2 Haziran 2015 Salı

SOĞUK SEVENLER 2

            

Bir önceki yazımızın sonunda ‘’Politika sayfalarında futbola hazır olun!’’ yazalı bir yıldan fazla zaman geçmiş, ama yazdıklarımız gerçekleşmemişti. Şimdi Dünya futbolunda gelişen olaylar bizi yeniden ayni düşüncelere, yani sporda yeniden soğuk savaş yıllarında gibi olaylar kapımızı çalmaktadır.

Kısacası, 2018 Dünya kupasını boykot belirtileri mevcut!

Allaha şükür, bizim reel baktığımızda, 2018 Rusya’da yapılacak Dünya futbol şampiyonasına gitme şansımız çok miniktir. Gözlerimizi çıkartacak kocaman nedenlerden dolayı... Allaha şükür derken, finallere katılırsak Sam amcamız bizden ‘’gitmeyin!’’ ricasında bulanacak, Kremlin ise bize kızacaktır.
Acaba, 1980 yılında Moskova Olimpiyat dramı yeniden tekrarlanır mı? O zaman 65 ülke USA ile birlikte, boykot kararı almış, oyunlara katılmamıştı. O zamanki gerekçe Sovyetlerin Afganistan işgali, bugün ise, Ukrayna problemi vardır. Sanki zaman durmuş, soğuk savaş hiç gitmemişti...

Daha resmi bir çağrı yok, ama gelişen olaylara bakılırsa, her tarafın niyeti nettir. Amerikan mahkemesi ve FRB tam 14 FİFA yöneticisine rüşvet ve kara para aklama suçlaması yüzünden dava açtılar. Burada global nedenleri incelersek, Birleşik Devletlerin sıcak sulara inişlerini, Yeni Dünya Düzeni çerçevesinde Amerikan  hukuk üstünlüğünü fazla ilişkisi olmayan bir Dünya spor kurumun üzerine genişletmeye çalıştığını, rahatlıkla görmekteyiz. Ayrıca, kendi ülkesinde fazla popüler olmayan bir spor dalının dümenine el koymak, Dünya sporuna, oradan da Dünya politikasına egemen olmak demektir. FİFA-yı ele geçirmek Dünya kupaları organizasyon yerlerini belirlemek demektir ki, çıkar ve iş açısından milyarlarca dolar kazanç güdülmektedir.
  
Bu konuda son olarak, Blatter’in WADA’ya karşı yıllarca futbola girmemesine direnmesi, Anglosakson çıkarlarına ters düşmekte olması biliniyordu. Antidoping bir iş dalı, hem de milyarların döndüğü, madalya düzenleme, adrese teslim bir sektör olduğu bir gerçektir ve futbolu buraya çekmek ne kadar çekici bir hedef olduğunu  hatırlatılmasında yarar vardır...

İlk bakışta, sanki hedef Rusya değil gibi gözükse de, boykot kararı gerçekleşirse, Rusya ve Putin otoriteleri ağır darbe alacaklardır. Bugünkü Avrupa 1980 yılındakinden boykota çok daha istekli ve motive görünmektedir. Birincisi, bugünkü ''Eski kıta'' çok daha fazla ''Piskopos'' emirlerini yerine getirmektedir. En-son 9. mayıs Moskova zafer askeri geçit bayramına gitmek isteyen bir kaç Avrupa lideri fikirlerini çok çabuk değiştirmişler, gitmekten vazgeçmişlerdi...İkincisi, UEFA kendisi FİFA ile savaştadır. Rusya yüzünden değil, işine karıştığı ve mani olduğu için...

Sepp Blatter’in daha bir dönem kazanması, savaşın son bulduğu anlamına gelmez. İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı Greg Dyke kesinlikle boykot taraftarıdır. Bir çok iktidar parti yöneticileri de aynen Dyke gibi düşündüklerini açık beyan ettiler bile...

Kısacası, gizli işaret verilmiş, boykot olacaktır.

