9 Eylül 2014 Salı

BUZLU SAUNA

                                               



Elit sporda, özellikle futbolda toparlanmanın önemini herkes bilir. Yoğun maç trafiğinde bir sonraki maça toparlanmış çıkman, maç aralarında o antrenman günlerin kalitesine bakar. O kalite de çabuk toparlanma, antrenmanlara ‘’taze’’ çıkmana bağlıdır…

Kısacası, modern futbolda çabuk ve kaliteli toparlanma çok önemli bir silahtır. Aslında, toparlanma denilince akla bir çok  türleri gelir-oral, mekanik, pedagojik  ve s. Oral ve pedagojik toparlanmadan çok yazıldı çizildi, ama mekanik bölümünde özellikle PTT ve Süper Lig takımlarımız hala o ''Balkanlar harbinden'' kalmış  ‘’2-3 masör’’ ile toparlanma problemlerini çözmüş zannediliyor. Oysa ki, o bölümde çok süratli gelişmeler ve araçlar devreye girmiş durumda.

Lafı daha fazla uzatmadan, son yılları modası, Cristiano Ronaldo gibi yıldızın evine alacak kadar faydalı bir aletten bahsetmekteyiz- KRİOSAUNA!

Kriosauna adından da belli, saunanın soğuk versiyonu olmaktadır. Maç ve  ağır antrenmanlardan sonra, 3' kadar girilir, ısı ise 150-200 dereceye kadar kullanılır.Tabi, eksi dereceler söz konusu!
Birinci faydası vücut çok süratli bir şekilde karşı koymaya adapte olur ve savunma gücünü mislilerle artırır.

Deri kalitesini artırırken, deri altı yağlarını yok eder. Ronaldo’nun vücuduna dikkatli bakanlar, fazla yağ görmüyorlardır…

Sinirli halinizi yok eder, depresyon, uyku problemleri yanına bile yaklaşamazken, grip ve nezleyi unutursunuz! Elit futbolcular için çok önemli. diye söylememiz bile gerekmez…

Kriosauna’ya girildiğinde, kaslar doğal olarak küçülür ve kan akışı daha derin kas tabakalara, yani kemiklerin yanına yönelir. Sebebi ise, 150-200 eksi derecelik ortamdan koruma içgüdülerinde saklıdır. Daha sonra, kriosaunadan çıkıldığında, kaslara giren yeni, taze kan laktık asit gibi zararlı maddeler içermemektedir. İşte bu mucizevi olay, antrenmandan ve maçlardan sonra toparlanma sürecini hızlandırmaktadır.

Futbolda ve diğer branşlarda kulüpler bu aleti bir an önce  bünyesindeki sporcuların hizmetine sunmak gerekir! Fiyat olarak 45.000 euro cıvarında, verdiği fayda ise paha biçilemez…

 Son olarak , kriosauna’ya girildiğinde endorfin hormonun devreye girmesi ile birlikte son derece hoş bir duygu hissedilmektedir. Yöneticiler de futbolcular kullanmadıkları zamanlarda devreye girebilirler...
 

Bağımlılık yapar, bizden söylenmesi!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

