5 Nisan 2014 Cumartesi

BAŞA GELEN...

                                 
                                                       


       FİFA Ceza Kurulu'nun uygulaması 100% Barcelona kulübüne uygulanırsa, Katalanlar için tam bir ‘’Waterloo’’ olacaktır. Barca’ya bir şey olmaz, alt yapısı çok sağlam, yedek kulübesi uzundur, düşünenler başka zamanlarda haklı olabilirlerdi, ama özellikle bu yaz için kulübün çok planları vardı…
Alım- satımsız iki transfer aralıkları kulübü çok kan kaybına uğratacak, hatta fiilen takımı Avrupa'nın top 10 düşürecek, La Liga’da ise, ciddi bir şekilde sallanacaktır.  Fakat, durum oralara gelecek gibi gözükmüyor.
   Bir kere, bu seviyede bu kadar ciddi yaptırım, futbol tarihinde görülmemiş bir olaydır. Bir ihtimal, gereken evrakları teslim edildikten sonra, FİFA yumuşamasını beklemektir. Olmadı, Katalan'lar için son çare olarak, CAS opsiyonu mevcuttur.

   En-iyi ihtimale karşın, Barca çok yara alacağı kesin gibi gözükmektedir. Özellikle Halilovic ve Marc-Andre Stegen transferlerin geçerliliği şöyle veya böyle, bir adı koyulacaktır. Tüm bu patırtılardan dolayı, Barcelonalılar yaz transferini unutmak zorunda kalacaklar, yaptırım bu haliyle uygulanmasa da, tamamı kalkmayacağı kesindir. Ayrıca, işlemler devam ederken,  kendine saygı duyan  hiç bir futbolcu veya kulüp Barca ile, müzakere masasına oturma riskine girmeyecektir. Hiç kimse havada asılı kalmak istemeyecek, alternatiflerini devreye sokacaktır.

   Kulüp yönetiminin bu yaz ciddi planları vardı, demiştik. Çok uzun süreden beri, stoper transfer etmeyi planlıyor,  yüksek seviyede bu transfer için bir kaç futbolcu satmayı düşünülüyordu. Oluşan durumda, bunları yapmak fanteziden öte değil gibi, algılamaktayız. 

   Yönetim cephesinde kulübün düşman isimleri neredeyse telaffuz edilmektedir. Kıskançlık, başarılarını çekememe gibi nedenler öne sürülmektedir. Şimdilik sadece baş harfleri verilse de, önümüzdeki günler açık savaşa meydan olacak gibi gözükmekte. Barcelona başkanı Josep Bartomeu’nun parmakla gösterdiği, onları şikayet eden o ‘’anonim kulüp’’ tahmin etmek çok zor olmasa gerek…

   Messi'nin vergi gafları, Neymar'ın transferindeki karanlık bölümler, doping iddiaları, 10 adet çocuk transferinde ihlaller...Bunlar işlenen günahların sadece görünen kısmı! Montjuc Tepesinden bakıldığında, neler görünüyor bilinmez, ama takım üstünde çok fazla kara bulutlar dolaştığı kesindir.

   Barcelona tarihinde sahada çok zaferler kazandı, ama masada nasıl performans gösterecek, açıkça tüm dünya merak etmektedir. 

                                                                                                         Ertan Hatipoğlu 

3 Nisan 2014 Perşembe

BARCELONA'NIN GÜNAHLARI




              FİFA reşit olmayan yabancı futbolcu transfer şartlarını bir müddet önce yayınlamış, sıkıca takip etmekteydi. Barcelona örneğine bakıldığında, cezai durumunun gerektirenleri daha net anlaşılmaktadır.

   Eğer futbolcu ebeveynleri İspanya’ya oğluların futbol kariyeri dışında bir nedenle gelmiş olsalar, Barca çok rahat imzalayabilirdi.
   Eğer futbolcu başka bir Avrupa ülkesinden gelir ve 16 yaşından küçük ise, Barca  yine problemsiz imzayabilirdi.
   Eğer futbolcu gelişine kadar İspanya sınırların en-fazla 50 km. uzakta otursaydı, Barca yine çok rahat imzayı attırabilirdi.

