10 Şubat 2020 Pazartesi

SERGEY BUBKA İLE NASIL TANIŞTIM?


                                      








Yıl 1980, Sosyalist ülkelerin gençler atletizm yarışmasının ev sahibi özgür ülke Küba’dayız...Üç adımda, Bulgaristan milli olarak, çiçeği burnunda 18 yaşında bir genç Santiago de Küba’nın tropik iklimine adapte olmaya çalışıyordum. Yarışlara daha 10 gün vardı, stada gidip, antrenman yapıyorduk.

Antrenmanlar dışında ev sahipleri bizi sahile götürüp, çok dikkatli, koruma ve can kuranlar nezaretinde, plaj keyfi yaşatıyordu.Bir başka aktivite ise, havalı tüfeklerle ormana dalıp, özel tasarlanmış atış poligonlarında saatlerce, doya-doya hedefleri ''ağlatıyorduk''.

Yarışlar yaklaşınca, havalı tüfeklere daha fazla rağbet oldu, zira hocalarımız bizi güneşten uzak tutmaya çalışmaktaydı. Tüfek için bir önceki gün yazılman gerekiyordu. 

Sabah yine ormana, iki arkadaşım eksik gitmenin biraz moral bozukluğu yaşıyordum. Yolda, yanımda CCCP(Sovyetler Birliği)takımından antrenör ve sporcusu vardı. Onlar sadece izlemeye, yazılmadıkları için tüfek hakları yok olduğunu öğrendim. Elimde iki arkadaşların rezervasyonu vardı, onlara teklif ettiğimde yüzleri güldü, teşekkür ettiler. Antrenörü elini uzattı:

‘’Çok memnun oldum, ben Vitaly Petrov!’’dedi, ardından sporcusu:
‘’Memnun oldum, ben Sergey!’’ diye gülümsedi.

Atışlara gittik, daha sonra kaldığımız otelde ayni katta olduğumuzdan sık sık görüşüyor, sohbetler ediyorduk.Antrenmanlarda şakalaşıyor, stres atıyorduk.Sergey hocasına tapar, sözünden çıkmayı aklından bile geçirmediği, hafızamda net kalan birşeydi...

Yarışlar başlayınca, doğal olarak herkes kendi kabuğuna çekildi, konsantre oluyorduk.
Sergey’in yarışını izleyemedim, ama 5.05m. ile ayni dereceyle, DDR(Demokratik Almanya) sporcusu Piltz’e yenildiğini duydum.

Ertesi sabah, kahvaltıda antrenörü Petrov’u üzgün görünce, yanına gittim ve sebebini sordum.
Bana Sergey’in çok üzgün olduğunu ve bütün gece ağladığını anlattı.Elindeki yastığı bana uzatarak:

-Bak elle, yastık göz yaşlardan tamamen su olmuş!-dedi

Hakikaten, yastık sanki suya batırılmış gibiydi...

-Bu kadar mı hırslı?!-dedim
-Kaybetmeye hiç tahammülü yok! Sabaha kadar kendini parçaladı!

Kendini parçalayan, sabaha kadar yastığını ıslatan Sergey Bubka’nın taa kendisiydi. 17 yaşında daha dünkü çocukken, nasıl olur da yenilirim, bunu ağır kaldırması, bir şampiyonluk ruhlu sporcunun ön ayaklarıydı.

Daha sonralarını zaten biliyorsunuz...

Ertan Hatipoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

En okunanlar