30 Aralık 2019 Pazartesi

AMERİKALILARIN 1 DAKİKADA KAŞIK İLE SAĞLIK TESTİ


                             




Günümüzde malum virüs ve bakterilerin çok daha ‘’akıllı’’ oldukları yaşanmaktadır. Amerikalılar buna karşı çok pratik ve çabuk ‘’teşhis’’metodu bulmuşlar. Çok basit bir yolla herhangi bir organında problem var mı, yok mu, başlangıç aşamasından yakalayabiliyorlar.

İşte, sadece 1 dakikada sağlık durumunuzu test edebilirsiniz.

Bunun için sadece bir çorba kaşığı gerekecek. Ters tarafını temelinden yukarıya sürtükten sonra onu şeffaf bir naylona, ışık lambasının yanında 1 dakika tutuyoruz. Çıkardıktan, 1 dakika daha beklettikten sonra, neticelere geçiyoruz:

- Kaşık temiz, koku ve şeritsiz ise-sağlıklı ve problemsizsiniz.

-Kaşık temiz, ama koku varsa-koku tatlı ise, şeker arifesindesin, doktora başvurmalısınız. Koku pis ise ve dilinizin temelinde beyaz renk varsa, mide-bağırsak sisteminizde problem var, demektir.

-Kaşık turuncu renk ve koku varsa- koku amonyak, çiş kokusuna yakın ise, böbrek problemi var, demektir.

-Kaşık sarı renkte, kokusuz ise-hormonlar veya tiroitlerde problem, demektir.

-Mor renk ve kokusuz ise- kolesterol veya bronşitler durumuna bakmalısınız.

-Kaşık beyaz ise - boğaz problemi mevcuttur, demektir.

İlginç ve basit, ne dersiniz?

25 Aralık 2019 Çarşamba

SPORCULAR DİKKAT, MİYOKARDİT!


                             






Ajax takımın önemli savunma oyuncusu Daley Blind başına son derece tehlikeli bir hadise geldi. Doktorlar miyokardit teşhisi koyar koymaz, futbol alemi hastalığı anlamaya, korunma yollarını araştırmaya başladı bile...

Miyokardit, kısacası kalp kasların intihaplanmasıdır. Değişik türleri vardır - romatizmal, enfeksiyonel, alerjik ve s. Blind olayında büyük olasılık, enfeksiyon kaynaklı miyokardit söz konusudur. Virüs kaynaklı, muhtemelen...

Bu tür hastalıkların en-kötü yanları sinsi, renk vermeden ilerlemelidir. Hastalık belirtileri hafif göğüs ağrıları, özellikle fiziksel yüklemeler sırasında hissedilir. İlerlemiş safhasında ise, bilinç kaybı, kalp atışlarında kesinti oluşmaktadır.

Endüstriyel futbolun ağır çalışma şartlarında, futbolcular bir çok hastalıklarını maalesef ayakta, hatta maç ve antrenmanlarda geçirmek zorunda. Doktorlar bu durumun farkında, sporculara özellikle virüs kaynaklı hastalıklarda istirahat önermekteler. Kalbin savunma mekanizmalarını her türlü arttırmaya çalışsalar da, sporcular 1-2 gün istirahat yerine antrenman, maçlar oynamak zorunda. 

Yakın geçmişte bilinçsizce yapılan antrenmanlar yüzünden bir çok atlet sporu bırakmak zorunda kaldı, bazıları hala kalp pili ile, yaşamaya devam etmek zorunda kaldılar. Özellikle ateşli grip sırasında fiziksel yükleme yapılması son derece tehlikelidir. Bu tür durumlarda, başta hocalar olmak üzere, hırs ve küçük hesaplarını unutup, sporcuların sağlığını düşünmeleri gerekir. Küçük çocuklarda sıkça görülen bademcik iltihabı sırasında sırf geri kalmasın, antrenman yapsın, düşüncesi miyokardite giden en-kısa yoldur. Burada tabi, velilere çok iş düşmekte, kişisel hırslarını yere gömmek zorundalar.




Ama biz, Daley Blind’e dönelim!

Genel olarak yıldız futbolcunun önünde 3 senaryo vardır:
- İyimser-Sebep zaman içinde kesinleşir ve tedavi edilirse, iltihap geriler, kalp kası boyunca sinir itmesi normal iletimi geri döner.

-Kötümser-Ritim bozukları devam eder, kalp pili veya benzer alet kurulması gerekecek.

-Ölümcül- Nadir de olsa, tedaviye bağışık olunur, yardım edilmek neredeyse imkansızdır. 

Son senaryo olarak, futbolda bir çok sporcu maç veya antrenman sırasında hayatını kaybettiğini üzücü haberler gelmeye devam etmektedir.




Blind sahalara dönebilir mi sorusuna gelince, en-kötü 2. senaryo olarak düşünürsek, cevabımız evet! 3-4 ay sonra da olsa bunu yapabilir. Tüm riskleri göze alarak. Hatırlatalım: futbol çarpışma riski yüksek bir spor dalıdır. Buna rağmen 29 yaşında modern tıpla ve tıpa güvenerek  dönmelidir!


Ertan Hatipoğlu

3 Aralık 2019 Salı

SPORCU BESLENME - YENİ, SON TRENDLER


                            








Antrenman planlaması, malzeme ve diğer ayrıntılardan sonra, gıda rejimini düşünmen gerekecek. Tam faydalanman için...

Doğru diyeti bulman için bazen aylar geçmesi gerektiğini, unutmaman gerekir. Ona uyum sürecini ayrı ilave etmen  gerekecek.

Sporcuların bir çoğunun diyetinde işlenmemiş gıdalar, sebze, meyve, et, kuru yemiş ve değişik gıda takviyeleri mevcuttur.

Tüketilen gıdaların doğru oranını bularak, vücudunu daha canlı ve sakatlıklardan uzak tutacaktır.
En-yaygın hatalardan biri, gıda kalorisini ani ve fazla azaltmaktır. Gıda tüketim tekrarı ve alınan kaloriler toparlanma sürecini yakından etkilemektedir.

ANTRENMANDAN ÖNCE tüketim senin yakıtındır. 3,5-1,5 saat önce dengeli bir tüketim tüm antrenmanda seni ayakta tutacaktır. Yumurta, meyve suları en-tercih edilenlerden olurken, portakal ve nar özellikle, kan basıncına olumlu etkilerken, fiziksel ve ruhsal durumunu iyileştirmektedirler.

ANTRENMANDAN SONRA çabuk toparlanma önemlidir. Protein ve yağ yüklü gıdalar uzmanların tavsiyesidir. Yağlar eklemler için önemli olurken, derin uykuya katkı sağlamaktadır. Somon, avokado, kaliteli sızma yağ tam isabet sayılır...

Karbonhidratları genelde kontrollü tüketim olarak tavsiye edilir. Uzun enerji kaynağı olarak sporcuların tüm durumlarını pozitif etkiler. Tam tahıllı ekmek, müsli çeşitleri, bazı köklerde tam isabet bulunmaktadır. Antrenmandan önce son 2 saat karbonhidrat tüketmemeye alış!
Proteinler, özellikle elit sporculara, kas kütlelerini belli seviyede tutmaları için önemlidir. Özellikle antrenmandan sonra...





Et, süt ürünleri, yumurta, balık, sebze, kuru yemiş protein kaynaklarıdır. Konsantre olarak, tozlar sadece güvenilir firmalardan tüketmeye özen göstermeli, çeşitlemelerden faydalanmalısın.

Ertan Hatipoğlu

28 Kasım 2019 Perşembe

FENERBAHÇE TAKIMIN ATLETİK NİTELİKLERİ


                        







Global haber spor muhabiri Yağız Sabuncuoğlu takibi sonucunda ulaştığı antrenman veriler, bir çok şey anlatmaktadır. Bir birim antrenmanda oluşan rakamlar, futbolcuların maksimal sürat (km/saat), süratte devamlılık (20 km. hızda en-fazla mesafe) ve dayanıklılık (en-uzun mesafe) nitelikleri gösteren rakamlara ulaşılmış. Tabi, doğal olarak sıralanması da ortada...

Bakalım verilerin arkasında neler yatar, neleri bize anlatmak istenilir.

Birinci veriler maksimal sürat niteliğin durumunu anlatmaktadır. Yani, bir futbolcunun 1 saniyede kaç metre katletmesi kapasitesini. Kilometre saatte olarak...Burada en-süratli İSLA gözükürken, diğer niteliklerde sıralanmaya girememesi, onun neden yeterince ataklara katkı yapamaması, ayrıca sık sakatlanmasını açık göstermektedir. İsla ilk önce genel dayanıklılığını, oradan süratte devamlığını geliştirmesi gerekir. Ayrıca, süratli olduğu için, bazı kas grupların esnekliği ve kuvvetini arttırması gerekir.



