21 Mayıs 2019 Salı

MODERN ANKA KUŞU - CASTER SEMENYA!


                      





Dünya’daki tüm spor çevreleri, atletizmin büyük yıldızı Caster Semenya’nın CAS kararını, nefesini tutmuş, beklemedeydi...Kararın ne yönde olacak, sadece atletizm için değil, ileride tüm spor branşlarını ilgilendirir, ne yönde etkileyecek, hesaplar yapılmaktaydı.

Bu tuhaf, her tarafı ilginç davada bir tek şey belli, binlerce ışık yılı uzaktan görünmekteydi. IAAF kollarını sıvamış, var gücü ile, Caster ve benzerlerini kendi bünyesinden atmak, uzaklaştırmak istiyordu. Haklı oldukları bir çok tarafları var, ama yapılış şekli ve tarzı, sayısız hayranları olan sporcuya, kötülük yapayım derken, daha fazla yüceltecek, belki de ileride onu kimselerin tahmin etmedikleri yerlere taşıyacak, sadece sporun değil, bir ülkenin idolü olacak.

Ama sırası ile, anlatalım!

Monacolu memurlar, Caster ve benzerlerinden, özellikle yeni Başkan Sebastian Coe geldikten sonra, bir an önce kurtulalım, istediler. Onlara göre, bu tür sporcular, diğerlerine fiziki fark atarak, testosteron seviyeleri, doğal olarak daha yüksek olduğundan, atletizmin en-önemli prensibini ihlal ettikleri, düşünürlerdi. Kısacası, yarışlarda sırıtıyor, yakışmıyor, haksız olarak diğerlerin madalyalarını ellerinden alıyorlar.

Evet, manzara yakın, ama bir şeyi yapmaya kalkışan IAAF, ilk önce sağlam motif, sonra da çözüm, yol göstermeliydi. Motifi çabucak kılıfladıktan sonra, CAS-a başvurdular ve acele çözüm istediler. Amaçları sezon başlamadan, o sporcuları pistlerden uzaklaştırmaktı...

 Motif ve gerekçeleri, birkaç bilim adamın araştırmalarına dayattılar, kısacası ‘’testosteron seviyesi yüksek olan kadın sporcuların 400- 1 mil(1.609.344m) arasında pozitif etkisi vardır’’tezini öne sürerek, acele, acele CAS-a başvurdular. Sanki diğer branşlarda yokmuş gibi...

Caster Semenya’nın avukatları son derece akıllıca, aylar öncesinden kararın negatif sonuçları olabileceğini sporcuya iletmiş olacak ki, Nisan ayında Semenya 2 kez 5000m. yarışlarına girdi! Atletizm içinde olanlar bilir ki, bir 400-800m ağırılıklı koşan bir atletin 5000m. yarışlarına girmesi, ya iddia, ya da ‘’eceli’’gelmiş durumlarda gerçek olur. Belli ki, Caster ters kararı ihtimal vermiş, uzun mesafelere gizli çalışmaya başlamıştı. Sporu bırakmaya niyeti yok, hedefini, bize göre, Tokyo 2020 5000m. veya 3000m. su engellide en-azından madalya kazanmak, bir ülkenin gerçek, ebedi idolü olmaktır!

Yeni branşlarında ilk yarışı 30 Haziran Eugene’de 3000m. olarak belirlenmiş, ok yaydan çıkmıştır. IAAF Caster Semenya’ya istemeyerek de olsa, iyilik yapmış durumda. Şimdi sporcunun fiyatı birkaç misli yükselecek, uzun mesafe kraliçelerden metrelerce arkada bitirse bile, ki öyle olacak, onlardan daha fazla para kazanacaktır. Sponsor ve reklam gelirleri katlanacak, yarış organizatörleri onu davet etmekte yarışacaklardır. Kadın ününe ün katacak, Dünya’da ilk 20 güçlü insan arasına girecektir.

