Atletizm Federasyonun hareketleri eminim, çok rahatsızlık vermektedir. 

Sayın Olson, sizinki can da, bizimki patlacan mı?

Ertan Hatipoğlu

24 Haziran 2019 Pazartesi

ARDA HATİPOĞLU - ÜST GÖVDE VE KOLLAR PATLAYIÇILIK TESTİ







7 yaş erkekler, 1 kg. = 4.83m.! 18 puan, süper 100 not! Bravo Arda!
 

MİNSK ATLETİZM FORMATI ÜZERİNE











Minsk’te Avrupa atletizm müsabakalarını izleyenler belki şaşırmış, yarış formatını çözememiştir.Onlar için yardımcı olmaya çalışalım, anlayamayan sevemez, diye...

Minsk'teki Oyunlarda, “Dinamik Yeni Atletizm” adı verilen alışılmadık, karmaşık bir yarış formatı kullanılıyor. Dört gün içinde, her biri altı ekibin katıldığı yarışlar yapılacak. Final 28 Haziran’da olacak.
Yarışlar şu tür programlardan oluşmaktadır: 100 metre (erkekler ve kadınlar), 110 metre engeller (erkekler) ve 100 metre engeller (kadınlar), uzun atlama ve cirit atma (kadınlar), yüksek atlama (erkek), karışık bayrak 4x400 m (2 erkek ve 2 kadın). Bu tür takımların her birincisinde birincilik için 12,  10 - 2. ve ardından 8, 6, 4 ve 2 puan kazanılır. Sonuç olarak, bir takip yarışı şeklinde, karışık bir bayrak düzenlenmektedir. İçinde, modern pentatlonda olduğu gibi, sporcular bir engelle başlar. Her kayıp nokta başlangıçta 0,333 saniye gecikme değerindedir. İlk etap - 800 metre (erkek), ikinci - 600 metre (kadın), üçüncü - 400 metre (erkek) ve nihayet 200 metre (kadın).

Pazar gününe dört eleme yarışı planlanmıştı.Galipler ve takip yarışından önce en çok puanı alan yarışmacılardan gelen iki takım yarı final aşamasına katılır. Kalan 18 takım ise, 25 Haziran’daki çeyrek finalde savaşmaya devam edecek.

Ancak, eleme maçları sırasında ferdi madalyalar mücadelesidir. Kazananlar ve ödül kazananlar, tüm atletlerin sonuçları her bir aşamada karşılaştırılarak belirlenir. Bu yüzden isimlerini bulmak için, günün son dördüncü yarışın biteceği gecenin geç saatlerine kadar beklemek zorundasınız.

İlk kapışmada, 8 türün sonuçlarının ardından Almanya en yüksek puanı aldı - 77. Yunanistan arkasında kaldı - 65, Macaristan - 57, Kıbrıs ve Slovakya - her biri 49, İsviçre - 39. Sonrasında, Almanya’nın atleti, Yunanistan rakibinden 4 saniye önce başladı. İkinci etabın sonunda, Yunanistan ve Macaristan'dan koşucular, neredeyse Alman kadın atletini yakaladılar, ancak takımdaşları güçlüydü ve avantaj sağlandı. Sonuçta, Macaristan takımını ikinci bitirdi.

İlginç kadar, heyecanlı...

Ertan Hatipoğlu

9 Haziran 2019 Pazar

MİLLİ MARŞIMIZ YUHALANMASI ÜZERE BİR ANIM...


                          






Akşam, Fransa maçın başında milli marşları yuhalanması, bana biraz eski anımı hatırlattı...Tam milli marş değil, ama eş anlamlı bir hikaye...

Yıl 1991...Atina’da Akdeniz oyunlarındayız. Kıyafet olmuyor bahanesi ile, açılış izlemek üzere, Atina Olimpiyat stadın üst tribünlerinde yerimizi almıştık. Yanımda hocaların hocası, bulgar Konstantin Kovaçev (Kenny), sırık efsanesi, sevgili Ruhan İşim’in antrenörü. En-az 60.000 seyirci!

Açılış seremonisi başladı, bitti, sıra ülkelerin sahaya çıkmasına gelmişti.Alfabetik sırası ile ülke kafileleri ellerinde bayrakları ile çıkarken, hocama kafamı çok kurcalayan soruyu sordum: ‘’Hocam, bizim(Türkiye) çıkmak üzere, sence, Yunanlılar bizim kafileyi alkışlayacaklar mı, yoksa yuhalayacaklar mı?’’

Kenny bana çok tuhaf, hayatım boyunca unutamayacağım baktı, ama bir şey demedi...

‘’Hayır, şimdiye kadar tüm kafileleri alkışladılar, ortam bayram gibi’’- diye, uzattım

Kurt Hoca, o zamanlar 60 yaşların üstündeydi, bana döndü ve çok kararlı bir şekilde:’’Sen ciddi sormuyorsun herhalde, tabi ki, yuhalayacaklar, hatta ellerinde pet şişeleri aşağı atacaklar!’’dedi.

‘’Zannetmiyorum, yapmazlar’’diye bastırdığımda, iddiaya girdik ve beklemeye başladık.Daha doğrusu ben bekledim, Kenny ise, sigarasını yakmakla meşguldü.

Tam o sırada bizim kafile, kırmızı-beyaz elbiseleri ile, tünelden çıkıyor, ilerliyordu. Stat birden bire bir canavara dönüştü, 60.000 kişi gittikçe artan tempo ile, yuhalamaya başlarken, binlerce pet ve başka maddeler aşağı doru fırlatılıyordu.

Gözlerime inanamadım, istisnasız herkes el, yumruk sallarken, rumca inanılmaz küfürler havada uçuşuyordu.Resmen yıkıldım, hayal kırıklığımı anlatamam...

Kenny zafer kazanmış komutan gibi bana bakınca:’’Nereden bildin, biz onları Türkiye’de hep alkışlarız, inanamıyorum!’’dedim.

‘’Buna tecrübe derler, arkadaş! KÜÇÜK, KOMPLEKSLİ ÜLKELER BU TÜR FIRSATLARI HİÇ KAÇIRMAZLAR! Ne güzel dedin, biz onları hep alkışlıyoruz, diye, ama onlar öyle değil...Hadi kalk gidelim, iddiamızın vecibelerini yerine getirelim! Moralin düzelir, korkma!

İddiayı kaybetmiş, moralim sıfır, öyle başlamıştı Akdeniz serüvenim...

Ertan Hatipoğlu

En okunanlar