RODRİQUES süratte 2. olurken, devamında 3. olup, sadece 230m. bunu sürdürebilmesi, onun neden dayanıklılık verilerde sıramaya giremediğini net göstermektedir. Futbolcu aerobik kapasitesini acil yükseltirse, süratte devamlılık gelişir, toparlanma kapasitesi artar.

HASAN ALİ tüm verilerde dengeli gözükürken, sürati temsil eden kas gruplarını geliştirirse, daha süratli koşar. Ayrıca, 452m. süratte devamlılık olarak kayıt ettiği rakam, eşik yakını (600m), yani aerobik - anaerobik sınırına iyice sokulabilir. Tabi sezon başı Topuk yaylasında daha uzun kalıp, daha hacimli koşular yaparsa...



ZAJC istikrarlı tablo çizerken, mevkisine göre özellikle, daha uzun koşmalı ve komik olan 187m. sürat devamlı koşu mesafesini çok daha yukarılara çıkartması gerekiyor.Daha süratli koşması için yaklaşık 5-6 kg kas kütlesi alması gerekecek.

OZAN TUFAN süratte devamlılıkta 2. olmasına rağmen, çok daha fazla uzun koşması, aerobik niteliklerini geliştirmesi gerekir. Süratte biraz geri kalması büyük ihtimal önemli kas grubunda   zafiyet olmasıdır. Tespit edip, kapatması gerekir...




DİRAR çok tuhaf olmakla beraber, mevkisine bakılırsa, oldukça fazla çalışması gerekir. Süratte sıralamaya girememesi ayrı bir problem...

Basit merdiven çıkarken zorlanıyor denilen RAMİ, 6059 metre ile herkesi geçmiş, ama diğer niteliklerde yok olması, onun yeni antrenmanlara başladığını gösteriyor. 2. yarı daha iyi olacak gibi...

TOLGA CİĞERCİ
sadece ‘’akciğerde’’ boy göstermesi, mevkisine göre, süratte devamlıkta potada olması gerekiyor. Hem aerobik, hemde anaerobik çalışması ve onların bağlarını çözmesi gerekir.

Tüm analizler sadece bir birim antrenman üzere yapıldığını unutmamak şartı ile, ayni ölçümlerin haftalık olmasa da, aylık yapılıp, karşılaştırma yapılırsa, futbolcuların nitelikleri kontrol altına alınır. Zaaf, kuvvetli yerleri net ortaya çıkar, neler yapılması gerek, pusula gibi yönleri gösterir.

Her şey TÜRK futbolu için!


Ertan Hatipoğlu

15 Kasım 2019 Cuma

DENİZCİ PERFORMANS TESTİ













     Denizci komando ve askerlerin performansı çok önemlidir. Özellikle Akdeniz’de oluşan son politik kriz ülkemizi ister istemez çıkarlarını korumaya zorlayacaktır. Denizciler fitnes ve spora fazladan yatkın insanlar olmasına rağmen, hiç bir zaman seviyelerini yükseltmeye hayır demezler.
Dünya’da bir çok fiziksel test ve çalışma sistemleri vardır, ama genel kanı US Navy Seal Fitness eski de olsa, en-iyi olduğudur.

Test şu hareketleri içerir:

-2 dakikalık Şınav
-2 dakikalık karın kasları, Mekik
-Barfiks-maksimum sayı
-2.5 km. koşu
-500m. yüzme

Test Şınavlar ile başlarken, geçer not alınması için asgari 50 sayı, 2 dakika içerisinde yapılmalıdır. İdeal sayı 75 olurken, genelde burada bir çok denizci başarılı olmaktadır.

2 dakika dinlenmeden sonra mekiklere geçilir.Mekikler yere oturarak, bacaklar dizlerden bükülü, ayaklar partner tarafından tutulmaktadır. 50 sayı yapan geçer not alır, ama burada dinlenme yatarak değil, ayakta olması şarttır.

Barfikste, zaman sınırlanması yok, ama en-az 10 sayı yapan devam edebilir. Aşağı pozisyonda kollar düz, yukarıda ise çene barın üzerinde olmalı.

Koşuda mesafe 10.5 dakikada geçenler devam ederler. 9 dakika civarında süper sayılır…

En son yüzmede 12.5 dakika altında iyi sayılırken, kendine saygı duyan her denizci 11 dakikanın altında yüzmelidir.

Test yapım sürede hava koşulları önem taşımaktadır. Kötü havalarda her istasyon performansında az bir düşüş normaldir. Test yılda 4-5 kez yapılması gerekirken, diğer zamanda istasyonlarda ayrı, ayrı performans yükseltme çalışmalarda ter dökülmesi gerekir.

Barışta daha fazla ter, savaşta daha az kan, der askeri deyim…

Ertan Hatipoğlu

7 Kasım 2019 Perşembe

SPOR POLİTİKASI














 Ülkemizde, genelde işler kötüye gitmeye başlayınca, özellikle vitrinde önde olan  sporlarda başarısızlıklar gelince, tartışmalar, sebepleri aranmaya başlanır. Çoğunlukla ferdi, aşağılanmaya kadar giden suçlamalar, kısır döngü klişe cümleler, reçeteler...

İşte futbolumuzdaki, özellikle kulüplerin Avrupa hezimetleri, işte basketboldaki milli hüsranlar, işte voleybolda erkeklerin ‘’kısırlığı’’, kadınların şişirilmiş ‘’zaferleri’’.

Oysa ki, bitmeyen tartışmalara, teşhisleri uzun, uzun belirlemeye gerek yok. Tedavi reçeteler zaten tüm Dünya’da ayni, Amerika’yı yeniden keşfetmeye ne gerek var?

Bir ülkenin herhangi spor dalında başarılar 4 faktöre bağlıdır:

1.Yetenek seçimi
2.Antrenman - eğitim süreci
3.Ülkede o spora bakışı
4.Materyal ve finans faktörleri 

Önem sıralanması da aynen böyle! Sadece bazı sporlar ve ülkelerde 3. ve 4. faktörler yer değiştirmektedir. Çok nadir...

İşte, şu 4 etkene bakıp, herhangi sporun neresi eksik, nerelere daha çalışılması gerekir çok net anlaşılmaktadır. Ona göre strateji ve spor politikası belirlenir. Ona göre hamleler planlanır, harekete geçirilir.

Futbolda 15 yıl önce, kulüplerin statları atletizm pistlerinden ‘’kurtulurken’’, bunu savunanlar seyircinin oyuna daha yakın oluşu neticeyi değiştiriyor diye, vurgulamaktaydılar!? Türkiye’de hemen-hemen tün statlar mevcut atletizm pistlerini kaldırdı, seyirci oyuna daha yakın oldu. Oldu da ne oldu? Olan atletizme, oralarda çalışma imkanı bulan zaten kısıtlı sayıda sporcularımıza oldu. Futbolda, eski Ali Sami Yen stadında GS Avrupa şampiyona olmuş, daha sonra, grupları bile geçememişti. Diğer takımları hiç konuşmayalım. Sadece Fenerbahçe, kendi stadında atletizm pistini yok ederken, Dereağzı'nda tartan pistlisini yaparak olayı telafi etmişti. Atletizm’de başarıların bir sebebi de buralarda yatıyor. 

Şimdi yüksek sesle sorulması gereken soru şu: Statları moderne ettiniz, atletizm pistlerini yok ettiniz, ellerinize, başarı olarak ne geçti? Bu örnekte bariz bir şekilde 4. faktöre(en-son!) önem verilmiş, verilirken de başka bir spora zararı dokunmuş. Bir kuşla-iki taş...

O yıllarda 1.faktöre Avrupa benzeri önem verilse, şimdi Milli takımımızın elemanları Almanya, Fransa, Belçika’da yetişen çocuklardan oluşmazdı. 2. faktörün derinliğine ulaşabilinse, kulüplerimiz Avrupa'da ne zaferlere imza atarlardı...

Voleybol erkeklerin çok güçlü ligine rağmen, neden yıllarca Avrupa ‘’cücesi’’ oldukları çok açıkken bir hamle yapılamaması, kadınların onca olanaklara rağmen neden Rio 2016 Olimpiyat’ına gidemedikleri, kendi evinde 15 yıl sonra yine Avrupa 2. olmalarını ‘’olağanüstü başarı’’(!?) gördüklerini çok manidardır.

Basketbol erkeklerin kendi evimizde bir 2. dışında her organizasyondan hayal kırıklığı ile erken elenmesine alışmış durumdayız. 