   Yukarıdaki  3 şartın dışında olaylar ceyran etmiş ise, FİFA kuralları ihlal edilmiş sayılır. İşin bir başka boyutu ise, 2009 yılından bu yana, Barcelona kulübünün toplam 10 vakası  mevcuttur. Daha şubat ayında genç takımında 6 futbolcuya resmi maçlarda oynama yasağı gelmişti. Üçü G.Koreli, birer Fransız, Hollanda’lı ve Kamerun’luya yasak koyulmuştu.
   Burada kafası karışanlara tekrar altını çizelim, bu cezalar Neymar için değil, 18 yaşından küçük futbolcu transferleri için verilmiştir.
   Barcelona kulübü bundan böyle iki transfer sezonu( 2014 ve 2015) yerli ve yabancı transferi yapamayacaktır. Ayrıca Katalan’lara 370.000 avro para cezası gelmiştir. İspanya futbol federasyonu da ceza almıştır.
   FİFA yazısında transfer yasağı ve yürürlük tarihi belirlenmediğinden, kısa bir zaman önce yapılan Alen Halilovic transferi örneğin belirsizliğini korumaktadır. Anlaşılan, Barca futbolcu alamayacak, ama onları satabilir mi, daha netleşmiş değildir.
   Bize göre, satışta bir problem olmaması gerekir…

   Barcelona cephesinden  serinkanlı açıklamalar gelmekte, daha 90 gün bu transferleri nasıl yaptıklarını izah etme vakitleri var olduğunu öne sürmekteler.
   Polemiklerde hatta, ‘’ben suçsuzum, o kendisi geldi!’’ klişesi  yüksek sesle konuşulmaktadır. İşin başka bir boyutu ise, bu ihbarı kim veya kimler yaptı, FİFA Ceza Kurulul'unu harekete kim geçirdi?
Barca çevrelerine göre- G.Kore futbol federasyonu! Üç koreli kabiliyet bu savaşın nedeniydi…

   Kulüp CAS-a başvurmaya hazırlanmakatadır. Barca koz olarak öne süreceği olay, Chelsea kulübün 2009 yine FİFA tarafından cezalandırılmış, ingilizler CAS-a başvurup, problemi çözmüş, transfer yasağını kaldırmışlardı…Kuşkusuz burada Chelsea davası örnek teşkil gösterilecektir. Sadece, bir ayrıntı daha var; Chelsea o zaman   sadece bir uygun olmayan transferi, yani sadece bir günahı vardı! Ayrıca iki kulüp anlaştı ve mağdur olan şikayetinden vazgeçmişti…

Bakalım CAS nezaretinde günah sayısının önemi var mı!



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

1 Nisan 2014 Salı

TÜRK KALKIŞI




      Kalkış denilince, genelde ‘’zengin kalkışı’’ akla gelir. Bazıları ‘’öfke ile kalkan, zararla oturur’’ atasözünü akla getirirler. Size atletik nitelikleri ilerletmek için harika bir hareketten bahsedeceğiz- türk kalkışı (Turkish Get Up).

   Adına bakılırsa, yıllar boyunca türk güreşçilerimizin gözde hareketi olduğunu hatırlayabilirsiniz. Tarih sayfalarını karıştırdığımızda, eski güreşçilerin eğitiminin temelinde türk kalkması yattığını görmekteyiz. Hatta, 45 kg çıvarında kaldıramayan, eğitimi bir adım  ileri bile atılmaz, başka hareketlere geçilmezmiş…

   Mantıklı düşünürsek, eski hocalarımıza hak vermememiz mümkün değildir; bu ağırlığı tek eliyle yerden kalkıp, kaldırabilen, her hareketi yapma ihtimali çok yüksektir! O sporcu bu hareket sayesinde, atletik niteliklerini, fonksiyonelliğini, omuz ekleminde değişik pozisyonlarında güç ve esneklik, bel , karın  ve kalça bölgesinde güç, vücut denge ve kontrol  kazanacaktır. Ayrıca, bu saydığımız niteliklere sahip sporcu, kendini sakatlaması için epey uğraş vermesi gerekecektir…

   Türk kalkması vücudun  neredeyse tüm kaslarını çalıştıran, özel çok eklemli bir harekettir. Onda omurganın rotasyonu ve lateral fleksiyonu, kalçanın fleksiyon ve ekstenziyonu, dizde ekstansiyon, ayak bileğinde plantar fleksiyon ve dirsekte ekstansiyon görünür.

   Genelde çaydanlık dambıllarla çalışılır, ama başlama aşamasında boşta çalışmanızı tavsiye etmekteyiz. Her iki tarafa en-az 30-ar tekrardan sonra, ağırlıklara geçmelisiniz! Halter ile çalışırsanız, omuz, on kol ve el bileğinizin stabilitesini ileri taşımış olursunuz. Omuzunuzda kum dolu çuval ile özellikle o bölgede probleminiz varsa, tercih edebilirsiniz.

