23 Ekim 2015 Cuma

PEREİRA'NIN GAFLARI

         



Sezon başına dönülürse, Fenerbahçe yeni hocası Pereira'nın, yanlışlar zincirin ilk hamleleri rahatlıkla görülür. Takım 2 yıl Avrupa’dan uzak kalmasından sonra ilk defa, hem de ön elemeli girmesine rağmen, sezon öncesi hazırlığının şablonunu değiştirmemiş, kendisinden önce 2 teknik direktörün periyodlamasını yapmaya kalkışmıştı. Sadece 12 günlük Topuk yaylası kampından sonra, temmuz ayı ortalarında İstanbul’un nem, sıcaklık ve kirliliğine dönmüş, Shakhtar maçı haftasında son derece gereksiz, tehlikeli bir Afyon turnuva macerası belleklerde kazınmıştır…Yanlış anlaşılmasın, turnuva oynamak kötü bir şey değil, tam tersi, ama zamanlama ve hedefler başkaların olunca, faizi yüklü olmaktadır. Netice olarak: yorgun takım, antrenman için kaybedilen hafta, hazırlanamayan Van Persie, Şampiyonlar Lig’i hayaline son…        

Oysa ki, sezon başı hazırlıkları 1-2 hafta öne alınsa, Topuk yaylasından hiç inilmese, Afyon turnuvası iptal edilse, Ukrayna şampiyonunu yenemese de, takımını daha sağlıklı hazırlar, Norveçli ‘’kayakçılar’’a kendi evinde zavallı duruma düşülmezdi.

Victor Pereira’nın ikinci sayılır gafı Laktik asit testleri ile ilgili. Gazetecilerin sakatlıklarla ilgili sorusuna, hoca ‘’Laktik asit testi sakatlıklarla ne alakası var?’’
dedi ve tarihe geçti! Bir de pişkin, pişkin ekibinde ne kadar çok akademisyen hoca var diye, eklemeyi ihmal etmedi.

Üçüncü gafına gelince, Kayseri deplasmanı ile ilgiliydi…Pereira  takımının kötü oyununu  bu sefer Kayseri’nin yüksek rakımına bağladı. Hoca’ya hatırlatmak gerekir; Süper Lig’imizde daha 4 benzer deplasman var! Sezon başında benzer rakımlarda daha fazla mesai harcasaydı, bu tür komik bahanelere başvurmazdı.

Pereira’nın komiklikeri burada bitmiyor. Geçenlerde, pazar günü oynanacak Galatasaray derbisi için, rakibinin 1 gün fazla dinlenecek diye, avantajını öne sürmekteydi! Ne yani, UEFA programını iptal edelim, iki takımın maçlarını ayni gün yapalım!? Birileri yine Viktor’a hatırlatmalı ki, kadro olarak Fenerbahçe Süper Lig’in çok üstünde ve ona göre rotasyonlar yapmalıdır. Tabi, rotasyonları hazır takımlar yapar, ne yaptığını bilmeyenler değil…

Belli ki, akşamki Ajax galibiyetinden sonra, Portekizli teknik director bir miktar nefes aldı, en-azından 1. Devrenin sonuna kadar bizi komik bahaneleri ve demeçleri ile neşelendirecektir. Kısacası, pideyi yiyen değil, verende suçtur!

                                                                       

                                                                                                Ertan Hatipoğlu

13 Ekim 2015 Salı

ARDA MUCİZESİ

  


Sadece birkaç ay önce her futbolcunun hayalini süsleyen, Barcelona transferini gerçekleşmiş, FİFA  yasağına rağmen, resmi maçlara çıkamasa da, takımın antrenman-eğitim sürecine, kentin havasına katılmıştı. Sezonun başlarında, Luis Enrique ağır  ve yeni sistemine alışma sürecinde sakatlık gibi problemler yaşasa da,  eylül ayında, ilk iki Milli maçta da katkısını yapmış, ayakta alkışlanmıştı. Özellikle Hollanda maçında, futbol çevrelerine kendini konuşturmuştu.

Daha sonraki bir ayda Barcelona antrenmanlarına alışmış, bireysel kondisyon ve becerilerini yukarıya çekebilmiş, çok önemli Çek maçında adeta resital yapmıştı! Her şeyden önce özgüven, tapa hakimiyet ve tabi ki o çalımdan sonraki asisti tüm dünyayı hayrete düşürdü.
 Herkesin kafasında ‘’bunları sadece antrenman ile, maçlar oynamadan nasıl yapabiliyor?’’ sorusu dolaşmaktadır, hala...Bilmeyenlere hatırlatalım; Arda’nın  bu sezon, şu ana kadar sadece 3 resmi maçı vardır, onlar da Milli takımımızın maçlarıdır. Dördüncüsüne bu akşam Konya’da İzlanda’ya karşı çıkacak, katkısını verecek, takım lideri olduğunu bir kez daha gösterecektir.