Sponsorlara bakılınca, Adidas, Koka-kola, Kia, Hyundai, Visa, Gazprom, Mc Donalds, Bud gibi güçlü kuruluşlar gözükmektedir. Şimdilik... Kısa ikna süreçten sonra, sadece Gazprom kalacağını, bahçede oynayan çocuklar da artık anlatabilirler... 
Bu durum Rusları yaklaşık 10 milyar dolar masrafa sokar, yürütülen ekonomi projelerini durdurur. 


Politika sayfalarında futbola hazır olun!

                                                                                                         Ertan Hatipoğlu

                                                                                                   


31 Mayıs 2015 Pazar

KULAKLI KUPAYI KİM KUCAKLAYACAK?




Sadece bir hafta sonra, 6 Haziran tarihinde, o çok beklenen final Berlin Olimpiyat stadında gerçekleşecek. Messi’nin Barca’sı bu yılın sürpriz çıkış yapan Juventus’a karşı gelecek, Şampiyonlar Lig'in şampiyonunu belirleyeceklerdir.

‘’Yaşlı Hanım’’ bir sansasyona imza atabilecek mi, yoksa Katalanlar 5. ‘’kulaklı’’ kupasını mı kazanacaklar?

Uzman yorumculara bakılırsa Juventusun şansı yok, zira herkesin aklında Barcelona’nın ‘’roket üçlüsü’’gelmektedir- Messi, Neymar, Suarez. Bu üçlüyü yer yüzünde durdurabilecek fazla savunma ‘’sedler’’bulunmamaktadır. Ama hiç kuşku yoktur ki, Juve’nin savunması bunlardan biridir! Genelde, Barca fiziksel güçlü rakiplere karşı çok zorlandığını görünmektedir, Seria A şampiyonu ise, tam öyle bir takımdır. Bu gerçek ‘’biankonerlere’’ ümit vermiyor değil, ama Chiellini ve Bonucci gibi oyuncular daha az hatalar ile oynamak zorundadır!
Juventus’un artısı bir de sağlam orta sahasıdır. Pogba, Vidal, Marchisio ve Pirlo gibi muhteşem futbolcular, Barcelona orta sahadakilerine üstünlük sağlayabilirler. Acımasız pres şartlarında, Barca orta sahası zaman zaman teslim olduğunu, özellikle Real Madrid ve Atletico maçlarında gözlenmiştir. Allegri’nin futbolcuları o presi 90 değil, 120 dakika uygulamaya hazır oldukları bilinmektedir.
Barcelona’dan farklı, Juventus takımında her futbolcu gol veya goller atmaya müsaittir. Duran toplarda da italyanlarda gole çevirebilecek daha fazla ayak bulunmaktadır. Katalanların bu zaafı rakipleri için bir sır değildir. 
Kısacası, Juve’nin maçı alabilecek silahları var, ama bunları tam kapasiteli kullanmalıdır, çünkü karşısında Messi gibi bir kanıtlanmış, saf deha numunesi biri çıkacaktır.

Barcelona’ya gelince, Şampiyonlar Lig’in bu yüzyılda en-başarılı takımıdır. Bu sezon en-başarılı hücum, iki eş değer kaleci…Yeni yüzyılda ‘’kulaklı’’yı 4. kez kucaklama şansı olan bir takım. Budur Barcelona!
Tüm bu başarıları  çeyrek asrın içinde elde edilmiş, üstelik her futbol severi hayran kılacak, tadına doyulmaz  bir oyun stili ile.
Katalanların zafere uzanmaları için tüm şartlar mevcuttur: 120 gol atabilen bir hücum, kaleci emniyeti, orta saha çeşitlemesi, sık rotasyonlar nedeni ile - takımda tazelik, Chiellini’nin hataları…

Luis Enrique sık rotasyonlar için, bir kaç  ay önceye kadar çok eleştiri almış, ileri görüşlerini bir çok kişi anlamamıştı. Bu rotasyonlar sayesinde takım çok taze ve güçlü görünmektedir. Kaptan Xavi için 17 yıl sonra, kupayı  4. kez öperek ayrılmak, ayrılıkların en-tatlısı olacaktır!