Nelson Mandela nasıl insan, ırk ayrımına karşı bir sembol olmuş, Caster Semenya cinsiyet ayrımına karşı bir bayraktar, öncül olacaktır. Kendi ülkesinde bir efsane, idol olarak, politik takvimine göre, 2021 yılından sonra, belki de Güney Afrika Cumhuriyetin sonraki devlet Başkanı olacaktır.

Ruslar'ın dedikleri gibi: ''Pajivem - uvidim!'', yani yaşayalım-görelim!

Ertan Hatipoğlu

12 Mayıs 2019 Pazar

MİLLİ TAKIMIN PLAN PROGRAMINI VERİYORUM!!! (ister sadece bakın, ister uygulayın, keyfiniz bilir)


                         



Biz Lig maçların heyecanına kapılmışken, zaman geçiyor ve Milli takımımızın Haziran ayında çok önemli, 3 gün ara ile, 2 maçı yaklaşmaktadır. Birincisi, 8.06-Konya’da Fransa ile, diğeri 11.06-İzlanda’nın misafiri olacağız. Çok zorlu, adeta iki ayaklı bir savaş gibi gözükmektedir...

Her savaşa girildiğinde, istihbaratın yanında iyi bir stratejiniz ve planınız olması gerekir. Maçlar sırasında ve öncelerinde...

Maçların strateji ve planlarına tabi ki giremeyiz, ama öncelerinde ne yapılması gerekir çok iyi bildiğimizin iddiasındayız. Ne, de yapılmaması...

Lig maratonu 26.05 tarihinde bittikten sonra, Milli futbolcularımıza 2.06 (pazar) gününe kadar ferdi çalışmalar, muhtemel sakatlıklar tedavisi fırsatı verilmelidir. Burada dikkat edilmesi geren unsur, her futbolcuya sıkı ferdi takip, olması gerekir.

İlk maç Konya’da(rakım 1020m.!)Fransa ile olacağından, Milli takımımızı 3.06(pazartesi) günden itibaren maç yerinde kampa alınması lazım. Hem rakım, hem de kıta iklimine uyumu için. Takımı kontrol altında çalıştırmak, rejime sokmak için...

Maç gününe kadar (8.06) takım tüm alan vazifelerini çözmüş, uyumunu sağlamış olduktan sonra, rakibine soyunma odasından 1:0 önde başlayacaktır!

Ertesi gün(9.06) veya daha sonraki(10.06) Reykjavik’e gidilirse, uyum kurallara karşı bir ihlal söz konusu olmaz. Tam tersine, rakıma kazanılmış bir uyum, Milli takımımıza İzlanda’da arkamızdan esen bir rüzgar olacaktır.

Bize göre, 10.06 (pazartesi) tarihi İzlanda'ya uçulması için daha uygun bir tarihtir. Nedeni uyum değil, maçtan sonraki gün(9.06 pazar) Konya’ya önceden getirilmiş ve ayarlanmış araç ve unsurlarla takımın toparlanması konusunda yapılacaklardır. 

İşte, tüm bunlar savaş, pardon yarış öncesi yapılması gereken hareketlerin temel krokisidir.

Burada yapılan hatalar maalesef, maç esnasında yapılacak doğruları götürmekte olduklarını unutmayalım!

Ertan Hatipoğlu

26 Nisan 2019 Cuma

BURAK YILMAZ'IN TEK YOLU


                                   




Burak Yılmaz son yıllarda topraklarımızda yetişen en-kaliteli forvet oyuncularından biridir. Geç yaşta gelişimini hala ilerleten golcü, bir taraftan büyük şansıdır. Daha uzun devam edeceğin işaretidir...
Özellikle 2. yarıda o güzel golleri ile, hem Beşiktaş, hem de Ulusal takımımızı sırtlamaktadır.