Gerçekten, tüm bunları Arda Turan nasıl yapabiliyor?
Herşeyden önce, Arda çok yüksek seviyede futbolcu, hatta dünya yıldızıdır. O tür yıldızlar kişisel kondisyon seviyelerine çok çabuk gelirler ve özellikle tanıdıkları takım arkadaşları ile uyumu kaybetmeleri zor olur. Maç kondisyonlarında eksiklikler olsa bile, topu ayakta tutma, çalımlar ile adam eksiltme, gol asistleri vermelerinde problem olmaz. Onlar için az maç oynamış, eksik antrenman yapmış gibi gerçekler, görevlerini yerine getirmekte zorlanmazlar. Tıpkı atletizmin sönmeyen yıldızı Usain Bolt gibi...2 yıl boyunca  sadece 2-3 yarış yaparak Dünya şampiyonasına çıktı, ama altınları kapıp, rakiplerini yine üzmeyi başardı.

Burada Fatih Hoca’nın hakkını, Arda’ya inanarak, güvenerek, her şeye rağmen onu oynatması ile, verilmesi gerekir! Dünya’da benzer durumlarda kaç antrenör sporcusuna güvenir, oynatır? Belli ki, bu güvende sadece hisler değil, bilim ve tecrübe vardır. Benzer rasyonel ve ilerici hareketler yabancı hocalardan görmüştük, ama  bu seferki yerli mucizesi  göğüslerimizi kabarttı.

Haydi, Arda!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

25 Eylül 2015 Cuma

KÖLSCH BİRASI

                      



Köln kentini görmeyen Almanya’yı görmüş sayılmaz, derler. Sadece yöresinde yapılan, şişkinlik yapmayan o meşhur Kölsch birasını içmeyen, hayatı boyunca merak eder...
Bir de Köln’lülerin gurur duydukları, spor dünyasında isim yapmış bir doping laboratuvarları var. Donanımlı, temiz, bilim adamlarla dolu bir merkez...Yıllar boyunca görevini yapmış, hatasız, güvenilir bir şekilde hizmet etmiştir.

Taki, son bir kaç aya kadar! 

İlk önce, Rus yürüyüşçü, şampiyon atlet Stanislav Emelyanov’un ‘’B’’ numunesi ‘’A’’ numunesinden farklı sonuç verdi!? Bu olay, deyim yerindeyse 100 yılda bir olur, bu sefer Dünya’nın en-güvenilir merkezinde olması, özellikle atletizm çevrelerini son derece rahatsız etti. Nasıl olur da, ikiye bölünen idrar, birisi EPO ‘’pozitif’’,  diğeri ise ‘’negatif’’ çıkabilir? Bir başarılı sporcunun hayatı ile nasıl öyle ucuz oynanabilir?

İAAF hemen olaya el koymuş durumda ve bu saatlerde Rus sporcu Stanislav Emilyanov’u suçsuz ilan edecek, üstünden tüm yasakları kaldıracaktır! Kaldıracak, ama görünen o ki, sporcu madur haklarını mahkemede arayacak, İAAF-ın prestiji bir darbe daha yiyecektir.

Köln Doping Merkezin sadece bu gafı olsa,  zamanla unutulur giderdi. Sadece bir kaç haftanın içinde laboratuvarın ikinci gafı olmuş, bu sefer yer yerinden oynayacak gibidir. Yine bir Rus yürüyüşçü Vera Sokolova’nın her iki numunesi farklı çıkmış, bu olayda 2. Numunesinin( screening) yanında bir de 1. Numunesini daha bir kez, konfirme etmek amacı ile yapılmış, ama yine farklı sonuçlar alınmıştır! İAAF-a net cevap veremedikleri için, tüm numuneleri Avusturya’nın Zibersdorfe  laboratuvarına göndermişler!? Meslektaşlarından yardım amacı ile...Göndermişler, ama bu arada 21 günlük  WADA kanunlu resmi bilgilendirme süresi geçmiş durumda. Böylece, İAAF bir değil, iki sporcudan özür dileyecek, tüm Dünya’da zaten sarsılan prestijleri yerlerde dolaşacaktır.

