6 Temmuz 2015 Pazartesi

FUTBOL'DA HAZIRLIK KAMP PLANLANMASI

 
Futbolda yine bir yeni sezon hazırlıkları, yine takımlarımız yurtiçi ve dışında antrenmanlara başlamış durumdalar. Sezon başı çalışmaları çok önemlidir, zira bir takımın forma girmesi, genel hazırlık dönemin görevidir. İyi atılan temel, binanın yüksekliğini ve sağlamlığını tayin etmektedir.
Takımlarımızın hazırlık planlamasına bir bakıldığında, genelde  orta ve yüksek dağlara ve daha sonra deniz seviyesini tercih edenler ağırlıkta olmasına karşın, sadece deniz seviyesinde hazırlanan takımlar vardır. Bazı takımlar yüksek rakım kamplarına hiç bulaşmaz, nimetlerine inanmamaktalar veya faydalanmasını bilmezler. Onların Teknik Direktörleri dünyada genelde önde gelen takımları örnek göstererek, ‘’bakın, şu ve şu takımlar da Uzakdoğu’da veya Kuveyt, Katar gibi deniz seviyeli ülkelerde hazırlanıyorlar!’’ derler.
Doğru! Öyledir, ama onlar bunları yüklü para karşılığı, sponsorların baskısı altında yapıyorlar, hatırlanmasında yarar vardır.
Bizim sözümüz  hazırlıklarından yüksek verim almak isteyen takımlarımıza...Kısacası, orta ve yüksek dağlarda, nasıl antrenman yapılır, ne kadar hangi günler yüklenilir?
Birincisi, yüksek dağlara çıktıktan ve indikten sonra  farklı süreçler olduklarını vurgulanması gerekir. Dolayısıyla, antrenman yüklemeleri çok farklı olacaktır...İlaveten, dağı ortamında kalması gereken asgari gün sayısı ve yüklemeler prensipleri vardır. Bu prensipler çiğnenilirse, faizi büyük olur, hiç kuşkunuz olmasın!Bazen futbolcuyu haftalarca kaldıramaz, tanıyamaz ve karşılıklı anlaşmazlıklar doğar. 
İkincisi, sadece antrenman süreci değil, hazırlık maç planlarını da ona göre yapılması gerekir. Örneğin, dağdan indikten 5.-6. güne kadar 1-2 hazırlık maçı yapılırsa, çok isabetli olur, takım olumsuz etkilenmez. Tam tersi, takım ''zıpkın'' gibi olur!Fakat, hazırlık maçların ineli 6. gün ile 16-17. günler arası yapılırsa, vücutlar başka bir süreç ile meşgul olduklarından dolayı, çok zorlanacaklar, istenilen amaca ulaşılamadığında moraller bozulacaktır. Ayrıca, faiz olarak, takım fiziksel darbeye uğrayacak, bazen haftalarca performansı düşecektir.
Benzer maç planlanma prensipleri dağı gidildikten sonra da mevcut olup, mutlaka bilgi sahibi olunmalıdır. Her iki sürecin kısaltılması veya uzatılması için bir takım gıda diyet programları vardır. Ayrıca, dağı ortamında tüketilmesi gereken gıdalar, vitamin ve mineraller, sporcu destek ürünler tavsiye edilmektedir. 
Tüm bunları teknik adamların bilmesi mümkün olmayınca, uzman yardımına başvurulması veya ciddi danışmanlık hizmeti alınması gerekir.
Yüksek rakım kamp nimetlerinden faydalanmamak, kısa sürede takımını bambaşka boyutlarda görememek, bize göre, antrenörlük mesleğin büyük kayıplarından biridir. 


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

4 Temmuz 2015 Cumartesi

EŞOFMAN'LI TURİZME KİM DUR DİYECEK?




