15 Aralık 2013 Pazar

AYAKTA KALABİLMEK


                                                          


      Herkese malum, özellikle son yıl Türk sporumuz için oldukça gerilimli, hayal kırıklarla dolu geçti.Aslında benzeri bir durum oluşacağın belirti ve işaretleri vardı...Nasıl mı?

   Dünya spor tarihine şöyle, son 120 çıvarında yıla baktığımızda,3 temel dönemden oluştuğunu fark etmememiz mümkün değildir.Birinci dönem 19. Yüz yılın sonlarından 2. Dünya savaşına kadardır. O dönemden fazla söz etmeyeceğiz, sadece antrenman bilgisi ve bilimi, oldukça gerilerde, belli kabiliyetlerin öne çıktığı bir evre olduğunu söylememiz gerekir.
   İkinci dönem, 2. Dünya savasından 20. Yüz yılın sonlarına kadar, yani Berlin Duvar'ın yıkılmasına kadar sürdü. Bu dönemde iki kutuplu Dünyanın soğuk savaşından dolayı, antrenman bilimi tavan yaparken, çok sayıda sporcu, değişik spor dallarında efsane oldular. Sporcu sağlığı açısından sakıncaları olsa da, kurulan sportif düzende şeffaflık, eşitlik, kısacası adil düzen vardı...Hiç bir karar kendi başına, diğer safta olanlara sormadan alınamaz, alınırsa da anında boykot görürdü!
   Berlin duvarı yıkıldıktan sonra, Dünya sporuna 3. Dönem ağırlığını gittikçe artan bir tempo ile hissettirmeye başladı. Kurallar ve adetler çok çabuk bir şekilde  değişime uğradı. Artık yeni düzenin kurallarını Dünya sporun yeni patronları dikte etmeye başlamışlardı. İlk yaptıkları iş, eski dönemden kalma doping alışkanlıklarının kökünü kurutmak oldu. Artık sadece müsabakalarda değil, hazırlık dönemi de kapsayan bir kontrol mekanizması kuruldu. Bu kontrolü de WADA isimli kuruma verildi... Daha sonra yeterli olmadığını karar verip, sistemin içinde insan faktörü olunca, her zaman boşluklar vardır, diye düşündüler. Sıradaki hamleleri dopinge karşı değişik ‘’silahlar’’üretmek oldu. Bir tanesi malum- ‘’biyolojik pasaport’’denilen uygulama. Subjektif  veriler artık objektif olmuş, karşı çıkan ses çıkmayınca ‘’silahlar’’hiç kuşkusuz çoğalacaktır.
   Şeffaflık, adil düzen bozulmuş, kargaşa, korku, cezalar ve mahkemeler devreye girmişti. Kimse kimseye inanmıyor, tüm olaylarda dedikodular  ve kulağa fısıltılar yerini almıştı. Zaman zaman gaflar ve kendi kavgaları olmasa, bazı gerçekleri belki hiç öğrenemeyecektik. Jamaica’ya Londra olimpiyatından 5 ay önce hiç kontrol yapılmadığını, Kenya ve bazı diğer Afrika ülkelerde hijyen şartları yok bahanesi ile, kan testleri yeni yapılmaya başladıklarını, dolayısıyla ‘’biyolojik pasaport’’için veriler yeni toplandığını ve s. İnsan düşündükçe kızmaması ve isyan etmemesi mümkün değil: Biz yaklaşık 10 yıl önceden ‘’paşa-paşa’’kan verirken ve sporcularımızın pasaport kan profilleri oluşurken, bazı rakiplerimizden yeni alınmaya başlanıyor! Nerede bunun eşitliği? Jamaica’nın dokunulmazlığı nereden geliyor? Bu gibi sorular tüm Dünyada sporcuların kafalarını inanın çok fazla kurcalamakta, şeffaf olmadıkça da, kavga ve karmaşa devam edecektir, diye düşünmekteyiz.
   Tüm anlattıklarımıza rağmen, adapte olmaktan ve ayakta kalmaktan başka yolumuz yoktur hiç kuşkusuz...Yeni döneme panzehir olarak şunları yapmak zorundayız:1.Spor olanaklarını iyileştirmek, 2. Antrenman bilimini yükseltmek ve 3. Ergojenik yardım kalitesini ilerletmek. Tecrübeli antrenörlerimizi korumalı, gereksiz aşağılayıcı yöntemlerle zaman kaybetmemeli, kalpleri kırmamalıyız.
   Yoksa, 1. döneme doğru yolculuğumuzu kimse durduramaz!

                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu








 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En okunanlar