25 Mart 2018 Pazar

YÜRÜ Kİ, SAĞLIK PROBLEMİN BELLİ OLSUN!


                             









İnsan yürüyüşünden sağlık problemleri belli olduğunu biliyor muydunuz? İnsan yürüyüşü karmaşık bir süreç olup, her adımda sinir sistem ve kemikler çalışmaktadır. Bu süreç o kadar otomatiktir ki, insan farkında bile değildir.

İnsan yürüyüşünde fakat, sağlık problemlerini işaret eden bazı ayrıntılar mevcuttur. İlk önce, yandan bakıldığındakilerle başlanmalı.

Küçük adımlar ile yürüyenlerin genelde diz veya kalça eklemde problem olduğu işaretidir. Küçük adımlar mantıklı sonuçtur. Tedavi edilmese ve ısrar edilirse, gittikçe yük sırtın alt kısmında birikir ve oralarda ağrı oluşabilir.

Ellerin hareketlerine göre, sırt bölgesinde fıtık olup olmamasını bilmek mümkündür. Ellerin ileri-geri kısa sallanışı omurgada fıtık olduğun neredeyse, kesin göstergesidir. 

Adımlar yerde sürünürse, kas, sinir sistemi problemlerini işaret etmektedir. Kas erimesi, zedelenmiş sinir, hatta multiple skleroz olabilir.

Topallama görünenlerde büyük ihtimal dizlerde artrit mevcuttur. Tabi, herhangi kas sakatlıkları yoksa...

Yaylanarak yürüyüşün arkasında sertleşmiş kaslar durmaktadır. Özellikle yüksek topuklu kadınlar ve antrenman sonunda gevşeme hareketlerini ihmal edenlerde görünmektedir. Sonuç olarak, diz ve ayak bilek eklem problemleri oluşmaktadır.

Önden veya arkadan bakıp, tespit edilen yürüyüş manzaralarından en-çok görülen yana veya öne eğilmelerdir. Öyle bir vaka görüldüğünde alkol alındığı sanılmasın. Kafa bölgesinde hasara işarettir.

Yavaş yürüyüşün tercümesi depresyondur. Yürüyüş tempoda her artış, moralin yükselmesi demektir...Ayrıca, ne kadar hızlı yürünürse o kadar uzun yaşanır. Son araştırmalar 65 yaşın üstündekilerin 1,5 m/s sürat ile yürüyenlerin, daha yavaş  yürüyenlerden daha fazla yaşadıkları tespit edilmiştir.

Yürüyoruz!

Ertan Hatipoğlu


3 Mart 2018 Cumartesi

JAMAİCA MI? SİZLERE ÖMÜR...


                                      






Daha 1-2 yıl önceye kadar hepimiz Jamaicalı sprinterlere gıpta ile bakar, ne yerler, nasıl çalışırlar diye, merak ediyorduk. O küçücük adanın insanları için atletizm, özellikle kısa mesafeler bir din kadar önemli, her büyük yarışta ise, binlercesini tribünlerde kendi bayrak renkleri elbiseleri ile kahramanlarını destekliyordu. Usain Bolt gibi efsane sadece Jamaica değil, dünya atletizmin yüzü olmuştu. Onun sayesinde tribünler dolu, sponsorlar sırada bekliyor, heyecan uzaylara kadar tırmanıyordu...Bayrak yarışları Jamaicalı atletler yüzünden bahis sitelerinden çıkarılmış, farklı zaferleri kimselere soru işareti değildi.

Her şeyin bir sonu vardır, derler...

