28 Ekim 2017 Cumartesi

KATALONYA BAĞIMSIZ OLURSA BARCELONA TAKIMI NE OLACAK?








Katalonya’nın bağımsız olması, Barcelona takımın La Liga’dan çıkması anlamına gelir. Ünlü takım bir gemiye biner ve ilk önce Fransa ligine başvurur.

‘’Çok güçlüsün, seni alamayız!’’ cevabı aldıktan sonra, rotayı doğru İtalya çizmesine doğru çizer.


‘’Müsait değiliz, bize uymazsın!’’ Serie A cevabı aldıktan sonra, Adriyatik’e olumsuz cevaptan dolayı girmeden, Yunanistan’a doğru yol alırlar.

‘’Çok güçlüsün, maddi problemlerimiz var!’’ duyduktan sonra, gemiyi Boğaz’a yanaştırırlar. 

Burada onları bekleyen binlerce taraftarları ve ‘’Süper Lig’e hoşgeldiniz!’’ pankartları karşılar. TFF derhal onlara Riva tesislerini açar, çok yukarlardan gelen bir emir ile Riva kasabasını ‘’kücük Barcelona’’ ilan edilir. Kocaeli yeni stadı yerel takımı Süper Lig’e çıkıncaya kadar, ortak kullanıma müsade edilir.


Bize de ‘’Hayırlı olsun, Türk futbolu yaşasın!’’ demek düşer.
Sabaha karşı uyandım, bir baktım, ayaklarım açıkta kalmış, belki üşütmüşüm... 

27 Ekim 2017 Cuma

KAS KUVVETİ KEMİKLERE BAĞLI

   









Geçen yıl yapılan bir araştırmaya göre, antrenman sürecinde kemikler osteokalsin hormonu salgılarken, kas kuvveti ve dayanıklılık artmaktadır. Problem oradaydı ki, kadınlarda 30, erkeklerde 50 yaştan sonra bu hormon gittikçe azalmaktadır. Bu araştırma sporda gerçek bir ihtilaldir. O sadece kemiklerin böyle hormon salgıladıkları ve kasları güçlendikleri değil, yaş ilerledikçe osteokalsin iğneler ile, eski kuvvetine ve dayanıklılığına geri dönüş yolu açıldığını tespit etmiştir.

Antrenman kapasitesi osteokalsin maddesine bağlı olup olmadığını anlamak için gen modifiye fareler üzerine deney yapılmış. Madde kesildiğinde fareler ortalama 30% diğer farelerden daha az koşmaya başlamışlar.

15 aylık ‘’ihtiyar’’farelere osteokalsin enjekte edildiğinde, herkesi şaşırtan sonuçlar elde edilmiştir. O ‘’ihtiyar’’fareler genç, üç aylık ‘’delikanlı’’ farelere yetişmiş!?

İnsanlarda yaş ilerledikçe, osteokalsin seviyesi düşmekte, ama kadınlarda bu süreç 15-20 yıl önce başlamaktadır. Evrimsel olarak, erkekler binlerce yıl önce, ailevi gıda telaşından dolayı, daha aktif olmalarından dolayı, ihtimal olarak, osteokalsin seviyeleri daha geç azalmaya başlamasının izahıdır. 

Osteokalsin maddesinin pozitif etkilerin arkasında biyokimya mekanizmalarını tespit amacı ile, glikojen, glikoz ve acylcarnitin seviyesi ölçülmüştür. Ölçüm osteokalsin maddesi olan ve olmayan farelere yapılmıştır. Aktivite sırasında, hormon sayesinde kas liflerinde emilim artığı tespit edilmiştir.

Osteokalsin aktivite durumda insan ve farelerde kassal kuvveti artıran tek hormon değildir, ama kemiklerden salgılandığı bilinen, antrenman kapasitesini ve toparlanma süreçlerini arttıran tek hormondur. Bu da onu düşük kassal durumlarda potansiyel tedavi aracı kılmaktadır.


Ertan Hatipoğlu

12 Ekim 2017 Perşembe

SPOR VE DİNLENMEDE GÖZLÜK SEÇİMİ










Spor ve aralarda kullanılan gözlükler sadece Güneş’ten korunmak için değil, yağmur, kar ve tozdan korunmak vazifesi de görürler. Karanlık ortamlarda daha iyi görmek, antrenman kalitesini arttırırken, sakatlıkları uzak tutar.

