9 Mayıs 2015 Cumartesi
7 Mayıs 2015 Perşembe
HER KOYUN KENDİ BACAĞINDAN ASILIR
Temiz deha numunesi olduğu kimsenin kuşkusu olmayan Messi, 3 dakika içinde Bayern Münih’i yere serdi. Barcelona daha formda, daha hazır gözükürken, tam bir yıl önce, ayni şeyi Real Madrid yapmıştı…
Son iki yılda Bavyeralılar tam gaza basarak, ezeli rakibi Borussia’da neredeyse futbolcu bırakmadılar. Tüm iç şartlarını zorlarken, Guardiola’nın hayali olan, Barca’lı Tiago’yu alarak, takımını tam anlamı ile ‘’spitz’’ yaptılar!
Pep çok iyi antrenör, olağanüstü bir fenomendir. Barcelona’da başarıdan başarıya koşmuş, forsu Uzay’a fırlamıştı. Kısa bir dinlenmeden sonra, kendi kaderini kendisi çizerek, Bayern Münih takımın başına geçmişti. Almanya’da 2 kez şampiyon oldu, ama bu işi deyim yerindeyse, çocuklar da yapardı. Belki de, Pep bu takıma uymadı. Son yıllarda kendi egosu tavan yaparken, Guardiola bir çok antrenörü vuku bulan hastalığa yakalanmıştı. Pep artık kendi işlerinle değil, başka şubelerin problemlerine kafa yoruyordu. Kendi ellerinle Dünya’nın en-iyi Doktor'unu istifaya zorladı. Sadece bu olay başarısız olmaya yetmiş, çok şeyler anlatıyordu…
Guardiola’nın beden dili de artık onun bir Hollywood sanatçısı olduğunu gösteriyor, mimik ve jestleri onlardan farkı olmadığını gözüküyordu. Porto rövanş maçında, skor açık lehine olunca, iki elini bir orkestra şefi, yüzünde duygular ‘’300 İspartalı’’ filmin baş rol kahramanından farklı değildi. Fazla zorlamadan da pantolonu yırtılmıştı…
Benzer durumlarda Alex Ferguson ağzında sakız ile yedek kulübesinden çıkmaz, Mourinho hangi savunma oyuncusunu sürsün diye düşünecekti. Klopp sempatik gülümseyişini göstermez, Bilic sporcusuna kendini öptürmezdi! Her şey tarza bağlı, ama Pep’inki özellikle Bayern Münih gibi pragmatik takıma uymadı, işte…
Katalan’lı çok iyi hocadır, ama topa sahip olma takıntısı, onun başını yemeye devam etmektedir. İşte akşam yine çok topa sahip oldu da, ne oldu? Çabucak üç büyük köfte, üstelik mevsim salatalı…Kısacası, bu yıl da Şampiyonlar Ligine ‘’AUFİDERZEİN!’’demek zorunda kalacaktır.
İlginçtir, maçtan sonra Pep alçak gönüllüğünü unutarak: ‘’Messi’yi Dünyanın en-iyi futbolcusu yapmaya kalkıştım, ama sonunda o beni Dünya’nın en-iyi antrenörü yaptı!’’ Bakalım Bavyera’lı yöneticiler en-iyisinden daha iyisini bulmayacaklar mı!
Uyum ve zamanlama her şeyden önemlidir, derler…
Ertan Hatipoğlu
1 Mayıs 2015 Cuma
NEREDE O ESKİ FUTBOL?
Gelin bir kez fazla olayları pudralamadan, makyaj
kullanmadan, çocukların futbol dedikleri şu şeye, gerçek sıfatlar kullanalım!
İspanya’nın derbisi, Atletiko ve Real maçını örnek alırsak,
statta 60.000, televizyonda milyonlarca seyirci 22 milyarderi saçlarını
düzeltirken, birbirine burunları yüksekte oldukları için neredeyse
bakmadıkları, en-ufak dokunuşlarda kendilerini Piva’da kefaller gibi attıklarını
seyretmekteler. Şımarık çocuklar gibi hareketler, dünyanın daha akıllı olan cinsiyetin davranışları...