Kazandığı o yüksek sportif form o kadar belli ki, şutları, kafa veya bacak, yüksek yüzde ile, rakip ağlarını doksandan vurmaktadır. Daha yüzüne bakılınca, bildiğimiz o küçülme, duruluk ve tazelik, kısacası her şey onun sportif  formun zirvesini yakalamış ve sürdüğünü açıkça göstermektedir.

Antrenman biliminde bazı kanunlar var ki, onları pas geçip, devam edemezsin. Belki biraz uzatabilir, erteleyebilirsin, ama sonuçta orada ne yazıyorsa, o olmaktadır. Antrenman bilimi der ki, bir sporcu sportif formun zirvesinde en-fazla 6 hafta( 1,5 ay) kalabilir! Daha sonra kaçınılmaz olarak, formdan düşmeye başlar...

Bizim pratiğimize göre, bazı sporcuların formda kalma süreçleri 8 haftayı bulmakta, ama antrenman biliminde yazıldığı gibi, sonrasında tepetakla düşüşe geçilmektedir. Sportif formun uzatılması bazı faktörlere bağlıdır. Kişisel genetik kabiliyeti, uygulanan antrenman ve toparlanma bilgi seviyesi bunların en-önemleridir.

Burak Yılmaz’ın sportif formu, ligin 2. yarı maçların başlama tarihine bakılırsa, formun gelişimi de eklersek, 8 haftayı geçmiş olduğunu tespit bulunmaktayız. Zaten, formdan çıkma belirtileri son Sivas spor maçında görünmekteydi. Attığı o muhteşem frikik dışında pek etkili olamadı...
Burak’ın önünde şimdi acil ‘’bataryaları şarj etme’’ dönemi başlaması gerekir. Haziran ayı başında Milli takımı çok önemli iki maçı var...Oralarda diri, formda Burak maçların kaderini değiştirecek niteliktedir. 

Peki, Beşiktaş son 5 maçı ne olacak, diye haykırışı duyulmakta!?

Şampiyonluk yolunda Beşiktaş, ilk önce başka gölcüsü veya gölcülerine fırsat vererek, güvenmek zorunda.Burak’tan vazgeçmek, onu oynatmamak anlamına gelmemektedir. Golcü girecek, ama süre olarak daha az, daha tedbirli, daha ekonomik olarak...Zira ‘’bataryalar şarj döneminde’’ fiziksel niteliklerini yeniden yukarıya çektiği, çalışıp yorduğu için, onları sağlıklı ve tam kapasite ile, kullanamaz.


Bize ne, bizim için Beşiktaş önemli, Burak ‘’şarj-marj’’a girmesin, sesleri, aklın yolu tek diye, duyulmamakta...Zira bu durumda, formsuz Burak hem Beşiktaş'a, hem de Milli takıma ‘’yar olamaz’’!


Ertan Hatipoğlu

22 Nisan 2019 Pazartesi

SÜPER LİG İHTİYACI...BİR TAŞLA - ÜÇ KUŞ!


                       







 Süper Ligimiz son düzlüğe girerken, istatistik rakamları, tespitler, görüş ve tahminler yağmaya başladı. Ne yazıktır ki, bir çok uzman görüşleri futbol ve spor ağırlıklı değil, politika, entrika, kısacası futbolun dışını kapsamaktadır.. Hakem hataları, yönetici demeçleri, özel muamele gören takımlar yorumların odak noktaları olurken, sportif ağızla konuşan yönetici ve antrenörler göremez olduk. Kalite olarak, Dünyanın sayılı liglerinde yerimizi alırken, bizi geriye çeken faktörlerden en-çarpıcı bu olduğu bariz bir şekilde görünmektedir.

Diğer faktörlere geçerken, ilk önce pozitiflere bakalım. Süper Ligimizin takımları, genel olarak kuvvet, patlayıcılık, kas kütlesi bakımından Dünyanın en-önde giden liglerin çok gerisinde değildir. Ligde oynayan bir çok futbolcu kütlesel, çabukluk, kısa deparlar ve sıçramalarda iyi durumda oldukları gözleniyor, şortların altında ‘’gizledikleri’’ baldırlar ‘’dinamitlerle tuzaklı’’açıkça görünmektedir. Sürat niteliğinde bir çok Avrupalı’dan geride değiller.