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

23 Mayıs 2015 Cumartesi

BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ...




Evvel zaman içinde Belçika’da  hiç şampiyon olamayan, GENT adında bir futbol kulübü varmış. Geçen yüz yılın sonunda (1999) yeni Başkanı göreve gelirken, kulübün borcu 10 değil, kocaman 23 mln. euro olduğunu öğrenince şok geçirmiş! Herkes vazgeçeceğini düşünürken, yeni Başkan 3 aşamalı bir plan çizmiş. Birincisi borcu kapatma; İkincisi yeni stat inşa etmek; Üçüncüsü- şampiyon olmak!

Borç 2006 yılında biterken, statları ise 2013-te açılmış. Şampiyonluğa gelince, planlanandan 3 yıl önce, yani bu hafta gerçekleşti!

Tüm bu hikaye Akaretler’dekilerin hoşlarına gitmiş ise, Belçika’yı arayabilirler. Birincisi, yeni şampiyonları tebrik etmek, ikincisi borç kapatma ve stat inşa etme yöntemlerini daha iyi öğrenmek, üçüncüsü- nasıl şampiyon olunur, sormak için!

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde...


                                                                                                                    
Ertan Hatipoğlu

20 Mayıs 2015 Çarşamba

BUNLARA KİM STOP DİYECEK?





Her meslekte insana yatırım yapmak iyidir. Sporda ise, her şeyden önemlidir. Sadece tesis yaparak bir yere gidilmez, diye dünyada çoktan anlaşılmıştır.

Ama, gelin görün ülkemizde ne furyalar esiyor. Yol koşusu, yarı  ve maraton yapılmayan il kaldı mı? Her gelen Belediye Reisinin aklına ilk önce bir yol koşusu organize etmek geliyor, nedense…
İyi, güzel, insanlara yatırım, onlara yönelik bir şey yapayım derken, olayı her tarafından düşünmek gerekmez mi? Yurdumuzda yapılan her koşuda binlerce dolar ödül dağıtılmaktadır. Bu paralar atletlerin daha iyi hazırlanmasına yardımcı olur, onları maddi açıdan rahatlatmaları için önemli bir katkıdır. Antrenör ve menajerlere da son derece önemli maddi katkı sağlanır. Gelin görün ki, bu ödüllerin hemen hemen hepsi yabancı atletlere gidiyor. Bizim devşirmelerden bahsetmiyorum, Afrika, Ukrayna, Belarus, Balkanlardan gelen yabancılar resmen ödülleri süpürüp gitmekteler!

Kısacası, biz onların sponsoru, can damarları olmaktayız. Bizim atletler ise, sadece yakından bakmakla yetinmekte, ‘’bir sonraki yıl gelmem!’’ demelerine rağmen, seneye tıpış-tıpış gelmekteler. Aslında, burada yerli atletlerin yapacakları çok şey var, ama…

İnsan bir hareket yapmadan biraz düşünmeli, mevcut olanak ve durumları reel değerlenmelidir. Ülkemizde malum nedenlerden atlet kalmamış, seviye ‘’sıfır’’yakınına gelmiş, siz ULUSLARARASI koşu düzenliyorsunuz!?

Buradan bu işe kalkışan veya kalkışmak üzere olan tüm Belediye Başkanlarına sesleniyorum; Gelin bu işten vazgeçin, ya sadece yerel koşu düzenleyin, ya da başka projelere yönelin! Yabancılara yönelik projelere dur deyin! Domestik yapın, master ve çocuklara önem verin, sağlık için önemini vurgulayın!

Kendinizden daha iyi yabancılarla seçim yarışına girmiş gibi düşünün, anlarsınız…


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

18 Mayıs 2015 Pazartesi

KREATİN’İN BİLİNMEYEN YÖNLERİ




Vücuttan doğal sentez edilmiş bir bileşik olan KREATİN,  hücre ve kaslara enerji vermektedir. Kas kütlesinin artmasına ve büyümesine yardımcı olmaktadır. Bunlar bilinen faydaları… Ya bilinmeyenler?