Güreşte çok başarılı sonuçlar almamıza rağmen, genelde bu sonuçlar Olimpiyat dışı organizasyonlarda oldukları göze çarpmaktadır. Nedenleri bildiklerine göre, Musa Aydın Başkanımıza inanıyor, rotayı düzelteceğine inanmak istiyoruz.

Jimnastikte belli ki, dersler iyi çalışılmış, son derece sevindirici başarılar gelmişti. Tokyo 2020 daha net olayı gösterecek...Umarız, güreş gibi olmasın...

Kuşlar sonbaharda sayılırmış, derler...


Ertan Hatipoğlu

9 Ekim 2019 Çarşamba

QUO VADİS, DOMİNE? NEREYE GİDİYORSUN, LORD?


                


Doha 2019 atletizm sporunda bilmeceleri çözeceğine, onları daha fazla arttırdı. Dünya şampiyonası ‘’burnundan kıl aldırmayanların atletizmi’’tartışmasız zaferi ile sonuçlandı. Yani, Amerikan üstünlüğü ile...Hem ne üstünlük!

Tabi, bu zaferin arkasında bir çok neden vardır, ama en-önemlisine bakmak gerekir.

‘’Burnundan kıl aldırmayanların’’atletizminde 2 kez doping ile yakalanınca, ömür boyu ceza alınmaz. Diğer ülkelerin sporcuları gibi...Burada ilk önce ‘’sağlam’’avukatlarla, mahkemelerini, daha sonra madalyalarını kazanıyorsun. Justin Gatlin gibi, Helsinki, Londra’da altın, Doha’da gümüş... Bayrakları da ilave edersek, adam resmen madalya zengini olmuş!

‘’Burnundan kıl aldırmayanların’’atletizminde 3 kaçırılmış test yapar, ellerini sallaya, sallaya yırtarsın.Birileri, nasıl olusa denetim tarihlerini karıştıracak veya görmemiş olacaktır..1001 masallar gibi, herkes memnun, kimsenin itirazı yok, kimse CAS-a gitmeyi bile düşünmüyor. Christian Coleman 2 altını götürüyor, ''ben kural ihlali yapmadım!''deyip, burnundan kıl aldırmıyor. Sadece, onun 3 ihlal yapan ve cezasını çekmiş, çeken yüzlerce atlet var...

‘’Burnundan kıl aldırmayanların’’atletizminde bir antrenör sporcularını testosteron müptelası, ilaç ticareti, numune manipülasyonu yapması ve komik 4 yıllık ceza alması normaldir. Oralarda normal olması ile birlikte, hiç bir talebesi zarar görmemesi başka bir komedidir...Alberto Salazar o ilaçları çiftliğinde tavuklarını beslenmesi için kullanmıştır. Sonuç olarak, Doha’da talebeleri, her şeye rağmen damgasını vurup, herkese kızıp, gittiler. Tokyo 2020 hazırlanmak için...Bazı ülkelerin sporcuları ceza almış hocasına selam verdikleri için durdurulurken, cezalar havada uçuşurken, ''dokunulmazların'' etrafa kızmasına sessiz kalınmaktadır.

Herkes susuyor, ‘’dopinge sıfır toleransın’’ temiz Lord susuyor...Nasıl susmasın ki, Sir Mo Farah’ın ‘’kirli çamaşırları’’ her an ortaya çıkma ihtimali varken, ayrıca Oregon Project sponsoru NİKE ile uzun yıllardan beri münasebeti bilinirken...Nike  büyük hocanın arkasında tam durmuşken...
Şimdi herkes Salazar’ın CAS serüvenini dikkatle beklerken, cezası sıfırlanmış veya minik bir şey gelirse, şaşıranlar sadece su altı sporları ile ilgilenenler olacaktır.

‘’Burnundan kıl aldırmayanların‘’atletizminde bayrakta diskalifiye olmak geçmişte kaldı. Şimdi birisi bayılıp yere düşmesi, cinayete kurban gitmesi gerekir ki, o takım DQ olsun. 4x100m. yarışında tüm stat, artı milyonlar TV atletizm sever, artı 2 takım itiraz ettiklerine göre, gördüler, sadece yeni Monakolu memurlar göremediler. Öyledir yeni Monakolular, bazen görmezler...

Monakolu memurlar dedik, ama atletizm tarihinde en-fahiş kararı aldıklarını yazamadan geçilmez. Çölde ne kadar deve varsa, hepsini gömdüler! 110m. engellide, 5 bitiren sporcuya, engellenmiş diye, sayısız itirazlar sonucu bronz madalya verdiler. Ama derecesi ayni kaldı. Benim oğlan, 7 yaşında sonuçları neren görmüş ise, bana ‘’Baba, 3-cülerin dereceleri neden o kadar farklı?’’ diye, sormaz mı..

Doha’da daha bir çok olay oldu, hepsini yazmaya kalkışsak, uzun olur. Atletizm sporu ağır yaralı, tedavi olması gerekir ve işin ilginç tarafı, buna sebep sadece Ruslar değil.

Hristiyan efsanelerine göre Havari Peter, İmparator Neron zulmünden kurtulmak için Roma’dan kaçarken yolda İsa Peygamber’le karşılaşır ve ona ‘’Quo hadis?’’, yani ‘’Nereye gidiyorsun?’’diye, sorar. İsa ‘’Roma’ya, yeni baştan çarmıha gerilmeye gidiyorum çünkü sen benim kurtaracağım insanları bırakıp, kaçıyorsun’’ der.

Büyüksün
Henryk Sienkiewicz!



Ertan Hatipoğlu

7 Ekim 2019 Pazartesi

SPORDA KALP PROBLEMLERİNİ YOKETMEK


                




Son yıllarda, özellikle dayanıklılık içeren sporlarda, genç sporcular kalp krizi geçiren sayısı artmaktadır. Endişeye yer var mı ve bir sonraki yarışmadan ne beklenmeli, sonraki yazılanlar okunursa, daha net anlaşılır.

İstatistiklere göre, sporcular arasında kalp krizi geçiren oran 100.000 kişiden 1 dir. Sadece yükleme esnasında değil, dinlenme sırasında da kalp problemleri yaşayanlar vardır.

Ani kalp krizi sinir kaynaklı veya kan damarların tıkanması sonucu meydana gelmektedir. Kalp atışların durmasının sebepleri tam olarak bilinmemekle birlikte, gerçekleşme anların da bilmecesi sürdürmektir. Kalbe giden damarların tıkanması en-sık sebep olarak gözükmektedir.

Tıkanma her zaman sebep olmadığı açıktır. 35 yaşın altında sporcularda kalp krizin sebepsiz geldiği bir gerçektir. İhtimal olarak kalıtsal olabilir, kalbin duvarları fazla incelmekte, ayrıca, kalbin sol tarafı fazla büyüdükçe, ihtimaller artmaktadır.

Tüm bunlardan dolayı sporcu ve yardımcı ekip çok dikkatle o yöndeki ip uçlara bakmalı, hazırlıksız yakalanmamalı.Sporcunun geçmişi iyi araştırmalı, zira kalp krizi geçirenlerin 30% geçmişte problemleri olanlardır.

İşte bazı ip uçları:
- Göğüste daralma
- Antrenman sırasında ani hava, nefes yetmezliği
- Antrenmanda ağrı, rahatsızlık
- Antrenmanda bayılma
- Kalp’de aritmik atışlar ve ani atış hızlanması
- Ani baş dönmesi, kızarma

Bu belirtilerden sadece biri bile tanıdık geliyorsa, doktora gidilmeli, paylaşmalıdır. Orada gereken sorular sorulduktan sonra, testler ve çalışma şeklinin değiştirilmesi yönde tavsiyeler alınabilir.

Bazen ne kadar da dikkat edilse, kalp krizi gelebilir. Bazen ise, sporcu kendini  fazladan panikletir ve başına problem alabilir. Tüm bunlar sporculara, baş dönmeler, göğüs sıkışıklıklar olup olmadığını soruları sormak, anlamsız kılmamaktadır.Aile kalıtsal geçmiş çok önem taşımaktadır.

Daha az ölüm vakaları için, bilim adamlar her yarışta hazır bulunması gereken elektrik şok üreten Defiblatör bulunmasını tavsiye etmekteler. Böylece, kalbi hemen oracıkta doğru ritme geri dönmesini sağlanabilir. Aletin olduğu yarışlarda ölüm vakaları kesin azalmaktadır.




Bazı ülkelerde bu konuda çok çabuk tedbirler alınmış. Japonya’da mesela, maraton yarışlarda bisikletli sağlık ekip, sırtında Defiblatör ile, yarış boyu sporcuların arasında ani vakalara karşı tetikte bulunmaktadır. İstatistiklere göre, vakaların 93% öyle, yeniden hayata dönermiş. 

