25 Eylül 2015 Cuma

KÖLSCH BİRASI

                      



Köln kentini görmeyen Almanya’yı görmüş sayılmaz, derler. Sadece yöresinde yapılan, şişkinlik yapmayan o meşhur Kölsch birasını içmeyen, hayatı boyunca merak eder...
Bir de Köln’lülerin gurur duydukları, spor dünyasında isim yapmış bir doping laboratuvarları var. Donanımlı, temiz, bilim adamlarla dolu bir merkez...Yıllar boyunca görevini yapmış, hatasız, güvenilir bir şekilde hizmet etmiştir.

Taki, son bir kaç aya kadar! 

İlk önce, Rus yürüyüşçü, şampiyon atlet Stanislav Emelyanov’un ‘’B’’ numunesi ‘’A’’ numunesinden farklı sonuç verdi!? Bu olay, deyim yerindeyse 100 yılda bir olur, bu sefer Dünya’nın en-güvenilir merkezinde olması, özellikle atletizm çevrelerini son derece rahatsız etti. Nasıl olur da, ikiye bölünen idrar, birisi EPO ‘’pozitif’’,  diğeri ise ‘’negatif’’ çıkabilir? Bir başarılı sporcunun hayatı ile nasıl öyle ucuz oynanabilir?

İAAF hemen olaya el koymuş durumda ve bu saatlerde Rus sporcu Stanislav Emilyanov’u suçsuz ilan edecek, üstünden tüm yasakları kaldıracaktır! Kaldıracak, ama görünen o ki, sporcu madur haklarını mahkemede arayacak, İAAF-ın prestiji bir darbe daha yiyecektir.

Köln Doping Merkezin sadece bu gafı olsa,  zamanla unutulur giderdi. Sadece bir kaç haftanın içinde laboratuvarın ikinci gafı olmuş, bu sefer yer yerinden oynayacak gibidir. Yine bir Rus yürüyüşçü Vera Sokolova’nın her iki numunesi farklı çıkmış, bu olayda 2. Numunesinin( screening) yanında bir de 1. Numunesini daha bir kez, konfirme etmek amacı ile yapılmış, ama yine farklı sonuçlar alınmıştır! İAAF-a net cevap veremedikleri için, tüm numuneleri Avusturya’nın Zibersdorfe  laboratuvarına göndermişler!? Meslektaşlarından yardım amacı ile...Göndermişler, ama bu arada 21 günlük  WADA kanunlu resmi bilgilendirme süresi geçmiş durumda. Böylece, İAAF bir değil, iki sporcudan özür dileyecek, tüm Dünya’da zaten sarsılan prestijleri yerlerde dolaşacaktır.

Köln gibi laboratuvarın bir kaç haftada prestiji sıfıra inmiş, büyük ihtimal arkreditesi alınacak, dinlendirilecektir. Belki de sadece EPO testleri yasakları gelecek. Son 10 yılda EPO testi yanılması ilk defa olmuş, üstelik en-beklenmedik yerden gelmiştir. Saransk madeninde görülen her sarı nesne altın olmayabilir...Kısacası, Kölsch birası bu sefer şişkinlik yaptı, fazladan işgüzarlık, hırs, ''keserim, ederim!'' tavırları benzer hezimetleri getirmektedir.

Antidoping kontrol sistemi bir an önce gözden geçirilmeli, özellikle şişkinlik yapmayan birayı fazla içilmemeli, tüm sporculara süçlu muamelesi yapılmaması gerekir.





                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

19 Eylül 2015 Cumartesi

MANDA MUHABETİ

              



İngiliz takımların Şampiyonlar Lig’inde hüsranları devam etmekte, adeta deyim yerinde ise, ‘’bol süt, ama kaymaksız’’ manzarası açık görünmektedir. İngilizlerin gerçekten astronomik maaşlar,  milyarlara varan TV hakları, modern,  futbola doyurulmuş seyirciler ile dolu statlar, kısacası bol ''sütleri''var. İnanılmaz  futbol ortamları, kaliteli hakemler, futbolcu sağlığını düşünen bir endüstri, sürpriz sonuçlar, tam bir show ortamı! 

Sadece, bu bol ‘’sütlü’’ortamda ‘’kaymak’’ olmayışı, yani Şampiyonlar Lig’i sonuçları git-gide göze batmaya başladılar. Avrupa arenasında onları yakalayan neredeyse her takım,  evire-çevire yenmektedir. Kısacası, kaymaksız sütün fazlası neye yarar?

Bize bakarsak, durumumuzu en-iyi özetleyen atasözümüz vardır: Kaymağı seven mandasını yanında taşır, diye...

Sadece, bizde manda kalmadı ki, birader! 


