28 Kasım 2015 Cumartesi

ŞAMPİYONLAR LİG'İN DERSLERİ




Şampiyonlar liginde 5. maçlar oynanırken, büyük paraları yine ‘’oynadıklarını’’gördük. Çok büyük paraların…İşte, gruplarında birinci olması kesinleşen takımlar-Real Madrid, Barcelona ve Bayern Münih.Bunlar zaten Dünyanın en-zengin kulüpleri.Bir başka grubunda  birinci ise, Gasprom’dan desteklenen Zenit takımıdır.

Ligin gruplar aşaması ise, bize başka bir gerçeği açıkça gösterdi; Büyük paralar ile sadece olmadığını, onlara rağmen her takım başarıya ulaşamadığı. Manchester United 140 mln. Euro transfer bütçesi ile, Wolfsburg’a karşı son maça kadar endişe ile bekleyeceklerdir. Kısacası, sadece para değil, akıl da lazım!

Her zaman gibi, bu ligde en çok kazanan mütevazı takımlar oldu. İşte Astana, kısıtlı yatırımı ile, herkesin kalbini feht ettiler.. Büyük takımlara karşı sergiledikleri cesur ve açık futbol ile, saygı gibi pahasızı kazandılar!


                                                                                         Ertan Hatipoğlu

18 Kasım 2015 Çarşamba

MONACO'LU MEMURLARIN EN-SON MARİFETLERİ

                        



Şu Monaco’lu memurlar düzelmeyecek, kardeşim! Yeni Başkan da gelse, vitrini makyajlansa da, adamların içi böyle, genlerinde var…
Pazar günü Japonya’nın Kanazawa maratonunda çok çirkin olaylar oldu. İrkuts’tan gelip, Rus atlet Viktor Ugarov, uluslararası maratonu kazandı, üstelik parkur rekorunu 2.17.19 derecesi ile geliştirdi! Ama bu zafer Rus sporcuya sevinç ve gurur değil, hüsran getirdi. Neden mi?

Yarış, İAAF-ın Rus Federasyonuna getirdiği yasaktan tam 2 gün sonra yapılıyordu. İAAF dün ‘’bu vahim olayı’’ ele almış, Ugarov’un ‘’büyük günahını’’, atletizmin gelişmesini engelleyen hadiseyi masaya yatırmıştı. Ne de olsa, onlar bir Monaco’lu memur ve genlerinde atletizmin prestijini korumak vardır!   

İlk önce, Rus maratoncunun rekorunu iptal etmişler, daha sonra organizasyona baskı yaparak para ödülünü verdirtmemişler. Yetmemiş, Monaco’lular Rus Atletizm Federasyonundan Umarov’a ceza talep etmişler. Neden? Çünkü,Viktor koşmuş ve kazanmış…
Sadece, İAAF  Disiplin Komisyonu şunu unutmuşlar - bu sporcuyu maratona koşması için birileri müsaade etmiş! Bu birileri yarış organizatörleridir ve onlara ‘’ceza’’ gibi hiç bir kelime çıkmamıştır. Bu olayın bir başka skandal tarafı ise, Umarov'un hiç bir zaman milli olmamasıdır! Adam milli değil, ülke atletizmin ceza alıp, almamasını nasıl takip etsin? İAAF kimlere ceza vermeye, kimleri üzmeye çalıştığı çok net gözükmektedir.

Kısacası, atletizmde ‘’adi suçlu‘’olman için ille de, yasaklı madde alman gerekmiyor, artık…




                                                                                                                   
Ertan Hatipoğlu

14 Kasım 2015 Cumartesi

İAAF GÖZ YAŞLARINA İNANIR MI?

