8 Ekim 2014 Çarşamba

EMRE'NİN MASKESİ

            


Aklın yolu birdir, derler…Fenerbahçe takımında yaş ortalamasından dolayı, eksik hazırlık dönemini telafi yollar aranırken, iki yoldan biri, yani yüklemeleri yükseltmeyi sakıncalı bulmuştuk. Geri kalan sadece bir yol, özel çeşitleme antrenmanları ile, takımın performans seviyesini yükseltme, seçenek olarak kalmıştı.

İşte, bu meyanda Emre Belözoğlu’nun kullandığı son 2 yılda özellikle, çok modern, bir o kadar sonuç veren bir metot - TRAİNİNG MASK 2.0! Dünyada son derece moda, çok yaygın bir çalışma türüdür. Yüksek rakımdaymış gibi, oksijeni basınç nedeni ile, güçlükle alınması, zorlaştırılmış şartlarda antrenman yapmaktır amacı. Üstelik yeni modellerde rakım seviyesini ayarlayabilir bir seçenek sunmaktadır. Şöyle düşünün: ‘’Ben Erzurum’da 2000 metre rakımda antrenman yapmak istiyorum!’’ dediğinizde, maske hemen ayarlanır ve siz o şartlarda çalışabilirsiniz.

Diyafram’ınızı güçlendirirken, anaerob (oksijensiz) kapasitenizi artırıyor, genel aerobik( oksijenli) seviyenizi yukarılara taşırken, tüm bunları daha kısa antrenman süresinde gerçekleştirebiliyor. Yani uzun ve meşakkatli antrenman yerine çabuk, dokunaklı bir çalışma ile tüm vazifeleri çözmeniz mümkündür. Genel dayanıklılık seviyesini tavana taşıdığı için, depar sayısını artmakta,  toparlanma süreçlerde azalma gözlenir.         

Tabi, kullananlar aynen yüksek rakımaymış gibi, özellikle uyum süreçlerinde antrenmanların şiddetine dikkat etmelidir. Emre olayında tespit ettiğimiz bir gerçek vardır. Tecrübeli futbolcu son derece profesyonel yönlendiriliyor. Sakatlık tedavi sürecini uyum sürecine saydı ve alıştırarak yüklemelerin şiddetini ayarlamış gözükmekte. Milli ara biterken o çok fazla yol almış olacaktır.

Özellikle, son zamanlarda Türk futboldaki duraklama süreci benzer modern metot ve araçlarla atlatılması daha kolay olacaktır. Emre kardeşimin kullandığı bu antrenman tekniği umarız mücadele, basket, yüzme ve atletizm gibi sporlara örnek olur, daha ileriye, hakettikleri seviyeye ulaşırlar! 


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

7 Ekim 2014 Salı

VARLIKTA YOKLUK



Filenin Sultanlarını izlerken  üzülmemek, bu kadar imkanlar içinde olmaları ve karşılığında bu performansa anlam vermek, inanın mümkün değil. Karşılarına gelen biraz dirençli, biraz voleybol kültürü olan her takıma boyun eğilmelerine inanın insanı üzüyor.

Bir ülkenin herhangi bir spor dalı başarılı olması için 4 faktör vardır: yetenek seçimi, antrenman-eğitim süreci, ülkedeki o spora verilen değer ve sonuncusu- materyal ve finans olanakları. Uzaydan da baksanız bizim voleybolumuzda en-zayıf nokta antrenman-eğitim sürecidir. Diğer faktörlerde zaten Dünyayı kıskandıracak kadar ilerideyiz…

Filenin Sultanlarını dize getiren işte bu antrenman süreci. Bizim sultanlarımız formsuz ve yorgun gözükmekteler. Bulgaristan maçında rakip Vasileva gibi örneğin, yüzlerinde o taze ifadeyi göremedik. ‘’Sportif form’’ ve ‘’antrenmanlı’’ sporcu arasında o büyük fark iyi anlaşılmamış, her turnuvaya  neredeyse sadece ‘’antrenmanlı’’ gidildiğini görmekteyiz. Hal böyleyken, sürpriz malubiyetler, elenmelerden kurtulamıyoruz. Özellikle Dünya Şampiyonası gibi 100% süper formda olmamız gerekirken. Kısacası, yanlış planlanma, her Grand-prix’e ayni takım ile iştirak,  jetlag fiyaskoları…

Sporcular tarafından düşünürsek, gergin Türkiye, Şampiyonlar ve ÇEV ligleri için forma girme mecburiyeti. 2-3 girmeye mecbur olmadığımız Grand-Prix turnuvalar ve Dünya Şampiyonası. Şimdi söyleyin, bir yılın içinde 5-6 kez forma girmek mümkün mü? Değil…

Brezilya ve İtalya her turnuvaya katıldılar, ama öylesine, rotasyon uygulayarak... Şimdi Dünya Şampiyonasında, yani gerekli anda çok farklı, formda ve sağlam gözüküyorlar. Planlanma, strateji bu- turnuvaları sadece hazırlık amaçlı kullanırlar ve oradaki sonuca bakmazlar. Yılın en-önemli musabakasında zirve yaparlar. Biz ise ayni sporcuları her organizasyonda kullanmaya çalışırız.   


