12 Haziran 2015 Cuma

COPA AMERİCA’DA ROL ÇALMA SAVAŞLARI

         



44. Copa America başlar başlamaz, tüm Dünya dikkatini çekmeye başardı . Gözler iki favori takım, Brezilya ve Arjantin üzerinde, Neymar ve Messi’nin bu sefer ayrı  cephede karşı karşıya ne gibi harikalar yaratacaklarını herkes merakla beklemektedir. Her iki takım turnuvanın mutlak favori olduklarından, doğal olarak iki futbolcudan da baş rol beklenmektedir. Bunlar geniş taraftarlar kitlesinin düşünceleri, ama uzmanların kafalarında farklı düşünceler var. Her iki futbolcu uzun ve yoğun sezon sonrası ‘’şarj’’ olanağı bulamadıkları için, bu yarışta sezon boyu sergiledikleri futboldan uzak kalacakları yönde düşüncelere sık rastlanmaktadır.
Bir gerçek vardır ve o Arjantin takımın kupanın mutlak favorisi olmasıdır. 1993 yılından beri kazanamadıkları kupayı bu sefer ‘’Gauçolar’’ evine götürmek istemekteler. Messi şakasına da olsa, Neymar’a genç olduğu, kupayı Brezilya’ya götürme şansının ileride de olacağı, bu sefer kesin Buenos Aires’e gitmesi gerektiğini, söylemiş. Ama görünen o ki, Neymar bu uyarıyı dikkate almayacaktır.
Arjantin yeni hocası Martino ile en-büyük zaafı yine savunma hattı gözükmektedir. Buna karşılık hücumda korkutucu şekilde güçlüler. İyi bir Messi ile, hiç kuşkusuz, 2011 yılında çeyrek finalde veda ettikleri kupayı, bu sefer kaldırmak niyetindeler. 

Brezilya takımı, geçen yıl hezimetinden sonra çok sayıda değişikliklere uğramış, yeni hocaları Dunga ile, 10  galibiyet  serisi yakalamış durumdalar. Bu kupayı  evine götürmek, milyonlardan özür anlamına gelmektedir. Bu sefer takım kaptanı olarak tüm yük Neymar’ın üzerinde olacaktır.

Arturo Vidal, Alexis Sanchez ve Claudio Bravo gibi oyuncular, Neymar ve Messi’nin rollerinden çalmak isteyecekler, onları gölgeye itip, kendileri kendi evlerinde kupayı vermek istemeyecekler. Şili takımı çok motive, hocaları Jorge Sampaoli’nin elinde her mevkide en-az bir yıldız futbolcu bulunmaktadır.

Kolombiya hocası Jose Pekerman’ı şu anda gizli de olsa, tüm meslektaşları kıskanıyordur. Sebebi ise şu an tam anlamı ile, yıldızlar topluluğu bir takıma sahiptir. Üstelik geçen yıla nazaran, Radamel Falcao gibi bir yıldız yarışa tam kapasite ile hazır durumdadır. Kötü geçen sezonun burada pozitife çevirmek isteyecek, bunun için  James Rodriquez ve Juan Cuadrado yardımcı olacaklardır. Jackson Martinez bu orkestraya ilave olması, Messi ve Neymar'dan rol çalmak isteyen kadro tamamlanmış olmaktadır. 

Edinson Cavani sezon boyunca Zlatan İbrahimovic ile kavga etti, hatta uruguaylı ‘’bana mani oluyor!’’ demişti. Şimdi durum çok farklı,  Suarez cezalı, Forlan eksik durumdalar. Böylece, tüm yük Cavani’nin üzerinde, 2011 kazandıkları kupayı yine kazanmak isteyeceklerdir. 

Perde açıldı, sıra futbol sanatçılarda!


                                                                                                          Ertan Hatipoğlu

7 Haziran 2015 Pazar

ÇİN SEDDİ'NİN ARKASINDA NELER OLUYOR?