Oran ciddi ve gerekenler yapılmalıdır!

Ertan Hatipoğlu

24 Eylül 2019 Salı

SPORDA YÜKSELTİ ANTRENMANLARI Ertan HATİPOĞLU(konferans)





Atletizmde antrenör, atletizm dersleri öğretim görevlisi olarak yıllarca çalışan, hocamız Ertan Hatipoğlu 8 Mayıs 2019 günü saat 10.45’te başlayan konferansını özetliyoruz.

Atletizm, fakat özellikle uzun mesafe koşularında uzman, sporcuları çeşitli kerelerde Avrupa Şampiyonluğu ve çeşitli birinciliklere ulaştıran bir antrenör, atletizm koçu. Ve en önemlisi Elvan Abeylegesse’yi ülkemize kazandıran, onu yetiştiren, Dünya rekortmeni yapan çalıştırıcı...





Atletizmdeki yüzlerce çalışma ve araştırma konularından biri olan Yüksek İrtifa Antrenmanlarının farklı yönlerini bizlere aktaran Hatipoğlu, yükselti yanında oradaki egzersizlerin neler olması gerektiğini açıkladı. Bunun yetmeyeceğini, aynı zamanda bu antrenmanlardan ne zaman dönüleceğini ve yarışmalara ne zaman katılmak gerektiğini çok çarpıcı bilgiler eşliğinde aktardı
  
Yüksek irtifa antrenmanları konusunda bir tek Fenerbahçe Spor Kulübünün tesis bulunuyor. Dünyada hiçbir kulübün böyle bir tesisi yok. Maalesef, bu imkanı yıllarca, sezon başı sadece 10-12 gün kullanmaktadır.

1974 yılında Belmeken(Bulgaristan) kampı keşfedildi. Bunu o zamanın Doğu Almanya’sı keşfetti.Kamp yeri olarak seçilirken sadece yükselti değil, mikro iklim, rüzgarlar gibi faktörler çok önemlidir.Yer olarak kuytu, yıllık yağış miktarı az olan yerler seçilir. Her yüksek yerde kamp yeri yapılmaz.Yüksek rakım 1700 metreden başlar. Orta yükseklikler olarak Aladağlar kullanılabilir (1350 m). Ama Erzurum kovalanan hedeflere daha uygundur. 

Diyelim ki, Erzurum’a bir yükselti antrenmanı yapmak için gidildi, önce aklimatizasyon (=Uyum) sağlamak gereklidir. Çıkıldıktan sonra birinci gün sabah sert bir antrenman yaptırılır. Yine birinci gün ikinci antrenman ise, orta şiddetlerde olmalıdır.Vücut daha uyuma geçmeden 2 antrenman yapılır ve cebe koyulur.

Yüksek irtifa kampında 5. güne kadar hafif antrenman, bol yürüyüş ve alçak genel kuvvet çalışılır. Daha sonra, uyum göstergeleri, Nabız, uyku gibi veriler düzelince, ciddi yüklemeli antrenmanlara başlanılabilir.Tabi, tam tamlanma prensiplerini çiğnemeden…



Fotoğraf: Ertan Hatipoğlu konferansından bir kare.

Sert, çok yüklemeli bir antrenman nedir? Örneğin bir 5000 metreci iseniz, 5 x 1000 m - 95%, 3 dakika aralarla, çok iyi sayılır. Buna benzer internal antrenmanları haftada 2 -3 yapılırsa ki, kolay değil, özellikle spesiyal dayanıklılık artış gösterir. Sabah yatakta, kalkmadan Nabız verileri hem durum, hem de uyum süreçleri hakkında bilgi verir. Sabah yatakta yüksek Nabız ya uyum gerçekleşmediğini, ya da antrenman yüklemeleri fazla olduklarını işaret eder. 

Yüksek rakımdan deniz seviyesi civarına inildiğinde, reaklimatizasyon (yine uyum) sürecine girilir. 1.-5.güne kadar sporcular çok iyi hissederken, işlevsel olmayan branşlarda 1., işlevseller ise özellikle 3. gün en-yüksek performans gösterirler. 5.-6.güne kadar, seviye, yaş ve cinsine göre değişir, bu devam eder. Futbol takımları işte bu günlerde 2 hazırlık maçı planlamalı, daha sonraki 7.-18. günlerde moralini bozmamalıdır. Tabi, sporcularını 2 sürece, yani uyum ve yüklemelere maruz bırakmamalıdır. Çünkü faizi daha sonra ağırdır…

6,7.-16-18. günler arası yine hafif antrenman, teknik çalışmalar, genel kuvvet çalışılır.Daha sonraki günlerde yine ‘’gaza basılır’’ yüklemeler basamaklı olarak, yükselmelidir.

Yüksek rakım kampından kaliteli ve uzun yarar alınması için en-az 18 gün kalınması gerekir. Daha az kalımlarda, özellikle futbol takımların o 10-12 günü, yarardan fazla zarar getirmektedir. Vücut boşuna 2 değişik rakım uyumuna sokulmaktadır.

Yükselti antrenmanın 2,5 ay civarında performansa pozitif etkisi bulunur. Ama her şey doğru yapılırsa...

Bu arada biyolojik pasaport konusunda bilinmeyenleri de anlatan hocamız, artık teknoloji sayesinde kullanılan ilaç, streoid ve başka preparatların çok hızla analiz edilebildiğini açıkladı. Kandaki hemoglobin miktarlarının, hatta genç alyuvar oranlarının bile biyolojik pasaport kontrollerinde önem kazandığını bildirdi. 

Bu konuda daha net bilgileri verecek olursak, retiküler oran şeklinde bilinen bu oran (Genç alyuvar oranı) 2,0 ise normal, fakat 0,2-0,3 ise anormal karşılanmaktadır.Hemen yüksek Hemoglobin oranın nereden geldiği sorgulanır ve savunma istenir. Tabi, ondan sonra ciddi suçlamalar, cezalar başlar. 

Konferans bitiminde çeşitli sorular yöneltildi. Konuşmacıya TEMA Vakfı Plaketini, bu etkinliği izlemeye gelen Gençlik ve Spor Bakanlığı Eğitim Uzmanı Tülay Turhan verdi.




Fotoğraf: Ertan Hatipoğlu’na plaket takdimi…



Prof.Dr. Yavuz Taşkıran





3 Eylül 2019 Salı

COLEMAN KOMEDİSİ










Bazı şeyler hayatta hiç mi değişmez? Bazı kişi, kuruluş ve ülkelerin dokunmazlığı mı var? Sporda imtiyaz ve çifte standart kadar çirkin, zarar veren kaç velet sayılabilir? İşte, USADA yaptıklarına yeni, tazecik bir vaka daha, 23 yaşındaki 100m. dünya lideri, 60m. dünya rekortmeni Christian Coleman olayı! Atletizm içinde olanların korkudan fısıldayarak konuştukları, medya tarafından ‘’fransız’’olmaktan, sadece olup bitenleri yazdıkları, uzun yıllar konuşulacak bir karara, bir çifte standarda, bir küstahlığa daha imza attılar.

WADA denetim elemanları sporcunun 1 yılın içinde 3 kaçırılmış, yarış dışı doping testi bulunduğunu İAAF Doping Kontrol Komisyonuna bildirir. Komisyon, USA Atletizm Federasyona sporcusu Coleman’ın 6.06.2018, 16.01.2019 ve 26.04.2019 tarihlerinde 3 kaçırılmış testi bulunduğundan savunmasını istemesini istemiş. Zaten, her kaçırılmış testen sonra, İAAF Doping Komisyonu bunu ayrı, ayrı istemektedir. Monako’da bu ayrı testlerin savunması ve tabi ki, tarihleri mevcuttur. Bu ayrıntıya dikkat edelim!

Yaklaşık 2 hafta önce, olay patladığında bu işin sonu ne olacak diye, tüm dünya merak etmekteydi. Atletizm içinde, özellikle tecrübeli olanlar, USADA bu işi nasıl ‘’yırtacak’’, nasıl genç sporcusunu kurtaracak, diye kafa yormaktaydı. Bir çok kişi, testlerden 1 tanesini geçersiz sayılacak, WADA görevlilerinin üstüne suçu atılacak, diye düşünmekteydi. Yanlış adrese gitmişler misalinden...Hatta, bazı ülkelerde bu konuda bahisler bile oynanmıştı.

Ve işte, sonuç! Coleman suçsuz, 1 yılın içinde sadece 2 kaçırılmış testi varmış!? 3. testin tarihi karışmış, 6.06.2018 değil de, 1.04.2018 imiş!? Yani, şakalar günü 1. Nisan! Şakacık, tabi...
WADA görevlileri yanlış tarih vermişler, ayrı ayrı savunma istenirken, tarihlere dikkat edilmemiş veya daha kötüsü, istenmemiş?! Nereden bakarsan bak, skandalın ağababası, küstahlığın daniskası.İşte, böyle sığ yöntemle, USADA kendi ‘’ER RYAN’I’’ kurtarıyor, tüm dünyayı hiçe sayıyordu.