1-2 yılın içinde, ilk önce Usain Bolt’a ‘’bırakmalısın!’’dediler...Öyle ki, efsane son yarıştığı forumda sadece yenilmedi, yerlerde yuvarlanarak, ‘’sakatlandım!’’demek zorunda kalıyordu. Rüzgarın oğlu o kadar doymamıştı ki, hala futbol takımlarını dolaşa, dolaşa bir hal oluyordu!
Ayni zamanda, sırası ile silinenlere göz atıldığında Veronica Campbell Brown, Asafa Powell, Johan Blake, Nesta Carter, Michael Frater, Nickel Ashmeade, Warren Weir, Kerron Stewart, Julian Forte, Stephenie Ann McPherson gibileri değişik nedenlerle atletizmi bıraktılar veya performansları çok düşmüştü. Shelly Ann Fraser Pryce kariyerin en-heyecanlı anlarında anne olmak zorunda kalmış, şimdi ise, dönmeye çabalamaktadır. Elaine Thompson eski yıllarını mumla ararken, geçen yıl Londra dünya şampiyonasında sadece 100m.koşması ve orada da yenilmesi her şeyi göstermekteydi...Kocaman Olimpiyat şampiyonu çocuklara yeniliyor, düne kadar farklar attığı sporcular onu geçmeye başlamışlardı.

Kısacası, o efsaneler gitmiş, eskiye, çok eskiye dönmüşlerdi!

Nedenine gelince...2 yıl önce IAAF Rusya atletlerini üyelikten atınca, Britanya topluluğu üye ülkelerden sadece Jamaica karşı çıkmış, ‘’yapmayın, ayıptır!’’diyordu! Sen misin ‘’hayır!’’ oyu veren? Sen misin topluluğuna ihanet eden? Oysa ki, Jamaica sadece politik baskılar atletizme girmesin, politikacının problemleri onlara kalsın istemekteydi. Anlatamadılar...Anlatamazlardı zaten.Malum çark harekete geçti ve o küçücük adanın büyük yeteneklerini sıradan atletlere dönüştürmeye başladı. Jamaica 1970-80 lere geri dönme yolculuğu tam hız başlamıştı. Orada artık, tıpkı eskisi gibi, tektük, epizodik Marlene Ottey ve Don Quarrie gibi atletler çıkacaktır.

Sürüden ayrılan kuzuyu kurt kaparmış...


Ertan Hatipoğlu

16 Şubat 2018 Cuma

NORVEÇ'İN ASTIMLI ORDUSU

                              









     Savaşçı ve cesur bir halk olan Vikingler, Norveç kültürünün önemli bir parçasıdır. Yılın büyük kısmını denizlerde geçiren, 8-11’inci yüzyıllar arasında Avrupa’nın bir çok bölgesini fethetti. Bu fetihler cesur olduğu kadar, zeki ve kurnaz savaşçılar ile mümkün olmuştu...

Bu günkü dünyada ülkelerin savaş arenaları gibi algılanan Olimpiyatlardır. Oralarda gerçek modern savaşları sergilenmektedir. Her ülke madalya sıralanmasında yer alması, diğerlerinden üstün olduğunu göstermek için ellerinden geleni yapmaktadır.

Norveç Krallığı takımı PyeongChang 2018 için yaptıkları gerçekten her şeyi anlatmaktadır. Takımın neredeyse yarısı astım hastası olarak yarışlara katılmaktadır. Vikinglerin torunları ‘’yasal’’yolunu bulmuş, istedikleri gibi kanlarına yasaklı maddeleri, ‘’tedavi’’ amaçlı pompalayabiliyorlar. Yıllar boyunca...

Olimpik astımlılar her kurumdan izin alarak kendilerini ‘’tedavi’’ etmekteler. İlk önce, bu izin üye oldukları uluslararası federasyonun sağlık kurulundan alınmaktadır. Daha sonra, sporcuların sağlığını düşünen!? WADA onayı gerekmektedir. Tüm bu bürokrasiyi ‘’halletmek’’için epey organizasyon, lobi ve daha neler gerektiğini tahmin etmek zor değildir.Bireysel çabalar bu muazzam manzarayı getiremez, herhalde...Devletin desteği, en-azından teşviki açıktır.