Bakü’de 1. , büyük ihtimal  tarihinde son Avrupa Oyunları sessiz sedasız sona erdi. En-azından bizim için…Oysa ki, bu Oyunların ev sahibi sayılırız. Büyük ihtimal son derken, yarışları organize edecek, en-azından 5-6 milyar dolar harcayacak başka bir ülke bulunamaz, diye düşünülmektedir. Azerbaycan bir takım nedenler ile yaptı, ellerine sağlık…İlham Aliyev milli gururunu okşadı, kendi insanlarını mutlu etmeyi başardı, bu başka bir konu. Tabi, tüm bunları yaparken Olimpiyat ruhuna ne kadar yakın yapıldı, ayrı bir meseledir…

Türkiye bu Oyunlarda madalya sıralanmasında 14. olurken, önünde ‘’cüce’’ sayılacak ülkeleri gördü. Azrebaycan’ı pas geçersek, Sırbistan, İsviçre ve Belarus gibi ülkeler bizi sollamış, bizi adeta ‘’eşofmanlı turistler’’ kategorisine sokmuşlardı.
Olimpiyat sporu olmayan karate  madalyaları çekersek, durumumuz daha net gözükmektedir. Judo, tekvando ve güreşte bile umduğumuz madalyaları alamazken, seneye Rio’da ne olacağı bilmek için bakıcı olmamız gerekmiyordur.
Güreşte kulis arkasında konuşulanlar;‘’Biz son baharda Dünya Şampiyonasına göre hazırlık yaptık!’’  gibi bahaneler çok naïf kalmaktalar. Evet madalya sayısı fazla olabilir, ama sadece 1 altın ile yetinmek, ev sahibi sayılır bir yerde ve eksik rakipleri düşünürsek…
Boks’ta her zaman iddialı olan sporcularımız sadece iki madalya ile koskocam turnuvayı tamamlamış oldular. Belki de en sevindirici olay, jimnastikte gelen o çok değerli, İbrahim Çolak madalyasıdır. Oralarda bir kıpırdanma, yılların pası atıldığını herkes tarafından hissedilmektedir.
Bayan voleybolda gelen altın madalya kimselere sürpriz olmazken, 80 milyon nüfusumuzun  kız sporcuları en-popüler sporu için, normal karşılanmaktadır.

Lafımız bazı işini iyi yapan federasyonlara değil, biz Milli takımlarımızın seyahatlerini adeta bir turizm seyahat acentesi gibi görenlere, sadece gezmeyi başarabilenlere yöneliktir. Kısacası, dünyanın parasını harcayarak kendi evinde 14. olmak epey ''zor'' bir iştir...

Bu gibi ''eşofmanlı'' gezilere kim ve ne zaman ''DUR!''diyecek? 



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

28 Haziran 2015 Pazar

FUTBOL'DA HERŞEY Mİ MÜBAH?





Aşkta, savaşta ve futbolda her şey mübahtır, derler. Kazanmaya giden yolda her fedakarlık amacına ulaşır, genelde yapılan hareketler takipsizlik ile sonuçlanırlar. Çili’li  futbolcu Gonsalo Jara bunları tüm Dünya ‘ya gösterdi. Hem de çok açık iki hareketle… İlk önce, hakem görmeden Cavani’yi elinle taciz etti, daha sonra artistik bir hareketle, sanki tokat yemiş gibi yere düştü. Hakem Uruguay’lı golcüye ikinci sarı karttan kırmızı verdi ve böylece maçın kaderi ile oynamıştı. İşte, kısacası Çili takımın 1:0 yenme ‘’taktiği’’ böyleydi! Şimdi Jara’nın ‘’taktiksel’’ hareketleri ile Çili yarı finalde, final şansını zorlayacaktır. Uruguay takımı itirazını  yazmış, sonucunu beklese de, maç geri alınmayacaktır. Sadece olaya neden olan Gonsalo ceza alabilir, ama takımı asla. 

Bir çoğumuz için Jara’nın yaptıkları ayıp olabilir, ama kendileri için o bir kahramandır. Ülkesi için canını bile vermeye hazır bir vatanseverdir. Zafer için her yolu deneyen bir futbolcudur. Bizim ülkemizde de bir çok benzer hareketler, spor programlarda buna teşvik eden ifadelere rastlanmaktadır. Daha birkaç ay önce, Sinan Engin bir kanalda, ''futbolda her şey mübahtır!''demişti.


İyi, güzel de, benzer ‘’taktiksiyenlerin’’ sayısı artarsa, ne yapacağız?



