2016 yılında, hiç kuşkusuz futbol hayatımızın en-önemli
forumu Avrupa Şampiyonası olacaktır. Biz türkler, Avrupa Şampiyonalarına başka
bakmakta, fazladan önem vermekteyiz.Oralarda başarılı olmak, bize ekstra keyif pompalar...
Milli takımımız bu savaşta hem saha, hemde kulis mücadelesi
vermek zorunda. Aslında bunlar birbirinin ayrılmaz parçalarıdır, ayrı tutarsan,
birini ihmal edersen, başarılı olman imkansız gözükmektedir.
Saha savaşının en-büyük kozu, iyi hazırlanmaktır. Süper
ligimizin son maçları 22.mayıs'ta oynanacaktır. Bu son maçlar 1 hafta geriye
alınırsa, Milli takımımız için 10 hazirana kadar daha rahat bir hazırlık, daha
doğrusu son detaylari daha net belirleme şansı yaratılacaktır.
Saha savaşında başarılı olmak için ikinci kuralı, güçlü ve
geniş kadro ile gitmektir. Son gittiğimiz Avrupa Şampiyonasını hatırlamamız
yeterlidir. Dar kadro yüzünden finale çıkamadık, elimize gelen şansı harcadık…İşte
burada kulis çalışmaları ile bağlantılar olmaktadır. Bir Fernandao’yu örneğin,
türk statüsüne geçirmek için, sadece vatandaş yapmak yetmiyor. FİFA-dan onay da
gerekiyor.
Grup elemelerimizde son 4-5 maçımızı hatırlayalım! Eğer o
maçların sadece birisinde çok net bildiğimiz ‘’katil’’hakem gelseydi, biz 2-3
gün yazar, çizer, daha o kadar örneğin fransız mallarını boykot edip,
unuturduk. Tabi, Avrupa Şampiyonasını da…
Michel Platini’nin gitmesinden sonra, futbolun her alanında
yolumuz açıldı ve bu bizim için net bir işaret olarak algılanmalı. 26.şubatta
yapılacak FİFA Başkanlık seçimlerden önce rüzgarın esiş yönünü çok net
algılamalı ve gereken hamlelerle yeni Başkan’ın yanında yer almalıyız. Rüzgarın
yönünü dedik de, onu artık ilk okul çocuklar bile algılamış durumda. USA ve
İngiltere’de öğrenim görmüş Ürdün prensi Ali bin El-Hüseyin hiç kuşkusuz Dünya
futbolun yeni başkanı olacaktır. Onu desteklemek ve yanında olmak bizim futbol konforumuzu çok etkileyecektir.
Çinli’ler ne iyi demişler: ‘’Değişim rüzgarları esince, aptallar duvar örer,
akıllılar ise, yel değirmenleri yaparmış’’
Ertan
Hatipoğlu