                         



İl önce Çin Üniversiteler şampiyonasında, uzun atlama branşında 5 atletin 8.00m. üzerinde atladıkları haberi dikkatleri çekmişti. Daha sonra, yüksek atlama erkeklerde 3 sporcuları 2.33 ve üstünde atladıklarını gördük. 100m. ise Bingtian Su 9.99 ile tarih yazıyor, bayan sırıkçıları 4.66 gibi dereceler atlıyordu! En-son 20km. yürüyüşte Liu Hong inanılması zor bir Dünya rekoruna imza attı-1.24.38! Yürüyüş değil, resmen uçuştur…

Görünen köy kılavuz istemez misali, Çin atletizmi, yaklaşık 20 yıllık bir duraklama sürecinden sonra, yeniden ayağı kalkıyor.

Aslında, bunu 90-lı yıllarda denediler, ama o zaman çok büyük darbe yiyip, oturmuşlardı. Hatırlayacaksınız, özellikle orta ve uzun mesafede o inanılmaz Dünya rekorları…Kaplumbağ kanı içtiren antrenör Ma Junren, doping skandallar, filan…O zamanlar deyimin tam anlamı ile ‘’darının üzerinden yürümüşlerdi’’ Hayatta da böyledir, olgunlaşmayan, aceleci, zamanını ve şartları oturmayan her proje ölmeye mahkûmdur. Aynen, çinli yöneticilerin o yıllarda yaptıkları ve cezalarını yaklaşık 20 yıl çektikleri gibi.

Bu hikaye, herhalde kendi atletizmimizde yaşadıklarımızı hatırlatmaktadır. Özellikle 2012 yılında dönemin Başkanı Terzi’yi çok  kez uyarmaya çalışmıştım. Her başarı, suni yollardan değil, arkası dolu, zamanlanması doğru olması gerekir, diye…
Zaferler sarhoşu anlamak istemedi, gereken tedbirleri almadı ve 2013 yılında türk atletizmi yaklaşık 55 yakalanan sporcusu ile dibe vuruyordu…

Ama biz konumuza dönelim, Çinli yöneticilere bakalım. Belirtildiği gibi, yaklaşık 20 yıl hiç sesleri çıkmadı, sadece çalıştılar. Olimpiyat, Universiyat, Diamond League’ler organize ettiler, İAAF kulislerini sağlamlaştırdıkları gibi, Monacolu’lara sponsor buldular. Evet, İAAF 7 sponsorundan biri Çinli'dir.

Bu sefer çok daha arkaları dolu, donanımlı, bilinçli gelmekteler. Ülkenin ekonomik kalkınma gücünü de arkasına alarak. Bu sefer onları kimseler durduramaz!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

6 Haziran 2015 Cumartesi

TAVŞAN YAKALAMAK




Yunanistan atletizm kültürü ve gelenekleri hakkında bir çok şey bilinmektedir. Antik yunanlılar özellikle atletizm sporuna ve olimpiyat kültürlerine katkıları tartışılmazdır. Bu günkü atletizm sporun bir çok branşı daha asırlar önce  394 adet(!) antik olimpiyatlarda yapılır,  kahramanlarına ise tapılırmış.
Kahramanlar dedik, aklımıza Yunan atletizmin yeni yıldızı, hem de çok gelenekleri oldukları sprint branşında Lykurgos-Stefanos Tsakonas  anlamlı adında bir delikanlı, geldi. 200m. 20.09 derecesi ile özellikle  Roma Diamond League’de zafere ulaşması, tüm atletizm camiasının dikkatini yeniden o tarafa çekmeye yetti. Bir çok kişiye 200m. yarışı, aslında bir antik Olimpiyatta koşulan bir stadiy- 192,27m. gelen  bir mesafe olduğu, hatırlatmıştı.   
Bizi, ilaveten, bir eski Yunan efsaneye yöneltmiş, kafalarımızda yeniden canlandırmaya neden olmuştu.

Çok eski zamanlarda, Peloponez bölgesi, Mora yarımadasında Polinestor adında bir çoban varmış. Bir gün kuzularını güderken, yakın çalılıktan bir tavşan çıkmış ve var gücü ile koşmaya, kaçmaya başlamış. Polinestor tavşanın peşine takılmış ve arkadaşlarının hayretler dolu gözleri önünde bir müddet sonra, tavşanı yakalamış!
Bilindiği üzere, tavşanların asırlar boyunca yapabildikleri maksimal sürat 15 m/s. Spor bilim adamlarının hesaplarına göre, Polinestor bu günkü kahramanlarla takoza otursa, 100m. 7.2 s., 200m de -14.1 s. gibi inanılması imkansız dereceler koşacak, bunu da hiç antrenman yapmadan gerçekleşirdi. Daha doğrusu- sadece kuzularınla yaptığı çobanlık aktiviteleri ile...