Köln gibi laboratuvarın bir kaç haftada prestiji sıfıra inmiş, büyük ihtimal arkreditesi alınacak, dinlendirilecektir. Belki de sadece EPO testleri yasakları gelecek. Son 10 yılda EPO testi yanılması ilk defa olmuş, üstelik en-beklenmedik yerden gelmiştir. Saransk madeninde görülen her sarı nesne altın olmayabilir...Kısacası, Kölsch birası bu sefer şişkinlik yaptı, fazladan işgüzarlık, hırs, ''keserim, ederim!'' tavırları benzer hezimetleri getirmektedir.

Antidoping kontrol sistemi bir an önce gözden geçirilmeli, özellikle şişkinlik yapmayan birayı fazla içilmemeli, tüm sporculara süçlu muamelesi yapılmaması gerekir.





                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

19 Eylül 2015 Cumartesi

MANDA MUHABETİ

              



İngiliz takımların Şampiyonlar Lig’inde hüsranları devam etmekte, adeta deyim yerinde ise, ‘’bol süt, ama kaymaksız’’ manzarası açık görünmektedir. İngilizlerin gerçekten astronomik maaşlar,  milyarlara varan TV hakları, modern,  futbola doyurulmuş seyirciler ile dolu statlar, kısacası bol ''sütleri''var. İnanılmaz  futbol ortamları, kaliteli hakemler, futbolcu sağlığını düşünen bir endüstri, sürpriz sonuçlar, tam bir show ortamı! 

Sadece, bu bol ‘’sütlü’’ortamda ‘’kaymak’’ olmayışı, yani Şampiyonlar Lig’i sonuçları git-gide göze batmaya başladılar. Avrupa arenasında onları yakalayan neredeyse her takım,  evire-çevire yenmektedir. Kısacası, kaymaksız sütün fazlası neye yarar?

Bize bakarsak, durumumuzu en-iyi özetleyen atasözümüz vardır: Kaymağı seven mandasını yanında taşır, diye...

Sadece, bizde manda kalmadı ki, birader! 


                                                                                                             Ertan Hatipoğlu

12 Eylül 2015 Cumartesi

CAHİLLERİN İHTİLALLERİ





İnsanlık tarihinde en-ağır zamanlar ihtilaller zamanlarıdır. Yoksulların zenginlere karşı...Bilinen manzara-iç savaş,  her gün binlerce ölü, açlık, çileler.

Hafta içi, fakat tersi oldu, zenginler ihtilal yapmaya kalkıştı!? Manchester United’li futbolcular, kendilerin başı ve Karun kadar zengin olan Wayne Rooney antrenörleri Van Gaal’a karşı kazan kaldırdılar. Rooney’in yıllık 18 mln. avro sadece toplara vursun diye, kulübünden kazandığını hatırlatmakta yarar vardır...

Futbolcular antrenörlerine antrenmanların nasıl olması gerektiğini, kendi yetenekleri nasıl ve ne yöntemlerle ortaya çıkacağını,  anlatmaya kalkışmışlar!?
Kalkışmışlar, ama kim dinlesin? İşlerine karışmak Van Gaal’in sevmediği, alerjisi olduğu bir olaydır, hele futbolcular yapmış ise! Seneler önce efsane Yohan Cruyff'a bile karışmasına izin vermemiş, gereken duruşunu sergilemişti...

Wayne Rooney ve arkadaşları sadece bir ayrıntıyı unutmuşlar gibi: onlar Van Gaal’dan daha zengin olabilirler, ama cahiller. 
Cahillerin ihtilalleri ise, yoksullarınkilerden çok daha çetin geçer!


                                                                                                         Ertan Hatipoğlu

1 Eylül 2015 Salı

FATİH TERİM’İN YÜKSEK PİLOTAJ TEKNİKLERİ





3 ve 6 Eylül tarihlerinde, Konya’da Milli Ulusal takımızı ardarda 2 çok önemli sınav beklemektedir.  İlk önce Letonya ile karşı karşıya gelecek, daha sonra ise,  Hollanda ile çok çetin geçecek bir maç beklenmektedir. Bu maçlardan maksimum puanlar almamız mecburi olduğundan, Milli takımlar teknik sorumlusu Fatih Terim ve ekibi çok ciddi çalıştıklarını bariz bir şekilde görünmektedir.

Birincisi, maçı geleneksel İstanbul statlardan Anadolu toprakların içine, yani Konya’ya alınması, Fatih Hoca’nın niyetini hem biz, hem de rakipleri hemen anlamışlardır. Bu çok kuvvetli mesajın içeriği dolu olduğunu 45.000 seyirci geldiklerinde daha net göreceklerdir.