Spor kılıklı uyanıklar olayı çabuk sökmüşler, hem ilaçlar alınırken rakiplerine karşı avantaj sağmaktalar, hem zararlı yan etkisi olmadığını öğrenmişlerdir. Elit sporun performans eşitliğinde solunum düzelmesi, anabolizan ve lipolitik etkisin ilave edilirse, sonucu tahmin etmek zor olmaması gerek.

İşin ilginç tarafı, skandalın büyümesi için Norveç’in kendi NRK TV neden olmuştu.Öyle ya, her ülkede dürüst gazeteciler hala mevcuttur! Onlara göre, Norveç kafilesi kocaman 6.000 (altı bin!) astıma karşı ilaç dozu Olimpiyat köyüne sokmuşlardı. Artı, büyük rakam nefes alma aleti beraberinde...Takım doktorun savunması hem çok komik, hem de her şeyi anlatmaktadı: ‘’109 kişilik kafilemde 43 kişi astım hastasıdır, ondan...’’

Astımlı ve diğer hastalar o kadar çok oldular ki, insan şakasına da olsa, onları Paralimpik Olimpiyatlara kaydırmak daha akıllıca olmaz mı, diye sorması gelmektedir.


Ertan Hatipoğlu




6 Şubat 2018 Salı

CENK TOSUN MESELESİ

                                             









Cenk Tosun ülkemizde yetişmiş sayılan, en-azından buralarda gelişen nadir futbolcularımızdan biridir. Özellikle, Beşiktaş takımına transfer olduktan sonra, hem fiziksel, hem beceri, güven olarak gelişimin epey noktalarına gelmişti. Sadece fiziğine bakılırsa, gerçekleri görmek, fazla uzman olunması gerekmez. Üstelik, Şampiyonalar Liginde sıraladığı gollerin birkaçı şaheser sayılabilir. Everton takımına rekor transfer olması hiç tesadüf değildir...

Ada’ya gider gitmez tereddütlü oyunu bir çok futbol severe tuhaf gelmesi, normaldir.Beklentiler fazla, ama bazı antrenman bilimi kuralları çiğneyip gidilmez, işte!
İlk önce Cenk’in son bahar yarı sezonu çok yoğun ve başarılı geçtiğini hatırlanmalı...Süper Lig, Şampiyonalar Ligi, Milli mesailer derken, aralık ayında özellikle, normal olarak, formdan düşmüş, bazı maçları pas geçmiş veya yedek çıkmaktaydı. Antrenman bilimcilere göre, bir sporcu sportif formun zirvesinde en-fazla 8 hafta kalabilir, diye bilmekteyiz. Bize göre, o rakama ulaşmak bir çok meziyet istemektedir.Sporcu kabiliyeti, yaşı, kendisine bakma ve tabi ki, bazı antrenman metotlar, önemlidir. Formda kalma süresinde fazla durmadan, onu kaybetme süreci kaçınılmaz, normaldir, diye vurgulamak gerekir.

İşte, böyle bir form kaybetme süreçte aralık ayı geçti ve Cenk Tosun yeni takımına transfer olup, daha 3. gün kendini maçta buluverdi. Yorgun, bitik, formsuz...Ayni zamanda eski takım arkadaşları yaklaşık bir ay zaman bulup, yeni yarı sezonu için ‘’bataryalarını şarj’’etmektelerdi.Yeni sportif formlarına kavuşmak amacı ile, sportif niteliklerini yeniden yükseltmeye uğraş vermektelerdi. Kısacası, Cenk’in formsuz oluşunun en-büyük sebebi zamanlama ve gittiği Lig’in neredeyse ara dönemsiz olmasıdır.

Peki, Premier Lig’in futbolcuları bu problemi nasıl çözmekteler?