   Kendinizi çok ilerletmişseniz, elinize ne geçiyorsa çalışabilirsiniz.Özellikle çocuk veya kadın ile çalışmalar çok  seyirlidir, ama biz futbolcularımıza yine de çaydanlık dambıl'dan  vazgeçmemelerini  tavsiye etmekteyiz.
   Hareketi yaparken üst elinizi devamlı görmeniz gerekir. Her an ağırlığı düşürmeye hazır olun, fakat üzerinize veya yanınızdaki  adamın üstüne olmamasına dikkat etmelisiniz! Kendi vücudunuzu gözleyin ve hissedin! Çalışmanız her zaman yalın ayak veya uygun ayakkabı ile olması gerekir.

   Son olarak, monoton çalışmalarınıza az bir şey çeşitleme ve heyecan katmak istiyorsanız, atalarımızın bize bıraktıkları bu emsalsiz mirastan faydalanmanızı umuyoruz.

   Kalkışlarınız ''Türk'' olsun! 

                                                                                                          Ertan Hatipoğlu

                                    

31 Mart 2014 Pazartesi

SOĞUK SEVENLER


      Soğuk savaşın futbol versiyonu olur mu, çok yakında, Dünya şampiyonasında göreceğiz. Özellikle USA ve Rusya takımları 1/8 finallerde karşı karşıya gelirlerse, futbolun bir spordan çok daha fazla olduğunu anlayacağız.

   İki amerikalı senatör, Kırım referandumundan önce FİFA-ya mektup yazdılar. Mektuplarında Rusya’nın Brezilya Dünya futbol şampiyonasına alınmamasına, ayrıca 2018 yılındaki ev sahipliği iptalini istediler. Cumhuriyet'ci parti senatörleri  Mark Kirk ve Dan Coats örnek olarak Yugoslaviya’ya karşı uygulanan futbol ambargosunu gösterdiler. O yıllarda ülkede iç savaş en-acımasız yüzünü gösteriyordu…

   Amerikalı senatörler gay kanunu ve siyahi insanlara karşı ayrımcılığı da öne sürmüş, sadece bu nedenlerin  Rusya’ya bir futbol ambargosu uygulamalarına yeterli  sebep olduğunu altını çizmekteydiler. Rusya’nın Kırım olayını adeta 1930-lu yılların Hitler ‘in nazi Almanya'sına benzetiyorlardı.
Rusların cevabı ve karşı misilleme atakları geç kalmadı. Dış işleri bakanlığından USA futbol takımını World cup'tan derhal uzaklaşmasını talep ettiler! Sebepler ise, USA-nın sebepsiz Yugoslavya, kimyasal silah bahanesiyle İrak ve Libya işgalleri, Surye’ye işgal teşebbüsü  gösterildi!

   Daha sonra, rus milletvekili Sidyakin kendi Twitter hesabında şöyle yazmaktaydı: ‘’Göze göz,maça-maç!’’
   Futbol dünyanın en- popüler sporundan politik çıkarların rehini, karşılıklı kas gösterilerin aracı olmuştu. Bundan dolayı, UEFA başkanı Michel Platini’nin reaksiyonu hem saf, hem de samimiyetten uzak gibi algılanıyordu. Platini 11 futbolcunun kendi ülkelerin politikası için neden suçlu bulundukları, anlamadığını söyledi. Ayrıca amerikalılar  yaptırımlar istiyorlarsa, futbolla değil, büyükelçilikler kapatsın, diye ilave etti.

   UEFA 2015 yılına kadar ‘’Gazprom’’ile reklam anlaşması , ayrıca ‘’Chelsea’’, ‘’Shalke04’’,’’Kızılyıldız’’ ve ‘’Zenit’’gibi takımların ana sponsoru ve kendisi de bir Rus devlet enerji devi olduğunu hatırlatmamız gerekir.

   Politika sayfalarında futbola hazır olun!


                                                                                                              Ertan Hatipoğlu

30 Mart 2014 Pazar

BABALAR VE OĞULLAR


                                         



      21 nisan 2014 tarihinde Dünya'nın en-eski, tarih kokan, prestijli Boston maratonu koşulacaktır. Yarışa iştirak edecek bir çok elit atlet, amatör, master yanı sıra, değişik kategori atletler hazırlıklarının son aşamasındalar.
  Bu prestijli maratona 32. Kez katılmaya hazırlanan bir baba ve oğul var ki, hikayeleri, şöhretleri  ve yürekleri ile tüm iştirakçilerin şimdiden önlerine geçmiş durumdalar.