MAÇ GÜNÜ NE YAPMAYIN


Maç günü ne yapmayın

Ertan Hatipoğlu

İşte, yine bir maç günündesin. Akşama her şey takımın hazırlık ve deneyimine bakar. Önemli olan, kendi kuvvet ve rezervlerini hissetmek ve zafere inanmaktır.
Hayat tecrübeleri, psikoloji ve fizyolojiden insanoğlunun büyük miktarda saklı güçleri olduğunu bilmekteyiz. Ama saklı güçleri sadece fazla istemekle ortaya çıkartamazsınız. Maç esnasında çıkan o benzersiz duygusal gerilim, beklediğinizden çok ötelerde bir performans getirebilir. Sahaya çıkarken çok fazla potansiyeliniz olduğunu unutmayın!
Kendinize ve takımınıza güven, her maçtan önce önemlidir. Motivasyon olarak  kendinizin değil, takımınız, kulübünüz ve ülkenizin maneviyatı ön planda tutmanız gerekir. Güven duygusu maç günü sizi gereksiz gerginliklerden ve sinir enerji kayıplardan uzak tutacaktır. Maça kalan saatlere kadar sağduyu ve serinkanlı analizler sizi gereksiz duygu bombardımanlardan koruyacaktır.
Kendinize güvenmenin bir sınırı var, hiçbir zaman rakibi küçümsemek gibi bir duruma izin vermeyin! Rakip tempoyu yine yükselttiği anlarda, “Kendimi iyi hissediyorum, dayanırım!” diye içinizden geçirin veya yüksek sesle tekrar edin.
Maç haftasında kesinlikle hayat tarzınızı ve günlük yaptıklarınızı değiştirmeyin! Yediklerinizden, içtiklerinizden asla vazgeçmeyin. Fazladan ziyade az yemeniz daha iyidir. Her zamanki istirahatinizden fazlasını yapmayın, maç öncesi masaja alışık değilseniz, aklınızdan bile geçirmeyin! Maçtan önceki gece her zamankinden erken yatmayın zira 1-2 saat yarınki maçı düşünerek gereksiz psikolojik yükleneceksiniz. Maç günü fazla gerginliğe izin vermeyin, bu sadece önceden “Yanmanıza”yol açacaktır. Gerilim ve duygu seli hissettiğinizde maç sabahı hafif bir ter antrenmanı yapmanız, tavsiyemizdir.
Maçlar üç güne dağıldığından, hiç bir zaman sizden önce oynanan rakip maçlarını izlemeyin! Bu sizi gereksiz gerebilir… Zaten büyük futbolcular rakiplerinden çok kendi durumları ilgilendirir. Bırakın sizin yerinize teknik kadro izlesin!
Satranç, tavla ve ''okey'' oynarken, hocalarınızın size yenilmeleri ile gelen moral ve mutluluk anlarını fotograflayın, çekin.. Moralinizi bozacak hiç birşeye izin vermeyin! Tam tersi, güzel haberleri abartmayı unutmayın.
Hiç bir zaman stada geç veya çok erken gelmeyin. 70 dakika en uygun diye düşünmekteyiz. Isınmanız aynı antrenmanlarda gibi olmalı, başka yıldız futbolcuların ısınmasını taklit etmeyin, yeni egzersizler yapmayın! Her zaman eşofmanlı ısının ve ancak milli marşa çıkmadan önce çıkarın. Hiçbir futbolcu sıcak kaslardan zarar görmemiştir. Isınmada maksimal şut, depar atmayın, onları maça saklayın. Rakibinizi ısınmada değil, maçta korkutun!

Asla rakibinizi zayıf düşünmeyin, tam aksi acımasız mücadeleye hazır olun. Maçtan sonraki günlerde, özellikle kaybetmişseniz fazla antrenmanlara dalmayın, telafi yolu başkadır…

5 Eylül 2014 Cuma

KARTAL'IN PROBLEMİ 2





Geçen sezon birinci yazımızda, Beşiktaş'ın  antrenman-eğitim probleminden bahsetmiştik. Bu sezon gereken tedbirler alınmış, özellikle Ahmet Cebi’nin gelmesiyle takımda kontrol mekanizması artmış, neticeler  alınmaya başlamış durumda.
Yine geçen yazımızda Bilic ve ekibinin çok modern ve çağdaş antrenman sistemi, futbolcuların gelişmesine yönelik her tür metot ve araçlar kullandığını vurgulamıştık. Neticede, bir yıl kadar sürede şöyle panoramik, rakiplerle kıyaslayıp baktığımızda, Beşiktaş futbolcuların aldıkları mesafe epey fazladır. Bunun sebebi Bilic’in ekibinde bu konuda uzmanlaşmış son derece bilgili unsurların olmasıdır. Tabi, felsefe, strateji ve amaç da çok önemlidir.
 
Antrenman-eğitim açıkları hallettikten sonra, sıra yapısal probleme gelmektedir. Burada problem  hemen-hemen her türk takımlarımızda gibidir-alt yapıdan birinci takımı besleyecek futbolcular gelememektedir! Alt yapıda gerekenleri yapacak bir ekip, bir sistem yoktur. Özellikle, genç futbolcuların gelişimini, fiziksel ve teknik niteliklerini  birinci takıma taşıyacak bir kadro yıllarca görememekteyiz. Neticede, takım her yıl transferler ile beslenmektedir.

Yapılacaklar çok basit!

