28 Mayıs 2014 Çarşamba

DİEGO'NUN TERCİHİ

Diego'nun tercihi

Ertan Hatipoğlu, Fenerbahçe'nin yeni transferi Diego Ribas ile ilgili bir yazı kalem aldı...

ERTAN HATİPOĞLU

Diego Ribas'ı uzun uzun anlatmaya gerek yok, kısaca La Liga şampiyonu ve Şampiyonlar Ligi finaline çıkmış takımın kiralık da olsa bir parçası. F.Bahçe'ye transfer olması ülkemize özgü değişik yankılar uyandırdı. Biz onları da pas geçerek, "Önümüzdeki maçlara" bakmaya çalışacağız. Milyonlarca taraftarın kafasını kurcalayan soruların cevabını bulmayı deneyeceğiz.
Bir kere, Diego Ribas gibi bir yıldız özellikle son iki şaşalı yılından sonra F.Bahçe gibi Avrupa’da oynayamayan bir takıma neden gelmeyi tercih etti? Aldığı transfer ücretinin bildiğimiz kadarı ile öyle "Dolgun" olmadığını, buna benzer rakamları başka Avrupa takımlarının da verebileceğini tahmin etmek zor değil.
Acaba, Diego biraz sakin, az maçlı bir "Dinlenme" sezonu mu geçirmek istemekte?
İyimser olmaya çalışırsak, "Neden olmasın" deriz, bir yıl sakin, daha sonraki iki sezon "Yelkenler fora" Avrupa arenasında özellikle üst performans düşünebiliriz. Burada tabi durup ve bir sonraki soruyu sormak zorunda kalıyoruz: "Diego Ribas Atletico’da bulduğu olanakları F.Bahçe'de bulabilecek mi?"
Daha da açalım: Atletico’da onun fiziksel kapasitesi ve performansından sorumlu Oscar Ortega ve Carlos Menendes’i F.Bahçe'de bulabilecek, faydalanabilecek mi?
"Ersun Yanal’ın ekibi tam buna göre" diyenlere, şubat ayının hatırlamalarını rica etmek zorunda kalacağız: Üç forvetin sakatlanması affedilecek bir vaka değil. Bunları unutmanın naiflikten başka bir şey olmaması gerek.
Bir başka hatırlatma ise şubat ve mart aylarında özellikle takımın "Yavaşlatılmış kamera" ve "El freni çekik" otomobil görüntü sergilemesiydi… Çelişkili ve problemli rakipleri olmasaydı, F.Bahçe çok zor haftalar yaşayacak, belki de şampiyon olamayacaktı.
Diego Ribas için başka bir ihtimal ise artık Avrupa süslü  gergin maç trafiğini istememesi. Kariyerine şöyle baktığımızda, Brezilya milli olarak 33 maç oynamış, Wolfsburg ve Atletico takımlarında performansını görmekteyiz. Ama sanki tüm bunlar biraz mazide kalmış, yüzü geriye dönük bir profil hissetmekteyiz. Bu ihtimal de birçok F.Bahçe taraftarının kafasını karıştırmaktadır.

Üçüncü ihtimal mi?
Onu aklımızdan bile geçirmek istemiyoruz...

24 Mayıs 2014 Cumartesi

KRAL ARKANDA OLURSA...

Kral arkanda olursa...

Ertan Hatipoğlu ertan.hatipoglu@aksam.com.tr

Bu akşam Avrupa şampiyonlar ligi finalin bir başka adı 'borçluların finali' oldu! Evet, yanlış okumadınız Real Madrid ve Atletico Madrid takımların toplam borcu 1.8 milyar euro’yu geçmiş durumda! Hemde UEFA'nın finansal fair play  kuralları yürürlüğe girdikleri yılda…
Her iki takım duruma hiç aldırmıyor, hiç bir şey yokmuş gibi davranıyorlar. Onlar için İspanya Kral ailesinin himayesi daha büyük değerdir. Öyle ya, Kral hazretleri Real taraftarı, oğlu ise Atletico’yu tutmaktadır. Böylece hesaplar temiz çıkarken, her iki takım Avrupa’nın finalini oynayacaklardır. UEFA'nın gücü sadece 15 milyon Euro borcu olan 'kahraman' Malaga’ya yetmiş, takımı Avrupa'dan atmış durumda. Hem de İspanya Kral hazinesine olan borcundan...
Son 10 yılda rakibine göre 6 misli fazla gelir elde eden Real Madrid, yarınki karşılaşmada otoritelere ve bahisçilerin mutlak favorisidir.İki takım futbolcularına ödediği yıllık maaşlarda da büyük fark gözleniyor : 246 milyon. euro
'Bernabeu'da Calderon’’da ise, sadece 64 milyondur.. Kısacası, herkes Real’in galibiyetine inanmış durumda.
Sadece, Kral kulübün antrenörü Ancelotti iki takımın ekonomik  farkı yarın ki finalde belirleyici olmayacağını maçın kaderini  taktik, teknik ve psikolojik faktörler tayin edeceklerdir diye vurgulamaktadır. Bakalım Real'in 'boğa güreşi' veya Atletico'nun 'flamenko dansı' taktiği mi başarılı olacak!
Ancelotti’yi bir yere kadar haklı bulmaktayız zira Real Madrid son 12 yılda 1.19 milyar euro harcamış ama sadece 1 Avrupa şampiyonlar ligi finaline çıkabilmişlerdir.
Akşama iş yine Diego Simeone’nin futbolcularına düşmektedir. Onlar paranın 'soğuk' mantığını çürütmeye var güçleri ile savaş vereceklerdir.

22 Mayıs 2014 Perşembe

ZİRVELERE DEMİR ATMAK

  


      Zirve sporunda bir çok ayrıntı, başarmanız ve daha önemlisi oralarda demir atmanız için, bir o kadar da yapılması gerekenler vardır. Dayanıklılık içeren branşlarda hemoglobin oranı çok önemli olup, kandaki oksijenin tedarikçisidir.

    Demir maddesi hemoglobin oluşumun anahtar üyesidir. Demirsiz hemoglobin miktarı azalır ve kandaki oksijeni taşıyamaz. Dokular resmen ‘’tıkanır’’, çabuk yorulur, kendinizi baygın ve güçsüz hissedersiniz.
   Demir içeren gıdalar kırmızı  ve beyaz et, balık, çerezler, kuru meyveler, hububatlardır.
   Demir emilimini artıran ve etkisini azaltan gıdalar vardır. Polifenol içeren örneğin kahve, çay ve koka-kola gibi içeceklerle birlikte tüketildiğinde, demir emilimi oldukça düşer. Demirin bitkisel kaynaklı yiyecekler ile soya proteinli ve kepek kökenli gıdalar ile birlikte tüketirseniz emilim yine düşük olacaktır. Bundan dolayı, kahvaltıda aldığınız çay çok açık olmalı, kahve zaten saat 12-den önce içmemeli, kola ailesinden uzak durmalısınız!

   Narenciye, özellikle fazla vit. C içerenleri kullanırsanız, demir emiliminiz tavan yapar, hemoglobin oranınız bir-kaç ayda 1-2 ölçü artar. Örneğin, iyi bir ıspanak salatasının yanında bir kaç dilim mandalina tüketmeniz, veya kahvaltıda bir bardak portakal suyu içmeniz, çok isabetli olacaktır. Bir başka isabetli örnek ise tavada yumurta ve narenciye tatlısı ile sürülmüş kepekli tost olacaktır.

   Fazla vit. C içeren  sebzeler de demir emilimi açısından faydalılar. Her tür mangal etini, domates, biber, soğan ile kombine etmeniz gerekir. Makarnanızı domates sosu, kıyma ve kuru fesleğen ile süsleyip yemelisiniz. Patates'ler vit. C  içerdikleri için, etinize her tür püre veya fırında pişmiş patates iyi fikirdir.

   Demir emilim açısından pişmiş sebzeler, çiğ olanlardan tercih edilmeli. Ayrıca , onları çelik tavalarda pişirirseniz, tavaların metalinden sebzelere  ekstra demir geçmektedir.

   Yüksek hemoglobin sizi daha fazla dayanıklı, daha çabuk toparlayan, bir sonraki antrenman yüklemelerine dah ‘’fresh’’ girmenizi sağlayacaktır.

   Ama, gördüğünüz gibi, teferruatları var...


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

20 Mayıs 2014 Salı

ALÇAK TOPRAKLAR'DAN HOCA

Alçak Topraklar’dan hoca

Manchester United Louis Van Gaal’i yeni menajeri olarak açıkladı. Kariyerinin son demlerine gelirken Hollandalı hoca, belki de en çok hayal ettiği takımda görev yapacaktır. Gerçi David Moyes’tan sonra taraftarlar her geleni sıkı kucaklayacaklar ama biz yine de Van Gaal’in ‘’Düşler tiyatrosunda’’ başarı şansı nedir, bakacağız.

ERTAN HATİPOĞLU
İlk bakışta Van Gaal’e inanmayanların  sayısı az değildir ama bize göre, başarma şansı çok yüksektir.
İlk önce, Hollandalı çok tecrübelidir. Zaten Moyes’in gelişine kadar tecrübe herkesin alıştığı bir şeydi. Louis, Ajax ile Şampiyonlar Ligi şampiyonu ve çok sayıda ülke birincilikleri kazanmış, Bayern ile final oynamış, Barcelona’ya İspanya’da kupalar kazandırmıştı. AZ Alkmaar gibi alçak gönüllü takımı bile Hollanda şampiyonu yapmıştı.
Objektif bakarsak, Van Gaal büyük takımlarda çalışmış, gerginliklerin altına girmiş, şımarık yıldızlarla ‘’dans etmesini’’ bilmiştir.
Kariyeri hep başarılı mıydı? Hayır, Barça’daki ikinci gitmesi ve Hollanda Milli Takımı’ndaki 2002 Waterloo’su unutmamız mümkün değildir ancak  bir hocanın kariyerinde hep başarılar olamaz, gelişmesi için olmamalı, zaten…
Louis Van Gaal tipik diktatördür. Öyle bilinir… Sevgili Şota Arveladze ne kadar ‘’değildir!’’ dese  de, Fergi’ye  bu konuda rekabet edecek, şu anda belki de tek menajerdir. Kırmızı Şeytanlara şu aşamada ‘’diktatör’’ yönetim tarzlı bir hoca lazımdır.
Ajax’ta genç Louis,  çelik karakteri sayesinde bir ‘’semt’’ takımını Avrupa şampiyonu yapmıştı. Ajax’ın futbolcuların hepsi Amsterdam veya Kuzey Hollandalıydı…
Sir Alex, kesinlikle Beckham, Rooney ve Van Nistelrooy gibi yıldızların şımarmasına izin vermezdi. Van Gaal bu konuda daha da serttir, Barça’da Stioichkov gibi yıldızı aylarca yedek kulübesine ‘’çivilemişti’.
Louis tam bir pragmatik olup, diğer Hollandalı meslektaşlarından farklıdır. Gerçeğe ve eyleme yönelik, pratik sonuçlara yüzü dönük olup, yere sağlam basmaktadır. Fakat, her Hollandalı gibi, hücum futbola parmak basarken, gerektiğinde savunmasını da bilir.
Ayrıca Van Gaal kendi metot ve sistemlerinden o kadar emindir ki, daha yıllar önce  ‘’kocaman’’ Johan Cruyff ile kavga etmişti! Herhalde, bunu yapabilen tek Hollandalıdır…
Louis Van Gaal’in başarma şansının yüksek olmasının sebeplerden bir tanesi de, genç futbolcuları yetiştirebilmesidir. Bayern Münih’in başarılarının temellerinde onun çalışması yatmaktadır. Jupp Heynckes sadece meyveleri toplarken, Louis’in yetiştirdiği Müller, Kroos, Bastian ve Badstuber gibi futbolcuları kullanıyordu. ManU’da çok sayıda genç futbolcu Hollandalı’yı dört gözle beklemektedir.
Lous Van Gaal ‘’Kırmızı şeytanlar’’ için biçilmiş kaftan, eski hocaları ile ‘’0’’ yılı silme fırsatıdır. Sir Alex’in yerine geçen menajer, yüzü hiç gülmeyen, zor karakterli Hollandalıdır.


Akşam gazetesi

17 Mayıs 2014 Cumartesi

COENZYME Q10

            


 
    Bahar yorgunluğu veya  sadece kuvvet ve diğer antrenmanlarınızda dayanıklılığınızı artırma derdiniz varsa, bir sürü başka faydalarını görmek istiyorsanız, Q10 tam size göredir. Bu doğal, vitamin benzer oluşum vücudun tüm hücrelerinde bulunur ve hücresel enerji üretimde rol oynamaktadır.

  4-8 haftalık 100 mg. günlük kullanımında, antrenman derecelerini ciddi iyileştirirken, özellikle maksimal aerobik kapasiteyi (VO2 max) arttırır. Buradan toparlanma süreçleri çabuklaştırılırken, metabolizmayı hızlandırdığı için, vücut yağlarını eritir.

  Antioksidan özelliğine gelince, kalp ve  savunma sistemlerin normal çalışmasında görev alırlar. Çok sayıda hastalıkların çaresi olarak kullanılır, sağlıklarına kavuşanlar,  bizim  Q10-i kaleme almamıza sebep olmuştur.

  Q10 kullanırken başka,  yağda eriyen vitaminlerle, örneğin E, D ve A gibileri ile  ayni kapsülde almalısınız. Kapsüllerde yağı ortamı aktif maddelerin emiliminde yardımcı olacaktır. Ayrıca, Q10 yağlı gıdalarla tüketirseniz,  daha çabuk çözülmesine yardımcı olursunuz. Eğer diyet yapıyorsanız, o zaman çareyi daha yüksek dozların alınmasında aramalısınız.
  Q10 daima vitamin E ile almalısınız. İkili ,  vitamin E savunma ve intihaplanmaya karşı özelliğini kat kat artırmaktadır.
  Q10 kan basıncı ve şeker değerlerini indirir, fakat miktarını mutlaka uzman doktor ile görüşmeleri gerekir! Aksi taktirde, diastolic basıncında ve şekerde ani düşüşler olabilir.
  Kırmızı pirinç mayası içeren maddeler kullanıyorsanız,Q10 almanız mecburidir. Lovastatin maddesi içerdikleri için, kolesterolü düşürürken, hücrelerde 50% Q10 maddesinin seviyesini de indirirler.

  Son olarak Q10 faydasını görmeniz için, birikim gerekiyor ve biraz zamana ihtiyacınız olacaktır. Hissetmeniz en-az bir aylık kullanımdan sonra olacaktır.

Unutmayın ve sabırlı olun!


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

14 Mayıs 2014 Çarşamba

KAS KÜTLESİ




  Elit sporda, özellikle performans içerenlerde,  sporcuların kas kütleleri  başarı için son derece önemlidir. Ciddi antrenman ve sıkı diyetler ile bir kaç ayın içinde, vücudunuzu ‘’başka raylara’’ yerleştirir, gidersiniz...

Amacınıza ulaşmanız için, ilk adım olarak, HER 4 SAATTE BİR 40 GRAM  PROTEİN TÜKETMELİSİNİZ! Günlük antrenman aralarını kullanmalı, şuursuzca  kendinizi protein tüketime yöneltmemelisiniz. Protein alımınızdan hemen sonra, lösin adındaki amino asit  hücrelerinizde kas yapımını başlatmaktadır. Lösin seviyenizi yüksek tutmak, protein sentezinin faydalı ve yüksek seviyede olacaktır anlamına gelmez. Kandaki amino asit seviyesinin düşmesini beklemeli, sonra ise yükseltmelisiniz. Bundan dolayı sık, örneğin her iki saatte protein tüketmeniz, size zarar getirecektir.

AKŞAM YATMADAN ÖNCE 40 GRAM KAZEİN sizin protein sentezinizi çok hızlandıracak, azot  dengenizi de iyileştirecektir.

Sadece beslenme değil, fiziksel hareketleriniz kas kütlenizin en-büyük destekçisi olduğunu unutmamanız gerekir. SIK VE YOĞUN ANTRENMAN YAPIN! Her antrenmandan sonra,özellikle gençler için ortalama 36 saat sonraya kadar protein sentezi temin edilir. Daha tecrübeliler için bu süre 24 saat gibi sınırlıdır. Formunuz ne kadar iyi ise, antrenmanız o kadar sıkı olmalı, zaman zaman  eşik üstü yüklemelere başvurmalısınız.