   Her şey 1962 yılında Judy ve Dick Hoyt çiftin hayatların en-acı haberi aldıklarından sonra başlar. Dünyaya gelen erkek bebekleri beyni hasarlı olarak doğduğunu söylerler. Doktorlar bebeğin  iyi bakılabileceği bir kuruma verilmesini önermişlerdi. Anne ve babanın cevabı tereddütsüz ''hayır!''olmuştu. Onlar Rick'i eve götürmeyi seçmişlerdi.Büyüdükçe Rick konuşamıyor, hareket edemiyordu, ama annesi ve babası onun kardeşleri kadar zeki olduğunu görüyorlardı.

   13 yaşında Rick en sonunda okula kabul edildi. Yaklaşık iki yıl sonra, okulun bir hokey oyuncusu olarak kaza geçirdi. Ona yardım amaçlı bir koşu düzenlemeye karar verildi. Rick bunu öğrenince bilgisayarına şöyle yazdı:’’Ben bunu yapmak istiyorum!’’ Dick Hoyt eski kondisyonundan uzaktı, ama 5 mil olan yarışta oğlunun tekerlekli sandalyesini itmeye karar verdi. Yarıştan sonra, Rick duygularını yine bilgisayar yardımıyla aktarıyordu:’’Koşarken engelli olmadığımı hissediyorum!’’

 
   Dick Hoyt beklediği, duymak istediğini  duymuştu! Bu yazılan sözler bir babayı tam 31 yıl boyunca toplam 70 maraton ve 230 triatlon! oğlunun tekerlekli sandalyesini itmesi için motive edecekti! Triatlonun bisiklet aşamasında Rick babasının bisikletin ön tarafına yerleştirilmiş koltukta oturuyor, yüzmede ise, babasını beline bağlı bir cankurtaran salına uzanıyordu. Bisiklet kullanmayı ve yüzmeyi fazla bilmeyen Dick, epey zor aylar, seneler geçirdi. Kolay değildi, ama hiç bir şey baba-oğlu durduramadı. 1992 yılında Hoyt Vakfını kurdular. Vakfın amacı ‘’engelli insanların hayat kalitelerini ve hareket kabiliyetlerini artırmak’’ olarak belirlenmişti.
   Bu hikayenin bir yerinde baba kalp krizi geçiriyor.İyileştikten sonra,  yarışmaya devam ediyor.
   Bu gün baba 73, oğlu ise 52 yaşındadır.En-iyi dereceleri maraton-2.40 saat, yarı maraton ise-1.21 –dir. Kimseyi itmeden, çekmeden bu derecelere ulaşmak çok, ama çok zordur…

   Geçen yıl Boston maratonda yaşanan bombalı üzücü olaylar, Rick ve Dick’i 41. kilometrede yakaladı ve yarışı bitirmelerine izin verilmedi. Bu yıl 32. Kez dünyanın en- güçlü babası ve sporcu oğlu orada olacaklar. Son kez!

   Efsane olmaları için…


Ertan Hatipoğlu

                                                                                              

29 Mart 2014 Cumartesi

YARDIMCILAR


  


TÜRK  futbolunda, yardımcı antrenörler gerekenden çok daha az dikkat çeken bir meslek grubudur. Işıklar hiç bir zaman üzerlerinde durmaz ve bazen tesadüf gerçekleşse de, kendileri  ışıkların yönünü başka tarafa yönlendirmektedir. Son yıllarda, ülkemizdeki futbolun popülaritesi açısından bu tür davranışlar kesinlikle tuhaf değerlendirilmektedir.
  Yardımcı antrenörler!  Kenardan bakıldığında görevleri futbolcuları dolaşmak, araç ve gereçleri dizmek, ama en-önemlisi baş antrenörün her dediğine olumlu kafa sallamak gibi, algılanmaktadır. Gereksiz üzerlerine ilgi toplamasın ve en-önemlisi hiç bir zaman emeğinin karşılanacağını düşünmemeleri gerekir. Onlara şöhret yasaktır, bir porsiyon bile alsa, bunu uzun pazarlıklar ve ‘’teknik direktörün başarısı’’ şartı ile, kabul ederler. Teknik director sayesinde maaş almasına şükredip, her an yerine başkası gelebilir korkusu rüyalarına sık  uğramaktadır. Bu gibi ortamda bir kalfanın nasıl ustasını yakalayacak sorusu duyar gibiyiz. Türk futbolunda antrenör olma yolları çok fazla değildir. Büyük futboldan gelenler direkt şanslılar, onlar birinci basamakları atlamış sayılır.  Yardımcı antrenör görevleri ya günler ile sayılı, ya da hiç yapmamışlardır. Onlar, ırmağın öbür tarafındalar…