Spora ve dinlenmeye gözlük seçerken nelere dikkat edilir?

Açık alanda, özellikle doğada yapılan antrenmanlarda uygun gözlük toz ve rüzgardan korurken, ortamı daha aydın kılarak, antrenman konforunu arttırmaktadır. ‘’Sulu gözler’’ yok olur, özellikle bisikletçiler için aerodinamik özellikler artmaktadır.
Spor ve aktif dinlenmelerde kullanılan gözlük camların bir çok teknik detay ve özellikleri var. Onlardan bakıldığında nesneleri bozulmadan görebilmeli, yani objektif optik doğruluğu olması gerekir. Kontrast nitelikleri yüksek olursa, özellikle kötü hava şartlarında ortamı daha net görme fırsatı olmaktadır. Camların polarize olması gözlerin yorulmasını engellemektedir.

Spor gözlüklerinde 4 ayrı koruma, karartma indeks var. SO-az karartma, gözlükler neredeyse şeffaflar. Bulutlu havada veya gece kullanılır.  S1- az karartılmış, sisli havada, yağmurda ve alaca karanlık için idealdir. S2- orta karartılmış, parçalı bulutlu havada iş yaparlar. S3- çok karartılmış, fazla Güneş ışınları ortamlarda kullanılır. S4- ultra karartma, Güneş korunması…Dağcı, kayakçı, rakım değişiklik ve uçuşlar içeren sporlarda kullanılmaktadır.
Genellikle açık hava sporlarda kullanılan modern gözlükler, hava şartlarına bağlı olarak, hızlı bir şekilde mercek değiştirme işlevine sahipler. Lensleri otomatik olarak açılır ve kararabilir.

Spor ve aktif dinlenme gözlükleri polimer plastikten yapılmaktadır. Bu madde darbelere dirençli, hafif ağırlıklı, gözlere yüksek koruma sağlamaktadır. Polikarbon maddesi spor ortamında camdan çok daha güvenlidir. Aslında, polikarbon optik doğruluk açısından camdan daha kötüdür, ama buna rağmen tehlikeli kırılmalarından dolayı spor endüstrisi tercihini ondan yana kullanmaktadır.


Spor türüne göre, değişik cam renkli gözlükler tercih edilmektedir. SARI, AÇIK YEŞİL, KAHVE renkleri bisiklet, kros koşucuları, tenis ve kayak sporcuların tercihidir. Pırıltı önlenirken, kontrast artmaktadır. Ortam ve zemin net görünmektedir. KIRMIZI ve TURUNCU renkleri pilot, motorcu, avcı-atıcılar, uzun yürüyüşçüler kullanmaktadır. Özellikle kötü hava şartlarında ortamı daha net görmek en-büyük nitelikleridir. Kırmızı lensler ormanda mesela, yeşil ve açık kahve fonun üzerinde nesnelerin daha net görülmesini sağlamaktalar. MAVİ, RENKSİZ, GRİ renkliler su ve yüzme sporlarda kullanılmaktadır. Su pırıltısını önlerken, su üstünde nesnelerin daha net görünmesine katkıda bulunmaktadır.

Gözlük çerçevelerine gelince, yapılan sporun ve sporcuların ferdi özelliklerine bağlıdır. Hafif  ve konforlu olmalı, gözlere tam oturmalıdır. Bazı modellerde ter emici ekler mevcuttur. 


Ertan Hatipoğlu

5 Ekim 2017 Perşembe

KADIN VOLEYBOLUN PROBLEMİ

                                             









Kadın voleybolumuzu son yıllarda izlerken, hep kaçırılan fırsatlardan, hep ‘’daha iyi olabilirdi!’’lerle karşı karşıya kalmaktayız. Hep bir şeyler yetmez, bir şeyler eksiktir ve Milli takımımız hedeflerine ulaşamamaktadır. Son Olimpiyat’a gidemememiz bunun en-bariz örneğidir. 80 milyonluk ülkemizin kadınlarda bir numara sporun bu gibi başarısızlıkların nedeni nedir, nereden kaynaklanır?