Öyle çok uzaklara gidilmesi gerekmez; Bilic’in yukarıda kurduğu ekibin benzerlerini daha alt  yaş gruplara da kurulması gerekir! Tabi ki, aynısını kurulmaz, ama felsefe ve yapı olarak benzerlerini kurmak çok maliyetli olmaması gerek. Futbolcuların daha o takıma ayak attıkları andan fiziksel, teknik, sağlık,
gelişim, haritalarını çıkaracak, modern metot ve antrenmanlarla onları ilerletecek bir yapı. Kontrol mekanizması ve ana KARTAL şefkatı ile…

Dünyada sayılı takımların arasına katılmak, bir Dünya takımı olmak için çok az kaldı.

Haydi Başkan!



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

4 Eylül 2014 Perşembe

MİLLİ ARA!

Milli ara!

Ertan Hatipoğlu

Dünya Kupası’na gidemememize rağmen, sanki gitmişiz gibi yapıp, Süper Ligimiz’i geç başlattık. Daha ilk maçlarımızı henüz oynadık ki, “Milli ara”mız kapımızı çaldı. “Olsun, her işte bir hayır vardır” diyelim ve duruma bir bakalım.
Aslında bakarsak, bu iki haftalık ara bazı takımlarımıza çok iyi gelebilir. F.Bahçe takımı, geç başlayan ve sadece 12 günlük Topuk Yaylası kamp macerasını toparlayabilir, Trabzonspor ise takıma yeni gelmiş futbolcularını takım yapma yolunda epey yol alma şansı bulabilir.
Beşiktaş bataryalarını şarj edip, sakat futbolcularını iyileştirir.
G.Saray yeni transferlerini monte zamanı bulup, Şampiyonlar Ligi’ne kadar formunu ilerletir. Bursaspor sezon başı hazırlık hatalarının izlerini unutturup, kendine yakışan bir duruma gelebilir.
Kısacası, hemen hemen her takım bu arayı kullanıp daha iyi duruma gelmeyi düşünmektedir kuşkusuz…Bu arayı aynen sıcak havada hakem su molası vermiş gibi algıladık.
Tüm yukarıdaki anlattıklarımızın tam tersini yapacak, daha doğrusu her şeyini yapmış, ligin devamını bekleyen bir G.Antepspor takımı var!
Çok akıllıca bir hazırlık planlamasından dolayı, takım bu günlerde reaklimatizasyon durumda ve doğal olarak antrenman yüklemelerini minimuma indirmek zorunda. Yani, takım iki haftalık arayı bu süreci atlatmayı planlamış ve 2. Lig maçında yine o coşkulu durumuna kavuşmayı düşünmektedir. Bu bilim ve zekâya şapka indirilir!
Üst düzey sporda öyledir, adımlarını 5-6 hamle ileriyi düşünerek atanlar, amaçlarına ulaşır, diğerleri ise, hep ‘’doldurmaca’’ yaparlar.

Böyle, diğer “’Milli ara”ya kadar…

1 Eylül 2014 Pazartesi

DEMBA BA GERÇEKLERİ

Demba Ba gerçekleri

Sezon başı hazırlık kampına zamanında katılmadı. Patellar tendondaki sakatlığının kronik olması için sık sık tekrar etmesi gerek. İki haftalık arada hem tedavi hem de hazırlık boşluklarını doldurur.

