16 Mayıs 2016 Pazartesi

EURO 2016 Mİ? SİZLERE ÖMÜR…









Old Traford’ta şüpheli bir paket kocaman bir maçın ertelemesine neden olurken, ingiliz polisi çabuk bir şekilde 75.000 seyirciyi tahliye etti ve bomba uzmanlarını işini yapsınlar diye, gönderdi. Kontrollü patlama ile bomba etkisiz hale gelirken, her şey iyi bitiyordu. Ölü veya yarılı olmadan bu gerilim filmi atlatılmıştı.

Fakat, sadece 1 ay sonra Fransa’da Euro 2016 başlayacaktır. Ayni Fransa birkaç kez teröristler tarafından vurulmuş, adeta perişan olmuştu. Paris’in ortasında lokaller taranmış, onlarca masum insan ölmüştü.
Şimdi organizatörler hem sporcuların, hemde seyircilerin emniyetini garanti etseler de, 9 ayrı şehirde bunu nasıl başaracaklar, açıkçası çok şüpheli gözükmektedir. Belki  bu kadar iddialı olmaların arkasında şampiyonaya zayıf ilgi olduğu yatmaktadır. Devlet memurlarına bedava biletler dağıtıldığı kulaktan kulağı dolaşmaya başlamış…

Belki korunacak çok şey olmayacağını düşünüyor olabilirler!

Yukarıdaki durumu kendi lehimize çevirmek, çok zor olmayacak, gözükmektedir. Zira bizim seyirciler ‘’bize bişey olmaz, abi!’’düşünceleri ile, statlarda kesin  sayısal üstünlük sağlanır var sayarak, Türkiye Avrupa şampiyonu, olur mu, dersiniz!?

                                                                                       

                                                                                                   Ertan Hatipoğlu

ANTRENMAN'DA SALGILANAN HORMONLAR

                        



İyi bir terlemenin faydalarını saymakla bitmemekle birlikte, hareket edilerek 3 temel hormon salgılanmaktadır. Antrenmanda ter atılırken salgılanlara bir göz atalım:

İRİSİN- Kan akışında salgılanmasına antrenmanların teşviki vardır. Ona ‘’hareketin hormonu’’ derler…
İrisin yağı hücrelerin programlarını değiştirerek, daha fazla yakılmasını emrederken, onların depo edilme hakkını da ellerinden almış oluyor. Düzenli antrenman yapanlarda neden metabolizma hızlanması ve fazla yağ yakma görünür sorusunun en-bariz açıklanmasıdır. Kanında yüksek seviyede irisin olanların kromozom uçları da daha uzun olur. İlerleyen yaş ile birlikte telimerler (kromozom uçları) kısalır ve beraberinde kanser, Alzhaymer ve kalp hastalıkları gibi sağlık problemlerine yol açılır.
Bu hormonun daha fazla salgılanması için, daha fazla kas lifleri olan daha büyük kas gruplarını çalıştırmalı.

TESTOSTERON- Erkek hormonu, genelde testislerden salgılanır, seksüel dürtüyü, kemikler ve kas büyümesini beslemektedir.
Antrenmandan sonra, antrenman türüne, yaş ve irsi faktörlere bağlı olarak, testosteron oranı 1 saate kadar yükselir. Vücut o anları gözeterek, gezen testosteronu kas kütle yapımında kullanır. Düşük seviyeler kalp ve şeker hastalıklara yol açar.
Seviyesini artırmak için, örneğin antrenmanı düşük kardiyo ile başlatmalı, sonra ise, ağırlıklara girilmelidir.









PEPTİT YY– Beyne çabuk ulaşan ve doyum hisini veren hormondur. 
Özellikle sert antrenmanlardan sonra iştah kesilir, sebebi ise Peptit YY hormonudur. Kardiyo çalışmaları bu hormonun seviyesini daha düşük tutarken, kuvvet içeren yüklemeler seviyesini yukarılara taşır.


Ona göre! 


                                                                                                    Ertan Hatipoğlu

13 Mayıs 2016 Cuma

TOKYO 2020 OLİMPİYAT'I NASIL KAZANDI?

  





                    




Yaklaşık 3 yıl önce Arjantin’de yapılan o çetin 2020 Olimpiyat aday yarışını hepimiz hatırlarız. Sebebi ise çok açıktı; İstanbul zorlu rakibi Madrid’i geçmiş, Tokyo ile finale kalmıştı. Finalde ise, maalesef kaybettik, ama bizim spor yöneticilerimiz doğru teşhis koyamayıp, yanlış tedavilere gidildi…Tüm bunları o zamanlar kaleme almış, anlatmıştık.

