15 Aralık 2015 Salı

FENERBAHÇE YOLU





Başka yazılarımızda defalarca vurguladığımız gibi, Fenerbahçe takımı hocasını geç belirledi, ön elemeli sezonuna geç ve telaşlı başlamıştı. Bunun yanına antrenman, kamp yeri ve kalım süreci gibi hatalar yapılınca, takım Shaktar engelini aşamadı ve Şampiyonlar Ligi'ne merakla kurduğu o kadroyu mundar ediyordu. Temeli olmayan, aceleci, yanlış hazırlık takımı ancak maçtan-maça ‘’antrenmanlı’’ duruma getirirken, arzulanan ‘’formda’’ durumdan eser yoktu…

Kasım ayın ikinci bölümünden itibaren takımda gözle görülür canlılık gelmiş, Süper'de liderlik ve Avrupa Ligi'nde başarı geliyordu. Bu başarının altında takım için şanslı sayılacak bir kaç etken vardır.
Birincisi, Gökhan Gönül’ün erken sakatlanması ve yaratılan rahat hazırlık ortamı. Yıldız futbolcu takımın gereksiz telaşlarından uzak, yaklaşık iki ay ferdi çalıştı ve geri geldiğinde, takıma katkısı ile, herkesi büyüledi. Bu konuda benzer örnek Alper Potuk olayıdır. Alper takıma uzun bir süre giremedi, rahat  hazırlandı ve kendi saatini sabırla bekledi. Sonrası malum…
İkinci etken
takıma sonradan katılanlar, yani hazırlıklarını başka takımda, telaşsız hazırlananlardır. Volkan Şen ve Ozan Tufan gibileri…
Üçüncü etken ise, takımın kendi yüksek performans potansiyelidir. Kimse için şüphe yok ki, bu takım iyi hazırlansa, Şampiyonlar Lig’inde başarılı olurdu. 

Olanlar olmuş, zararın neresinden dönersen kardır, demişler. Teknik Direktör Pereira dolaylı da değil, yukarıdakilerini direkt itiraf etti! Kabullenmiş günah, yarım günahtır misalı, ne yapılması gerekir?

Birincisi, ikinci yarıya çok kaliteli, gerçek hazırlık yapılmalı. Yaklaşık, sadece 3 hafta ara olduğundan, bu süre uzatılması gerekir. İlk yarı sonuna kadar kalan 2 maçta 2 puan kaybetse bile, hazırlıklarını hemen başlaması gerekir. Böylece, hazırlık süresi 3 değil, 5 hafta olup, arzulanan sportif forma girilecektir. Yani, son Gençler deplasmanı ve Sivas maçına antrenman ‘’kesmeden’’, yüklü girilmesi gerekir. Bize kalsa, 2 devre ilk Eskişehir maçını da bu sürece ilave edilmesi gerekir. Böylece, hazırlık dönemi 2 aya kadar uzar ve o zaman takımı kimseler tutamaz!


Yıldızlar bile…

                                                                                                           Ertan Hatipoğlu


13 Aralık 2015 Pazar

ADA’YA HÜCUM



Futbolun yakın tarihine bakarsak, değişik yıllarda  özellikle Dünya’da elit futbolcu ve antrenörlerin görev yapmak istedikleri ligler görebiliriz. Geçen yüz yılın sonlarında İtalya’nın Serie A çok modaydı. Daha sonra, La Liga’da görev yapmak  herkesin hayallerini süslemeye başladı. Bu günlerde bile öyle...

Dünya’da her şeyin değiştiği gibi, son zamanlarda Premier Lig’in yükseldiğini, ilk önce sadece ileriyi görebilenlerin hedef haline geldiğini, ama hiç kuşkumuz yok ki, yakın gelecekte tüm yıldızların neredeyse, oraya gideceklerdir. Bu durumu dikte eden  temel iki faktör vardır. Birincisi tamamen duygusal - Premier Lig’in tüm takımların, özellikle yayın gelirleri astronomik rakamlara ulaşmış durumda. ‘’Sky TV’’ ve BTS 2016-2019 yıllar arasında ingiliz takımlarına tam 7 milyar euro pompalayacaklar! Sadece yayın gelirleri...