Atletizm’de sprint denilince, en-sık sorulan soru: ‘’ Atletler bir gün 9.00 saniye net koşabilirler mi?’’
‘’Koşarlar, tabi!’’- diye cevap vermekteyiz.
‘’Peki, 8 saniye koşarlar mı?’’ –hemen yeni soru  gecikmemektedir.
İnsanların kapasitesi şudur, budur diyenlere hep gülerek geçtik. İnsanoğlunun kapasitesinin sınırı yoktur. Neden mi?

Atletizm sporu homo Sapiens zamanında gereken ilgiyi görmüş, şimdiki insanlarda( homo İnformatiko) da bu ilgi katlanarak  devam etmiştir. Hiç kuşku yoktur ki, yarınki insanlar, yani homo Kozmo’lar bu sevgiyi daha da ileriye götüreceklerdir.


                                                                                                     Ertan Hatipoğlu

2 Haziran 2015 Salı

SOĞUK SEVENLER 2

            

Bir önceki yazımızın sonunda ‘’Politika sayfalarında futbola hazır olun!’’ yazalı bir yıldan fazla zaman geçmiş, ama yazdıklarımız gerçekleşmemişti. Şimdi Dünya futbolunda gelişen olaylar bizi yeniden ayni düşüncelere, yani sporda yeniden soğuk savaş yıllarında gibi olaylar kapımızı çalmaktadır.

Kısacası, 2018 Dünya kupasını boykot belirtileri mevcut!

Allaha şükür, bizim reel baktığımızda, 2018 Rusya’da yapılacak Dünya futbol şampiyonasına gitme şansımız çok miniktir. Gözlerimizi çıkartacak kocaman nedenlerden dolayı... Allaha şükür derken, finallere katılırsak Sam amcamız bizden ‘’gitmeyin!’’ ricasında bulanacak, Kremlin ise bize kızacaktır.
Acaba, 1980 yılında Moskova Olimpiyat dramı yeniden tekrarlanır mı? O zaman 65 ülke USA ile birlikte, boykot kararı almış, oyunlara katılmamıştı. O zamanki gerekçe Sovyetlerin Afganistan işgali, bugün ise, Ukrayna problemi vardır. Sanki zaman durmuş, soğuk savaş hiç gitmemişti...

Daha resmi bir çağrı yok, ama gelişen olaylara bakılırsa, her tarafın niyeti nettir. Amerikan mahkemesi ve FRB tam 14 FİFA yöneticisine rüşvet ve kara para aklama suçlaması yüzünden dava açtılar. Burada global nedenleri incelersek, Birleşik Devletlerin sıcak sulara inişlerini, Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde Amerikan  hukuk üstünlüğünü fazla ilişkisi olmayan bir Dünya spor kurumun üzerine genişletmeye çalıştığını, rahatlıkla görmekteyiz. Ayrıca, kendi ülkesinde fazla popüler olmayan bir spor dalının dümenine el koymak, Dünya sporuna, oradan da Dünya politikasına egemen olmak demektir. FİFA-yı ele geçirmek Dünya kupaları organizasyon yerlerini belirlemek demektir ki, çıkar ve iş açısından milyarlarca dolar kazanç güdülmektedir.
  
Bu konuda son olarak, Blatter’in WADA’ya karşı yıllarca futbola girmemesine direnmesi, Anglosakson çıkarlarına ters düşmekte olması biliniyordu. Antidoping bir iş dalı, hem de milyarların döndüğü, madalya düzenleme, adrese teslim bir sektör olduğu bir gerçektir ve futbolu buraya çekmek ne kadar çekici bir hedef olduğunu  hatırlatılmasında yarar vardır...

İlk bakışta, sanki hedef Rusya değil gibi gözükse de, boykot kararı gerçekleşirse, Rusya ve Putin otoriteleri ağır darbe alacaklardır. Bugünkü Avrupa 1980 yılındakinden boykota çok daha istekli ve motive görünmektedir. Birincisi, bugünkü ''Eski kıta'' çok daha fazla ''Piskopos'' emirlerini yerine getirmektedir. En-son 9. mayıs Moskova zafer askeri geçit bayramına gitmek isteyen bir kaç Avrupa lideri fikirlerini çok çabuk değiştirmişler, gitmekten vazgeçmişlerdi...İkincisi, UEFA kendisi FİFA ile savaştadır. Rusya yüzünden değil, işine karıştığı ve mani olduğu için...