   


Akşam geç saatlerde İAAF Konseyi Rusya Atletizm Federasyonun (RAF) üyeliğini bloke etti. Karar 201. İAAF Konsey olağan dışı toplantısında oylandı. 
Toplam 26 Konsey üyeden 24 katıldı ve 22 ‘’evet’’, 1 ise ‘’hayır’’oy kullandılar. Konseyin Rus üyesi doğal olarak, oy kullanmadı…

Karardan sonra, hem Başkan, hem de bazı eski yıldız sporcu-üyeler çok kızgın oldukları, atletizmin prestij kaybının sebebi Rusya olduğunu öne sürdüler. Sanki ayni kişiler yeni seçilmiş, neredeyse 10 yıldan beri Konsey üyeleri değilmişler gibi konuştular…Sanki , ayni kişiler daha geçen yıl Dünya gençler yürüyüş ((Cheboksary 2016) ve Dünya gençler şampiyonası (Kazan 2016) için onay vermediler, Ruslara güvenmedikleri gibi, karar verdiler. Daha sonra, etik ve vicdani değerlerinden bahsedildi ve İAAF dürüstlük ilkelerini hatırlatarak, toplantıya son verildi.

Bakalım bu karardan sonra, neler olacak, tarafların önünde ne gibi olasılıklar gözükmektedir:
1.     Rusya’nın hiç bir atlet ve yardımcı personeli uluslararası yarışlara iştirak edemez!
2.     Rusya İAAF veya EAA yarışlarına ev sahipliği yapamaz!
3.     RAF delegeleri CAS-ta yapılacak duruşmalarda yer alamayacaklar!

Üyeliğin geçici bloke edilmesi:

1.Rus atletlerin milli yarışlara girmelerini engellemez!
2.Rus elit atletlerini İAAF Antidoping programlarından muaf kılmazken, tam tersine, daha sık      kontrole tabi tutulacaklardır!

Daha sonraki adımlar şunlardır:

-       - RAF kendi üyeliğinden vazgeçmez ise, İAAF geçici üyelik kesintiyi dağimi yapmaya sahiptir.

-       - RAF üyeliğini geri alması için, bazı kriterleri yerine getirmek zorunda: Mesela, Rune Andersen (NOR) başkanlığında bağımsız denetleme ekibini kabul etmek zorundalar.


Kısacası, Rusya  atletizmi için  ‘’Sevr Antlaşması’’ yürürlüğe girecektir! 
İAAF na slezam ne verit!

                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu


3 Kasım 2015 Salı

MOURİNHO'NUN AYAĞI KAYINCA...




Chelsea takımın  çok yönlü menajeri Mourinho son haftalarda zor günler geçirmektedir. Bir çok taraftan darbe üstüne darbe alan kurt hocanın atılması yönde iddia bahislerin oranı 1.30 düşmüş durumda. Durum o kadar vahim…


Son Liverpool malübiyeti taraftarların maç bitmeden yerlerini terk etmesi, maçtan sonra basın toplantısında 7 soruya ‘’söylenecek bir şey yok!’’demesi, 11 maçta 6 kez mağlup olması ve düşme potasına girmesi, hem Jose, hem de takımı için son derece üzücüdür.


Yere düşen Mourinho’ya ağır darbelerden iki tanesi Madrid’ten geldi. İlk önce ‘’El Pais’’ gazetesi ‘’Mourinho’ya acımak mı? Asla!’’ diye manşetten çıkarken, eski düşmanı Jorge Valdano:‘’o sıradan bir hoca, fazlası değil!’’diye demeç vermiş. Jose’nin onu Real’den kovmasının kuyruk acısı dinmemiş, artmış anlaşılan


Tüm bunlar olurken, kurt hocanın hiç bir takım oyuncusunu hedef göstermediği, krizi son derece akıllı yönettiği göze çarpmaktadır. Neticede takım futbolcular arkasında oldukları, hocalarına güvendiklerini beyan etmiş durumdalar. Abramovic bunları görecek ve algılayacak olmalı ki, çok sevdiği ve güvendiği hocasına son şans vermiş gözükmektedir.Yarın, evinde Dinamo  Kiev maçı ve cumartesi Stoke City deplasmanında tam anlamı ile dananın kuyruğu kopacaktır. Kısacası, Hamlet'in delirmeden önceki söylediği ''to be or not to be''sözlerini Jose de söyleyecek.   