İkincisi, tamamen fizyolojik açısından, konuk takımlarını zora sokulabilecek bir sınavdır. Konya yükseklik rakımı 1000m. çıvarında olduğu bilinmektedir. Kıta, kuru iklimini  konuk her iki takımı da fazla zorlayacağı bir gerçektir.

Bizim takım bu gece saat 24.00 sularında Konya’ya ulaşacak, otellerine geçecektir. Maç saatine kalan  33 saat  futbolcuların rakım uyum moduna geçmeden ilk maçımızı oynamış olacağız. Bu deniz seviyesinde ikametgah eden futbolcular için geçerlidir. Diğer, daha yüksek rakımlarda, Ankara, Kayseri, Eskişehir, Sivas, hatta Antep gibi yerlerde takımlarda oynayanlar için önemi yoktur. Onlar fiziksel, uyum acıdan bu maçta problemsizdir.

Daha sonraki günlerde, Hollanda maçına kadar, takımımız Konya’da kampta kalacak ve yükseklik uyumunu tamamlayarak( 5.-6. gün) asıl meseleyi halletmeye çalışacaktır. Futbolcuların organizmalarında fiziksel yükleme dışında hiç bir süreç olmayacak, yani gereksiz uyum süreçleri ile meşgul olmayacaklardır.

İşte Fatih Hoca’nın ince ustalığı, işte galibiyetleri hazırlayan ince detaylar. Konuk takımlar Hoca'mızın Şemazen dansını izlerken, takımımızın ayakta olduğunu yeniden doğduğunu anlarlar...

Hakikat alemine geçtiğimizi anlarlar!





                                                                                                Ertan Hatipoğlu

DAFNE SCHİPPERS’İN YAPTIKLARI…






Pekin’de  bir çok atlet dereceleri ile bize atletizm ziyafeti sunmuş, ama bir tanesi far ki, yaptıkları ile deyim yerinde ise, ‘’bir taşla çok kuş vurdu!’’ Özellikle 200m. derecesi 21.63 ile, hem Avrupa rekoru, hem de ebedi listede Dünya’da 3. Derece olarak imza atmıştı!  Derece olarak, önündeki sporculardan bir tanesi genç yaşta öbür dünyaya göçmüş, diğeri ise, iyi tezgahlanmış  doping skandalı ile, rezil olmuş,  atletizmden ebediyen uzaklaştırılmıştı… Avrupa rekorunu (21.71) 1979 yılından kalan, efsanevi  DDR atleti Marita Koch kırmıştı. 

Uzun yıllar atletizm sporunda büyük tartışma sürüp gitmektedir. Eski Dünya rekorları, özellikle DDR atletlerin yaptıkları, güya doping ile elde edildikleri, bunları silinmesini isteyen bir kitle vardır. Bunları kendi ülkemizde de görmekte, okumaktayız. ‘’Sporun Baronlarına’’, deneyimli ağabeylerimize yakıştırabilmekteyiz, ama dünkü ‘’ergenleri’’insan dinlerken, gülmesi gelmektedir…Bir sporcunun rekorunu neye dayanarak elinden alabilirsin? Bu kızların numuneleri ya negatif, ya da pozitiftir. Madem ki, numuneleri negatif, yakalanmamışlar ve felsefeleri kesip, nokta koyulmaktadır. Bazılarına göre ‘’bir şeyler’’var ise, şüphelenmişler ise, bu onların problemidir!

Tüm bunlardan dolayı, Dafne’nin koşusu, tüm ‘’şüpecilerin’’ ağızlarını sonsuza kapatmalarını, eleştiri oklarını başka yöne çevireceklerini düşünülmektedir. Uçan Hollandalı kız onların şüphelerine son vermiş, yetenek, emek ve iradesi ile, en-son  ‘’paranoyak’’ uzmana gerekeni vermekteydi. Bu derecesi ile Schippers  sadece Koh’u değil, yine DDR orijinli atlet Haike Drechsler’i tarihe gömüyordu…Üstelik, koştuğu rekor menşeyi belli olmayan  yarışta değil, kocaman Dünya şampiyonasında, sıkı kontrol elekten geçerek, yapılmıştır!

Dafne Schippers şimdiden efsane Fanny Blankers-Koen ile kıyaslanmaya başlanmış, 70 yıl önce bir Olimpiyatta 4 altın madalya alan ‘’uçan hollandalı’’ile benzetiliyordu. Çok kısa zamanda Dünya’da sprint kraliçesine dönüşmüş, kendi ülke atletizm Tanrıca'sının hak eden mirasçısı oluvermişti.

                                                                                               

                                                                                                                Ertan Hatipoğlu

En okunanlar