İş koşu mesafesi, süratli depar sayısına gelince, işte burada çabaladığımızı rakamlar söylemektedir. Toparlanma konusunda daha çok yol almamız gerektiğini iki durum bariz haykırmaktadır.. Birincisi, haftada iki maç oynamakta zorlanmaktayız, ikincisi-iyi koşu mesafesini her maçta göstermekte ızdırap çekmekteyiz.

Kısacası, otomobilimizin ‘’beygir gücü’’, ‘’tork’’iyi durumda, onlara yakınız, ama ‘’silindir hacmi’’ ve ‘’kaliteli yakıt’’konularında çok uzaklardayız.

İsabetli pas konusunda çok yol katletmemiz gerekir. Gerçi, bu gösterge futbolcuların koşu mesafesi, hareketliğine bağlıdır. Fakat, bağlı olan bir başka unsur vardır. Sportif formda olmak, isabetli pas oranını müthiş arttırırken, sadece antrenmanlı olmak o göstergeyi aşağılara çekmektedir.İşte, bu konuda yapılası gereken çok iş vardır!

Sakatlıkları önlemek konusunda daha da gerideyiz. Genelde takımlarda iyi bir doktor, fizyoterapistler mevcut, ama onlar sakatlıkların meydana geldikten sonra devreye giren unsurlardır. Önemli olan sakatlıkları önleyecek, asgariye indirecek elemanlar olmasıdır.

Taktik ve oyun şemaları konusuna girmiyoruz, ama yaratıcı futbolcu konusunda önde liglerden binlerce ışık yılı gerisindeyiz. Yaratıcı futbolcu, her şeyden önce toparlanmış, zihni taze, yüzü berrak olmalıdır.Ama bu başka bir konu...

Süper Ligimiz’in kalitesini arttıracak yol, koşu mesafesi göstergenin ilerlemesinden geçmektedir.Bu faktörü yukarıya çekersek, bir taşla üç kuş vurmuş oluruz. Birincisi-toparlanma, ikincisi-isabetli pas oranı, üçüncüsü- rakibini pres ile boğmaktır.

Az mı, daha ne bekliyoruz?

Ertan Hatipoğlu

14 Nisan 2019 Pazar

BULGAR TORBASI


                                               


Bulgar çuvalı veya torbası kuvvet, pliometrik ve kardiyo antrenmanlarında kullanılan bir alettir. İçinde kum olan deri torbası 5-23 kg. arasında yapılabilir. Esnek tutacakları sayesinde hem üst, hemde alt vücut bölümlerine hitap eden antrenmanlara uygun olup, tutuş gücünü de arttırmaktadır.

Eski bir güreşçi tarafından, 2005 yılında ilk defa kullanmaya başlanan çuval, itiş, burulma, salınım, çekme, eğilme, dönme, çömelme ve atış gibi işlevsel hareketlerin patlayıcılığını ve çabukluğunu ilerletmektedir.

Kendi milli folklorundan esinlenerek, çobanların keçi ve koyunları kullanarak güç gösterisi yapılan köy güreş meydanlarında, sonuca varmaktadır. Kısacası, hayvanları omuz ve ensesinde taşıyan çobanları görerek, ‘’Bulgarian Bag’’ı keşfetmektedir.

Özünde, ne kadar güreş ihtiyaçlarını karşılamaya yapılmış ise, pratikte fitnes ve atletizm ile ilgili sporlarda yerini bulmaktadır. Ağırlık antrenmanlarını çeşitlendirirken, kas dayanıklılığını ilerletmektedir.