Düşenin dostu sadece kendiymiş…


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu


 



30 Ekim 2015 Cuma

SÜPER LİG MANZARASI




Türkiye Süper Ligi'mizin 10 haftası biterken oluşan manzara bir çok futbol sever için normal gözükmektedir. Fakat, hakem hataları damgasını vuran ligin bu bölümünde en-çok TRABZONSPOR taraftarını üzmüş durumda. O hatalar yüzünden Karadeniz takımı puan cetvelinde bekledikleri, oynanan futboluna denk gelecek yerinden oldukça geride kalmış durumdalar. Bunun dışında, diğer favori takımların puan durumlarında bir anormallik gözlenmiyor.

Lider BEŞİKTAŞ eski hocası Bilic sayesinde, ön eleme oynamadan, rahat bir hazırlık geçirdi. Özellikle Lig maçlarına çok önem verildiğinden, takım iyi, hazır gözükürken, tecrübeli hocaları sayesinde, muhtemeli yüksek ‘’Quaresma-Töre, Gomez-Tosun’’ problemleri yaşamadan, yoluna devam etmektedir. Geçen yıla nazaran, daha geniş ve kaliteli kadrosu ile Avrupa Lig’inde daha iyi futbol ve puanlar alınmalıydı. Yıllarca başına gelen sakatlık sendromunu çözmüş, çok sayıda futbolcusu ise olgunluk yaşlarına girmiş durumda. Sezon başı yükseklik kampların nimetlerinden faydalansaydı, takım şu anda çok daha ‘’çelik’’gözükebilirdi. Bir de, şu ‘’bin dokuz yüz Balkan harbinden’’ kalma antrenmanlara az çok modernleşme, yenilenme, çeşitlenme, fantezi katılsa, tadına doyulmazdı.

GALATASARAY takımı rahat, planlama açısından son derece iyi bir hazırlık evresi geçirdikten sonra, dikkatini ağırlıklı olarak Şampiyonlar Lig.’ine vermiş durumda. Takım formunu ona göre planlayan Hamza Hoca, amacına ulaşmış gözükmektedir. Eleme maçların en-önemli bölümünde takımı hiç kuşkusuz kendinden zayıfları yenecek, kuvvetlilerden ise, maksimalini alacaktır. Süper Ligi'mizde de özellikle önümüzdeki 6 hafta çıvarında liderliği zorlayacak gibi…
Takımın tek kusuru hazırlık döneminde yüksek rakım kamplarından yeterince faydalanamaması gözükmektedir.

FENERBAHÇE bu yıl uzun zamandan beri Şampiyonlar Lig’in, ön elemesine katılmaktaydı. Takım geçen yılların hazırlık şablonunu bozmazken, geleneksel ‘’12 gün Topuk Yaylası’’ antrenman metodu olarak, skandal tarifesini uyguladı. Bu yetmiyormuş gibi, ön elemenin önemli Shakhtar maç haftası son derece durumuna göre sakıncalı bir Afyon turnuvasına gitti. Kısacası, yeni hocası Pereira tüm bunlara ‘’stop!’’ diyemedi, takımı hazırlayamadı. ‘’Sportif forma ulaşılması genel hazırlık dönemin görevidir!’’diye yazılı antrenman prensibi vardır. Akademisyen olduğunu iddia eden Portekizli hoca, gereğini yapmalıydı.Takım maçtan maça ‘’antrenmanlı’’duruma gelmektedir, ama asla sportif forma ulaşamaz! 
Sayın Pereira iki sportif vaziyet arasında farkı biliyordur…


