Herkese
malum, özellikle son yıl Türk sporumuz için oldukça gerilimli, hayal kırıklarla dolu
geçti.Aslında benzeri bir durum oluşacağın belirti ve işaretleri vardı...Nasıl
mı?
Dünya spor tarihine
şöyle, son 120 çıvarında yıla baktığımızda,3 temel dönemden oluştuğunu fark
etmememiz mümkün değildir.Birinci dönem 19. Yüz yılın sonlarından 2. Dünya
savaşına kadardır. O dönemden fazla söz etmeyeceğiz, sadece antrenman bilgisi ve
bilimi, oldukça gerilerde, belli kabiliyetlerin öne çıktığı bir evre olduğunu
söylememiz gerekir.
İkinci dönem, 2. Dünya savasından 20. Yüz yılın sonlarına kadar, yani Berlin Duvar'ın yıkılmasına kadar sürdü. Bu dönemde iki kutuplu Dünyanın soğuk savaşından
dolayı, antrenman bilimi tavan yaparken, çok sayıda sporcu, değişik spor
dallarında efsane oldular. Sporcu sağlığı açısından sakıncaları olsa da, kurulan
sportif düzende şeffaflık, eşitlik, kısacası adil düzen vardı...Hiç bir karar
kendi başına, diğer safta olanlara sormadan alınamaz, alınırsa da anında boykot
görürdü!
Berlin duvarı
yıkıldıktan sonra, Dünya sporuna 3. Dönem ağırlığını gittikçe artan bir tempo
ile hissettirmeye başladı. Kurallar ve adetler çok çabuk bir şekilde değişime uğradı. Artık yeni düzenin
kurallarını Dünya sporun yeni patronları dikte etmeye başlamışlardı. İlk
yaptıkları iş, eski dönemden kalma doping alışkanlıklarının kökünü kurutmak
oldu. Artık sadece müsabakalarda değil, hazırlık dönemi de kapsayan bir kontrol
mekanizması kuruldu. Bu kontrolü de WADA isimli kuruma verildi... Daha sonra yeterli olmadığını karar verip, sistemin içinde insan faktörü olunca, her zaman
boşluklar vardır, diye düşündüler. Sıradaki hamleleri dopinge karşı değişik
‘’silahlar’’üretmek oldu. Bir tanesi malum- ‘’biyolojik pasaport’’denilen uygulama. Subjektif veriler artık objektif olmuş, karşı
çıkan ses çıkmayınca ‘’silahlar’’hiç kuşkusuz çoğalacaktır.
Şeffaflık, adil
düzen bozulmuş, kargaşa, korku, cezalar ve mahkemeler devreye girmişti. Kimse kimseye
inanmıyor, tüm olaylarda dedikodular
ve kulağa fısıltılar yerini almıştı. Zaman zaman gaflar ve kendi
kavgaları olmasa, bazı gerçekleri belki hiç öğrenemeyecektik. Jamaica’ya Londra
olimpiyatından 5 ay önce hiç kontrol yapılmadığını, Kenya ve bazı diğer Afrika
ülkelerde hijyen şartları yok bahanesi ile, kan testleri yeni yapılmaya
başladıklarını, dolayısıyla ‘’biyolojik pasaport’’için veriler yeni toplandığını ve s. İnsan düşündükçe kızmaması ve isyan etmemesi mümkün
değil: Biz yaklaşık 10 yıl önceden ‘’paşa-paşa’’kan verirken ve sporcularımızın
pasaport kan profilleri oluşurken, bazı rakiplerimizden yeni alınmaya
başlanıyor! Nerede bunun eşitliği? Jamaica’nın dokunulmazlığı nereden geliyor? Bu
gibi sorular tüm Dünyada sporcuların kafalarını inanın çok fazla
kurcalamakta, şeffaf olmadıkça da, kavga ve karmaşa devam edecektir, diye
düşünmekteyiz.
Tüm
anlattıklarımıza rağmen, adapte olmaktan ve ayakta kalmaktan başka yolumuz
yoktur hiç kuşkusuz...Yeni döneme panzehir olarak şunları yapmak zorundayız:1.Spor
olanaklarını iyileştirmek, 2. Antrenman bilimini yükseltmek ve 3. Ergojenik yardım
kalitesini ilerletmek. Tecrübeli antrenörlerimizi korumalı, gereksiz aşağılayıcı
yöntemlerle zaman kaybetmemeli, kalpleri kırmamalıyız.
Yoksa, 1. döneme doğru yolculuğumuzu kimse durduramaz!Ertan Hatipoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder