26 Nisan 2014 Cumartesi

ÇAYDANLIK DAMBIL İLE OMUZ KRİKO





Temel, fakat çoğu zaman küçümsenen, çaydanlık dambılı ile yapılan bir harekettir. Omuzu kuvvetlendirirken, ayni zamanda esnekliğini arttırmaktadır. Doğru ve denk kullanılırsa, omuz bağında ve rotator manşetinde oluşan sakatlıkları önleme özelliği vardır. Özellikle futbolda sert yere düşüş ve ikili mücadelerde oluşan  sakatlıkların büyük bölümünü önüne geçme fırsatı vermektedir. Amerikan futbol ve rugby’de sık başvurulan bir  harekettir.

Harekette aktif kullanılan  Deltoideus anterior,  Pectoralis  major ve minor kaslarıdır. Destekleyici olarak Deltoideus posterior, Latissimus dorsi, Serratus anterior, rotator manşetin Teres minor ve major, Subscapularis ve İnfraspinatus kasları görev yapmaktadır. Ayrıca, Biceps  ve Triceps brachii, ön kolun Brachioradialis ve Flexor  carpi radialisi ilave etmemiz gerekir.

Ağırlığı içeriden başka yerlere taşıyan  çaydanlık dambıl dışında başka ağırlıklar kesinlikle tavsiyemiz dışındadır! Başlangıçta omuz ekleminde özellikle, ağrı hissetmeyecek ağırlıklarla çalışmalısınız. Kolunuzu yere göre dik, dirsekten sabit tutarken, omuzun stabilitesinden çıkmamaya dikkat etmelisiniz.

Nefesinizi dinleyin ve  çalışırken oksijensiz kalmayın!

                                                                                                                         Ertan Hatipoğlu

25 Nisan 2014 Cuma

DÜRÜST HAKEMLİK İSTEMEYENLER



 

  Avrupa kupaların yarı finalinde sıradaki hakem skandalını hayretle izledik. Yine kafalarda, video çekim teknolojisinden kaçan sorumlu yetkililerin neden kendilerini unutkan yaptıklarını, gelen sorular yerleşmektedir. Her büyük gaftan sonra çıkıp: ‘’Biz oyunun kesilmesini istemiyoruz!’’ gibi demeçler eksik olmuyor, olayların unutulmasını güdülmektedir.

  Unutalım, ama çok zorlanıyoruz, zira akşam Sloven hakem ve beş yardımcısı rezil oldular! Sevilla-Valencia maçında duble offside’den gol verdiler. Hele ayni pozisyonun ikinci offside’si bariz olup, tüm izleyicilerin ‘’gözlerini çıkarmıştı’’.
Sadece bunlar olsa, belki yutabilirdik, ama  verilmeyen penaltı, gereksiz kartlar… Fakat o birinci Sevilla gölü, hakemliğin yüz karasıdır!

  Maden ki, FİFA ve UEFA bu video konusunda kendilerini ‘’deliye’’ vermişler, dürüst hakemliği kimler istemediği ortada.  Hakem hatalarını  zorla Dünyanın en-ücra köşelerinde bile konuşulmasını, tartışılmasını arzulayanlar  onlar, reklamın kötüsü olmaz, deyip, asıl sebebini saklıyorlardır; maçların sonuçlarını kendi ellerinde kontrol edip, tutmak!

  Tüm bunları konuşurken akla ‘’kura’’iddiaları da akla gelmiyor, deği. Ahmet Çakar
 kura nasıl  çekildiğini bir emsalsiz show ile bize göstermişti…

  Gol çizgisinde teknoloji uygulayarak, futbolun patronları resmen ellerini yıkadılar. ‘’İşte, teknoloji istiyorsunuz, alın size teknoloji!’’dediler. Kimseyi kandıramadılar, zira top çizgiyi geçip geçmediği tartışması bin maçta bir olur.
Verilmemiş penaltı ve özellikle yanlış offside kararları her maçta bol var.

  Anlaşılan, silahsızlanma dönemine daha çok var…

                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu

24 Nisan 2014 Perşembe

YEŞİL DOMATES





   Turşu zamanı özellikle marketlerin bir köşesinde satılan, ama fazla rağbet görmeyen yeşil domates elit sporcuların menüsünde sebze olarak, brokolinin tahtını sallamaktadır. İçerdikleri tomatidin maddesi ile kas hücrelerin büyümelerine katkıları fazla, organizmanın git gide ihtiyarlamasının katabolik süreci durdurarak, asker  gibi önlemektedirler. Deri altındaki yağ oranının azalmasında rolleri tespit edilmiş durumda.

  Tomatidin maddesi iskelet kasların genine işlerken, kas erimesini durdurduğu ispatlanmıştır. Böylece, yeşil domatesteki madde sadece kas kütlesini artırmakla kalmıyor, muhtemel bir erimesine mani olurken, tüm elit sporu hayrete düşürmüş durumda.

  Özellikle uzun süren sakatlıklar boyunca ve sonrasında, sporcuların yemesi gereken bir sebzedir. Kas erimesi, kronik yorgunluk, düşme ve kırılmalar riski olanlar yeşil domates tüketerek,  doğal yoldan kurtulmaktalar.

  Siz siz olun, yeşil diye geçmeyin!

                                                                                                               Ertan Hatipoğlu

23 Nisan 2014 Çarşamba

GECE KUŞLARI






BJK futbol takımı çok eğitimli, hırslı bir teknik direktöre, modern futbolun gerekenlerini karşılayacak teknik ekibe sahiptir. Futboldan anlayan ve antrenmanlarını izleyen herkes ilk dediği şudur: ‘’Sağlam, çağdaş, ve çok yönlü, çeşitlemesi bol antrenman yapılıyor!’’ Televizyondan izleyenler bile, lastikler, kızaklar, kasalar ve 7:5, 6:4, 4:2 gibi pres güdümlü antrenmanlarını rahatlıkla görebiliyor. Biliç’in yanında Miljenko Rak gibi başarılı eski bir atletizm hocası var.
 Kısa zamanda takımın koşu mesafesi arttı. Kısacası, bu ekibin antrenman hataları yapması, örneğin takımın  genetik uyum kapasitesini, genel uyum potansiyelini veya genel uyum rezervini yanlış tespit edilmesi, oradan da yanlış antrenman verildiğini İNANMADIK, İNANMIYORUZ!
Problem nerede?

Problemin ağababası pazar akşamki üzücü olayda kendini gösterdi. Allahtan, daha ciddi sonuçlar olmadan, son bulmuştu… Bu problem Beşiktaş futbolcuların başına geldi, ama hemen belirtilerim, ‘’gece kuşları’’ olan sadece onlar değildir.İstanbul’un gece hayatı futbolcular ile kaynadığını herkes bilmektedir

Kısacası, bizim futbolu uykusuzluk basmış, sabahlara kadar devam eden eylenmeler bir gerçektir.
Evet, yatay pozisyon sportif  performans ile çok alakalıdır. Hormonal salgılamasına neden olan uyku, antrenman performansını etkilemektedir. Akşam uykuda vücut büyük miktarda büyüme hormonu salgılayıp, kas kütlesini büyütmektedir. Ne kadar uyku-o kadar kas kütle!

Ayrıca uyumayan sporcu vücutlarında kas kütlelerini bozmakla görevli olan kortizon maddesini üretmektedirler. Her antrenmanda ufak tefek kas fibrili kopar ve ufak tefek pürüzler olur. Onarılınca, eskisinden daha güçlü olunur. Yeter ki, vücutta bunun için yeterli kadar  büyüme hormonu salgılansın… Yeter ki, geceler uykuda geçsin. İşte, burada ikili mücadelerde hala devam eden takımın zaafı gizleniyor olabilir! Çok sayıda kas kopma, çekme ve spazmların nedeni zemin, antrenman gibi faktörlerde aranmaması gerekir, diye düşünmekteyiz. Uykusunu ihmal eden akıllıca iş yapmadığı aşikardır.

Bazıları ‘’öğleden sonra kestiririm,kendime gelirim!’’ düşünüyor, olabilirler.Ama onlara sadece kadın sporcularda bu mümkün olduğunu, o da kısmen gerçekleştiğini,  hatırlamamız gerekir!
Son olarak, gece uyumayan kişilerin tiroit bezlerindeki hormonal bozukluklar, yüklemelerin yanlış kalori denegeleyicilerini bitirdiklerini, altını çizmekteyiz.

Antrenman-eğitim süreci ne kadar kaliteli olursa olsun, toparlanma hareketleri denk yapılması gerekir! Ünlü Sovyet Çeka şefi Felix Dzerjinski der ki: ‘’Kontrol, güvenmenin en-üst ifadesidir!’’ Profesyonel futbolda sıkı kontrol şarttır, sayın Biliç!

Tercümesi karışmasın diye bir daha  söyleyelim:’’ OKO DA VİDİ!’’(göz görsün!)


                                                                                                             Ertan Hatipoğlu




22 Nisan 2014 Salı

LİZBON YOLU MADRİD'DEN GEÇER

(Ertan Hatipoğlu) Lizbon yolu Madrid'den geçer

Ertan Hatipoğlu, Şampiyonlar Ligi'nde oynanacak yarı final maçlarını kaleme aldı...

ERTAN HATİPOĞLU
Salı ve çarşamba akşamları, sadece 24 saat içinde Madrid kenti Şampiyonlar Ligi'nin iki yarı final maçına ev sahipliği yapacak.
Real ve Bayern için çok şeyler konuşuldu, çizildi, herkes için karşılaşma bir final maçına layık görüldü. Son yıllarda özellikle iki takımın rekabeti Eski Kıta'nın zirve rekabetine dönüşmüş durumda. 
"Kral kulübü" 10. şampiyonluğunu 10 yıldır bekliyor, bu yıl gelen fırsatı kaçırmak istemediği aşikâr. Son 3 yıla bakılırsa Real hep yarı finalin kapısından dönmüş, yeni bir Waterloo yaşamalarına tahammülleri olduğunu hiç sanmıyoruz.
Bayern’de gerginlik daha az gibi gözükmekte. Onlar fiilen Avrupa şampiyonudur ve durdurulmadıkça, öyle olmaya devam edecektir. Ayrıca mart ayında Almanya şampiyonluğuna uzanırlarken, konsantre ve stratejilerini tamamen Avrupa'ya çevirmiş durumdalar. Ellerinde Real Madrid’in molar dişlerine kadar tanıyan bir Guardiola varken, ikinci maçın Münih’te oynanacağı bir gerçek.
Madridlilerin hafızasında Münih denilince çok iyi duygular yok diye, düşünmekteyiz… Düellonun bir başka boyutuna bakarsak, her iki maçta da kanatların çarpışmasına şahit olacağız. Real Madrid’de Bale ve Ronaldo bir taraftan, Ribery ve Robben karşılarında amansız bir savaşa girecek. 
Acaba Real’in sağ tarafı, Alaba ve Ribery’nin ataklarını durdurabilecek mi? İşte bu sorunun cevabı, maçın kaderini belirleyebilir…
14 FUTBOLCUYLA 2 CEPHE
Diğer yarı final maçı daha da puslu, tahmin açısından daha zor. Bir taraftan Chelsea daha tecrübeli takım ve hocaya sahip. Öbür taraftan Atletico bu yılki Şampiyonlar Ligi'nde mağlubiyeti olmayan tek takım. 
Ayrıca Arda’nın takımı La Liga'nın lideri. 13-14 futbolcu ile iki cephede savaşmak, özellikle kritik anlarda çok zor olacak, diye düşünmekteyiz. Yedek kulübesinin kısa olması Simeone’yi zor durumda bırakabilir.
Sezon başındaki Süper Kupa maçını hatırlayalım: Bayern-Chelsea! Sezon bitiminde finalde Guardiola ve Mourinho’nun perdeyi kapatma fırsatına iki maç kaldı. Ama Madrid’in iki takımı neler düşünüyor, hep birlikte göreceğiz.

Evdeki hesap…

AKŞAM gazetesi

20 Nisan 2014 Pazar

DOMESTİC HEYECAN'LAR





Dünyanın belli ülkeleri World Cup  vizesi alırken, biz yine bu forumu evde aldığımız büyük ekran televizyonlardan takip edeceğiz. Yine bir ‘’gariban’’ülkeyi destekleyip, çoğu favorilerin elenmesine gizlice sevineceğiz. Bu heyecanı televizyondan da olsa, yaşamaya, içinde olmaya çalışacağız.Hak eden ülkeler yavaş, yavaş Brezilya Dünya kupasına hazırlanırlarken,  bizim domestik, gündemi meşgul eden konulara bakın!

E-bilet uygulaması, yabancı futbolcu sayısı, ‘’Aziz başkan hapse girecek mi?’’ ‘’şampiyon belli, ikinci kim?’’ve ‘’kazara şu takım düşmesin, abi!’’ gibi konular sadece ve sadece bizim ülkemizin konusu olabilir, değil mi? Gerçi üst ve alt sıralama tüm ülkelerde merak konusudur, ama bizimkisi onlara göre, binlerce ışık yılı önde gitmektedir. BJK takımı için yazılan, konuşulan  iddialarla  çok rahatlıkla 5-6 bilim kurgu ve daha o kadar aksiyon filmi senaryolar yazılır. GS hocası ve transferleri için ise, rahatlıkla bir yıllık  Agatha Christie tarzı dizi çevirilir.Bak göreceksiniz, geri kalan maçlar boyunca, düşme potasında olan takımlar hakkında Alfred Hitchcock’u kıskandıracak çok sayıda romanlar yazılacak…

3 Temmuzdan bu yana devam eden bir başka gündem ise Aziz Yıldırım’ın çilekar kaderi. Mazoşizme yakın bir ısrar ile konu devam ettirilirken, sonu geldi, diye düşünenler, yine yanılacaklardır. Acaba, kaçıncı kez?! Spora hizmet eden biri için ha bire hapse girme öyküsü, özellikle başka bir ülkeden bakılırsa, hayretler içinde kalınır.