Böylece, Amerikalı sporcuya tedbir kararı kalkarken, ellerini sallaya sallaya hem 3 hafta sonraki Dünya şampiyonasına, hem de seneye Tokyo Olimpiyadında yarışabilecek, şanlı bayrağını göklere dikme fırsatı bulacaktır. Öyle ya, Amerikan halkını morali niye ‘’o küçük teferruat’’ yüzünden bozulsun, imaj zedelensin? 

Tabi, olayı tam yansıtmak gerekirse, WADA ve İAAF temyize gitme hakları vardır, ama bunu yapacaklar mı, tahmin etmek dünyanın en-kolay işidir, tabiatı ile...Bu konuyu, bahis şirketleri hızlı tren küçücük garı geçer gibi, geçecekler.

Özellikle, Berlin duvarı yıkıldıktan sonra, dünya sporunda dengeler gittikçe artan tempo ile, değişime uğradı, nizam bozuldu. Spor artık belli güçlerin ellerinde, onlar da ‘’dediğim dedik, çaldığım düdük’’tutumları ile, sporu bitirme aşamasına girdiler, bile...

Yazıklar olsun!

Ertan Hatipoğlu

26 Ağustos 2019 Pazartesi

EİNSTEİN’İN BİLMECESİ (98% insanların çözemiyor!)


                     







Albert Einstein kendisi sık sık, 98% insanların bu mantık bilmecesini çözemiyor, diye söylermiş. Onun öğrencisi olmak isteyen herkese takdim edermiş. Çözebilen hemen onun öğrencisi olurken, bakalım siz olabilecek misiniz?

Evet, mantık bilmeceye geçelim:

Bir caddede 5 ayrı renkte ev var. Her birinde değişik uyruklu insan oturmaktadır. Her biri ayrı içki, ayrı marka sigara içmektedir. Ayrıca her biri farklı evcil hayvan beslemektedir.

Yeşil ev beyaz evin solundadır.
Danimarkalı çay içmeye sever.
Norveçli birinci evde oturmaktadır.
İngiliz kırmızı evde oturmaktadır.
Marlboro içen, kedi besleyenin yanında oturmaktadır.
Sarı evin sahibi Dunhill sigara içmektedir.
Alman Rothmans içmektedir.
Ortadaki evin sahibi süt içmektedir.
Yeşil evin sahibi kahve içmektedir.
Pall Mall içen adam, kuş besliyor.
İsveçli köpek besliyor.
Marlboro içenin yan komşusu sadece su içmektedir.
At besleyen, Dunhill içenin yan komşusudur.
Winfield içen, biraya bayılır.

Einstein’in sorusu: balık besleyen kimdir, ne renk evde oturuyor, ne marka sigara ve içki içer?

Haydi, deneyin, bakalım 2% azınlıklarda olabilir misiniz!




Ertan Hatipoğlu

25 Ağustos 2019 Pazar

KAS AĞRILARINI AZALTMA YOLLARI










Spor ile alakası olan herkes, seviyesi ne olursa olsun, bu tür ağrılara yabancı değildir. Sebeplerin arasında yapılmayan, eksik, aşırı yüklemeli antrenmanlardır. Sezon başı her sporcunun başına gelen, bazen uzun bir süre devam eden bir olgudur. Yüklemelerin abartıldığı an, ertesi gün faturası ağır olduğunu bir çoğumuz iyi bilmekteyiz...

Kaz ağrıları, ne kadar da tatsız ve acı olsa, 48-72 saat sonra geçerken, iyi, dolgun ve gerçek bir antrenman yapıldığının işaretidir. Vücudu yeterince yüklemiş, kas liflerde küçük kopmalara neden olurken, büyümeye, güçlenmeye başlanmıştır. E, iyi bitirilmiş iş duygusu biraz tatsız olur, ama şu ana kadar bilim tamamen yok edilmesini keşfetmiş değildir.

Kas ağrıları bir çok kez yorgunluk, tutulmalar, hatta acı hissi getirirler. Genelde, çok ağır antrenmandan sonra, kas liflerde oluşan o küçük kopmalar bunların sebebidir. İşte bu kopmalar protein sentezini arttırırken, vücudun stres ve gerginliğe uyumunu sağlamaktadır. Kasların büyümesini sağlayan işte bu yüklemelerdir.

Yüklemelerin doz sınırı o kadar incedir ki, ertesi gün ağrı faturası ne kadar abarttığınızı açıkça göstermektedir.

Genelde bu tür ağrılara, aspirin, ağrı kesiciler, hatta bira gibi alkollü içecek tavsiye edilir. Bazen bol esnetme tavsiye edilmektedir. Hepsi palavra veya yarardan fazla zararı vardır!

Kas ağrıların çabuk giderilmesi için mucize reçete yoktur, ama azaltılması için yapılacaklar mevcuttur. Etkisini büyük ölçüde azaltılması için, her şeyden önce ağaran bölgenin kan dolaşımını hızlandırılması gerekir.

Nemli, sıcak bez ile 10-ar dakikalık, günde 3 tekrar hafif masaj uygulanır. Sauna veya sıcak küvet iyi gelmektedir.
Buzdan uzak durulmalıdır! Bu gibi durumlarda buzun yararı olmayacaktır. Bol su ve protein tüketilmeli. Çok ağır durumlarda ancak, uygun ağrı kesici kullanılır.

Yeterince sabır en-önemli silahtır. Nasıl olsa en-geç 3 gün sonra ağrılar geçecektir. Bazen yüklemelerin devamında ağrılar haftalarca, hatta aylarca, az da olsa devam eder. Özellikle elit sporun gençlerinde vücudun büyümesiyle birlikte, yüklemelerin etkisinden dolayı bu süreç epey devam etmektedir. Endişeye gerek yok, sporcunun büyümesi, derecelerin ilerlemesinin hatta, en büyük işaretidir. 

Yükleme olmadan, hatta antrenmanların neredeyse durma vaziyetinden sonra ağrılar devam eder ve özellikle artıyorsa, doktora başvurmanız en-isabetli hareket olacaktır.

Ertan Hatipoğlu

6 Ağustos 2019 Salı

KALBİNİZ NE KADAR SAĞLAM? TEST SONUÇLARI...


                      






Bir önceki yazımızda test için gerekenleri yaptını, yazdınız, topladınız, böldünüz...Toplam 7 hareket vardı, aslında şimdi bir önceki yazıya bakarsanız 5 dakikada bilgi sahibi olacaksınız.

Evet, sonuçlar şöyle:

1-5   SÜPER
6-10  İYİ
11-15 KÜÇÜK KALP PROBLEMİ
15-in üstü CİDDİ KALP PROBLEMİ: MARŞ DOKTORA!



Ertan Hatipoğlu

5 Ağustos 2019 Pazartesi

KALBİNİZ NE KADAR SAĞLAM?ÇABUK TEST!!!


                        







Basit ve çabuk testi 5 dakika ayırarak, kalbinizin durumunu öğrenebilirsiniz. Size net olarak formda mı, yoksa problem mi yaşıyor sorusuna ivedilikle cevap alacaksınız. Kalp ile insan hayatı başlar, onun sönmesi ile bitmektedir.

Günde 100.000, yılda ise, 3.6 milyon atış yapmaktadır. Hayat boyunca çeyrek milyar atış çıkarında gerçekleşir.

Telefon kronometresini, kağıt ve kalem hazırlayın! Başlayabiliriz!

1. Otururken 1 dakikalık Nabız atışınızı belirleyin ve yazın.
2. 45 saniyenin içinde birkaç çabuk çömelme yapın
3. Ayaktayken 1 dakikalık Nabzınızı ölçün. Yazmaya unutmayın.
4. 1 dakika sonra, bu sefer oturarak Nabız ölçün. Neticeyi yazın.
5. Yazdığınız 3 rakamı toplayın
6. 200 çıkarın
7. Rakamı 10-na bölün.


Neticeleri bir sonraki yazımızda yayımlayacağız! Coming soon...

Ertan Hatipoğlu



15 Temmuz 2019 Pazartesi

FİZİKSEL NİTELİKLERİN TESPİT VE DEĞERLENDİRME TESTLERİ


       



YENİ, PUANLI SKALA VE NOT DEĞERLENDİRME SİSTEMİ İLE  6 - 100 YAŞ,  1 SAATTE KESİN BELİRLENME! KUVVETLİ, GERİ KALMIŞ TARAFLARI İLERLETME...TÜRKİYE'DE İLK!