Sepp Blatter’in daha bir dönem kazanması, savaşın son bulduğu anlamına gelmez. İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı Greg Dyke kesinlikle boykot taraftarıdır. Bir çok iktidar parti yöneticileri de aynen Dyke gibi düşündüklerini açık beyan ettiler bile...

Kısacası, gizli işaret verilmiş, boykot olacaktır.

Sponsorlara bakılınca, Adidas, Koka-kola, Kia, Hyundai, Visa, Gazprom, Mc Donalds, Bud gibi güçlü kuruluşlar gözükmektedir. Şimdilik... Kısa ikna süreçten sonra, sadece Gazprom kalacağını, bahçede oynayan çocuklar da artık anlatabilirler... 
Bu durum Rusları yaklaşık 10 milyar dolar masrafa sokar, yürütülen ekonomi projelerini durdurur. 


Politika sayfalarında futbola hazır olun!

                                                                                                         Ertan Hatipoğlu

                                                                                                   


31 Mayıs 2015 Pazar

KULAKLI KUPAYI KİM KUCAKLAYACAK?




Sadece bir hafta sonra, 6 Haziran tarihinde, o çok beklenen final Berlin Olimpiyat stadında gerçekleşecek. Messi’nin Barca’sı bu yılın sürpriz çıkış yapan Juventus’a karşı gelecek, Şampiyonlar Lig'in şampiyonunu belirleyeceklerdir.

‘’Yaşlı Hanım’’ bir sansasyona imza atabilecek mi, yoksa Katalanlar 5. ‘’kulaklı’’ kupasını mı kazanacaklar?

Uzman yorumculara bakılırsa Juventusun şansı yok, zira herkesin aklında Barcelona’nın ‘’roket üçlüsü’’gelmektedir- Messi, Neymar, Suarez. Bu üçlüyü yer yüzünde durdurabilecek fazla savunma ‘’sedler’’bulunmamaktadır. Ama hiç kuşku yoktur ki, Juve’nin savunması bunlardan biridir! Genelde, Barca fiziksel güçlü rakiplere karşı çok zorlandığını görünmektedir, Seria A şampiyonu ise, tam öyle bir takımdır. Bu gerçek ‘’biankonerlere’’ ümit vermiyor değil, ama Chiellini ve Bonucci gibi oyuncular daha az hatalar ile oynamak zorundadır!
Juventus’un artısı bir de sağlam orta sahasıdır. Pogba, Vidal, Marchisio ve Pirlo gibi muhteşem futbolcular, Barcelona orta sahadakilerine üstünlük sağlayabilirler. Acımasız pres şartlarında, Barca orta sahası zaman zaman teslim olduğunu, özellikle Real Madrid ve Atletico maçlarında gözlenmiştir. Allegri’nin futbolcuları o presi 90 değil, 120 dakika uygulamaya hazır oldukları bilinmektedir.
Barcelona’dan farklı, Juventus takımında her futbolcu gol veya goller atmaya müsaittir. Duran toplarda da italyanlarda gole çevirebilecek daha fazla ayak bulunmaktadır. Katalanların bu zaafı rakipleri için bir sır değildir. 
Kısacası, Juve’nin maçı alabilecek silahları var, ama bunları tam kapasiteli kullanmalıdır, çünkü karşısında Messi gibi bir kanıtlanmış, saf deha numunesi biri çıkacaktır.