Kısacası- büyük futbolcular, süper maç oldu! Ceplerini
doldurdular, büyük purolu adamları memnun ettiler, ama milyonlarca taraftar
yine hayal kırıklığına uğramıştı.
Profesyoneller için bu malın adı ‘’Şampiyonlar
Lig’i’’olabilir, ama bizler basit gözlerimizle, bir şeyler olmadığını
görebilmekteyiz. Eski futbolcuların marifetlerini hatırlamak, onların futbolunu
değerlendirmek, IQ seviyemiz posta kodumuzun rakamını aşması gerekmez…
Raul, Romario, Zidan, Batistuta, Kahn, Nedved, Del Piero,
Henry, Kafu, Ronaldo gibi yıldızlar bugünkü ‘’jölelilerin’’ yanında, gerçekten
milyonları havalara zıplatmayı başarıyordu.
Evet, rekorlar, atılan goller, oynanan maç sayıları gibi
ististatikler gelişiyor. Gelişiyorlar, ama bir başka, çok farklı ortamda…Eskiden top saatlerce semt parklarda yuvarlanırken, şimdi pahalı t-shirtin
olmasa, oyuna bile almazlar. Futbolda romantizm aynen kalaycılar gibi
unutulmuş, görünmez olmuştur. Bununla birlikte ticari boyutlar eski, fondöten,
pudra ve penseden ayrı olan her şeyi süpürüp, yoketmiştir.
Real Madrid takımın yıldızları resmen solaryumdan çıkmayan
kuklalara benzemiş, sanki
bakımlarını Paris’in en-sosyetik kuaför salonlarında yapmaktalar. Ronaldo’nun
kaşları her zaman taze
biçilmiş Kırkpınar çayırı gibi
dururken, Ramos’un maniküründe sadece renkler eksikti…
Futboldaki gidişat, atletizm, kuvvet, kas kütlesi ve
östrojene rota almışken, maalesef
tüm bunlar temiz futbolcu nitelikleri, heyecan ve romantizm hesabına
yapılmaktadır.
Büyük paralar ve şöhretin bitmeyen baskısından,
milyonlarca atan kalplerin ritmi
yavaşlarken, düne kadar inandığımız değerlerin hala Finike işaretleri
tarafından kirletilmediğini görmek istiyoruz.
Ertan
Hatipoğlu
24 Nisan 2015 Cuma
OYUN STİLİ
Futbolda kendine saygısı olan her ülke bir oyun stili,
yoğurt yiyişi vardır. Dünya arenasında başarılı olanların, çocuklar bile oyun
sistemini tarif eder, her spor adamı ezbere bilmektedir.
Futbolu keşfeden sayılır İNGİLİZLER kaleciden rakip ceza
alanına atılan paslardan sonra direkt şutlarla bilinir. Yan ve özellikle kafa
toplarını çok iyi kullanırlar, bu sistemle yıllarca başarıdan başarıya
koşmuşlardır.
BREZİLYA sistemi ise, topu çabuk sonsuza dek paslarla,
rakibini yorarak kaleye gitmeleri ile , damgalarını vurdular.
ALMANLAR santrforunu çok süratli şekilde topla buluşturup,
rakiplerini yıllarca üzdüler…
İSPANYA ‘’tiki
taka’’, ‘’bum taka’’ gibi sistemlerle her büyük organizasyonun favorilerin
arasına girmeyi başarmıştı.
FRANSIZ sistemine
gelince, topu fazla kendinde tutmak, bazen rakip kaleye gitmeyi unutmaktan
ibarettir.
BELÇİKA alt yapıda 4-3-3 sistemini yukarıya taşırken, HOLLANDA total futbolundan vazgeçse de, her zaman parmakla gösterilen ülkelerdir.
BELÇİKA alt yapıda 4-3-3 sistemini yukarıya taşırken, HOLLANDA total futbolundan vazgeçse de, her zaman parmakla gösterilen ülkelerdir.
MEKSİKA oyun sisteminde fazla anlatmak için içerik
bulunmazken, sadece 11 oyuncuları topa fazla ilgi göstermezken, hep birlikte
hakemin etrafında dolaşmaya bayılmaktalar.