Bir ülkede herhangi bir sporun başarısı 4 temel faktöre bağlıdır: yetenek seçimi, antrenman-eğitim süreci, ülkedeki sosyal faktörler ve medyadaki o sporun yeri, materyal ve finans olanakları.

Birinci faktörde kadın voleybolu, yukarıda belirtildiği gibi, bir numara sporudur. Altyapıya ülkemizin en-yetenekli kız çocukları yer almaktadır. Kısacası, bu en-önemli faktörde 10 üzerinde 10 puan yazılır!

Üçüncü faktöre bakıldığında yine 10 üzerinden en-kötü 9-9,5 rahatlıkla yazılabilir.

Dördüncü faktörde çok fazlamız var…

Kadın voleybol problemi ikinci, yani antrenman-eğitim süreç faktörü gözükmektedir. Nasıl olur, her takımın başında son derece kaliteli yabancı hocalar var, hem de yıllarca, demeyin! Sorun oralarda değil, sorun ORGANİZASYONDA!

Önde gelen 4-5 takımımız hem ülke, hem de Avrupa kulüpler şampiyonu olmak için mecburen en-az yılda 2-3 kez forma girmek zorundadır. Bunlara ilaveten Milli takım Dünya Ligi, Avrupa Şampiyonası gibi forumlarla birlikte, belirli kadın sporcumuz yılda 4-5 kez sportif forma girmeye çalışmaktadır. Bu da mümkün değildir! En-azından, antrenman bilgisi bilimi öyle iddia etmektedir…

Kısacası, sporcularımız büyük forumlara sportif formun zirvesinde değil de, ANTRENMANLI vaziyette mücadele etmek zorunda kalmaktadır. İki vaziyet arasında farkı anlatmamıza gerek duymamaktayız. 6-ya çarpılınca, takımlar arasında fark belirgin olmaktadır.Ayni son Avrupa yarı final Sırbistan maçı gibi…

Burada TVF görev düşmektedir. Yılda milli iki turnuvadan birine farklı, özenle oraya hazırlanmış takımlar ile iştirak edilmelidir. Futboldan örnek alarak rotasyon gerçeğini voleybolumuza devreye sokmalıyız. Ayni kızlardan bir yılın içinde hem Türkiye, hem Avrupa kulüpler, hem Avrupa, hem Dünya Grand-Prix, hem Olimpiyat vizesi, hem de Olimpiyat şampiyonu olmalarını beklemek naiflikten çok ötededir.


Ertan Hatipoğlu

25 Eylül 2017 Pazartesi

KOŞARAK KAS KÜTLESİ KORUNUR MU?

                                        










Vücut geliştiriciler prensip olarak kardiyodan kaçınırlar, hatta nefret bile ederler. Korkuları yüzünden…Kas kütlelerini yok edecek, diye…

Prensip olarak-evet, ama doğru koşu ‘’porsiyonları’’ sadece yağ yakarken, kaslara ufalma yapmazlar! Sadece her sporcunun doğru ‘’porsiyonlarını’’ bulmak oldukça zordur ve gerçek profesyonellik gerektirir. Aksi durumlarda, genelde yağ yıkılması ile beraber, kas kütlenin bir bölümü de erimektedir. Mukavemet eğitimine ek olarak, ek kalori tüketimi ne kadar düşük olursa, kilo ve kas kütlesi alınmaktadır.

Koşu vücudu sportif yaparken, kas kütle alım zamanında biriken yağların büyük bölümünü yok etmektedir. Düzenlenmiş koşular kasları daha kabartılı yapabilmektedir. Hatta, kas kütleden az bir şey gitse de, eskisinden çok daha ‘’kesik’’ ve kabartılı olunmaktadır.

Vücutçuların neden kardiyodan ihtiyaçları var? 

Çabuk kas kütle gelişimi kalp sistemini oldukça zorlamaktadır. O süreçte en-çok dayanıklılık nitelikleri zarar görürken, sporcular en-kolay merdiveni çıkmakta bile zorlanırlar. Kalbin çalışması, daha az yağ toplaması ve genel olarak daha işlevsel olunması için önemlidir. Kısacası, çok profesyonel vücutçu değilse sporcu, sağlığı uğuruna çok acil kas kütlesine kavuşması gerekmez ise, kardiyo antrenmanları onun programın bir bölümü olmasıdır.
Haftada 2-3 kez kardiyo, sadece koşu veya kuvvet ile harmanlanır. Koşu süresi 30 dakikayı geçmezken, Nabız atışları 130/dak. geçmemesi gerekir! Yağ yıkımı ve kalp antrenmanı  için ideal ‘’raylar’’bunlardır.