Kuşlar son baharda sayılırmış, derler…

                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

NOT: Bu yazı yaklaşık 10 gün önce, Sırbistan ve Bulgaristan hezimetlerinden sonra yazılmıştır!


6 Ekim 2014 Pazartesi

ÇADIR'IN ANAHTARI




Süper ligimizin daha 5 maçları henüz oynandı ortalık sakat futbolculardan geçilmiyor. Fatih Hocamız kimi kalede oynatacak bulamaz halde, transfer edilmiş çok pahalı yıldızlar en-az bir kez sakatlanıp, takımlarına katkılarını veremez durumdalar. Bunların yanına ‘’kız fizikli’’ futbolcuları da ilave edersek…
Kasların kuvvet ve sağlamlığı sırı galiba beklenenden daha basit ve bize yakınmış. E, hemen antrenman yapmadan olacak, diye düşünmeyin, ama bir vitamin var ki, yardımcı olacaktır.

Herkesin bildiği vitamin D bir çok deneyden sonra, doğru miktarda her gün alındığında kas fibillerini (doku hüçreleri) güçlendirdiği ortaya çıkmış durumda! Bir çok sporcu üzerinden yapılmış araştırma, D vitamini seviyesi yüksek olanlarda daha güçlü oldukları ortaya çıkmıştır. Bir çok kişi D vitaminin sadece kemiklerin kalsiyum emiliminde önemli rol oynadıklarını düşünmektedir oysa ki, kas kuvvetine katkıları fazla olduğu ortaya çıkmış durumda.
 
O zaman futbolcularımızın önünde ne miktarda kullanmam gerekir sorusu gelmektedir? Bilim adamlarına göre, günlük doz 0.015 mg. olmalıdır. Bu miktar yaklaşık 100 gram balıktan temin edilir.

Balık sevmeyenler için yumurta, süt veya  tahıllar gibi seçenekler mevcuttur.

Doğal tüketin, ayakta kalın!


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

5 Ekim 2014 Pazar

EMRE BELÖZOĞLU OLAYI

            


Emre Belözoğlu türk futbolu ve en-son Fenerbahçe Kulübüne uzun yıllar hizmet etti, etmeye de devam etmektedir. Epey bir zamandan beri de elit sporun olmazsa olmazı haline gelmiş sakatlıklarla başı derttedir. Eskiden Hamstring problemi vardı, özellikle Atletico Madrid takımında oynadıktan sonra, o sakatlıktan kurtulmuş, bu sefer kasık problemleri nüks etmişti…Atletico’nun fitness hocası Oscar Ortega ve  takım doktoru Jose Villalon Emre’nin Hamstring problemini çözdüler ve  uzun zamandan beri o bölge sessiz kalmış, futbolcu başarılı oynuyordu. Fenerbahçe takımına döndükten sonra, Emre bu sefer kasık bölgesinden problemlerden dolayı bir çok maça çıkamadı, tedavi görüyordu.
Bu sezon çok iddialı, formda, özellikle isabetli pas oranı katkısı ile Fenerbahçe takımına tam faydalı oluyordu.
Derken…
Bu sefer antrenmanda Hamstring'lerinde 2. Derecede yırtık oluşmuş, yine  tedaviye başlamıştı. Süreç belli- 2-3 hafta takıma katkısı olamayacak, Milli maçına çıkamayacaktır. Yine kulübün sağlık ekibi seferber olacak, mucizelere imza atmak için uğraşılacaktır...    

Hamstring kasının sakatlanan bölgesine yine belli prosedürler uygulanacak, arızalanan bölge bir an önce düzelmesi istenilecektir. Tüm bunlar güzel de, sakatlığın sebebini bulmak, o duruma düşmemek daha önemli değil mi?

Emre gibi tecrübeli, son derece iyi bir profesyonel hemen hemen her ihtimalin tedbirini almış, fazladan titiz davrandığından hiç şüphemiz yoktur. Ama, yine de lafı fazla dolaştırmadan, söylemek zorunda hissettik...   