Bulgar torbası sayesinde el bilek, tutuş gücü ve dayanıklılığı artarken, on kol, omuz, sırt ve bacakların esneklik ve işlevliği tavan yapmaktadır. Ayrıca, gövde, eklemlerin denge gelişimine katkıda bulunmaktadır. İçeriği ve formasından dolayı, çabukluk ve dayanıklılık antrenmanlarında kullanılan metotlar başka bir aletle yapılması mümkün değildir.

Tüm yukarıda sayılan nedenler, Bulgar torbasını futbola girmesini sağlamaktadır. Dengeli güç ürettiğinden, ikili mücadelelerde mutlak üstünlük, eklem ve bağlarda daha fazla esneklik, daha az sakatlık garanti etmektedir.





Güreş kültürüne, özümüze ve doğaya bakmaya devam etmeliyiz!

Ertan Hatipoğlu

7 Nisan 2019 Pazar

DAHA ÇABUK TOPARLANMAN İÇİN...


                              






Çabuk toparlanma, bir sonraki antrenmana daha taze, dinlenmiş çıkmak demektir. Bir sonraki antrenmanı daha öne alıp, daha kaliteli yapmak da anlamına gelir.Bunu başarabilenler, uzun vadede, tabiatı ile, daha başarılı olma ihtimalleri artmaktadır. Başarılı olmak sadece elit sporcuların hedefinde değildir, tabi...

Kısacası, bir sonraki antrenmana daha büyük, sağlıklı ve taze gitmen senin ellerinde.

Toparlanma antrenmandan hemen sonra başladığı için, ilk yapılması gereken kaliteli bir SOĞUTMA’dır. Kasların kabarmasını rahatlatmak, laktik asidin dağılması için, 5-6 dakikalık yavaş koşu ve ardından esnetme hareketleri yapılmalı. Kontrast duş, imkan varsa, sıcak duştan sonra buz gibi küvet kan dolaşımını arttırarak, tüm zehirli maddeleri dağıtıp, yok etmektedir.

Ağızdan alınanlara gelince, karbonhidratların GLİKOMİK ENDEKS’ine dikkat edilmelidir.Düşük endeksliler tüm enerjiyi, gün boyu yüksek tutmalarına rağmen, yüksek olanlar, ekmek, üzüm, kavun gibileri, antrenmandan sonra son derece faydalıdır.

Ayrıca, antrenmandan sonraki bir saate kadar PROTEİN ve karbonhidrat karışımlardan faydalanman gerekir. Karbonhidratlar insülini yükseltirken, proteinler gereken kas hücrelerine daha kolay ulaşırlar. Bu karışımlarda oran 75% karbonhidrat, 25% protein olmalıdır.

Bunların dışında, KİRAZ ve VİŞNE suyu kasların toparlanmasında önemli rolü vardır. Antioksidan ve antienflamatuar etkileri ile, gerekenleri yerine getirmekteler.

Mekanik olarak, MASAJ’a gidilmeli, kas gerginliğini güzel alıp, rahatlamalısınız. İmkan yoksa, SİLİNDİR ROLLER’in üzerinde benzer etkiyi bulur, özellikle omurganızı güzelce esnetirsiniz.

Özellikle antrenmandan 2-3 saat boyunca vücudun SU ihtiyacı fazladır. Antrenmanda kaybettiğin sıvının 1,5 kez fazlasını almalısın. Anlaman için antrenman öncesi ve sonrası kantara çıkman yeterlidir.

Elit, profesyonellere önerimiz de var...

Maçtan, yarıştan sonra serum takmaları toparlanmalarını roketleyecektir. Damardan alınanlar direk kana ulaştıkları için, hedeflere çabuk giderler. Maçta kaybettikleri mineral ve elektrolitleri yerine getirecek, enerji içeren maddeler seruma ilave edilip, vücudu çabuk diriltecektir. Tabi, tüm bunlar kulüp doktoru izni ve gözetiminde olmalıdır.

Ertan Hatipoğlu

En okunanlar