İkinci faktör, Ada’nın son yılların organizasyon kulis atakları. FİFA ve UEFA-da durumlar vahim, hiç kuşku yok ki, Büyük Britanya oralarda daha fazla söz sahibi, hatta tek başına yönetecektir. İngiltere 1966 yılından beri Dünya şampiyonluğu bırakın, elle tutulur bir zaferi yoktur...Şampiyonlar ve Avrupa Ligler’inde epizodik başarılar hiç kuşku yok ki, onları ve topluluklarını tatmin etmiyor, hatta öfkelendiriyordur.

Bu iki temel faktör, son yıllarda Ada’yı çekici kılarken, bunları önceden gören bazı hocalar yerlerini çoktan almış durumda. İşte, Portekiz ‘’tilkisi’’, daha doğrusu ‘’kurt’’ hoca Jose Mourinho. Real Madrid macerasından sonra, hiç düşünmeden Abramovic’e ‘’evet!’’ dedi ve şimdi dikkat edilirse, kovulmaması için elinden fazlasını yapmaktadır. Görevine son verilirse şayet, kimseler için sır değildir ki, yine Premier Lig’in başka bir takımını çalıştırmak isteyecektir.
İşte Luis Van Gaal- Dünya Şampiyonası’ndan önce bavullarını toplamış, Manchester şehrin özelliklerini ezberlemişti. Bir başka örnek ise daha yeni ve tazedir; Jurgen Klopp çok sayıda tekliflere rağmen, Ada’ya gidiyor ve problemli ‘’Pool’’u alma riskine katlanıyordu...Pep Guardiola ise, Bayern Münih gibi takımı Manchester City uğuruna bırakmaya dünden razı. Antonio Conte, büyük ihtimal Twitter'da Roman Abramovic'i takip etmekle yetinmiyor, yatını Uzay'dan takip ettirip, rotasını ezberlemiştir..
Fazla uzaklara bakmaz, yabancı olmayan biri, Slaven Bilic'i hatırlayın! Neredeyse, kaçarcasına West Ham takımın menajeri oldu, BJK-da yapamadıklarını gerçekleşmek için...Hem cebini doldurmak, hem de kendini nizami aynada görmek, için...

Tüm bu örnekler rüzgarın nereden estiğini görmüş, güzel algılamış profesyonellerdir...Pekmez gibi malın olsun, Antakya’dan sinek gelir, demiş atalarımız.
Futbolcular örneklerine gerek kalmadı, anlaşılan...


                                                                                                        Ertan Hatipoğlu

"ВАШЕ БЛАГОРОДИЕ" VASHE BLAGORODIE, GOSPOJA...

8 Aralık 2015 Salı

MONACO'LU MEMURLARIN İŞGÜZARLIK KRALLIĞI




Ne derler,  alışmış kudurmuştan beterdir...Monako’lu memurlar yine boş durmadılar, geçmişi kurcalarken, bu sefer 2005 Helsinki Dünya Şampiyonasında, 800m. bronz madalya kazanan Rus atlet Tatyana Andrianova'nın geriye dönük testinde, stanozolol maddesi buldular. Ertesi sabah, daha kahvelerini içmeden, Rusya Atletizm Federasyonunu aradılar ve ‘’gereğini yapın!’’ dediler. Ruslar zaten şu günlerde, malum kafaları çok dolu, hemen sporcuya 2 yıl ceza ve 9.08.2005-9.08.2007 tarihler arası ne başka neticeler almış ise, hepsini iptal ettiler, sildiler...


Tatyana sporu çoktan bırakmış, 35 yaşının olgunluğu olsa da, zor anlar yaşadığını tahmin etmek, zor olmaması gerek.

İAAF Doping kontrol Komisyonun yaptığı bu iş ibretliktir; Bir taraftan, ne demişler, acele işe şeytan karışır, diye...Monacolu’lar olayı iyice düşünmeden, olayı her tarafından bakmadan, sırf iş yapalım, şunlara haddini bildirelim diye, sıradaki büyük gafına imza atmışlar.