Başka ne kardiyo çalışılabilir?

Yazının başında belirtildiği gibi, bir çok vücutçu koşuyu sevmezler. Koşu yerine bisiklet kullanmayı tercih ederler. Yukarıda önerilen ‘’raylar’’dışına çıkılmadığı müddetçe, bize göre sakınca yoktur.

Koşu kas kütlesinin büyümesine yardımcı olabilir mi?

Olur! Eğer kısa, çabuk deparlar ise…Süratli kısa koşular metabolizmayı hızlandırırken, testosteron üretimini teşvik ederler. Vücutçular için bu tür antrenmanlar kas kütle artışı için bir ufak ‘’kahvaltı’’ gibi düşünülür.

Sadece, dikkat edilmesi gereken bir husus vardır. Vücutçular için süratli koşular, sakatlık açısından son derece tehlikelidir. Genelde Hamstring kaslar sakatlanırken, koşu teknik problemleri da gözlenmektedir. Mutlaka bir atletizm-sprint uzmanından  birkaç ders alınması gerekir!



Ertan Hatipoğlu

24 Eylül 2017 Pazar

ASKERİ FİTNESS

         







Salonlarda standart hareketlerden, Yoga'nın tüm asanalarından, kros ve alternatiflerinden sıkılanlara çok cazip bir alternatif var. Üstelik, Batıda çok yaygın, ülkemize de girmiş durumdadır. Askeri fitnessin yayılmasında sırlar nelerdir?

Askeri fitness geçen yüzyılın 90-lı yıllarında İngiltere’de doğdu. Emekli binbaşı Robin Cope bu çalışmaların babası sayılır. Ona göre, fitness kulüplerde çalışanların büyük bir bölümü, zaman ilerledikçe motivasyonlarını kaybetmekteler. Onun konseptinde ise, tam o motivasyona vurgu yapıldığını iddiası ile, yola çıkılmıştır. Aktivitenin açık havada yapılması, insanların içine işlemekte, savunma mekanizmalarını sağlaştırmaktadır. Başta çok az insan emekli binbaşıya inansa da, gittikçe artan tempo ile ‘’hastasıyım!’’diyenlerin sayısı artmaktadır. Şimdi her pazar parklarda yaklaşık 200.000 kişi çalışmaktadır. Modası çoktan Avrupa'yı aşmış, USA Hollywood yıldızlarına ulaşmış durumdadır. Demi Moore ‘’Asker Jane’’ filmi için askeri fitness yaparak hazırlanmıştı…

Çalışmalar yaklaşık 1 saat sürerken, seviyelerine göre, ‘’askerler’’ 3 gruba ayrılmaktadır- acemi, orta ve ileri olanlar.

Her ders bilinen kaslar ısınması ile başlarken, yoğun fitness hareketleri ile devam etmektedir. İçinde kuvvet hareketlerinden tut, deparlar, şınavlar, takım oyunları, hatta karşılıklı dövüşler de içermekteler. Orta seviyelerin derslerinde bir, uzun olmayan dinlenme varken, su içilmesine izin verilmektedir. Her ders 4-5 dakikalık esnetme hareketleri ile bitmektedir. Her çalışma açık alanlarda yapıldığını hatırlatmakta yarar vardır. Her alanın özelliklerine göre, ayrı antrenman hareketler yapılmaktadır. Hava şartlarına göre, değişik yüklemeler uygulanmaktadır. Her parkur ve şarlara göre değişik antrenör görev yaparken, çalışanlar sıkılma derdinden uzak tutulmaktadır. ‘’Komutan’’antrenör nazik cümleler yerine, okkalı komutlar kullanmakta, böylece ‘’yoruldum, dinlenmeliyim!’’ mırıldanmaların önüne geçilmektedir. Bu sistemde ‘’askerler’’ kendilerini 100% vermeleri garantidir. Böyle bir ‘’emir-komuta’’davranış, nazik kelimelerden daha iyi sonuç vermektedir. Oluşan stresin etkisinde çalışanların vücutları çok daha kuvvetli, dayanıklı olmaktadır. Kendinizi genç asker hissetmeniz, başkaları ile ‘’savaşa’’ gerçek anlamda hazır olmanız, daha önemlisi kendinizi her gün ‘’yenmeniz’’ çok önemlidir.