 Özellikle 30 yaş çıvarında erkekler üzerinde yapılan araştırmalar çok enteresan, bir o kadar faydalı neticeler alınmıştır. Bir haftalık günde 20 mg. keratin monohidrat kullanımda, alınan neticeler herkesi hayrete düşürmüştür. Araştırmalar sırasında nokta lazer yardımı ile elde edilen kontrast görüntüler kılcal yoğunluğu tespit edilmiştir.

Araştırmalar neticesinde, kan basıncında ortalama 2-2.5 mm Hg düşüş, ayrıca genel ve kötü kolesterolde (LDL) çiddi miktarda azalma tespit edilmiştir. Uzmanlara göre, keratin sayesinde mikrovaskülerlerin endotel işlevlerinde iyileşme olmuştur. Deri kılcal damarların  yoğunluğunu arttırarak toparlanmayı olumlu etkilemiştir.

Bilim adamları araştırmaların devam etmesi gereğinin altını çizerken, kreatinin ağızdan alınımda  EPOXYEİCOSATRİENOİC ACİD maddesinin biyoyararlanımı arttırarak, bazı metabolit ve kalp hastalıklarına karşı kullanmayı öneriyorlar. Asitlerin böbrek ve kalp sisteminde  rolleri, iltihaplanmaya karşı hormonlar olarak, signal moleküller olmaktır.         

                                                                                                Ertan Hatipoğlu



Kaynak:  Roger de Moraes, Diego Van Bavel, Beatriz de Moraes, Eduardo Tibirica-  ‘’Effects of dietary creatine supplementation on systemic microvascular density and reactivity in healthy young adults.’’ Nutrition journal 2014

17 Mayıs 2015 Pazar

BİLİC’İ SİLMEK

            



Lig daha bitmeden Bilic ve ekibinin gönderilmesi, hatta yerine kimler aday oldukları, yazılmaya, çizilmeye, yüksek sesle olmasa, konuşulmaya başlandı. Teknik adam için tüm güzellikler unutuldu, ‘’derbi kazanamıyor!’’, ‘’şampiyon yapamıyor!’’ diye sitem edilmektedir.
Fakat kimse, acaba Bilic kalmak istiyor mu, dile getirmiyor. Hep bir taraftan tartılıp ölçülürken, bir de öbür taraftan bakalım!

Bir kere, Bilic takımın başına getirilirken, belli maddi sıkıntılar yüzünden, kadronun toplam genetik futbol potansiyeli ezeli rakiplerinki ile, az da olsa, aşağıda kaldı. Bilic ve ekibi sık sık eşik üstü yüklemelere başvurmaya zorunda kaldılar...Neticede, fazla sakatlıklar, özellikle önemli maçlardan önce, Bilic’i istediği kadroyu çıkarmaya mani olmuştu. ‘’Talimatlı’’ lig faktörü futbolcuları asabileştirdi, kırmızı ve sarı kartlar takımın belini kırıyor, özellikle derbiler kaybediliyordu. Burada tek hata, yönetimin bir sakatlıklar önleyici uzman almaması kabullenebilir.Slaven Bilic'i domestik ligin bu yılki ''kurallarına'' göre değerlendirmek son derece sakıncalı ve yanlıştır. Onu, Avrupa Ligi'ne göre ele almamız gerekir. Orada da ön eleme oynamasa, daha ileriye gidebilme ihtimali olduğu aşikardır.

İkincisi, kendi stadın olmayışı, her maçı net taraftar baskısı ile oynamaktan mahrum kalmak, herhalde Bilic’in suçu değildir. Şöyle 45.000 kişinin, ‘’Çarşı’’ gibi Dünyan’ın en- etkili taraftarın önünde oynamak başka, deplasmana gider gibi, Ankara vilayet sınırlarında bir çayırda oynamak, bambaşka olması gerek. Şimdi ‘’Vodafone Arena’’ olmak üzereyken Hoca göndermek, bir kere insanlığa sığmaz!