Dünya Antidoping Yasasına  ve İAAF  talimatlarına göre, 1.01.2015 tarihine kadar atletlerin numunelerini dondurma süresi 8 yıl olacaktır! Böylece, sporcunun 9.08.2005 tarihinde alınan numunesi  en-geç 9.08.2013 tarihinde imha edilmesi gerekir ve daha sonra geçerliliği yoktur. İAAF  4 yıl değil de, 2 yıl ceza verirken, olay eski olduğu için, eski kurallara riayet ediyor da, bu ayrıntıyı gözden kaçırması pes dedirtecek cinstendir.
Kaldı ki, yeni kurala, yani 10 yıl dondurma süresine göre hareket etse bile, yine olmuyor, zira numunesi 9.08. 2015 tarihinden sonra bakılmıştır.

Andrianova karardan sonra CAS-a başvurmuş durumda ve büyük ihtimal kazanacak, Monaco’lu memurların zaten sarsılan prestijleri bir daha yara alacaktır. Son dönemde ceza almış sadece rus atletlerden 3-ü aklanmış, hatalar sonucu madur oldukları ortaya çıkmıştı. Tatyana büyük ihtimal 4-ü olacaktır.

Bir de, şu geriye yapılan numune testleri, kime ne yarar, ne getirmektedir? Maria Mutola yıllar sonra, bronz madalyasına kavuşunca çok mu mutlu olacak, horon mu tepecektir? Net klasmanı olmayan tek spor atletizm ne kadar yaralar alacak, bunların hesabını da birileri yapmalı.Yoksa, bu gidişle, Monako’lu memurlar antik Olimpiyatlarda 4 kez şampiyon olan Rodos’lu Leonidas’ın naaşını çıkarıp, teste tutacaklar!  


                                                                                                             Ertan Hatipoğlu

28 Kasım 2015 Cumartesi

ŞAMPİYONLAR LİG'İN DERSLERİ




Şampiyonlar liginde 5. maçlar oynanırken, büyük paraları yine ‘’oynadıklarını’’gördük. Çok büyük paraların…İşte, gruplarında birinci olması kesinleşen takımlar-Real Madrid, Barcelona ve Bayern Münih.Bunlar zaten Dünyanın en-zengin kulüpleri.Bir başka grubunda  birinci ise, Gasprom’dan desteklenen Zenit takımıdır.

Ligin gruplar aşaması ise, bize başka bir gerçeği açıkça gösterdi; Büyük paralar ile sadece olmadığını, onlara rağmen her takım başarıya ulaşamadığı. Manchester United 140 mln. Euro transfer bütçesi ile, Wolfsburg’a karşı son maça kadar endişe ile bekleyeceklerdir. Kısacası, sadece para değil, akıl da lazım!

Her zaman gibi, bu ligde en çok kazanan mütevazı takımlar oldu. İşte Astana, kısıtlı yatırımı ile, herkesin kalbini feht ettiler.. Büyük takımlara karşı sergiledikleri cesur ve açık futbol ile, saygı gibi pahasızı kazandılar!


                                                                                         Ertan Hatipoğlu

18 Kasım 2015 Çarşamba

MONACO'LU MEMURLARIN EN-SON MARİFETLERİ

                        



Şu Monaco’lu memurlar düzelmeyecek, kardeşim! Yeni Başkan da gelse, vitrini makyajlansa da, adamların içi böyle, genlerinde var…
Pazar günü Japonya’nın Kanazawa maratonunda çok çirkin olaylar oldu. İrkuts’tan gelip, Rus atlet Viktor Ugarov, uluslararası maratonu kazandı, üstelik parkur rekorunu 2.17.19 derecesi ile geliştirdi! Ama bu zafer Rus sporcuya sevinç ve gurur değil, hüsran getirdi. Neden mi?