ERTAN HATİPOĞLU
Demba Ba’nın transferi ve daha ilk maçlardaki performansı tüm Beşiktaşlı taraftarları havalara uçururken, rakip takımların gözünü korkuttu. Arsenal ile Londra’daki maçtan sonra dizlerinde oluşan problemden dolayı Mersin kadrosuna alınmayınca birçok şey yazıldı çizildi, daha fazlası kulaklara fısıldandı.
Peki, işin aslı ne! Olaya daha baştan gidersek, Ba transferi geç yapıldığından, 25 Haziran’daki takımın sezon başı hazırlıklarına katılamadı, acelesi olmayan Chelsea’nin antrenmanlarına 2-3 hafta daha geç başladı. Bundan dolayı bir kere Demba’nın  Beşiktaş takımının hedeflerine ve rakiplerine göre, antrenman eksiği vardı. Kısacası golcü forvet Feyenord değil de Arsenal gibi kritik, bıçak sırtında maça fiziksel olarak tam hazır değildi. Futbolda darbe dışı sakatlıkların nedenlerine bakarsak, “kas- sinir yorgunluğu” ve “yetersiz hazırlık” maddelerinin ön sıralarda olduklarını rahatça görebiliriz.
Gelelim Demba’nın sakatlığına! Kulüp Doktoru Ertuğrul Karanlık teşhis olarak “Yan bağlarda gevşeme” diyor. Ayrıca Mersin maçından bir gün önce düz koşuda herhangi bir problem olmadığını vurguluyor. Tedbir amaçlı, kötü zemini de düşünerek kadroya alınmamasını rapor ettiğini söylüyor.
Eğer teşhis doğru ise, iki haftalık milli arayı düşünürsek, özellikle diz üstü kaslarını güçlendirerek, genel durumunu da ilerleterek, ligin 2. maçında Ba’yı çok rahat şekilde Beşiktaş’ın forvet bölgesinde görebiliriz. Ayrıca anlatılan durumda takımın teknik ve sağlık kadrosunun bu kararından dolayı tebriklerimizi sunmaktayız.
Demba Ba’nın sakatlık profilini incelerken, göze çarpan şey; 2009-20010 sezonunda ‘’Patellar tendon’’ problemi ve oynayamadığı o kocaman 3 ay! O yıl Hoffenheim takımında mart ayı sakatlanmış, hazirana kadar tedavi görmüştü… İşte bu sakatlığı bilen bilmeyenleri  “kronik” dedirtmeye sevk etmiş olabilir, diye düşünmekteyiz. Bir kere kronik olması için sık sık tekrar etmesi gerekir. Araştırmalarımıza rağmen sporcuda tekrarını bulamadık! Demek ki, iddialar boş, sadece Süper Ligimiz’in marka değerini yükselten futbolcunun moralini bozmaya yöneliktir.
Patellar tendon uyluk önü kasları ile birlikte çalışır ve bacağı düzleştirme görevi vardır. Patella (diz kapağı) uyluk ile kaval kemiğine tendonlar ile tutulur ve kirişler oluşur. Patela ile kaval kemiği arasındaki tendona Patellar tendon denilir. O yerde kısmi veya tam yırtıklar olabilir. Kısmi ise fonksiyon kaybı yoktur ama ağrı hissedilir. Cerrahiye gerek yoktur, 3 haftada geçer.
Toparlamamız gerekiyorsa, Beşiktaş teknik ve sağlık ekibi çok akıllıca yıldız futbolcuyu Mersin’in kötü zemininde oynatmadı, korudu ve iki haftalık arada hem tedavi hem de hazırlık boşluklarını doldurma fırsatı bulacaklardır.

Kimsenin kuşkusu olmasın ki, Bilic ve teknik ekibi, Demba Ba gibi dünya yıldızını daha da ileriye götürecekler. 
Zaman gerekli…
 

29 Ağustos 2014 Cuma

BAVYERA'DA KATALAN KANUNLARI

                      



Dünya şampiyonu olduktan sonra, Alman futbolcuların şımarması özellikle Pep Guardiola’nın canını sıkmış görünüyor. BAYERN soyunma odasındaki şımarık tavırlar hatta, damlayı taşıran olay diyebiliriz…Pep bildiğiniz o ‘’iyi polis’’ rolünden çıkmış, yerine tam bir ‘’despot’’ gelmiş! Bundan sonra futbolcuların her yanlış hareketi para cezası ile  karşılık bulacaktır.

‘’Sport Bild’’ gazetesine göre, Guardiola takımı sezon öncesi toplamış ve yeni kurallarını açıklamıştır. Açık-açık disiplini cezalar ile geri getireceğine söylemiş, üstelik maddeleri duvara asmadan sadece okumuş…
Maddeler şöyle: Maça geç kalma-ceza! Antrenman sonrası formayı kirliler sepetine bırakmayan-ceza! Kulüp tesisinde 1. Katta cep telefon ile görüşme-ceza! Antrenman veya maçtan sonraki 1 saatin içinde yemek yemezsen-ceza!
‘’Bundan sonra hiç affım yok!’’ diye yüzlerine adeta bağırdıktan sonra, ceza miktarlarına geçmiş.
Birinci hatada 250 avro, her sonrakinde +250 katlanarak gidilecek! Denetleci olarak  Philipp Lahm tayin edilirken, konuyla ilgili kaptanın ağzı bıçakla açılmıyormuş.