Barcelona’ya gelince, Şampiyonlar Lig’in bu yüzyılda en-başarılı takımıdır. Bu sezon en-başarılı hücum, iki eş değer kaleci…Yeni yüzyılda ‘’kulaklı’’yı 4. kez kucaklama şansı olan bir takım. Budur Barcelona!
Tüm bu başarıları  çeyrek asrın içinde elde edilmiş, üstelik her futbol severi hayran kılacak, tadına doyulmaz  bir oyun stili ile.
Katalanların zafere uzanmaları için tüm şartlar mevcuttur: 120 gol atabilen bir hücum, kaleci emniyeti, orta saha çeşitlemesi, sık rotasyonlar nedeni ile - takımda tazelik, Chiellini’nin hataları…

Luis Enrique sık rotasyonlar için, bir kaç  ay önceye kadar çok eleştiri almış, ileri görüşlerini bir çok kişi anlamamıştı. Bu rotasyonlar sayesinde takım çok taze ve güçlü görünmektedir. Kaptan Xavi için 17 yıl sonra, kupayı  4. kez öperek ayrılmak, ayrılıkların en-tatlısı olacaktır!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

23 Mayıs 2015 Cumartesi

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ...




Evvel zaman içinde Belçika’da  hiç şampiyon olamayan, GENT adında bir futbol kulübü varmış. Geçen yüz yılın sonunda (1999) yeni Başkanı göreve gelirken, kulübün borcu 10 değil, kocaman 23 mln. euro olduğunu öğrenince şok geçirmiş! Herkes vazgeçeceğini düşünürken, yeni Başkan 3 aşamalı bir plan çizmiş. Birincisi borcu kapatma; İkincisi yeni stat inşa etmek; Üçüncüsü- şampiyon olmak!

Borç 2006 yılında biterken, statları ise 2013-te açılmış. Şampiyonluğa gelince, planlanandan 3 yıl önce, yani bu hafta gerçekleşti!

Tüm bu hikaye Akaretler’dekilerin hoşlarına gitmiş ise, Belçika’yı arayabilirler. Birincisi, yeni şampiyonları tebrik etmek, ikincisi borç kapatma ve stat inşa etme yöntemlerini daha iyi öğrenmek, üçüncüsü- nasıl şampiyon olunur, sormak için!

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde...


                                                                                                                    
Ertan Hatipoğlu

20 Mayıs 2015 Çarşamba

BUNLARA KİM STOP DİYECEK?





Her meslekte insana yatırım yapmak iyidir. Sporda ise, her şeyden önemlidir. Sadece tesis yaparak bir yere gidilmez, diye dünyada çoktan anlaşılmıştır.

Ama, gelin görün ülkemizde ne furyalar esiyor. Yol koşusu, yarı  ve maraton yapılmayan il kaldı mı? Her gelen Belediye Reisinin aklına ilk önce bir yol koşusu organize etmek geliyor, nedense…
İyi, güzel, insanlara yatırım, onlara yönelik bir şey yapayım derken, olayı her tarafından düşünmek gerekmez mi? Yurdumuzda yapılan her koşuda binlerce dolar ödül dağıtılmaktadır. Bu paralar atletlerin daha iyi hazırlanmasına yardımcı olur, onları maddi açıdan rahatlatmaları için önemli bir katkıdır. Antrenör ve menajerlere da son derece önemli maddi katkı sağlanır. Gelin görün ki, bu ödüllerin hemen hemen hepsi yabancı atletlere gidiyor. Bizim devşirmelerden bahsetmiyorum, Afrika, Ukrayna, Belarus, Balkanlardan gelen yabancılar resmen ödülleri süpürüp gitmekteler!

Kısacası, biz onların sponsoru, can damarları olmaktayız. Bizim atletler ise, sadece yakından bakmakla yetinmekte, ‘’bir sonraki yıl gelmem!’’ demelerine rağmen, seneye tıpış-tıpış gelmekteler. Aslında, burada yerli atletlerin yapacakları çok şey var, ama…

İnsan bir hareket yapmadan biraz düşünmeli, mevcut olanak ve durumları reel değerlenmelidir. Ülkemizde malum nedenlerden atlet kalmamış, seviye ‘’sıfır’’yakınına gelmiş, siz ULUSLARARASI koşu düzenliyorsunuz!?

Buradan bu işe kalkışan veya kalkışmak üzere olan tüm Belediye Başkanlarına sesleniyorum; Gelin bu işten vazgeçin, ya sadece yerel koşu düzenleyin, ya da başka projelere yönelin! Yabancılara yönelik projelere dur deyin! Domestik yapın, master ve çocuklara önem verin, sağlık için önemini vurgulayın!

Kendinizden daha iyi yabancılarla seçim yarışına girmiş gibi düşünün, anlarsınız…


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

En okunanlar