                                                                                                             Ertan Hatipoğlu

12 Eylül 2015 Cumartesi

CAHİLLERİN İHTİLALLERİ





İnsanlık tarihinde en-ağır zamanlar ihtilaller zamanlarıdır. Yoksulların zenginlere karşı...Bilinen manzara-iç savaş,  her gün binlerce ölü, açlık, çileler.

Hafta içi, fakat tersi oldu, zenginler ihtilal yapmaya kalkıştı!? Manchester United’li futbolcular, kendilerin başı ve Karun kadar zengin olan Wayne Rooney antrenörleri Van Gaal’a karşı kazan kaldırdılar. Rooney’in yıllık 18 mln. avro sadece toplara vursun diye, kulübünden kazandığını hatırlatmakta yarar vardır...

Futbolcular antrenörlerine antrenmanların nasıl olması gerektiğini, kendi yetenekleri nasıl ve ne yöntemlerle ortaya çıkacağını,  anlatmaya kalkışmışlar!?
Kalkışmışlar, ama kim dinlesin? İşlerine karışmak Van Gaal’in sevmediği, alerjisi olduğu bir olaydır, hele futbolcular yapmış ise! Seneler önce efsane Yohan Cruyff'a bile karışmasına izin vermemiş, gereken duruşunu sergilemişti...

Wayne Rooney ve arkadaşları sadece bir ayrıntıyı unutmuşlar gibi: onlar Van Gaal’dan daha zengin olabilirler, ama cahiller. 
Cahillerin ihtilalleri ise, yoksullarınkilerden çok daha çetin geçer!


                                                                                                         Ertan Hatipoğlu

1 Eylül 2015 Salı

FATİH TERİM’İN YÜKSEK PİLOTAJ TEKNİKLERİ





3 ve 6 Eylül tarihlerinde, Konya’da Milli Ulusal takımızı ardarda 2 çok önemli sınav beklemektedir.  İlk önce Letonya ile karşı karşıya gelecek, daha sonra ise,  Hollanda ile çok çetin geçecek bir maç beklenmektedir. Bu maçlardan maksimum puanlar almamız mecburi olduğundan, Milli takımlar teknik sorumlusu Fatih Terim ve ekibi çok ciddi çalıştıklarını bariz bir şekilde görünmektedir.

Birincisi, maçı geleneksel İstanbul statlardan Anadolu toprakların içine, yani Konya’ya alınması, Fatih Hoca’nın niyetini hem biz, hem de rakipleri hemen anlamışlardır. Bu çok kuvvetli mesajın içeriği dolu olduğunu 45.000 seyirci geldiklerinde daha net göreceklerdir.

İkincisi, tamamen fizyolojik açısından, konuk takımlarını zora sokulabilecek bir sınavdır. Konya yükseklik rakımı 1000m. çıvarında olduğu bilinmektedir. Kıta, kuru iklimini  konuk her iki takımı da fazla zorlayacağı bir gerçektir.

Bizim takım bu gece saat 24.00 sularında Konya’ya ulaşacak, otellerine geçecektir. Maç saatine kalan  33 saat  futbolcuların rakım uyum moduna geçmeden ilk maçımızı oynamış olacağız. Bu deniz seviyesinde ikametgah eden futbolcular için geçerlidir. Diğer, daha yüksek rakımlarda, Ankara, Kayseri, Eskişehir, Sivas, hatta Antep gibi yerlerde takımlarda oynayanlar için önemi yoktur. Onlar fiziksel, uyum acıdan bu maçta problemsizdir.

Daha sonraki günlerde, Hollanda maçına kadar, takımımız Konya’da kampta kalacak ve yükseklik uyumunu tamamlayarak( 5.-6. gün) asıl meseleyi halletmeye çalışacaktır. Futbolcuların organizmalarında fiziksel yükleme dışında hiç bir süreç olmayacak, yani gereksiz uyum süreçleri ile meşgul olmayacaklardır.

İşte Fatih Hoca’nın ince ustalığı, işte galibiyetleri hazırlayan ince detaylar. Konuk takımlar Hoca'mızın Şemazen dansını izlerken, takımımızın ayakta olduğunu yeniden doğduğunu anlarlar...

Hakikat alemine geçtiğimizi anlarlar!





                                                                                                Ertan Hatipoğlu

DAFNE SCHİPPERS’İN YAPTIKLARI…






Pekin’de  bir çok atlet dereceleri ile bize atletizm ziyafeti sunmuş, ama bir tanesi far ki, yaptıkları ile deyim yerinde ise, ‘’bir taşla çok kuş vurdu!’’ Özellikle 200m. derecesi 21.63 ile, hem Avrupa rekoru, hem de ebedi listede Dünya’da 3. Derece olarak imza atmıştı!  Derece olarak, önündeki sporculardan bir tanesi genç yaşta öbür dünyaya göçmüş, diğeri ise, iyi tezgahlanmış  doping skandalı ile, rezil olmuş,  atletizmden ebediyen uzaklaştırılmıştı… Avrupa rekorunu (21.71) 1979 yılından kalan, efsanevi  DDR atleti Marita Koch kırmıştı. 