ÇİN VE JAPONLARDA sistem çok daha basittir- şema, taktik,
top, kale yoktur. Tüm futbolcuları evinden Avrupa maçlarını izlemekteler.
AVUSTRALYA VE OKYANUSLARDA futbolcular ‘’tiki taka’’
sistemi yapalım derken, fazla paslardan kafaları karışıp, kendi kalelerine göl
atmaktalar.
İşte, kısaca Dünya’da oynanılan, şakasına da olsa, futbol
sistem ve şemalar.
Bizim Türk sistemimizi anlatabilen, gören varsa- parmak
kaldırsın! Milli takımızın sistemini anlatmak hem çık zor, hemde kolaydır.
Kolaydır, çünkü sadece kendi yarı sahamızdakini anlatma fırsatımız var gibi
gözükmektedir. Rakip sahasına yıllardır gidemiyoruz da…Zordur, çünkü öyle
karmaşık ki, sadece oynayan 22 oyuncuyu değil, hakemler, yayın kuruluşu ve
taraftarları kapsamaktadır! Bizde tüm bunlar oyunun büyük parçaları…
Şimdilik Dünya’ya katkımız budur!
Ertan
Hatipoğlu
23 Nisan 2015 Perşembe
19 Nisan 2015 Pazar
HASAN'IN BALIKLARI
SURVİVOR ALL STAR yarışı epey yol almışken, iştirakçileri
zorlayan katı kurallar, karakterlerini, niteliklerini ve becerilerini iyice
belli etmektedir. Bu doğa şartlarında ayakta kalabilmek, rakiplerini dize
getirmek her babayiğıtin harcı değildir. Hem fiziksel hem de beyinsel kendini ve
takımını toparlama, bir sonraki yarışlara hazırlama oldukça zor bir iştir.
Böyle zor şartlarda rakiplerinden sıyrılmak bir çok beceri, deneyim ister.
Haftalar geçtikçe, bedenler açlıktan güçten düşer, ayakta
kalabilen sadece becerikli ve yolu bilenlerdir. Her ödüllü yarışı
kazanamayacağınıza göre, beslenmek için alternatif yollar bulmak,
yarışmacıların görevidir. Önlerinde balık dolu kocaman bir deniz varken,
fırsatı minimum uğraş ile değerlendirmek gerçekten beceri işidir.
Gönüllüler takımında yarışan HASAN bu müsabakanın, gerçekten
en-ilginç kişidir. 40 yaşının getirdiği olgunluk ile yanı sıra bir çok özelliği
açıkça ortadadır. Takımının hem ruhuna, hem de midesine katkıda bulunmakta, kavgaların,
gruplaşmanın en-büyük karşıtı olarak karşımıza çıkmaktadır.
İlk günlerde zıpkın ile, daha sonra serdiği ağ ile,
yakaladığı balıklarla takımını aç bırakmıyor.Balığın kılçığı bile faydaları
bilinirken, kendisinin insanlara katkısı, hele bu durumda, tartışmasızdır!
Toplam 12 vitamininle, bedene enerji verirken, zihin yorgunluğunu kesin
giderir. Yapısındaki demir sayesinde kan yaparken, özellikle fonksiyonel
yarışlarda avantaj sağlar. Yoğun fiziksel ve psikolojik baskı günlerde Hemoglobin
seviyesini düşürmez, kaslara giden oksijen oranını arttırır.
Hasan’ın takımına bir de ruhsal katkısı var. Kendi el
becerisi ile bir gitar (!) yaptı ve geceleri şarkıları ile herkesi kendi düş ve
hayallerine gönderecek, gibi gözükmektedir.
Takımın birlik ve beraberlik ruhu için ‘’dost evi’’ adında
bir kulübe inşa etti ki, sadece adı çok şeyler anlatmaya yeter de geçerdir.