ARAYIN,  SPORCUMUZUN NİTELİK MANZARASINI GÖRELİM, İLERLEME YOLUNU ÇİZELİM! EZBERLERİ BOZUP, SOMUTA GİDELİM...

FERDİ VEYA TAKIM, SPOR OKULLAR, KULÜPLER, SPORCULARINIZIN SÜRRAT, KUVVET, ÇEVİKLİK, DAYANIKLILIK NİTELİKLERİNİ YILLARCA KONTROL ALTINA ALABİLİRSİNİZ...



DAHA GENİŞ BİLGİ - TEL: 0532 513 81 15   ON YOUR MARKS PERFORMANS - Ertan Hatipoğlu

12 Temmuz 2019 Cuma

FUTBOLCU TRANSFERLERE DALMIŞKEN...


                        








Futbol sezonu açılmadan, futbolcu transferleri gündemi işgal eder. Her takım sezona nasıl daha güçlü çıkarım, zaaf yerlerimi nasıl doldururum, diye uğraş verirken, tribünlere yönelik transferler yağmur gibi dökülür. Takımlar birbirini daha soyunma odasından yenmeye çalışırken, hangi başkan daha fazla para harcadı, diye hesaplanır, yazılır. Sezon öncesi kamplarda dökülen terlere yok denilecek kadar çizilirken, oralarda yeni transfer edilen futbolcuların nasıl güzel karşılandığını vurgulanır.

Her takım için, tabi ki, futbolcu transferleri önemlidir, fakat önemli olduğu bazı başka transferler olduğu unutulmaktadır. Teknik kadroda yer alan, yardımcı personelin önemini bilen, sayan çok az takım olduğu, göze çarpmaktadır. Sonuçta, futbolculara yardımcı olan onlardır...
Mantıken yaklaşılırsa, iyi bir doktor, performans sorumlusu, etkili yardımcı koç ekibinde kim istemez? Fakat, pratikte öyle kadroya çok az takımda görülmektedir. 

İyi örneklerle devam edeceksek, Malatyaspor’un eksantrik hocası Sergen Yalçın. Antrenörlük kariyerin ilk yıllarında fazla önem vermemesine karşın, gittikçe artan tempo ile, doğruyu geçen yıl Alanyaspor’da buldu. Ekibine Stefano Marrone gibi tecrübeli performans uzmanı kattı ve gerçekleri gördü. Özellikle ‘’şişko’’Ozan Tufan yeniden futbolcu olurken, takımı inanılmaz performanslar sergiledi. Bu yıl Malatya’da kendisinden ayırmayarak, Ligin zirvesini zorlayacaktır.Hiç kuşku yok ki, bir sonraki Beşiktaş Hocası o olacaktır!

Galatasaray’ın geçen yıl ilk yarıdaki maçlarını hatırlayanlar çoktur. 70. dakikadan sonra, yürüyüşe geçer, Şampiyonlar Ligi gruplardan çıkmaktan uzaktı. Fatih Hoca baktı böyle, çoluk çocukla olmayacak, devre arasında Alberto Bartali gibi, performans ‘’canavarını’’ getirdi, rahat etti.

Alanyaspor’un genç hocası Erol Bulut her gittiği takıma, yanında Pantelis Pantelopulos gibi, tecrübeli kondisyon ustasını almaktadır. Ustalığına daha futbolculuk yıllarında, Yunanistan’da hayran kalmış, yanından ayırmıyor. Geçen yıl Malatyaspor’un özellikle, ilk yarıda süksesini hatırlarsak, durumu daha net algılarız.Bazıları imkansız gelebilir, ama bu gidişle Erol Hoca en-kısa zamanda ya Avrupa, ya Fenerbahçe’nin başına geçecektir.

İyi bir teknik ekip kadrosu Teknik direktör’e bağlıdır. İyi bir doktor, takımı daha sağlıklı tutar, futbolcu tedavi süreçleri azalır. İyi bir performans hocası takımı forma sokar, mesafe koşusu, deparlar, kısacası tüm gereken nitelikleri yukarıya taşır. Kampa ne zaman gidilir, ne kadar kalınır, hangi tarihte hazırlık maçlar fizyolojik uygundur, doğru belirler. Sakatlanmaların önleyici hareketleri yaptırır. İyi bir diyetisyen sporcuların yemeklerini, antrenmandan önce, sonra ne yenilir, kilo kontrolüne kadar yardımcı olur.

Tüm bu saydıklarımız Teknik direktör yetişemeyeceğine göre, iyi elemanlar ile yola çıkması futbolcu transferleri kadar önemlidir.

Anlayabilene, Teknik direktör olarak ciddi gözle bakılır, anlamayanlar Anadolu takımlarını çok dolaşmaya mahkumlar.

Kim bilir, belki de zevk alanlar vardır...


Ertan Hatipoğlu

29 Haziran 2019 Cumartesi

İNSAN DAYANIKLILIĞI NE KADARDIR?










Bilim adamları insan dayanıklılığını buldular! Organizmanın bir dayanıklılık değeri var ve bu değer istirahat metabolik hızından(RMR) 2,5 kez fazladır. Normal insan için, yaklaşık 4000 kalori günde.Her tür fazla yükleme daha fazla zaman sürdürülemez.

Düke Üniversitesi araştırmasını 5000 kilometre, 140 gün boyunca koşan sporcular üzerinde yapmış. Bir kaç ay boyunca, sporcular her hafta 6 maraton koşmuşlar. 

Bilim için önemli olan, bu tip yüklemede dinlenme metabolizması ritmidir. Dinlenme esasında yakılan kalori sayısını bularak, koşucuların yüklemedeki enerjisini hesaplatıp, farkın 2,5 olduğunu bulmuşlar.

Fark neden sınırlı olduğuna gelince, kas, kalp, ciğerlerden değil, vücudun daha fazla kalori sindirememesinden kaynaklandığını, sonuca bağlamışlar. Bundan dolayı, daha fazla ve uzun yükleme mümkün olamayacağını iddia etmekteler.

Enerji sarfiyatı ve koşu uzunluğu arasında başka bir gerçek bulunmuş. Maraton ne kadar uzun da olsa, sporcuların limitlerinden uzak olduğunu tespit etmişler.

Bir maraton için sporcu, istirahat metabolik hızından(RMR) 15,6 kez daha fazla enerji harcarken, 23 günlük Tour de France bisikletçiler, dinlenmeye göre, 4,8 kez daha fazla tüketir. Bir insan 95 günlük Antarktika doğa yürüyüşü için ise, dinlenmeye nazaran 3,5 kez fazla enerji harcamaktadır.
Kısacası, birkaç gün fazla yükleme durumunda insan kendini aşabilir, Vücut yağ, kaslardan, kendi bünyesinden enerji alabilir, sonra geriye koyar, toparlar. Daha uzun yüklemelerde, insan eşik üstünde durumdayken, vücut  enerji harcamasını dengeler.

Bir başka buluş ise, hamilelerin enerji harcamaları zaman zaman özümleme
 ritminin 2,2 kez fazla olduğudur.

İleriki yıllarda bu buluşun sporda nasıl kullanılacağı, merak konusu, açıkçası...

Ertan Hatipoğlu

25 Haziran 2019 Salı

İSVEÇ’İN MERAF BAHTA HASTA HIRSLARI


                               












Atletizmde bazı ülkeler var ki, kendilerini imtiyazlı zannederler. Onlar hep mutlu olmak, hüznü uzak tutmak ister. Kısacası, burnundan kıl aldırmıyor, her pozisyondan minimum hasarla çıkmak isterler. Ne pahasına olursa...

İşte, İsveç Atletizm Federasyonu devşirme atleti Meraf Bahta olayında düştüğü durum.Kadın sporcu 3 kaçırılmış test yaparak, İAAF doping kurallarını ihlal etmiş, gereken 4 yıl ceza alması gerekiyordu. İsveç Federasyonu sporcunun arkasında durarak, en-önemli vazifesini, yani tedbir kararını uzun zaman vermediler. Üstelik Meraf’ı, bu durumda Avrupa atletizm şampiyonasında(2018) yarıştırdılar. Oysa ki, tüm dünyada, böyle ihlale derhal tedbir konulur ve sporcu her tür yarışlardan çekilir. Hatırlayanlar bilir, o günlerde Federasyon Genel sekreteri Cristian Olson’u çok eleştirmiş, çifte standarda, imtiyazlığa son verin, demiştik...

İsveç 3 kaçırılmış testi ile sporcusunu hem yarıştırmış, hem de üstüne 4 yıl yerine sadece 1 yıl ceza vermişti!? Bu komik cezayı ilginçtir, dopinge sıfır tolerans ile övünen İAAF Doping Kontrol Komisyonu onaylamıştı!? 1.Eylül 2018 tarihinde başlama koşulu ile...

Şimdi gelelim İsveç’in 2. perde oyununa. Şimdi Kristian Olson’un derdi 1.Eylül 2019 cezası bitecek sporcusunu Katar Dünya Atletizm şampiyonasında yarıştırmak. Yani birkaç ay sonra, komik cezası bitecek, sporcu da yarışacak. Normal gözüküyor, değil mi?

Gözüküyor, ama öyle değil! İlk önce, sporcu gereken barajı koşması lazım. O barajı da Katar’dan, en-geç  3 hafta önce(6.Eylül) yapması gerekir. Göründüğü gibi, Bahta’nın sadece 5 günlük şansı var. 15’22’’-lik barajı tahmin olarak, bu klasta, üstelik hiç antrenman kesmemiş bir sporcu rahat geçer. Ama, İsveç federasyonu işini sağlam tutması için, İAAF-tan 1 ay cezasını kısıltmasını istiyor! Pes, doğrusu!

İsveç'in toplum kural ve düşünceler iyi bilinmektedir. Oralarda 100 yılda bir olay olur, uzun süre unutulmaz. Ayrıca, İsveç insanların yalana, sahtekarlığa, Ali-cengiz oyunlara son derece
alerjileri olduğu biliniyor. Bu meyanda, İsveç Atletizm Federasyonun hareketleri eminim, çok rahatsızlık vermektedir. 

Sayın Olson, sizinki can da, bizimki patlacan mı?

Ertan Hatipoğlu

24 Haziran 2019 Pazartesi

ARDA HATİPOĞLU - ÜST GÖVDE VE KOLLAR PATLAYIÇILIK TESTİ







7 yaş erkekler, 1 kg. = 4.83m.! 18 puan, süper 100 not! Bravo Arda!
 

MİNSK ATLETİZM FORMATI ÜZERİNE











Minsk’te Avrupa atletizm müsabakalarını izleyenler belki şaşırmış, yarış formatını çözememiştir.Onlar için yardımcı olmaya çalışalım, anlayamayan sevemez, diye...

Minsk'teki Oyunlarda, “Dinamik Yeni Atletizm” adı verilen alışılmadık, karmaşık bir yarış formatı kullanılıyor. Dört gün içinde, her biri altı ekibin katıldığı yarışlar yapılacak. Final 28 Haziran’da olacak.
Yarışlar şu tür programlardan oluşmaktadır: 100 metre (erkekler ve kadınlar), 110 metre engeller (erkekler) ve 100 metre engeller (kadınlar), uzun atlama ve cirit atma (kadınlar), yüksek atlama (erkek), karışık bayrak 4x400 m (2 erkek ve 2 kadın). Bu tür takımların her birincisinde birincilik için 12,  10 - 2. ve ardından 8, 6, 4 ve 2 puan kazanılır. Sonuç olarak, bir takip yarışı şeklinde, karışık bir bayrak düzenlenmektedir. İçinde, modern pentatlonda olduğu gibi, sporcular bir engelle başlar. Her kayıp nokta başlangıçta 0,333 saniye gecikme değerindedir. İlk etap - 800 metre (erkek), ikinci - 600 metre (kadın), üçüncü - 400 metre (erkek) ve nihayet 200 metre (kadın).

Pazar gününe dört eleme yarışı planlanmıştı.Galipler ve takip yarışından önce en çok puanı alan yarışmacılardan gelen iki takım yarı final aşamasına katılır. Kalan 18 takım ise, 25 Haziran’daki çeyrek finalde savaşmaya devam edecek.

Ancak, eleme maçları sırasında ferdi madalyalar mücadelesidir. Kazananlar ve ödül kazananlar, tüm atletlerin sonuçları her bir aşamada karşılaştırılarak belirlenir. Bu yüzden isimlerini bulmak için, günün son dördüncü yarışın biteceği gecenin geç saatlerine kadar beklemek zorundasınız.

İlk kapışmada, 8 türün sonuçlarının ardından Almanya en yüksek puanı aldı - 77. Yunanistan arkasında kaldı - 65, Macaristan - 57, Kıbrıs ve Slovakya - her biri 49, İsviçre - 39. Sonrasında, Almanya’nın atleti, Yunanistan rakibinden 4 saniye önce başladı. İkinci etabın sonunda, Yunanistan ve Macaristan'dan koşucular, neredeyse Alman kadın atletini yakaladılar, ancak takımdaşları güçlüydü ve avantaj sağlandı. Sonuçta, Macaristan takımını ikinci bitirdi.

İlginç kadar, heyecanlı...

Ertan Hatipoğlu

9 Haziran 2019 Pazar

MİLLİ MARŞIMIZ YUHALANMASI ÜZERE BİR ANIM...


                          






Akşam, Fransa maçın başında milli marşları yuhalanması, bana biraz eski anımı hatırlattı...Tam milli marş değil, ama eş anlamlı bir hikaye...

Yıl 1991...Atina’da Akdeniz oyunlarındayız. Kıyafet olmuyor bahanesi ile, açılış izlemek üzere, Atina Olimpiyat stadın üst tribünlerinde yerimizi almıştık. Yanımda hocaların hocası, bulgar Konstantin Kovaçev (Kenny), sırık efsanesi, sevgili Ruhan İşim’in antrenörü. En-az 60.000 seyirci!

Açılış seremonisi başladı, bitti, sıra ülkelerin sahaya çıkmasına gelmişti.Alfabetik sırası ile ülke kafileleri ellerinde bayrakları ile çıkarken, hocama kafamı çok kurcalayan soruyu sordum: ‘’Hocam, bizim(Türkiye) çıkmak üzere, sence, Yunanlılar bizim kafileyi alkışlayacaklar mı, yoksa yuhalayacaklar mı?’’

Kenny bana çok tuhaf, hayatım boyunca unutamayacağım baktı, ama bir şey demedi...

‘’Hayır, şimdiye kadar tüm kafileleri alkışladılar, ortam bayram gibi’’- diye, uzattım

Kurt Hoca, o zamanlar 60 yaşların üstündeydi, bana döndü ve çok kararlı bir şekilde:’’Sen ciddi sormuyorsun herhalde, tabi ki, yuhalayacaklar, hatta ellerinde pet şişeleri aşağı atacaklar!’’dedi.

‘’Zannetmiyorum, yapmazlar’’diye bastırdığımda, iddiaya girdik ve beklemeye başladık.Daha doğrusu ben bekledim, Kenny ise, sigarasını yakmakla meşguldü.

Tam o sırada bizim kafile, kırmızı-beyaz elbiseleri ile, tünelden çıkıyor, ilerliyordu. Stat birden bire bir canavara dönüştü, 60.000 kişi gittikçe artan tempo ile, yuhalamaya başlarken, binlerce pet ve başka maddeler aşağı doru fırlatılıyordu.

Gözlerime inanamadım, istisnasız herkes el, yumruk sallarken, rumca inanılmaz küfürler havada uçuşuyordu.Resmen yıkıldım, hayal kırıklığımı anlatamam...

Kenny zafer kazanmış komutan gibi bana bakınca:’’Nereden bildin, biz onları Türkiye’de hep alkışlarız, inanamıyorum!’’dedim.

‘’Buna tecrübe derler, arkadaş! KÜÇÜK, KOMPLEKSLİ ÜLKELER BU TÜR FIRSATLARI HİÇ KAÇIRMAZLAR! Ne güzel dedin, biz onları hep alkışlıyoruz, diye, ama onlar öyle değil...Hadi kalk gidelim, iddiamızın vecibelerini yerine getirelim! Moralin düzelir, korkma!

İddiayı kaybetmiş, moralim sıfır, öyle başlamıştı Akdeniz serüvenim...

Ertan Hatipoğlu

28 Mayıs 2019 Salı

KISA ZAMANDA GÜÇLÜ NASIL OLUNUR?


                                










Hedefin güçlü olmak ise, ağır kaldırmalısın. Başka türlüsü yoktur. Halterin ‘’Patriği’’ İvan Abaciev bu konuda süper bir formülü vardı...Her harekette, maksimal kilolara 1-2 seri giriyorsun, sonra eksi 10 kg. 3-er tekrar yapmaya çalışıyorsun. 2-3 seri, gerekiyorsa, son sayıları ufak destek ile...Seriler aralarında oldukça uzun dinlenmeler, seni daha verimli kılacaktır.

Kuvvetini optimal seviyede tutman için, bir de daha hafif kaldırmalısın.