Uzun yıllar atletizm sporunda büyük tartışma sürüp gitmektedir. Eski Dünya rekorları, özellikle DDR atletlerin yaptıkları, güya doping ile elde edildikleri, bunları silinmesini isteyen bir kitle vardır. Bunları kendi ülkemizde de görmekte, okumaktayız. ‘’Sporun Baronlarına’’, deneyimli ağabeylerimize yakıştırabilmekteyiz, ama dünkü ‘’ergenleri’’insan dinlerken, gülmesi gelmektedir…Bir sporcunun rekorunu neye dayanarak elinden alabilirsin? Bu kızların numuneleri ya negatif, ya da pozitiftir. Madem ki, numuneleri negatif, yakalanmamışlar ve felsefeleri kesip, nokta koyulmaktadır. Bazılarına göre ‘’bir şeyler’’var ise, şüphelenmişler ise, bu onların problemidir!

Tüm bunlardan dolayı, Dafne’nin koşusu, tüm ‘’şüpecilerin’’ ağızlarını sonsuza kapatmalarını, eleştiri oklarını başka yöne çevireceklerini düşünülmektedir. Uçan Hollandalı kız onların şüphelerine son vermiş, yetenek, emek ve iradesi ile, en-son  ‘’paranoyak’’ uzmana gerekeni vermekteydi. Bu derecesi ile Schippers  sadece Koh’u değil, yine DDR orijinli atlet Haike Drechsler’i tarihe gömüyordu…Üstelik, koştuğu rekor menşeyi belli olmayan  yarışta değil, kocaman Dünya şampiyonasında, sıkı kontrol elekten geçerek, yapılmıştır!

Dafne Schippers şimdiden efsane Fanny Blankers-Koen ile kıyaslanmaya başlanmış, 70 yıl önce bir Olimpiyatta 4 altın madalya alan ‘’uçan hollandalı’’ile benzetiliyordu. Çok kısa zamanda Dünya’da sprint kraliçesine dönüşmüş, kendi ülke atletizm Tanrıca'sının hak eden mirasçısı oluvermişti.

                                                                                               

                                                                                                                Ertan Hatipoğlu

25 Ağustos 2015 Salı

FENERBAHÇE'NİN İŞLEVSEL PROBLEMİ

             



Fenerbahçe belki Dünyada yüksek rakımda kamp tesisleri olan tek kulüptür. Ne yazık ki, bu nimeti tesis açılışından beri kulübün futbol takımı bir türlü kullanamıyor. Ersun Hoca’dan beri 12 gün kalma tarifesi  anlaşılamaz neden veya nedenlerden bozulmuyor, sporcuların antrenman faydası görecek 3 hafta süresine, ilginçtir, kimse yanaşmıyor…

Takım hemen deniz seviyesine, sıcağı, neme ve kirli havaya sokuluyor, oradaki nimetlerden anlaşılamaz bir biçimde kaçılıyor. Neticede, verimsiz antrenmanlar, klimalı kondisyon merkezlerinde vakit kaybetmek, gecelerde kesintili uykular, toparlanmadan ertesi gün saunada gibi antrenmanlar…
Oysa ki, takım yukarıda kalsa, serin ortamda antrenmanlar yapar, ailevi problemlerden bir nevi uzak kalacaklardır. Akşamları ise, yorganlar ile yataklarına girip, uykularını doya, doya alacaklardır.

İstedikleri maça, hazırlık veya lig olsun, helikopter kiralayıp, dakikalar sonra ulaşır, maçı oynayıp, tekrar tesislere dönülebilirdi. Yurt dışı maçlarına yine helikopter ile İstanbul havalimanına gelinir, uçağı binip, saatlere Dünya'nın en-uzak noktalarına ulaşılırdı.

Kısacası, yaklaşık 2 ay, yani bugünlerde son verilecek bir kamp dönemi yapılmalıydı…Çeşitleme aranıyorsa da, ilk 20 gün yurt dışında yüksek bir yerde kamp yapılabilir, daha sonra ‘’Topuk yaylası''na geçilebilirdi. Her türlü tıp, kontrol ve araştırma, ayrıca sakatlıklar, 2 saatlik İstanbul'da bir kaç günde yapılabilir, tekrar yukarıya dönülebilirdi.