Son günlerde, Dünya medyasının önemli gazetelerinde bir rüşvet iddiası dolaştırılıp, geveleniyor. The Guardian’a göre, Fransa polisi bir dosya açmış, Tokyo’nun seçilmesi için IOC üyelerin bir kısmına rüşvet verilmiş iddiası ile, özellikle atletizm kökenli üyelere, başta eski Başkan Lamine Diack olmak üzere, soruşturma açılmış! Kısacası, Tokyo şehri 2020 yılı Olimpiyatlarına ev sahipliğini bilek gücü ile değil, rüşvetlerle almışmış!?

Gerçek nedir? 

Hayır, Tokyo yarışı tüm bu çirkinlikleri yapmadan kazandı! Sebepler arasında ‘’Japonlar bunu yapmaz!’’, ‘’IOC üyeleri rüşvet almaz!’’gibi saf ön yargılı yaklaşım sergilemeden, hemen şunu söyleyelim - tüm bunlara gerek yoktu!
Evet, Japonların rüşvet vermeye gerek yoktu, çünkü onlar iyi matematikçi, spor kültürü ve sezgileri yüksek insanlar. Bakın, her şey ortada:
Oy veren 97 kişi IOC üyeden 23-ü atletizm kökenlidir. Bunların aralarında ünlülerin yanısıra, az kişinin bildiği şahıslar da var. Hepsi İAAF family (aile) çok bağlı insanlardır.Onlar yıllarca bu spora hizmet etmekte ve dolayısı ile, ekmek yemekteler. Birlikte hareket etmek onların genlerinde var…

Japonlar spora sponsor olarak yıllarca destek olurlar. IOC kendi sponsorlardan çok sayıda Dünya çapında Japon firmalar mevcuttur. İAAF yıllarca neredeyse Japon sponsorlar ile ayakta kalmış, işlerini yürütmeyi devam ettirmektedir. Kısacası, İAAF o zamanki 7 sponsordan  5-i Japon idi. Yılda yaklaşık 30 milyon $ kasasına girmekte olan bir kurum, herhalde İstanbul’a oy veremezdi. 97-23=75 üye…İstanbul-Tokyo  gerçek yarışı o 75 üye üzerinden yapıldı. Orada da Japon lobisi, IOC politikası, komşu destekleri, Madrid (Latin) oyları derken, yarışı 60:36 Tokyo kazandı. Yani, kalan 75 oy neredeyse bölündü...

Bize ise, kalan ‘’Biri beni aldatırsa, yazıklar olsun ona; iki kere aldatırsa, yazıklar olsun bana’’ Japon atasözü, sanırız birilerini uyandıracaktır.



                                                                                                                                      Ertan Hatipoğlu











8 Mayıs 2016 Pazar

HOCA’NIN TAKIMA KATKISI







Mersey nehrin Tanrıları çıldırmıştı o gece, ama Villarreal’i onlar değil, Jürgen Klopp yendi. Sıradan futbolcular ile dolu, geçen yıl bir şey yapamayan takım gitmiş, yerine bambaşka sporcular gelmişti. Kısacası, deli dolu Alman ölüyü diriltmişti. Zaten doktorlar ne derler:’’bir tedavi hemen iyileştirme göstermezse, at gitsin!’’ Bir hocaya o kadar gerekli, 5-6 ayda işini bitirmeli,  hedefleri vurmalıdır. Geri kalanlar sadece bahanelerdir… Klopp ve Liverpool hemen birbirine uyum sağlarken, Jürgen’in tuhaf sıçramaları, el hareketleri  ve deli bakışları ile futbolcuların morallerini yükseltti ve takım oynamaya başladı.



Ayni süreci Atletico 2011 yılında yaşamıştı. Bir başka deli hoca ile - Diego Simeone… Avrupa Kupası kaldırması için ‘’Kızılderiler’’e sadece 6 ay yeterliydi. Diego mevcut futbolculardan adeta başka, haddini bilen, çelik takım yaratmıştı. Futbolda, antrenörler piyasasında iki hit vardır-Kloppo ve Cholo. Hem yetenekli, hem de deli-dolu.Kesin kazandıran bir harmanlama gözüküyor.