                                                                                    Ertan Hatipoğlu

18 Haziran 2015 Perşembe

ATLETİZM’DE WATERLOO SAVAŞI


Fransızlar ‘’sporun anası’’ denilen, atletizmin üstünde  yönetim hegemonyasını uzun yıllar sürdürmekteler. İAAF-ın yönetim şemasında daima çok sayıda fransız veya eski kolonyalarından idareciler var, zaten merkezi de Monako’dur. Daha büyükler bilir; Eskiden müsabakalarda, yerel dilden sonra fransızca anons ediliyordu…Bu durum git-gide değişti, özellikle Berlin Duvarı yıkıldıktan sonra, gittikçe artan tempo ile, ingilizce dili egemen oldu.

Sadece 2 ay sonra, Dünya atletizm ailesi başkanlık seçimine gidecektir.Bu  sefer bu sadece bir başkanlık seçimi değil, bir kader belirlenmesi, ayni zamanda bir İngiliz - Fransa savaşıdır!
İki efsane atlet - Sergey Bubka ve Seb Coe  çok önemli bir savaşa, sporda FİFA ve IOC-den sonra 3. önemli koltuk mücadelesine girmişler bile. Sergey Bubka kazanırsa, Dünya atletizmde fransız hegemonyası devamı demek, Coe kazanırsa, kısacası, Monako memurları Londra’ya taşınmak zorunda kalacaklardır. Her iki aday şu anda başkan yardımcı pozisyonda, Bubka başkanlık dışında, yine yardımcılığa da aday olmasını altını çizmek zorundayız. Lord Sebastian Coe ise, sadece başkanlığa aday…

Mevcut başkan Lamine Diack’ın kemikleşmiş oyları, özellikle Afrika kıtasındakilerin rengi belirleyici olması beklenmektedir. FİFA-da gelişmelere bakarsak, Diack’ın ‘’yumuşak karnı’’ oğlu Papa Masata’nın maceralarını hatırlarsak, o oyların nereye gidecekleri tahmin etmek zor olmaması gerek…

Bu seçimde bir diğer belirleyici unsur Balkanlar’ın 15 ülke oyudur. İşte bundan dolayı, bu hafta sonu Bulgaristan’ın Eski Zara (Stara Zagora) kentinde yapılacak 2. Lig Avrupa takım yarışlarına her iki aday gelecektir. Ayni tarihte 1. Lig ve Süper lig yarışları varken… Her iki aday herhalde yarış seyretmeye değil, Balkan Federasyonu Başkanı Dobromir Karamarinov ile kulis yapmayı planlamışlar, kısacası ondan 15 oyu isteyeceklerdir.

Burada bizim, Türkiye oyumuz mevcuttur, hatırlatmak, görevimizdir. Bir başka görevimiz, mevcut federasyonun fazla ‘’Bubkacı’’ görünümden derhal kurtulması, Balkanlarla müşterek hareket etmesi hususunda uyarılarımızı belirtmektir. Bu seçimde duygu değil, mantık ve rüzgarın yönü çok önemlidir.
Görünen o ki, Dünya Atletizm’de taşlar sağlam oynamış, en-kısa sürede oturacaklardır. Birçok skandalın şimdilik üstü kapanması, zaman zaman ‘’polyana’’usulü görüntüler, koparmaya izin verilmiş zincirler, kısacası her şey  aslında rüzgarın yönünü gösteriyor…

Waterloo savaşına hazırlıklı olun!



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

12 Haziran 2015 Cuma

COPA AMERİCA’DA ROL ÇALMA SAVAŞLARI

         



44. Copa America başlar başlamaz, tüm Dünya dikkatini çekmeye başardı . Gözler iki favori takım, Brezilya ve Arjantin üzerinde, Neymar ve Messi’nin bu sefer ayrı  cephede karşı karşıya ne gibi harikalar yaratacaklarını herkes merakla beklemektedir. Her iki takım turnuvanın mutlak favori olduklarından, doğal olarak iki futbolcudan da baş rol beklenmektedir. Bunlar geniş taraftarlar kitlesinin düşünceleri, ama uzmanların kafalarında farklı düşünceler var. Her iki futbolcu uzun ve yoğun sezon sonrası ‘’şarj’’ olanağı bulamadıkları için, bu yarışta sezon boyu sergiledikleri futboldan uzak kalacakları yönde düşüncelere sık rastlanmaktadır.
Bir gerçek vardır ve o Arjantin takımın kupanın mutlak favorisi olmasıdır. 1993 yılından beri kazanamadıkları kupayı bu sefer ‘’Gauçolar’’ evine götürmek istemekteler. Messi şakasına da olsa, Neymar’a genç olduğu, kupayı Brezilya’ya götürme şansının ileride de olacağı, bu sefer kesin Buenos Aires’e gitmesi gerektiğini, söylemiş. Ama görünen o ki, Neymar bu uyarıyı dikkate almayacaktır.
Arjantin yeni hocası Martino ile en-büyük zaafı yine savunma hattı gözükmektedir. Buna karşılık hücumda korkutucu şekilde güçlüler. İyi bir Messi ile, hiç kuşkusuz, 2011 yılında çeyrek finalde veda ettikleri kupayı, bu sefer kaldırmak niyetindeler. 