Bize göre, Pep buna benzer, disiplini ilerleten hareketleri yapmak zorundaydı. Dünya şampiyonasında en-fazla futbolcu Bayern’den oynadı ve onların formsuz, kilolu olmasından en-büyük mağdur Guardiola’dır. İşte bundan dolayı, futbolcular her sabah kahvaltıdan sonra, rehabilitasyon uzmanı Thomas denetimde kantardan geçmekteler. Kantarı kıran-ceza alır!

Barcelona’daki günlerine dönersek, Pep’in şimdiki uygulamaları ‘’cüce’’kalmaktadır. Orada cezalar 500 avrodan başlar, kahvaltıya geç kalma-2000, gece saati ihlal( 24.00)-6000, antrenmana geç kalma… En-‘’kıpırların’’ peşine özel dedektif kiralanırdı! Katalan yönetimin bu hareketi bize ünlü Çeka şefi Feliks Dzerjinski'nin sözlerini hatırlattı ‘’Güvenin en-yüksek seviyesini ancak denetim getirir!''

Bavyera bunu kaldırır mı, ayrı bir konu…



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

25 Ağustos 2014 Pazartesi

FİLENİN SULTANLARINA ACIMADILAR!




Elit sporda özellikle müsabaka planlanması çok mühim, her şeyden öncelik Uluslararası takvime göre hareket edilir. FİVB kendi faaliyet programını belirler,tüm üye olan ülkeler de ona göre kendi iç takvimini hazırlar. Tüm bunlar aylar önce yapılır ve ilan edilir.

Voleybol Grand Prix Tokyo ayağından önce Dünyanın çeşitli noktalarında başka ayaklar oynanır ve neticelerine göre, en-başarılı ülkeler Tokyo’da buluşuyor. Burada problem, Tokyo’ya gelen bazı takımların o saat farkına adapte olamaması, diğerler ise Tayland turnuvasından gelmeleri (Çin ve Brezilya). Ev sahibi Japonya turnuva oynamadan, rakiplerini evinde bekliyordu. Yani, Japonya, Çin ve Brezilya saat farkı problemi yaşamadan oynarken, Kaliningrad turnuvasından gelenler Rusya ve Türkiye birinci maçları hariç, kalan maçlarında jetlag problemi ile oynadılar. Bunun sebebi Kaliningrad’tan 18.08 tarihinde uçmaları ve ilk maçlarını jetlag problemi başlamadan 20.08 tarihinde ilk maçlarını oynamaları. Belçika takımı ise turnuvasını 10.08 tarinde bitirdiği için adaptasyon için zamanı vardı…
Adaptasyon süreci olmayan Rusya ve Türkiye Tokyo’ya ‘’Misafir’’ gibi geldiler ve özellikle Filenin Sultanlarına yazık oldu. İlk maçında daha problemler kendini göstermez iken, Brezilya gibi takımı yendiler,ama daha sonra hepimiz gördük…

Peki, bu durumda neler yapılırdı?

Her şeyden önce zamanında bu takvime itiraz edilir, Kaliningrad turnuvasını en-azından  bir hafta geriye alınırdı. Böylece, Tokyo’ya 1 hafta önce gidilir, adapte olunurdu. Diyelim ki, bu da olmadı, o zaman Japon ev sahibinden aynen Olimpiyatlarda olduğu gibi, izole bir konaklama, ''non stop'' yemek saati talep edilebilirdi. Böylece Sultanlarımız aynen Türkiye’de gibi, yatar, kalkar, yer, kısacası adaptasyona hiç başvurmazlardı. Saat farkına aldırmadan, oynar kazanırlardı!
Tabi yukarıdakilerini yapmak için çok ileri görüşlü bir ekibin ve sağlam Federasyonun, ayrıca  disiplinli, fedakar sporcuların olması gerekir.
FİVB Japonya’ya neden böyle bir ‘’Hediye’’ veriyor cevabına ulaşmanız için internet sitesine girip, sponsorlarına bakmanız yeterli olacaktır.
Biz ise, kendi çıkarlarımızı korumalı, fon olmaktan uzak durmalıyız!

Özellikle, böyle muhteşem Sultanlarımız varken…



                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

En okunanlar