   Aslında türk futbolunda yardımcı hocaların aldıkları ücret, diğer pozisyonlara göre, belki de, tek hak edilenidir. Sayıları fazla değil ve gerçekten çok çalışmaktalar. Gerçek anlamda…Ayrıca, gölgede kalmayacak kadar ilginç kategori insanlardır. Genelde her birinin ilginç bazen de karmaşık kaderleri vardır.
   Bazen teknik direktörlük yapmış, ama daha sonra  2. adam olma görevini içine sindirmiş ve böyle başarılı olanlar var. Geri adım modeli Dünya futbolunda çok örnekleri var.
   Başka bir örnek ise, görünmeyen yardımcı. Bu model ülkemizde en-yaygın, yardımcılar kendi kariyerler planlarını rafa kaldırmış, bazıları ise, unutmuşlardır. Kendi egolarını gömmüş, takım ruhunu ve diğer görevlerini hiç aksatmazlar. Genelde ‘’2. kemanlar’’ çok sempatik olup, aralarında adeta emsalsizler de mevcuttur.
   Çok olmasa da, sinsi, ''yılan beslemişim'' modeli bulunur. Görünüşte her zaman  teknik direktörün arkasında, ama ilk fırsatta sırtına bıçak saplamaktadır. Bu hikayelerin sonu,  genelde yardımcı artık eski teknik direktörüne onun yerine kalması için adeta yalvarmaktadır!? Oysa ki, bir yardımcı her açıdan ekibi ile gitmesi gerekir.

   Bazen  yardımcılar kendi zamanını bekler, bir müddet sonra, başa geçerler. Bu model, maalesef ülkemizde daha görülmemiştir…

   Bir de,  çok özel bir yardımcı grubu daha var- kaleci antrenörler. Onlarda 105% yukarı çıkma ihtimalleri yoktur, fakat  çok kulislidir. Boşuna şakasına da olsa,  kaleciler futbolcu değildir, dememişler...


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

27 Mart 2014 Perşembe

İKİ ADET ''X''

                 

      Bayern Münih rekor uğuruna 7 maç kala şampiyonluğunu ilan etti. Almanya şampiyonası takımın temel gıdasıdır ve bavyeralılar onu afiyetle çabuk midelerine indirdiler. İtalya ve Fransa liglerinde Juve ve PSG rakiplerinden üstün, neredeyse şampiyon ilan edildiler…

  Ada ve İspanya’da durum bambaşka, adeta üçlü düğüm gibidir. Premier liginde şampiyonluğa oynayan 4 takım görünse de, realitede Chelsea, ManS ve Liverpool var. Mourinho’nun takımı 3 puan önde gözükse de, ManS iki maç eksik oynamış, fotofinişte yarışı alabilir. Liverpool ise seriye bağladı ve 7 üst üste galibiyet elde etmiş durumda. Suarez’in formu bakalım mayısa kadar sürecek mi!? Arsenal  teoretik olarak şansı sürse de, çok sayıda formsuz ve sakat futbolcuları var. Tüm dünya, son dakikalara kadar sürecek, Mourinho soslu, Premier lig show’u izlemektedir. 

  Ada’da puan farkları olmasına karşın Laliga’da durum adeta gerilim filmi gibi. Atletiko ufak puan farkı ile lider olması, Barca ve Real M  hırslandırır. Real M  kaybedilen iki maçı olsa bile, bunu finişten önce son nefes alma gibi algılanıyor, final düzlükte son viteste olacağından kimsenin şüphesi yoktur. Lig kapışmaları yetmiyormuş gibi, Şampiyonlar ligi rekabetleri de var! 

  Herkes Bayern Münih’in erken şampiyon olmasının, bir cephe azalmasının bir avantaj olduğunu düşünebilir. Konsantrelerini tamamen Şampiyonlar ligine, ilk olarak ManU’ya odaklanma fırsatı olarak algılayabilir.
Biz Bayern’in tempo düşmesinin problem olduğunu düşünmekteyiz.Diğer rakipleri ‘’gevşeme’’ lüksleri yok olması, onları son derece tehlikeli yapar. Guardiola bu tehlikenin farkında ve şimdilik bira alemlerini askıya almış durumda. E, bira banyosunu yaptı, o kaçınılmazdı!

Sağlık kurulunda Wolfarth gibi doktoru var... 


                                                                                                                                  Ertan Hatipoğlu

En okunanlar