Kalça kemik ve femur (uyluk) kemik başının tutulduğu yerde kalça eklemi dediğimiz bir yuva vardır. Femur kemik başı orada, belli yuvada hareket eder. Elit sporda, özellikle futbolda bazı hareketlerde o femur başı kapsülde(yuvada) pozisyonunu az bir şey değiştirir ve geri yuvasına dönmeyerek, bir kaç gün içinde başka yuva kurar. Biraz daha farklı açılı… Genelde bu olayı sporcular hissetmez, önlem almazlar. Yeni yuvasında bu sefer farklı sinirlere dokunulurken, Hamstring gibi bölgeler ‘’uyarısız’’ kalırlar ve ilk süratli antrenmanda hasar oluşur. Sporcu da şaşırır, anlam veremez…Çözümü ise hiç bulamaz, tedavi üzerine tedavi görür…

Bizden bu kadar, önlemini takım ekibine bırakmaktayız...


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

2 Ekim 2014 Perşembe

FENERBAHÇE'NİN TELAFİ YOLLARI




Fenerbahçe futbol takımı malum geçen yıldan beri Şampiyonlar Lig’ine gidemiyor, ciddi bir parasal gelirden, ayrıca Dünya futbolundan uzak kalmaktadır. Bu yaz hazırlık döneminde, Avrupa’nın önde giden takımları ile oynanan hazırlık maçları bu boşluğu bir nevi doldurmak amacı ile yapıldı. Bu konuda o planlama ve bağlantıları organize edenler, gerçekten takdir edilecek kişilerdir.

Şampiyonlar ve Avrupa lig maçları başlamışken, Fenerbahçe takımı hem finansal hem de seviye çıkarlarını en-azından korumak, kayıplarını telafi etmek zorunda. Sadece forma satışları ile, bu çark dönemeyecek, amatör branşlar da olumsuz etkilenecektir.   

Bu durumdan kurtulmanın tek yolu Asya kıtasındaki  ve okyanus ötesi ünlü takımları ile dostluk maçları yapmaktan geçmektedir. Malum, Asya ve Kuzey Amerika’nın kulüpleri Avrupa’dakiler gibi yoğun sezon geçirmiyor, kısacası bu tür maçlara, özellikle Türkiye’nin şampiyon takımı ile maç oynamaya fikrine sıcak bakacaklardır.

Fenerbahçe takımına gelince, o maçları hafta arasında, özellikle Milli aralarda, sezon sonuna kadar yapılır. E, biraz yol yorgunluğu olacaktır, ama iyi bir organizasyon ve uçuş planları ile, üstesinden gelinir. Ayrıca, milli aralarda oynayamayan milli futbolcuların yerine gençleri oynatıp, yeni yetenekleri keşfetme ve takımı yavaş yavaş gençleştirme yoluna start verilir. Saat farkı ve jetlag olayına gelince, toplam iki günde didip, maç oynayıp dönülürse sadece yol yorgunluğu oluşur, o kadar. Organizma uyum süreçleri ile yıpranmaz, peşinen söylememizde fayda vardır... Yılda 5-6  maç yapılsa hem kulüp kasasına para girer, hem de yukarıda saydığımız diğer faydalar elde edilir.
Bu maçların organizasyonunda hiç kuşkusuz, takım sponsorları da devreye girecektir.

Çalışan demir ışıldar, demişler...


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

30 Eylül 2014 Salı

BİLİC'İN ENGEL ANTRENMANI




Son zamanlar Beşiktaş futbolcuların sakatlık olayları  fazla olmaya başladı. Başta kasık bölgesi olmak üzere, hamstring ve diz sakatlıklarında artış olunca, bir çok kişi bunları Nevzat Demir tesisindeki kötü zemine bağlamıştı. Teknik Direktör Bilic bizzat kendisi zeminin değiştirilmesini talep ederek, olayları getiren suçluyu işaret etmişti…

Sakatlıkların suçlusu bulundu, ama yine de Bilic o tür vakaların önlemesi için var gücü ile çalıştığını gördük. İşte, en son antrenmanlarda kullanılan engel üstü geçiş çalışması! Son derece bir atletizm patenli çalışma olmakla beraber, ayni zamanda çok yönlü bir etki alanı vardır. Ama en-belirgin özelliği kalça  eklemlerinde esneklik getirerek, hem o bölgede sakatlıkları önlemek, hem de koşuda fule uzunluğunu arttırarak, süratlenmektir. Hamstring kaslarını  hareketli biçimde hem esnetip, hem de güçlendirmek bir başka özelliğidir. Üst baldırdaki koşuda aktif rol oynayan tüm kasları güçlendirerek, sürat katkısı güdülmektedir. Ritim, denge, elastikiyet niteliklerini ilerletip, yerle teması sağlayan ayak bilek bölgesini de hem güçlendirir, hem de esneklik kazandırır.