Kısacası, tecrübe, beceri, fiziksel ve ruhsal nitelikleri
ile, Hasan Yalnızoğlu SURVİVOR ALL STAR'ı kazanması için mutlak favoridir. Onu
zorlayacak rakipleri, fiziksel olarak az çok önde olsalar bile, toplamda Hasan’a
yetişmeleri için daha 40 fırın ekmek yemelerini beklemeliyiz…
Ertan
Hatipoğlu
16 Nisan 2015 Perşembe
SYNEPHRİNE
Uzun yıllar termojen feedburnerler yağ yakıcı olarak kullanılır. Bir çoğunun çalışır, iş görüyor
olması, onlara rağbeti arttırmış durumda. Feedburnerler ise birden çok madde
içerirken, onların arasında en-popüler termojen synepherine’dir. Yapı ve
etkisi ephedrine maddesine benzemesine rağmen, yağ yakımı açısından en-etkili
sayılmaz. En-büyük artısı, benzeri ephedrine gibi doping olmamasına karşılık,
benzer etkisi olmasıdır…
Synepherine natürel maddedir ve acı portakallarda bulunur.
Natürel adı ‘’r-synepherine’’ olarak rastlanırken, alkaloit bileşen ve geri kalan
amindir.
Sentetik olarak kullanımı geçen yüzyılın başında başlar.
Ağızdan alındığında 1-2 saat sonra etki zirvesine
ulaşılırken, daha 2 saat yarım etkisini sürdürmektir. Burada dikkat edilecek
husus, 150 mg. ve üstü kullanımda, çişte oktopamin seviyesini yükseltebilir,
oradan da doping kontrol ‘’pozitif’’çıkabilir. Çişte oktopamin seviyesi 24 saat
yüksek kalabilir, bir diğer dikkat edilecek husustur.
Synepherine Alfa 1 ve 2-reseptörlerine direkt etki ederken,
Beta-reseptörlerine etkisi daha zayıftır. Kısmen etkisi 5-HT (serotonin) gibi
neorotransmittere de ispatlanmıştır.
Fiziksel aktivitesiz bile günlük 50 mg . alındığında, yan
etkisiz 70 kkal yakılır. Sempatik sinir sistemini etkilediğinden, enerji,
dayanıklılık, konsantrasyon ve dikkati artırır.
Günlük 3 kez 10-20 mg. önerilen miktar olurken, bazen antrenman kalitesini artırmak
amacı ile, günde bir kez 50 mg. alınır.
Synephrine etkisi KAFEİN maddesi ile kombine edilir. Başka bilinen
kombine ise JOHİMBİNE maddesidir. Yağ yakmak amacı ile yeşil çay ve forskolin
ile kombine edilir.
Synephrine kendi kuzeni olan ephedrine ile
kıyaslandığında, etkisi daha zayıf
olmasına karşılık, kombine edildiğinde kendi artılarını ortaya çıkartmaktadır.
Bir kere, doping olmadığından, insan sağlığına zararı yoktur. Ephedrine gibi, insanı sinirli ve saldırgan yapmayışı bir başka arzulanan niteliğidir.
Ama yine de her termojenik gibi, yüksek dozlardan uzak
durmak gerekir!
Ertan
Hatipoğlu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
En okunanlar
-
Yaz yaklaşırken birçok insan fiziksel olarak iyi görünmek ister. Büyük oranı bunu ...
-
Elit sporda buz banyosu (Ice Bath), Cryoterapy veya soğuk tedavi(Coldterapy) olarak bilinir. Özellikle uzun koşulardan ...
-
Bu tür sorular, özellikle koşuya yeni başlayanların kafalarını kurcalamakta. İlerleyenlerin de hataları yok değildir…Tüm ...
-
Özellikle 2. yarı hazırlık kamplarında futbol hocaların başvurdukları bir antrenman türüdür. Avrupa kulüplerinde son gün...
-
Her şey Copa America’dan hemen önce başladı. Mayıs ayı sonu Brezilya Milli takımı Teknik ...
-
DOPİNG kelimesi sporda son zamanlarda en-kullanılan, moda olan kelimedir. Sporda derken, futbol ...
-
Biz problemleri sadece antrenman-eğitim açısından tespit etmeye gayret göstermekteyiz. Orası en-önemli, neticeleri d...
-
Koşucular arasında, özellikle sıcak havalarda ‘’canın su istemese de, iç!’’ yazılmayan kural vardır. Bu gib...
-
Fenerbahçe takımın şampiyon hocası Ersun Yanal antrenman bilimin nimetlerini uygulamaya devam ederken, futbolda d...