Delilikten dahiliğe bir adım, ince çizgi var derler…

                                                                                                Ertan Hatipoğlu

6 Mayıs 2016 Cuma

ŞAMPİYONLAR LİGİN GÖLGESİ UZAMIŞ







 Şampiyonlar Liginde yarı final maçları, özellikle Manchester City takımı için son derece iyi bir fırsattı. Tüm dünyaya göstermek, finale çıkarak, yumruklarını sallamak için tam zamanıydı. Arap sermayesi ile doyurulmuş takım gerçekten herkese gösterdi… Her iki maçta, neredeyse gol pozisyonu yaratmadan tarihe geçtiler. Heyecanını yitirmiş, emekli takım olarak…Tek isabetli şutları kendi kalesine girerken, maçın kaderini de belirlemişti. Böylece, finale çıkan, gezinmeye, seyahate çıkan bir başka cepleri dolu, kral takım olmuştu. Real Madrid için bu konuda çok şeyler yazıldı, çizildi, teferruatlara girmeyeceğiz…

Halbuki UEFA-lı milyarderler her fırsatta Şampiyonlar Ligi pastanın çileği olduğundan bahsederler, ballandıra, ballandıra yorulmadan, her fırsatta anlatırlar. Yok turnuva en-iyilerinmiş, en-parlaklarınmış, en-zenginlerinmiş, en, en, en…

Evet, o kadar zenginler ki, koşmaya, mücadele etmeye bile  üşenmekteler. Sağ olsunlar, paralarını güle, güle harcasınlar, ama biz onları izlerken sıkılmaktan bıktık.


Kısacası, biz artık Leicester’i izlemek istiyoruz. Chelsea-Tottenham maçın kavgaları ve 12 kartı  da hiç fena değildi…Biz Liverpool’ün onursal savasına, son topa kadar mücadelesinin hastasıyız.

                                                                                                                    Ertan Hatipoğlu
                                                                                                     

5 Mayıs 2016 Perşembe

ANTRENMAN'DAN ÖNCE TÜKETİLECEK EN-İYİ GIDALAR










Her gün neredeyse antrenman yapmakta, hedefler peşinde koşanlardan birisiniz. İlerleyişinizi sevinçle karşılıyorsunuz, ama vücudunuz Ferrari motoru gibi çalışmasını istiyorsanız, yakıtınızı kontrol etmeli, boşluklar ve yanlışlar varsa düzeltmelisiniz! Kısacası, her antrenmandan önce ne tüketiyorsunuz önemlidir.
Doğru gıdalara geçerseniz, çok kısa zamanda antrenman kalitesi, toparlanmanız ve enerjiniz yükselecektir.
Bir saat antrenmandan önce tükenilmesi gereken gıdalar ve faydaları:

1.     MUZ- Onlara  ‘’Doğal protein deposu’’ derler. Ayrıca onlarda çabuk sindirilebilen basit karbonhidratlar bulunur. Potasyum maddesi ise, kas işlevliğini artırırken, kalp  çalışmasını  ve tansiyon düzenlemesini sağlamaktadır. Üstelik, potasyum vücutta uzun kalır. Sabah erken , antrenmandan önce bir muz ve kase yoğurt tüketilirse, dakikalar sonra, çok yüklemeli antrenmana dahi hazır olunur.

2.     KEPEKLİ EKMEK- Bir diliminde yeterli kadar karbonhidrat bulunurken, üstüne reçel veya bal sürülürse, süper bir enerji bombasına dönüşür. Protein ilave etmek istenirse, bir suda pişirilmiş yumurta ilave edilir.
Özellikle kış aylarında, antrenmanlar öğle saatlerde yapılırken, 50 dakika önce 1-2 dilim kepek ekmekle piliç etin göğüs kısmından bir parça tüketilmeli.
 
3.     YULAF EZMESİ-  Lif zenginleridir, kanı çok sayıda karbonhidrat ile beslerler, enerji seviyesi devamlı yakarlarda tutulurken, kan şekerin seviyesi de kontroldedir. Ayrıca, vitaminlerin bulunması karbonhitratların enerjiye dönüşmesinde rolü büyüktür. Tüm bunlar, antrenmandan yarım saat önce bir kase yulaf ezmesi tüketilmesi ile elde edilir!

4.     YOĞURT ve MEYVELER-  Protein ve karbonhidratların buluşmasıdır. Karbonhidratlar çabuk sindirilirken, proteinler kas yıkımını önlemektedir.

Antrenmandan önce yağlı gıdalarda uzak durulmalı. Onlar kaslarınızda kramp ve çekmelere yol açarken, yavaş ve ağır hissetmenizi sağlayacaklardır. Karbonhidrat ihtiyaçlarınızı çeşitli çikolata ve tatlılardan temin ederseniz, antrenman sırasında kan şekeriniz düşer, enerjinizin bitmesini mutlaka hissedersiniz.

Akıllı olmak sporda her zaman kazandırır!


                                                                                                   Ertan Hatipoğlu

En okunanlar