                                                                                                               Ertan Hatipoğlu

28 Ekim 2015 Çarşamba

NE EKERSEN ONU BİÇERSİN




Ülkemizde bir çok futbol antrenörü, durmadan usanmadan ağlamaktadır.Mesleklerine saygı yokmuş, devamlı işlerine son veriliyormuş, diye… 

Avrupa’ya bakıldığında, bu mesleğin oralarda da nankör olduğu görülmektedir. Oralarda da antrenörden netice aranmakta, özellikle takım futbolcuları ile uyum güdülmektedir.La Liga’da Levante ve Las Palmas De Gran Canarya, Serie A-da Carpi, Bundesliga’da BorussiaM ve Hoffenhaim, Premier Liginde Liverpool ve Aston Villa’nın antrenörlerine, daha ilk 2 ayda son verilmiş durumda.Hatta Chelsea’nın en-kıdemli ve şöhretli hocası Mourinho bile bu yazı yazılırken, işine son verilmiş ihtimali yüksektir!

Yine bize dönülürse, Süper Ligimizde benzer manzaralar görülmektedir. Hocalarımız ağlamaktansa, kendilerini geliştirmek, çeki düzen verilmeli, teknik ekiplerini güçlendirmelidir. Diyet borçlarını ödemeleri için başka yollar bulmalı, etrafında işine yarayacak elemanlar ile kuşanmalılar. Takımın değişik problemlerini çözebilecek, ekstrem durumlarda ışık tutabilecek uzmanlar ile çalışmalı, örneğin eski takım arkadaşı, hocası diye ekibine dahil etmemeli. Kendilerine tartışmasız biat edecek, sadece ‘’siz bilirsiniz, efendim!’’diyebilecek elemanlarla yola çıkmamaları bilmeleri gerekir.Özellikle gittikleri Anadolu kulüplerinde, kendi hareket ve davranışlarına dikkat etmeli, futbolcularına hayat tarzları ile örnek olmalılar. Oralarda her adımları kulüp yöneticilerine rapor edildiğini unutmamalı, futboldan başka şeylere konsantre olmamaya dikkat etmeliler.

Kısacası, netice almadan çalışmak isteyenler, ağlamaktansa, gitsinler kendilerine başka meslek bulsunlar!

                                                                                   

                                                                                                                Ertan Hatipoğlu

24 Ekim 2015 Cumartesi

ÖLME EŞEĞİM, ÖLME...





Şampiyonlar Lig’i Avrupa’nın en-iyi takımların amansız savaşları yerine, git-gide reklam ve pazarlama ürüne bürünmeye başladı. Turnuvanın değişen  formatı,  takımların artan sayısı, beraberinde rekabetçi ruhunu yok etmiş görünümdedir.

İşte, eleme aşamasında büyük takımlar kendilerini vermeyerek, tasarruflu oynarken, genelde küçükleri yeniyor, kendi aralarında maçlarını ise, berabere bitirmekteler. Kafaları daha fazla kendi liglerinde, hafta sonunda oynayacakları derbi veya zorlu deplasmanlardadır.Bir tek Premier Lig’in takımları futbolun hakkını vermekteler, ama onlar da her zaman gibi, modern futbolun bir çok konusunda ‘’fransız’’ kalmaktalar...
Kısacası, gittikçe artan bir tempo ile, Şampiyonlar Lig’i az futbol, fazla reklam, sponsorlar, ve paralara dönüşmeye başladı. Hakemler de ortama ayak uydurmuş, büyük takımları şöyle veya böyle mağdur bırakmamaya çalışmakta başarılı oldukları açık görünmekteler. Grup aşamasında…

Futbol izlenmesi için mart ayını beklenmeli, direk elemelerin tadını ancak o zaman çıkarılabilir. O zaman gelene kadar: ‘’ölme eşeğim ölme yaz gelir de yonca yersin!’’


                                                                                                                Ertan Hatipoğlu

En okunanlar