Üçüncüsü, bu Lig’te şampiyon çoktan belli, sadece yayıncı kuruluş çıkarları yüzünden, daha heyecanlı olsun, diye son maçlara kadar uzadı. Seneye de şartlar pek değişmeyecek gibi gün gibi ortada... Böyle şartlarda hiç soran oldu mu Bilic kalmak istiyor mu, Lucescu gelir mi, diye? Şenol Hoca neden  Beşiktaş’a gelsin? 2. veya 3. olsun, diye mi? Lucescu yıllar önce bu Lig’ten ayrılırken sözlerini, daha doğrusu benzetmesini unutunuz mu? Şenol Hoca Bursa’da daha iyi, mutlu değil mi?
Bu tür durumları herkes bilir; İşine son vermek için, mevcut hocanın bir güzel alternatiflerini sunmak gerekir. Daha sonra,  o alternatiflerin boş olduğu, başka alternatifler sunulur. Sonunda hiç hesapta olmayan başka Teknik Direktör alınır ve macera başlar... Takımın ‘’tüm ürünlerine’’ dolu vurur, FEDA döneminin en-kötü dönemine geri dönülür.

Kısacası, Beşiktaş takımın önünde son derece önemli bir seçim var. Ya kalp kıracak, macerayı seçecekler, yada kalp onarıp, yola devam edecekler!


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

13 Mayıs 2015 Çarşamba

NEPTÜN'ÜN ÜÇLÜ YABASI

            


Neptün (Neptunus) Roma, Poseidon adıyla Yunan mitolojisinde denizler, depremler ve atlar tanrısı olarak bilinir. Zeus ve Hades’in kardeşidir…Ona Kara saçlı Tanrı da derler. En-önemli silahı Trident denen üç dişli bir yabadır ve bu yabayı yere vurduğunda depremler meydana gelir. Poseidon hırs ve gücü temsil eder.

Barcelona takımın hücum bölgesinde benzer bir üçlü var. Onlara ‘’uzaylı üçlü’’ de denilebilir. İsimlerini telaffuz etmeye gerek yok, ferdi olarak çok nefis futbolculardır, ama bir araya geldiklerinde, yer yerinden oynuyor, işte… Bu Güney Amerika makinenin parçaları Arjantin, Uruguay ve Brezilya’dan toplanmış ve İspanya’da en-iyi şekilde monte edilmiştir.

Bayern Münih savunma makinesi bile bu üçlüyü durduramadı. Guardiola epey çaba sarf etti, bir çok yol denedi, ama nafile…Aslında, bu sezon bir çok başka ün yapmış savunma makineleriayni hüsrana uğramış, pes etmişlerdi.
 

Top rakip yarısına geçtiğinde tüm Dünya nefesini tutar, bu üçlüden kimin gol atacağını merek etmeyen kaldı mı? Messi-Neymar-Suarez- şut ve gol! Sıralama önemli değil, karışık olabilir, ama sonuç değişmez, genelde gol olmaktadır. Bu ana kadar üçü kendine değil, takımına oynuyor, kalpleri Barca için atıyor.

Son zamanlarda Messi-Ronaldo kıyaslanmaları çok aktüeldir. Ronaldo-Benzema –Bale üçlüsü küçümsenmez, ama Katalan  üçlüsü daha etkili gözükmektedir. Aslında bu tartışmaların son bulunacak bir tarihi var, hemde çok yakında…06.06. 2015 tarihinde Berlin Olimpiyat stadında bu soru işaretleri büyük ölçüde cevabını bulacaktır.

Juventus çok dişli, köklü bir takımdır. Finali hak ettikleri konusunda bir çok futbol severi de ikna etmiş durumdalar, ama şimdi tüm Dünya Real Madrid'in finale çıkmasını ve Messi-Ronaldo tartışmaların, ''kim büyük?''sorusuna net cevap, heyecanla beklemektedir.

                                                                                                                        Ertan Hatipoğlu 



En okunanlar