Tam 3
yıl sonra, türk atletizm tarihinde ilk ve tek olimpiyat altını CAS kararı ile elimizden alındı. Ne kadar da
üzülsek, azdır...
Her
şey 2012 yılı kasım ayında başlamış, Atletizm Federasyona patronu İAAF-den Aslı Çakır ile ilgili biyolojik
pasaportta anormal durumlar olduğunu, sporcumuzun savunması istenmekteydi. Apartopar savunması, çok komik ve amatör ifadelerle
gönderildi ve 3 yıllık izdirap başlamış oldu. O zamanki kulüp doktoru ve akıl hocası Ahmet Karadağ, Aslı olimpiyat
şampiyonu olunca kanal kanal dolaşıp, sporcuya ne kadar çağdaş sistem
uyguladıkları ballandıra, ballandıra anlatmaktaydı... Vazifesi ve görevi
olmamasına rağmen, sporcuyu o kadar sahiplenmişti ki, o önemli savunmayı kendi
elleriyle yazmıştı. Yazmıştı, ama İAAF Tıp Komisyonu savunmayı okurken gülmekten
bayılacakmış ki, hemen TAFederasyon'una ‘’gereğini yapın!’’ talimatı vermişlerdi. Yani, sporcuya
ömür boyu ceza ve altın madalyası iade isteniyordu.
O
zamanki Federasyon Başkanı Mehmet Terzi meseleyi ciddiye alıp, seferberlik ilan
edeceğine, konuyu saklamaya, kilimin altına süpürmeyi tercih etmişti.
En-azından ülkemizin en-iyi hematologlarına danışarak, tarihimizin ilk ve tek
olimpiyat şampiyonunu, el verdiği kadar konuyu netleştirmeliydi..O ise, bu seyahat
benim, ‘’ben olmadan koşamazlar!’’ deyip, Dünya’yı dolaşmakla meşgul olmaya
devam etmişti. Sonra zaten, bir yılın içinde 50 çıvarında sporcusu
yakalanınca, suçu başka yerlere atıp istifa etmek zorunda kalmıştı.Evet, bir
çok kirli çamaşır geride bırakarak, istifa etti, kurtuldu! Kimse de şimdiye
kadar hesap sormuş değil...
Üstelik,
Aslı konusunda ne karar vermiş, ne de herhangi bir yardımı dokunmamış,
‘’bebeği’’ daha sonraki Başka’a, yani Fatih Çintımar’ın ellerine vermişti. Bu
arada İAAF ile aramız açılmış, bizden defalarca ‘’gerekeni’’ istiyor, somut sonuç
alamıyorlardı...
Nihayet,
aralık 2013 TAF Aslı Çakır’ı suçsuz bulmuş, ‘’0’’ceza vermişti! Bu karar İAAF-nin yetkililerini iyice kızdırmış, adeta kendinden geçiyorlardı. Derhal konuyu CAS-a taşıdılar, Aslı’yı ve onu savunan TAF-ı
en-ağır bir şekilde cezalandırmak istemekteydiler. İşte, bu aşamada sporcunun dosyası profesyonel ellere verildi,
hatalar düzeltildi ve dava bir
hayli çekişmeli hal almış, uzun sürecekti. Sonunda, İAAF ile karşıdakiler el
sıkışmış, ‘’8 yıl’’ ceza alınmıştı.
Kısacası
hikaye bu, Türkiye’mizin atletizm’de tek altın madalyası böyle
çarçur edildi, ama suçlular kafalarını yere gömüp, ölü taklidi yapmaktalar.
Hey, kondisyoneri Aytaç Özbakır, çık ve anlat bakalım ne metotlar kullandınız,
ne oldu da çuvalladınız, çık o zamanlar gibi, ekranda arslanlar gibi anlat!
Anlat
ki, başkaları yanmasın!
Ertan Hatipoğlu