Aslında bu konu büyük tartışmalara neden olmuş, bir çok uzmana göre, kesintisiz Lig, İngiltere’ye, özellikle Milli takım düzeyinde bir çok hüsrana neden olmaktadır. Onlara göre, kesintisiz Lig programı, yani ‘’bataryaları şarj’’ etmeden yapılması, neticede hem fazla sakatlık, hem de özellikle yaz aylarda futbolcuların isteksiz olmalarına meydan açılmaktadır.

Ama biz asıl probleme dönersek, Premier Lig’inde oynayan futbolcular bu problemi çok basit sayılan bir yöntemle çözmekteler. Ara dönemi gibi ‘’uzun şarj’’yerine Lig boyunca, haftalar içersinde ‘’kısa şarjlar’’ile çözmekteler. Milli aralar, oyuncu rotasyonları, kart ceza süreleri, kısacası, orada her an bir ‘’şarj’’fırsatıdır. Tabi, iyi bir teknik kadro elemanları ile...

Tüm bunlar göze alınır, mantıklı düşünülürse, Cenk kardeşimiz en-kısa sürede oranın ‘’şarjlarına’’ adapte olacak, yeniden ağları havalandırmaya başlayacaktır.

Olan yine Milli takımımıza olacaktır...


Ertan Hatipoğlu

26 Ocak 2018 Cuma

AL BİRİNİ, VUR ÖTEKİNE!

                                                 








Son yıllarda, özellikle doping davalarda Dünya’ya adalet getirdiğini düşünülen bir kurum vardır ki, kendini zaman-zaman da olsa, iyice aşağılara çekmektedir. Aldığı kararlar o kadar taraflı ve komik ki, sporu sevenlere, ilgililere ‘’ CAS sistemi gerçekten tarafsız, hataları aza indiren bir kurum mu?’’dedirmektedir.

Rio 2016 4x400m. Olimpiyat şampiyonu Gil Robert (USA) olayını hatırlayanlar olacaktır...Mart ayı 2017 sporcunun numunesinde probenesid adında yasaklı, doping maddesi bulunmuş, sporcu savunmasında Hindistan’dan gelen ve hastalık kapan kız arkadaşı ile sabaha kadar öpüşmesinden geçtiğini iddia etmişti!? USADA bu savunmayı güzelce ‘’yutmuş’’, sporcuya 4 yıl ceza vereceğine, suçsuz bulmuştu!? Ayni ‘’prensipli’’, dopinge sıfır toleranslı USADA...

Bundan sonra asıl neler oluyor, neler...

Bir başka, ‘’daha’’sıfır toleranslı, sporcuların sağlığını düşünen WADA, altında olan USADA-nın kararını ‘’beğenmeyerek’’, sporcunun davasını ‘’ultra’’dürüst CAS kurumuna taşımaktadır. Göstermelik, tabi...

Dün CAS kararını vermiş, sporcuyu suçsuz bulup, benzer olaylarda 4 yıl ceza verdiği davalarda, sıfır ceza kararı çıkmıştı!? Madde miktarı minikmiş, performansa katkısı yokmuş masalları...

Evet, probenesid maddesi performansa katkısı yoktur, ama süper bir ‘’maskeleyicidir’’. Alınan başka her tür doping maddeleri çok iyi gizler. Onun için yasaklı listesinde 20 yıldır, doping maskeleyiciler bölümünde yer almaktadır.
Miktarına gelince, orada skandal daha büyüktür. Bazılarına gelince ‘’vücut üretmiyor, miktar önemli değil’’ ve ‘’sporcu vücuduna girenlerden kendisi sopumludur’’ gibi ifadeler kullanılıp, uzun yıllar dinlenmeye alınırken, diğerlerinin erotik dolu, komik hikayelerine kanılmaktadır.


Ertan Hatipoğlu

16 Ocak 2018 Salı

KARLI VE BUZLU ZEMİNLERDE SAKATLIK GELİRSE, NE YAPILIR?