Söz konusu ‘’back-of’’set, seriden söz etmekteyiz. Ülkemizde, o son seriye ‘’cila’’da diyenler varken, az kilolar ile çok tekrar sayısı, tüm hareketlerde uygulanan seridir. Bir çok araştırma şu son, ‘’cila’’serisinin kuvvetin sadece artması değil, kas kütle ve dayanıklılığı arttığı bulmuşlardır. Profesyonel sporcu ve hocaların, o tür araştırmalara gerek duymadan, faydalarını bildiklerinden, konuya deyim yerindeyse, ‘’balıklama’’atlamaktalar.

Atlamalarına aslında, iki neden var. Birincisi, her harekette maksimal çalışmalara daha düşük kilolar ve fazla tekrar ile, son set yapılması, kasların gergin olma durumlarını arttırmaktasın. Kasların gelişimine yol açılmaktadır...

‘’Cila’’setin muhatabı, genelde 1. tip kaslar olurken, maksimal ve etrafı, daha az sayı tekrarı ile çalışılan ağırlıklar, hedefi 2. tip liflerdir. 2. tip lifler büyük, güçlü kaslar olurken, en-fazla büyüyenlerdir. İşin ilginç yanı, 1. tip lifler, dayanıklılık aksanlı olsalar da, büyük büyüme kaydetmekteler. Kütle ve kuvvet arayanlar onları çalıştırmazsa, görmemezlikten gelse, kaybeder.

Ağır kilolar son setini bitirdikten sonra, 60-80 saniye dinlen, ağırlıktan 30-40% indir ve yapabildiğin kadarı tekrar yapmaya çalış! Kendinden her şeyi ver, ‘’ölümüne’’sayı yap-20-25...!

Set bittikten sonra, kasların yanması, kendin ise, şişmiş hissetmen gerekir. Böylece, antrenman yaptığını hissedersin...

Ertan Hatipoğlu

23 Mayıs 2019 Perşembe

KEMİK SUYU


                                                          











Kemik suyu atalarımızın favori gıdasıydı. Daha uzun yıllar önceden, hastalıklar ailesinden uzak dursun, yorgun düşmesin diye, sofraların favorisiydi...

Modern hayatta, özellikle elit sporcuların, kemik suyuna ilgisi doğaldır. Eklem ağrıları, bağlarda problemi olmayan, özellikle artan antrenman yüklemeler neticesinde, kaç sporcu var ki?

Kemik suyu 3 çeşit bilinir-tavuk, sığır kemikleri ve balık kılçıklarından. Yapılış şeklinde pek fazla fark yoktur, ama bazı teferruatlar mevcuttur.

Birinci seçim, kemikleri bol sebze ve baharatlar ile kaynatmaktır. Havuç, soğan, kereviz...

Diğer seçim ise, fazla et, sebze ve baharatlar ile kaynatılandır. 

Faydası o kadar çok ki, bazı ülkelerde ölüleri ayağı kaldırır, diye deyimler vardır. Kalsiyum, magnezyum, fosfor, silisyum, kükürt gibi mineraller deposudur. Kemik suyun temelinde, kıkırdak ve damarlardan arındırılan minerallerin aralarında kondroitin sülfatlar ve glükozamin içermektedir.
Kemik suyu vücudun kıkırdak dokusu üretmek için yardımcı olurken, kemik, eklem, göz, deri altı ve bağırsaklarda gereken ‘’onarım ve inşaa’’ işlerini yapmaktadır.

Kolagen, vitamin ve mineraller sayesinde iç sistemi sağlamlaştırırken, enfeksiyonlardan uzak tutmaktadır. Ayrıca, eklemlerde ağrıyı azaltırken, kemik, saç ve tırnakları sağlam yapar.

Tiroit bezi problemini balık kılçıklı çorbası, iyot içerdiğinden, kısa zamanda yok eder.

Kış aylarında özellikle, her tür üşütmeler ve gribe karşı tavuk suyu çorbası en-etkili silahtır. Kemikler fazla kırdırılırsa, daha fazla asetilsistein tüketilmiş olacaktır. Böylece, akciğerlerde olan salgı daha kolay vücuttan atılacaktır.

Aşil tendon problemleri, ameliyattan sonra, diz eklem rahatsızlıklar olan elit sporcular, özellikle bol kolagenli, kemik suyu tüketmeliler. Basketbol, voleybol-aşırı büyüme, futbol, atletizmde sporcular haftada 3-4 kez canları istedikleri kadar kemik suyu içmeliler!

Aslında, anneler bilir...

Ertan Hatipoğlu

21 Mayıs 2019 Salı

MODERN ANKA KUŞU - CASTER SEMENYA!


                      





Dünya’daki tüm spor çevreleri, atletizmin büyük yıldızı Caster Semenya’nın CAS kararını, nefesini tutmuş, beklemedeydi...Kararın ne yönde olacak, sadece atletizm için değil, ileride tüm spor branşlarını ilgilendirir, ne yönde etkileyecek, hesaplar yapılmaktaydı.

Bu tuhaf, her tarafı ilginç davada bir tek şey belli, binlerce ışık yılı uzaktan görünmekteydi. IAAF kollarını sıvamış, var gücü ile, Caster ve benzerlerini kendi bünyesinden atmak, uzaklaştırmak istiyordu. Haklı oldukları bir çok tarafları var, ama yapılış şekli ve tarzı, sayısız hayranları olan sporcuya, kötülük yapayım derken, daha fazla yüceltecek, belki de ileride onu kimselerin tahmin etmedikleri yerlere taşıyacak, sadece sporun değil, bir ülkenin idolü olacak.

Ama sırası ile, anlatalım!

Monacolu memurlar, Caster ve benzerlerinden, özellikle yeni Başkan Sebastian Coe geldikten sonra, bir an önce kurtulalım, istediler. Onlara göre, bu tür sporcular, diğerlerine fiziki fark atarak, testosteron seviyeleri, doğal olarak daha yüksek olduğundan, atletizmin en-önemli prensibini ihlal ettikleri, düşünürlerdi. Kısacası, yarışlarda sırıtıyor, yakışmıyor, haksız olarak diğerlerin madalyalarını ellerinden alıyorlar.

Evet, manzara yakın, ama bir şeyi yapmaya kalkışan IAAF, ilk önce sağlam motif, sonra da çözüm, yol göstermeliydi. Motifi çabucak kılıfladıktan sonra, CAS-a başvurdular ve acele çözüm istediler. Amaçları sezon başlamadan, o sporcuları pistlerden uzaklaştırmaktı...

 Motif ve gerekçeleri, birkaç bilim adamın araştırmalarına dayattılar, kısacası ‘’testosteron seviyesi yüksek olan kadın sporcuların 400- 1 mil(1.609.344m) arasında pozitif etkisi vardır’’tezini öne sürerek, acele, acele CAS-a başvurdular. Sanki diğer branşlarda yokmuş gibi...

Caster Semenya’nın avukatları son derece akıllıca, aylar öncesinden kararın negatif sonuçları olabileceğini sporcuya iletmiş olacak ki, Nisan ayında Semenya 2 kez 5000m. yarışlarına girdi! Atletizm içinde olanlar bilir ki, bir 400-800m ağırılıklı koşan bir atletin 5000m. yarışlarına girmesi, ya iddia, ya da ‘’eceli’’gelmiş durumlarda gerçek olur. Belli ki, Caster ters kararı ihtimal vermiş, uzun mesafelere gizli çalışmaya başlamıştı. Sporu bırakmaya niyeti yok, hedefini, bize göre, Tokyo 2020 5000m. veya 3000m. su engellide en-azından madalya kazanmak, bir ülkenin gerçek, ebedi idolü olmaktır!

Yeni branşlarında ilk yarışı 30 Haziran Eugene’de 3000m. olarak belirlenmiş, ok yaydan çıkmıştır. IAAF Caster Semenya’ya istemeyerek de olsa, iyilik yapmış durumda. Şimdi sporcunun fiyatı birkaç misli yükselecek, uzun mesafe kraliçelerden metrelerce arkada bitirse bile, ki öyle olacak, onlardan daha fazla para kazanacaktır. Sponsor ve reklam gelirleri katlanacak, yarış organizatörleri onu davet etmekte yarışacaklardır. Kadın ününe ün katacak, Dünya’da ilk 20 güçlü insan arasına girecektir.

Nelson Mandela nasıl insan, ırk ayrımına karşı bir sembol olmuş, Caster Semenya cinsiyet ayrımına karşı bir bayraktar, öncül olacaktır. Kendi ülkesinde bir efsane, idol olarak, politik takvimine göre, 2021 yılından sonra, belki de Güney Afrika Cumhuriyetin sonraki devlet Başkanı olacaktır.

Ruslar'ın dedikleri gibi: ''Pajivem - uvidim!'', yani yaşayalım-görelim!

Ertan Hatipoğlu

En okunanlar