ÖZELLİKLE ANTRENMANDAN SONRA ALKOL İÇEMEMELİSİNİZ. Alkol protein sentezinizi, özellikle ağır antrenmandan sonra (örneğin maç!) 40% indirebilir. Antrenmandan hemen sonra Whey protein almanız, daha sonraki içtiğiniz alkolün zararını azaltsa da, içmemeniz  kat kat daha iyidir.

Son olarak, BESLENMELERİNİZİN ARALARINDA AMİNO ASİT  tüketirseniz, kas kütlenizin artırma yollarını iyice zorlamış, fakat  ‘’bıçak sırtında’’ olduğunuzu unutmamalısınız. Bunu başarabilirseniz hiç antrenman yapmadan bile, 3 ayda 2 kg. kas kütle üretme şansınız vardır. Bayan sporcular 15 gr., erkekler için 20 gr. kaliteli amino asit, beslenmeler arası tüketmeniz, tavsiyemizdir.

İyi büyümeler!


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

8 Mayıs 2014 Perşembe

KAS'ıtlı ÖLÜM

                  



          Son yıllarda ülkemizde fitness salon sayısının artması sevindirici bir gelişmedir. Spora giden insanlarımızın artmasında endişe edilecek bir durum değil, fakat  beraberinde sağlığa zararlı, bir takım yasaklı maddelerin kullanımında  artış vardır. İşte, endişe verici bir gerçek budur. Çabuk neticeli kaslı vücut hedefleyen özellikle gençlerimizin sayısı artmaktadır. Tıpkı en- son İzmir’deki 29 yaşındaki gencimizin kahredici olayı gibi...

   Çağlar Çam her gencimizin kalbinde yatan o inanılmaz çekici  ‘’kaslı vücut’’ arzusunun  yanlış ve çabuk yoldan etmesinin kurbanı olmuştu. Anabolik steroid maddelerini kullanarak kısa zamanda etrafında herkesi etkilemek istedi. Spora başlamadan sağlık raporu ve özellikle EKG araştırması muhtemelen pas geçilmiştir. 

   Sağlık sporu kıvamında yapıldığında, her yaşta her organizmalara faydalıdır. Doğru dinlenme, beslenme, menşeyi, miktarı belli amino asit ve protein, vitaminlerle harmanlanırsa, doğru antrenmanı ilave ederseniz çok iyi neticeler alınmaktadır. İnsanların yüklü günlüğünü göz önüne getirirsek, bir takım takviyelerin alınması doğaldır.

   Suistimaller bir takım yasaklı, masa altı satılan maddelerin kullanımı ile söz konusudur. Özellikle kullanılan sterodlerin dozu artınca kalp krizi riski artmaktadır.  Bu konuda 25-30 yaş grubu en-çok  trajik olaylar geçirmiş sporculardır. Karaciğer ve böbrekler bu tür kimyasal maddelerin geçiş yolu olduklarından, özellikle aşırı kullanımda zarar görürler. Merkezi sinir sistemi etkilenen sıradaki yerdir. Konsantrasyon kaybı, sinirlilik, saldırganlık bu tür maddelerin yol açtıkları, ayrıca özellikle ergenlik çağıdakilerin yüz ve vücutlarında  sivilceler basmaktadır.

   Burada yanlış bir düşünce ve kavramı düzelmemiz gerekir. Genelde zannedilir ki, bu tür maddeleri kullananların cinsel gücü armaktadır. Tam tersi- kullananların o hayatları tamamen biter! Kısaca sebebi ise, üretilen testosteron maddesinin suni, dışarıdan alınmasıdır. Bir müddet sonra buna alışan vücut, tembelleşerek o maddeyi üretemez hale gelir.

   Ülkemizde, özellikle fitnes sektöründe bir an önce EKG şartı ve doktor raporları, yılda iki kez olmak üzere, aynen spor kulüplerde olduğu gibi, uygulanmaya başlanmalı ve daha önemlisi kontrol edilmesi gerekir. GSGM bu konuda denetlemeleri yaptıklarını biliyoruz, bu konularda hassasiyetleri  ortada, ama denetleme sistemini bir daha gözden geçirmelerinden fayda var, diye düşünmekteyiz!



                                                                                                Ertan Hatipoğlu

En okunanlar