6-10 engel yaklaşık 1 m. mesafe ile dizilir ve seri halde yaklaşık 20-25 geçiş yapılır. Dinlenme araları geri yürümek kadardır. En-tercih edilen engel yüksekliği 84 santimetre olurken, engel geçişi, leylek yürüyüş, yan makas kullanılan en-çok geçiş türleridir. Antrenmanın başında, ısınmadan sonra yapılırken, ayaklarında birer kiloluk manşet ve fazla engel sayısı dizilirse, antrenman sonunda da uygulanabilir.

Aslında, Beşiktaş takımın genetik performans potansiyeline bakarsak, takımın neredeyse tavan yapmış olduğunu görülmektedir. Bilic deyim yerindeyse ‘’bıçak sırtında’’ çalışmaktadır. Bu tür çalışmalar beraberinde oldukça fazla sakatlıklar da getirir. Bunları önlemenin iki yolu vardır ki ikisini de Beşiktaşlı futbol takımında görmekteyiz. Sakatlıklara sıkı önlem alınırken, çalışmalarda  çok çeşitlilik görünmektedir.

Toparlanma, rejim ve beslenmeye geçen yıldan önlem alındığına göre, takımın gidişatına endişe edilecek bir durum olmadığının, kanaatindeyiz!



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

Not: Fotoğraf Hürriyet gazetesinden alınmıştır!

27 Eylül 2014 Cumartesi

F.BAHÇE'YE ÖZEL ÇEŞİTLEME

F.Bahçe‘ye özel çeşitleme!

Ertan Hatipoğlu

Antrenman süreci, uyarılar ve neticede uyum içeren bir süreçtir. Elit futbol antrenmanında yarattığı etki, uyumu getirir ve takımı daha antrenmanlı duruma getirerek forma sokar. Burada problem, yıllarca aynı yüklemelere maruz kalan takımlar ve neticede oluşan bağışıklık.
F.Bahçe takımı Aykut Kocaman zamanından hemen-hemen aynı yükleme ve neredeyse değişmeyen futbolculara yapılmaktadır. İşin bir başka gerçeği takımın yaş ortalaması oldukça ilerlemiş durumda. Neticede takım performansı bir 'plato’ya ulaşmış, bazılarına göre duraklama, diğerleri ise gerilemeyi bile işaret etmekte.
İşin ilginç bir başka noktası bu durumdan çıkmak için iki yoldan bir tanesi, takımın yaş ortalamasından dolayı tıkanmış durumda. Yani, yüklemeler F.Bahçe takımına sakıncalı, zira sakatlıkların artmasına yol açabilir.
O zaman çözüm yolu, bu durumdan çıkış fırsatı sadece ÖZEL ÇEŞİTLEME metodu ile mümkün gözükmektedir. Son yılların özellikle elit sporda kullanılan, performansların tıkandığı, mevcut çalışmalara bağışıklık kazanılan durumlarda yardıma koşan bir çalışma üslubudur.
Futbolda gereken fiziksel nitelikleri ilerleme amaçlayan bir metot’dur. Kuvvet antrenmanı fitness salonunda değil de, doğaya çıkıp, ağaç dalını kullanarak bar-fix hareketiyle yapılır, halter kullanmak yerine yerden ağır taşlar taşınır… Koşu antrenman yerlerini ve profilini sık değiştirerek, dik tepeler kullanarak antrenman amacına ulaşır, futbolcuların organizmalarına farklı uyarılar yüklenebilir. Çift kale maç antrenmanında her 10 dakikada iki takıma ağırlık yelekler giydirip, çıkarılır. Özel maskeler kullanılarak nefes alma zorluğu getirerek, takımın özel dayanıklılığı artırılır. Kısacası, öel çeşitleme elit sporda duraklama, ‘’sürat ve motorik bariyeri’’ne karşı çok etkili bir silahtır! Elit sporda uğraş veren her antrenör fiziksel niteliklerin ilerlemesi için alternatif çalışmaları bilir, sanırız…Biraz üzerinde çalışılırsa, çok güzel,  belki de yepyeni devrim yaratacak çalışmalara ulaşılır, futbolun kitabı yeniden yazılmaya başlayabilir.
Haydi İsmail, Tolunay ve Şota hocalar, sizden başlayalım!

En okunanlar