İstanbul’a kesin dönüşte uyum süreçlerine dikkat etmeli, milli arayı kullanarak, futbolcuların yeni mekanı, yanı Fenerbahçe  Samandıra tesislerine göre, ayarlanabilirdi.

Yukarıda çizdiğimiz model hazırlık dönemi yapılsa, özellikle bu kadro ile, problemsiz hedeflere ulaşılırdı. Hiç kimsenin de ‘’takım yeni, uyum için zaman gerekir!’’demesine gerek kalmazdı. 

Çıkış yolu var mı, var! Tüm yapılamayanları bundan sonra, hareketli bir biçimde inşa edilebilir, takımı istenilen işlevsel seviyeye getirilebilir. Ama çok daha zor ve sakatlık riski yüksektir.

Her şeyin bir zamanı var, çünkü...



                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

22 Ağustos 2015 Cumartesi

SUÇLU'LAR, AYAĞA KALKIN!





Tam 3 yıl sonra, türk atletizm tarihinde ilk ve tek olimpiyat altını CAS kararı ile elimizden alındı. Ne kadar da üzülsek, azdır...

Her şey 2012 yılı kasım ayında başlamış, Atletizm Federasyona patronu İAAF-den Aslı Çakır ile ilgili biyolojik pasaportta anormal durumlar olduğunu,  sporcumuzun savunması istenmekteydi. Apartopar savunması, çok komik ve amatör ifadelerle gönderildi ve 3 yıllık izdirap başlamış oldu. O zamanki kulüp doktoru  ve akıl hocası Ahmet Karadağ, Aslı olimpiyat şampiyonu olunca kanal kanal dolaşıp, sporcuya ne kadar çağdaş sistem uyguladıkları ballandıra, ballandıra anlatmaktaydı... Vazifesi ve görevi olmamasına rağmen, sporcuyu o kadar sahiplenmişti ki, o önemli savunmayı kendi elleriyle yazmıştı. Yazmıştı, ama İAAF Tıp Komisyonu savunmayı okurken gülmekten bayılacakmış ki, hemen TAFederasyon'una  ‘’gereğini yapın!’’ talimatı vermişlerdi. Yani, sporcuya ömür boyu ceza ve altın madalyası iade isteniyordu.

O zamanki Federasyon Başkanı Mehmet Terzi  meseleyi ciddiye alıp, seferberlik ilan edeceğine, konuyu saklamaya, kilimin altına süpürmeyi tercih etmişti. En-azından ülkemizin en-iyi hematologlarına danışarak, tarihimizin ilk ve tek olimpiyat şampiyonunu, el verdiği kadar konuyu netleştirmeliydi..O ise, bu seyahat benim, ‘’ben olmadan koşamazlar!’’ deyip, Dünya’yı dolaşmakla meşgul olmaya devam etmişti.  Sonra zaten, bir yılın içinde 50 çıvarında sporcusu yakalanınca, suçu başka yerlere atıp istifa etmek zorunda kalmıştı.Evet, bir çok kirli çamaşır geride bırakarak, istifa etti, kurtuldu! Kimse de şimdiye kadar hesap sormuş değil...
Üstelik, Aslı konusunda ne karar vermiş, ne de herhangi bir yardımı dokunmamış, ‘’bebeği’’ daha sonraki Başka’a, yani Fatih Çintımar’ın ellerine vermişti. Bu arada İAAF ile aramız açılmış,  bizden  defalarca ‘’gerekeni’’ istiyor, somut sonuç alamıyorlardı...

Nihayet, aralık 2013 TAF Aslı Çakır’ı suçsuz bulmuş, ‘’0’’ceza vermişti! Bu karar İAAF-nin yetkililerini iyice kızdırmış,  adeta kendinden geçiyorlardı. Derhal konuyu CAS-a taşıdılar, Aslı’yı ve onu savunan TAF-ı en-ağır bir şekilde cezalandırmak istemekteydiler. İşte, bu aşamada  sporcunun dosyası profesyonel ellere verildi, hatalar düzeltildi ve  dava bir hayli çekişmeli hal almış, uzun sürecekti. Sonunda, İAAF ile karşıdakiler el sıkışmış, ‘’8 yıl’’ ceza alınmıştı.

Kısacası hikaye bu,  Türkiye’mizin atletizm’de tek altın madalyası böyle çarçur edildi, ama suçlular kafalarını yere gömüp, ölü taklidi yapmaktalar. 

Hey, kondisyoneri Aytaç Özbakır, çık ve anlat bakalım ne metotlar kullandınız, ne oldu da çuvalladınız, çık o zamanlar gibi, ekranda arslanlar gibi anlat!

Anlat ki, başkaları yanmasın!

                                                                                                     Ertan Hatipoğlu


En okunanlar