Bu tür hava şartlarında sakatlık en-iyi profesyonellerin de başına gelmektedir. Genelde ayak kaymanın sonucu bilek eklemi zarar görmektedir. Bu bölgede 3 tür sakatlık vuku bulmaktadır: çıkık ve çekmeler, kısmen veya tam bağı zedelemeleri, kemik kırıklar ve çatlaklar.

Buz üzerinde koşarken, bacak dönmesi zor bir şey değildir. Kaygan zeminden dolayı, bacaklar genelde içeriye doğru kaymakta, bilek bölgesi ise, vücudun tüm ağırlığını taşımak zorunda kalmaktadır. Üstelik kendisine göre ters ve tehlikeli açıda...Neticede, bağlarda fazla gerilimden dolayı, çekme, kopma, çıkık ve kemik zedemelere davetiye çıkarılmaktadır.




Burkulma belirtileri ağrı ile birlikte şişmedir. Ayağı kalkma ve ona basarken bile ağrı ve rahatsızlık hissedilir. Antrenman derhal sona ermeli, ayak bilek bölgesi lastikli bantla, fazla sıkmadan bloke edilmelidir. Daha hafif vakalarda, bandajdan sonra neredeyse ağrılar kaybolmaktadır, ama yine de evin yolu tutulmalıdır. Evde ilk iş buz uygulamasıdır. Buz şişkinliği ve kanamayı durdurur, rahatlatır. 3. güne kadar ilerleme yoksa, ‘’merhaba Doktor!’’denilmelidir. Antrenmanlara gelince, tam tedavi bitmeden, vücudun sadece üst tarafını çalıştırmaya müsaade vardır.


Bağların tam veya kısmi yırtılma belirtileri, ayak dönerken tıklama, zedelenen yerinde morluk gözükmektedir. Koşucu her basışta, özellikle ani dönüş ve engebeli parkurlarda şiddetli ağrı hissetmektedir. Yanında tıbbi araç ve gereçler yardıma yetişirken, grup halde koşulduğunda, koşu arkadaşların yardımı ile, sıcak yere ulaştırılır, mümkün ise Acil servise götürülürse, tedaviye hemen başlama fırsatı bulunur. Hasarlı ayak üzerine basmaktan kaçınmalı, doktorsuz bantlamaktan uzak durulmalı. İlk teşhisi doktor vermeli, tedaviyi onlar belirlemelidir. Yaklaşık 1 ay süren tedavi süresince koşmayı unutmalı, yüzme, fitnes gibi, bölgeyi kapsamayan aktivitelere iştirak edilmelidir.

Kemik kırıklar ve çatlaklar belirtileri ayak pozisyonun farklı duruşu, çok şiddetli ağrı, yaralı bölgede fazla çürükler. Bu durumda kesinlikle ayağı doğru pozisyona koyma hatasına kapılmadan, sadece çabuk soğuk yerden kalmayı denemeli. Hasarlı olmayan ayak üzerine durmalı, arkadaşların yardımı ile, ilk yarım beklenmelidir. Tek başına koşucular her zaman beraberinde cep telefonu olmalı, icabında haber verebilmeli, yardım talep edebilmeliler. Bu tür sakatlıkların tedavi süreçleri 6 haftaya kadar uzayabilmektedir.

Bu tür sakatlıkların riskini asgariye indirmek için her şeyden önce kış koşu ayakkabısı kullanmalı, derin kanallı ve yüksek, ayak bileği kapsayanlar idealdir.
Ayni parkurda koşulursa, fazla buzlanmış bölümlerinden uzak durulması için, önceden plan yapılır. Buzlu ve engebeli parkurlardan uzak, gerekirse stat pistlerde bir kaç hafta, son kulvarlarda idare edilmelidir. Ekstrem durumlarda koşu bandı çok iyi bir arkadaştır...
Son olarak koşudan önce özellikle ayak bilek bölgesini çok iyi ısıtmalı, gerekirse, ısıtıcı pomatlar ile ovunmalıdır. Sıcak bağlar daha fazla baskılara dayandıkları kesindir...