Brezilya takımı, geçen yıl hezimetinden sonra çok sayıda değişikliklere uğramış, yeni hocaları Dunga ile, 10  galibiyet  serisi yakalamış durumdalar. Bu kupayı  evine götürmek, milyonlardan özür anlamına gelmektedir. Bu sefer takım kaptanı olarak tüm yük Neymar’ın üzerinde olacaktır.

Arturo Vidal, Alexis Sanchez ve Claudio Bravo gibi oyuncular, Neymar ve Messi’nin rollerinden çalmak isteyecekler, onları gölgeye itip, kendileri kendi evlerinde kupayı vermek istemeyecekler. Şili takımı çok motive, hocaları Jorge Sampaoli’nin elinde her mevkide en-az bir yıldız futbolcu bulunmaktadır.

Kolombiya hocası Jose Pekerman’ı şu anda gizli de olsa, tüm meslektaşları kıskanıyordur. Sebebi ise şu an tam anlamı ile, yıldızlar topluluğu bir takıma sahiptir. Üstelik geçen yıla nazaran, Radamel Falcao gibi bir yıldız yarışa tam kapasite ile hazır durumdadır. Kötü geçen sezonun burada pozitife çevirmek isteyecek, bunun için  James Rodriquez ve Juan Cuadrado yardımcı olacaklardır. Jackson Martinez bu orkestraya ilave olması, Messi ve Neymar'dan rol çalmak isteyen kadro tamamlanmış olmaktadır. 

Edinson Cavani sezon boyunca Zlatan İbrahimovic ile kavga etti, hatta uruguaylı ‘’bana mani oluyor!’’ demişti. Şimdi durum çok farklı,  Suarez cezalı, Forlan eksik durumdalar. Böylece, tüm yük Cavani’nin üzerinde, 2011 kazandıkları kupayı yine kazanmak isteyeceklerdir. 

Perde açıldı, sıra futbol sanatçılarda!


                                                                                                          Ertan Hatipoğlu

7 Haziran 2015 Pazar

ÇİN SEDDİ'NİN ARKASINDA NELER OLUYOR?

                         



İl önce Çin Üniversiteler şampiyonasında, uzun atlama branşında 5 atletin 8.00m. üzerinde atladıkları haberi dikkatleri çekmişti. Daha sonra, yüksek atlama erkeklerde 3 sporcuları 2.33 ve üstünde atladıklarını gördük. 100m. ise Bingtian Su 9.99 ile tarih yazıyor, bayan sırıkçıları 4.66 gibi dereceler atlıyordu! En-son 20km. yürüyüşte Liu Hong inanılması zor bir Dünya rekoruna imza attı-1.24.38! Yürüyüş değil, resmen uçuştur…

Görünen köy kılavuz istemez misali, Çin atletizmi, yaklaşık 20 yıllık bir duraklama sürecinden sonra, yeniden ayağı kalkıyor.

Aslında, bunu 90-lı yıllarda denediler, ama o zaman çok büyük darbe yiyip, oturmuşlardı. Hatırlayacaksınız, özellikle orta ve uzun mesafede o inanılmaz Dünya rekorları…Kaplumbağ kanı içtiren antrenör Ma Junren, doping skandallar, filan…O zamanlar deyimin tam anlamı ile ‘’darının üzerinden yürümüşlerdi’’ Hayatta da böyledir, olgunlaşmayan, aceleci, zamanını ve şartları oturmayan her proje ölmeye mahkûmdur. Aynen, çinli yöneticilerin o yıllarda yaptıkları ve cezalarını yaklaşık 20 yıl çektikleri gibi.