Yarış, İAAF-ın Rus Federasyonuna getirdiği yasaktan tam 2 gün sonra yapılıyordu. İAAF dün ‘’bu vahim olayı’’ ele almış, Ugarov’un ‘’büyük günahını’’, atletizmin gelişmesini engelleyen hadiseyi masaya yatırmıştı. Ne de olsa, onlar bir Monaco’lu memur ve genlerinde atletizmin prestijini korumak vardır!   

İlk önce, Rus maratoncunun rekorunu iptal etmişler, daha sonra organizasyona baskı yaparak para ödülünü verdirtmemişler. Yetmemiş, Monaco’lular Rus Atletizm Federasyonundan Umarov’a ceza talep etmişler. Neden? Çünkü,Viktor koşmuş ve kazanmış…
Sadece, İAAF  Disiplin Komisyonu şunu unutmuşlar - bu sporcuyu maratona koşması için birileri müsaade etmiş! Bu birileri yarış organizatörleridir ve onlara ‘’ceza’’ gibi hiç bir kelime çıkmamıştır. Bu olayın bir başka skandal tarafı ise, Umarov'un hiç bir zaman milli olmamasıdır! Adam milli değil, ülke atletizmin ceza alıp, almamasını nasıl takip etsin? İAAF kimlere ceza vermeye, kimleri üzmeye çalıştığı çok net gözükmektedir.

Kısacası, atletizmde ‘’adi suçlu‘’olman için ille de, yasaklı madde alman gerekmiyor, artık…




                                                                                                                   
Ertan Hatipoğlu

14 Kasım 2015 Cumartesi

İAAF GÖZ YAŞLARINA İNANIR MI?

   


Akşam geç saatlerde İAAF Konseyi Rusya Atletizm Federasyonun (RAF) üyeliğini bloke etti. Karar 201. İAAF Konsey olağan dışı toplantısında oylandı. 
Toplam 26 Konsey üyeden 24 katıldı ve 22 ‘’evet’’, 1 ise ‘’hayır’’oy kullandılar. Konseyin Rus üyesi doğal olarak, oy kullanmadı…

Karardan sonra, hem Başkan, hem de bazı eski yıldız sporcu-üyeler çok kızgın oldukları, atletizmin prestij kaybının sebebi Rusya olduğunu öne sürdüler. Sanki ayni kişiler yeni seçilmiş, neredeyse 10 yıldan beri Konsey üyeleri değilmişler gibi konuştular…Sanki , ayni kişiler daha geçen yıl Dünya gençler yürüyüş ((Cheboksary 2016) ve Dünya gençler şampiyonası (Kazan 2016) için onay vermediler, Ruslara güvenmedikleri gibi, karar verdiler. Daha sonra, etik ve vicdani değerlerinden bahsedildi ve İAAF dürüstlük ilkelerini hatırlatarak, toplantıya son verildi.

Bakalım bu karardan sonra, neler olacak, tarafların önünde ne gibi olasılıklar gözükmektedir:
1.     Rusya’nın hiç bir atlet ve yardımcı personeli uluslararası yarışlara iştirak edemez!
2.     Rusya İAAF veya EAA yarışlarına ev sahipliği yapamaz!
3.     RAF delegeleri CAS-ta yapılacak duruşmalarda yer alamayacaklar!

Üyeliğin geçici bloke edilmesi:

1.Rus atletlerin milli yarışlara girmelerini engellemez!
2.Rus elit atletlerini İAAF Antidoping programlarından muaf kılmazken, tam tersine, daha sık      kontrole tabi tutulacaklardır!

Daha sonraki adımlar şunlardır:

-       - RAF kendi üyeliğinden vazgeçmez ise, İAAF geçici üyelik kesintiyi dağimi yapmaya sahiptir.

-       - RAF üyeliğini geri alması için, bazı kriterleri yerine getirmek zorunda: Mesela, Rune Andersen (NOR) başkanlığında bağımsız denetleme ekibini kabul etmek zorundalar.


Kısacası, Rusya  atletizmi için  ‘’Sevr Antlaşması’’ yürürlüğe girecektir! 
İAAF na slezam ne verit!

                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu


En okunanlar