Ertan Hatipoğlu

14 Ocak 2018 Pazar

MİDE VAKUMU

                                                           









Karın içi vakum, içeriye çekip mideyi tutulması gereken bir egzersizdir. Göbeği pantolonların üzerine çıkan herkes için şiddetle tavsiye edilmektedir.

Hareket yatarak, ayakta veya oturarak yapılır. Bazıları hareketi oturarak tercih ederken, sabah yatakta, aç karnına, yatarak uygulananlar vardır.

Mide vakumu kuvvetlendirici ve destek hareketi gibi algılanırsa, haftada neredeyse her gün yapılmalıdır. Karın kasların enine olmasından dolayı, gergin kılmak ile alışılmalı, onları gereken rejime alıştırmak için gereken 2-3 hafta çaba yeterlidir.









Sırt üstü uzanarak, bacakların dizleri bükülmüş, kaslar rahat, pozisyon alınır. Yavaş nefes alınıp, vücut kasları zorlanmadan, ciğerlerden hava yine yavaş bırakılır. Hava akciğerden gittikten sonra, karın kaslar gerginleşir ve mümkün oldukça içine çekilir. Nefes alınmaz! Bu durumda 10-20 saniye kadar kalınmaya çalışılırken, az nefes alıp, karın çekilmeye devam ettirilir. Dinlenmek için acele edilmez, yine nefes alınır ve karın kaslar gerginleştirilirken, daha o adar tutulmaya çalışılır. Ufak nefes almalar olabilir...Nefes verilir, karın kasları gevşetilir, bir kaç derin nefes çekilirken, ciğerleri boşaltarak, karın yukarıya ‘’şişirilir’’. Böylece kaslar iyice uzatılır ve iç karın kasların kuvveti artınca, sadece 3 haftada göbek çevresi azalır.

Bazen, çok ince yapılı kızlarda bile göbek, neredeyse hamile kadınlar gibi çıkmıştır. Burada temel problem iç, derin karın kasların tembelleşmesi, daha doğrusu çalışamamasıdır. İşte bu kaslar ancak ve ancak vakum ile devriye girmektedir. Multifidus ve yan karın duvarındaki geri çekilmesinden sorumlu kaslar ancak bu tür egzersizlerle çalışırlar. Onlar geri derin nefes alma  aktivitesinden de sorumludur. Uygulanan vakum egzersizi bu örnekte taşmış göbeği içeri alırken, iç organlarda biriken yağ tabakasını azaltır, göğüse görsel artış sağlar. Ayrıca, omurgayı stabilize ederken, alt sırtta özellikle ağrıları gidermektedir. Üstelik, egzersizler ofiste, evde internet karşısında, otomobilde, kısacası her yede yapılabilir. Teknik ayrıntılara gelince, ayakta, ayaklar omuz genişliğinde olmalı.Eller dizlerde; Yavaş, burundan derin nefes alınır. Güçlü bir nefes verişi, eş zamanlı göbek geriye şiddetli çekilmektedir. Bu pozisyonda ‘’sahte nefes’’alınır. Sanki nefes alıyormuş gibi, göbek hareket edilmektedir...Asla nefes alınmaz! Bu pozisyonda mide sanki omurgaya yapışmış gibi hissedilmelidir. Defalarca denemeden sonra mutlaka yapılmaktadır. Bu pozisyonda 10-20 saniye kadar dondurulur. Karnı rahat bıraktıktan sonra ancak, nefes alınır!


Mide vakum hareketlerden tam randıman arzulayanlar, mekik hareketleri ve orta yüklemeli kardiyo (150 Nabız) haftada 2-3 kez ile, kombine edebilirler. Tabi, gıdalarına da dikkat ederlerse, zafer çabuk ve ebedi olacaktır!

Öznur Dursun-Hatipoğlu

En okunanlar