Bu hikaye, herhalde kendi atletizmimizde yaşadıklarımızı hatırlatmaktadır. Özellikle 2012 yılında dönemin Başkanı Terzi’yi çok  kez uyarmaya çalışmıştım. Her başarı, suni yollardan değil, arkası dolu, zamanlanması doğru olması gerekir, diye…
Zaferler sarhoşu anlamak istemedi, gereken tedbirleri almadı ve 2013 yılında türk atletizmi yaklaşık 55 yakalanan sporcusu ile dibe vuruyordu…

Ama biz konumuza dönelim, Çinli yöneticilere bakalım. Belirtildiği gibi, yaklaşık 20 yıl hiç sesleri çıkmadı, sadece çalıştılar. Olimpiyat, Universiyat, Diamond League’ler organize ettiler, İAAF kulislerini sağlamlaştırdıkları gibi, Monacolu’lara sponsor buldular. Evet, İAAF 7 sponsorundan biri Çinli'dir.

Bu sefer çok daha arkaları dolu, donanımlı, bilinçli gelmekteler. Ülkenin ekonomik kalkınma gücünü de arkasına alarak. Bu sefer onları kimseler durduramaz!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

6 Haziran 2015 Cumartesi

TAVŞAN YAKALAMAK




Yunanistan atletizm kültürü ve gelenekleri hakkında bir çok şey bilinmektedir. Antik yunanlılar özellikle atletizm sporuna ve olimpiyat kültürlerine katkıları tartışılmazdır. Bu günkü atletizm sporun bir çok branşı daha asırlar önce  394 adet(!) antik olimpiyatlarda yapılır,  kahramanlarına ise tapılırmış.
Kahramanlar dedik, aklımıza Yunan atletizmin yeni yıldızı, hem de çok gelenekleri oldukları sprint branşında Lykurgos-Stefanos Tsakonas  anlamlı adında bir delikanlı, geldi. 200m. 20.09 derecesi ile özellikle  Roma Diamond League’de zafere ulaşması, tüm atletizm camiasının dikkatini yeniden o tarafa çekmeye yetti. Bir çok kişiye 200m. yarışı, aslında bir antik Olimpiyatta koşulan bir stadiy- 192,27m. gelen  bir mesafe olduğu, hatırlatmıştı.   
Bizi, ilaveten, bir eski Yunan efsaneye yöneltmiş, kafalarımızda yeniden canlandırmaya neden olmuştu.

Çok eski zamanlarda, Peloponez bölgesi, Mora yarımadasında Polinestor adında bir çoban varmış. Bir gün kuzularını güderken, yakın çalılıktan bir tavşan çıkmış ve var gücü ile koşmaya, kaçmaya başlamış. Polinestor tavşanın peşine takılmış ve arkadaşlarının hayretler dolu gözleri önünde bir müddet sonra, tavşanı yakalamış!
Bilindiği üzere, tavşanların asırlar boyunca yapabildikleri maksimal sürat 15 m/s. Spor bilim adamlarının hesaplarına göre, Polinestor bu günkü kahramanlarla takoza otursa, 100m. 7.2 s., 200m de -14.1 s. gibi inanılması imkansız dereceler koşacak, bunu da hiç antrenman yapmadan gerçekleşirdi. Daha doğrusu- sadece kuzularınla yaptığı çobanlık aktiviteleri ile...

Atletizm’de sprint denilince, en-sık sorulan soru: ‘’ Atletler bir gün 9.00 saniye net koşabilirler mi?’’
‘’Koşarlar, tabi!’’- diye cevap vermekteyiz.
‘’Peki, 8 saniye koşarlar mı?’’ –hemen yeni soru  gecikmemektedir.
İnsanların kapasitesi şudur, budur diyenlere hep gülerek geçtik. İnsanoğlunun kapasitesinin sınırı yoktur. Neden mi?

Atletizm sporu homo Sapiens zamanında gereken ilgiyi görmüş, şimdiki insanlarda( homo İnformatiko) da bu ilgi katlanarak  devam etmiştir. Hiç kuşku yoktur ki, yarınki insanlar, yani homo Kozmo’lar bu sevgiyi daha da ileriye götüreceklerdir.


                                                                                                     Ertan Hatipoğlu

En okunanlar