Kendini yenebilen herkesi yenebilir, çünkü…

Ertan Hatipoğlu

20 Eylül 2017 Çarşamba

KAS YOK EDİCİ

                                                    









Özellikle fitnes, koşu, dayanıklılık içeren sporlarda, aşırı stres ve yüklemelerden dolayı meydana gelen ani kas tahribatı sporcuların rüyalarını kaçırmaktadır. Tehlikeli bölge kimleri kapsar ve kendimizi nasıl koruyacağız?

Kas dokuların tahribatından dolayı, kas proteini ilk önce kana karışır, daha sonra böbreklere gitmektedir. Rabdomiyoliz denilen süreç yüklemeden bir-kaç saat içinde çabuk gelişmektedir. Şiddetli kas ağrıları, yükselen ateş, şişme, zayıflık hissi, hareket iştahı kaybı gibi belirtiler hep onu göstermektedir. Çok nadir de olsa, böbrek yetmezliği, hatta ölüm bile görülmektedir.

Aslında, rabdomiyoliz büyük ölçüde irsidir. Miyopatik hastalıklar ebeveynlerden geçer, çoğu kez de kronikler. Bu tür vakalarda sportif yüklemeler kas tahribatına hızlandırıcı rol oynarken, çok ağır ve ekstrem bir miyopati ile sonuçlanır.

İrsi nedeni olmayanlar böyle bir duruma düşmüş ise, aşırı yükleme, yetersiz dinlenme, kısacası kendi kapasitesini aşmaktan dolayıdır. Vücut alarm verir, açık açık ‘’Yeter artık!’’ diye haykırır, ama sporcu devam eder ve neticede kas dokuları resmen bomba gibi ‘’patlıyorlar’’.

Sıvısızlık, kaslarda oksijen eksiği, aşırı sıcakta çalışma kas tahribat sürecin bir başka nedenleri. Hatta, hasta, alkollü, ilaç, ağrı kesici gibi durumda olanlar ve antrenman yapanlar çok risklidir. Organizma yüklemelere denk karşılık veremediği için…

Kas tahribatına maruz kalan sporcular genelde uzun mesafe koşucular, triatloncu, krosfitçi. Sporcuların büyük oranlarında kanlarında POTASYUM VE MİYOGLOBİN bulunmaktadır. Miyoglobin oksijeni kaslara bağlayan bir proteindir. Bu manzara kasların kısmi ihmasına işaret etmektedir. Daha yıkım yok, ama ona giden yolda ilk adım denilebilir. Bir çok olayda organizma kendisi halletmekte, ama bazen geri dönüşler olmamaktadır.

Geleneksel kuvvet sporlarda kas yıkımı yok denilecek kadar az rastlanmaktadır. Bunun sebebi setler aralarda oldukça fazla dinlenme zamanı verilmesidir.

Krosfitte durum tam tersi görünmektedir. Kısacası bir, bilmedin iki yıl bu sporu ciddi yapanların neredeyse 80% oranı kas yıkımına uğramış durumdadır.

Kas tahribatından nasıl uzak duralım?

İlk önce her antrenmandan evvel iyi bir ısınma yapılmalıdır. Isınma kasları gelecek yüklemelere iyi hazırlarken, onların ‘’savunma’’ sistemlerini alarma geçirmektedir. Antrenmanda bol sıvı tüketilir, özellikle mesafe, dayanıklılık antrenmanlarda vücudu sıvısız bırakılmaz. Yüklemeleri basamaklı bir şekilde artırmalı. Ağırlık denemeleri ancak usta sporculara uygulanır, özellikle ilk antrenmanlarda yeni başlayanlara ağırlıksız, sadece teknik öğretilmektedir. 


Yorgunluk hissi derhal çalışmaya ara verme anlamına gelirken, nefes ve nabzı yerine dönmesi beklenir. Baş dönmesi ve bulantı durumlarda derhal antrenmana son verilir.


Ertan Hatipoğlu

En okunanlar