Yabancı futbolcu konusu, her konu gibi herkes çıkarına göre pozisyon almış, tezini savunmaktadır. İlhan ağabey açık açık kaslarını gösterirken,  kulüplerin çıkarlarını düşünmektedir. Ülke menfaatlerini düşünmek, sadece TFF-ye kalmış, onlar da kulüplerin isteklerine ‘’hayır’’ demeleri zordur. Malum nedenlerden…
E-bilet konusuna gelince, Dünyada bir ilk olduğu bir gerçektir. Olumsuz yaklaşanlar olsa da, bırakalım uygulansın! Bir  bakmışız, Dünya uygulaması olmuş, bir konuda bizim de katkımız oldu, deriz...

Evet, Almanya grup elemelerinde rotasyon , Bosna Hersek Arjantin ile beraberlik hesapları yaparken, biz yukarıdaki konuları evirip çevirmekle meşgulüz. İşin ilginç yanı, yine eleme maçları kapımıza dayanmış durumda ve bizim Arda Turan’dan başka gurur duyacağımız bir futbolcumuz yok!

Olsun, domestik heyecan ve konularımız bol, ya…


                                                                                                                   Ertan Hatipoğlu


18 Nisan 2014 Cuma

ODAYI HAVALANDIRMAK

             



Real Madrid büyük savaşın ilk muharebesini kazandı. Kral kupasını kaldırmak için Atletico ve Barcelona’yı yenmesi gerekirdi. Her ikisini başardı Coupa del REY’i çılgın bir gece kutlamasından sonra müzesine götürdü.

Sezon başında Ancelotti’ye kuşku ile bakılıyordu.Ne de olsa, ondan önce görev yapan Jose Mourinho gibi kuvvetli bir şahsiyet vardı. Portekizli çok karmaşık biri, sevenleri kadar, nefret edenler bulunuyordu… Tüm kusurlarına rağmen biz  sevenlerindeyiz. Ama gittikten sonra, soyunma odasının havalandırılması Carlo Ancelotti’ye kalmıştı. Orası çok sayıda kavga ve skandal doluydu.

Aslında, İtalyan hoca gelmeden, Başkan Peres  ''Galler prensini'' ne pahasına olursa olsun, transfer etmeyi kafasına koymuştu. Ancelotti’nin onayınla veya değil, bu transfer yapılmıştı.

Bale’nin gelişi beraberinde tartışmaları da getirdi. Di Maria, Ronaldo ve Mesut ile nasıl oynayacak? Dört kişi fazla değil mi,  gibi tartışmalar alevlenmiş, sonucunda Özil gitmişti. Ancelotti,  Mesut’un süper bir futbolcu olmasına rağmen gitmesine izin vermiş, büyük ihtimal kendisinde tereddüt sezmiş, öyle karar vermiştir. Real Madrid’te kararlılık esastır ve savaşçılar gerekir. Di Maria mesela, savaşçı ruhuyla, başka mevkide de olsa başarıyordu.

Final maçında kahraman Bale oluyordu,ama Di Maria’nın katkısı gözden kaçamıyordu. Ancelotti’nin transfer hatası yapmadığı ortaya çıkıyordu. Mesut’un estetik duruşu ve milimetrik paslarına sahip olmasalar da, Bale ve Di Maria birer savaşçı oldukları ve takımın böylelerine her zaman ihtiyacı olduğu ortaya çıkmıştı.

Barcelona’nın bu takımı ve hali ölçü olamaz,ama Real Madrid üstünlüğü tartışılmazdı. Antrenör emeği her zaman önemlidir, ayrıca ‘’italyan işi…’’ baskın çıkmıştı. Bale’nin gölünden sonra, üç defansif  oyuncu sürerek, Madrid taraftarlarını resmen ateşe veriyordu. Galip gelenler eleştirilmez, daha önemlisi bu zaferi Ronaldo olmadan kazanmışlardı.

Şu ana kadar Carlo Ancelotti’nin işleri düzgün gitmektedir.Birinci kupasını Mourinho’dan çok daha kolay kazanırken, ‘’Spesiyal One’’den takıma daha uygunmuş gibi gözükmekte.

Özellikle kulüp görenek ve geleneklerine göre…


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

En okunanlar