4 Mayıs 2014 Pazar

SİSTEM SAVAŞLARI





Top yuvarlaktır, diye bir klişe var, sık sık kullanılır…

Her şey Hollanda’lı hoca Rinus Michels’in total futbolunla başladı. 70-li yılların toplu hücum,toplu müdafaa sistemi futbolda ihtilal yapmıştı.Daha sonra onun en-büyük öğrencisi  Yohan Cruyff bu total futbola, topa sahip olmayla ilgili, futbolu daha da değiştirecek bir şeyler söyledi. Ona göre, topa ne kadar çok  sahip olursan gol yeme ihtimalin o kadar azdır. Barcelona’da bu felsefe yavaş yavaş  Louis Van Gaal ile ağırlıklı olarak yerleşmeye başlamıştı. Daha sonra Frank Rijkarad ile devam ediyor, hocaları Cruyff’un yolundan gitmeye devam ediyorlardı. Sistemin tam oturması Pep Guardiola gibi, kulübün içinden çıkmış birisi göreve gelmesi ile gerçekleşiyordu. Pep takımın futbolcularını ona göre transfer eder, sistemin tam oturmasını sağlıyordu. Takımın temeli de buna çok müsaitti. Sonunda Guardiola ‘’millahtan önce-millahtan sonra ‘’ gibi çağı açacak bir sistemin babası oluverdi.

Başarılar gelirken, çok enteresan rastlantı olarak, futbol kuralları da değişime başlamıştı. Futbolun patronlarına göre, Büyük oyunda hücum futbola prim verilmesi, korunması gerekirdi. Offside gibi kurallar yumuşatıldı, ‘’yıldız futbolcuları koruyalım!’’ felsefenin arkasından gidilirken, hücuma defans hesabına ödünler verilmişti. Herşey şov’a, oradan da TV ve diğer gelirler için yapılıyordu.
Kısa zamanda moda tüm dünyaya yayılırken, maç grafiklerinde topa sahip olma oranları çok önemli olmuştu.

Farklı düşünen, başka yola başvuranların sayısı bir elin parmağı kadar nadirken, Mourinho gibi biri öne çıkmaya başlamıştı. Newton’un 3. Yasasını örnek alırcasına, yani ‘’her tepkiye eşit ve zıt bir tepki vardır’’, Jose’ye göre topa sahip olma oranı maçı kazanmasıyla hiç ilişkili değildi. Bu konuda Portekizli teknik adam ilk arayışlarını yapan, felsefesini yerleştiren değildi, ama en-parlak örnekti. Real Madrid macera sırası ‘’maçı daha az hata yapan takım kazanır’’, ‘’topa sahip olan hata yapma ihtimali daha fazladır’’ gibi felsefeleri çok duymuştuk. Tüm bunların yönünü değiştirirseniz, Guardiola’nın felsefelerine denk getirirsiniz.

İşte, futbol sistemlerin kavgası, birisi diğerini yok edecek, hükümdarlığını ilan edecektir. Onlar tam zıt ve birbirinden nefret edendir.Tıpkı Guardiola ve Mourinho gibi…

Oyun kuraları değişimi de karşıt tepki, yani Newton kanunlarına yol açmıştı. Hücum futbol arzusu, suni yapıldığından darbe alıyor, çöküyordu. Şampiyonlar Lig’ine bir bakarsanız, manzarayı net görürsünüz. Kontra atak futbolunu benimseyen, sağlam defansı olan iki takım finalde, biri de yarı finale gelmiş bulunmaktadır. Geçen yıl ayni tarz Bayern ve Dortmund’u başarılı kılmıştı. Chelsea’nın bundan önce şampiyonluğu…

Newton’un dahilliği tartışılmaz, ama onu anlaman, benimsemen gerekir!

                                                                                                Ertan Hatipoğlu

1 Mayıs 2014 Perşembe

DİEGO SİMEONE'NİN KOZLARI

Diego Simeone‘nin kozları

Ertan Hatipoğlu, bu akşam oynanacak olan Chelsea - Atletico Madrid maçı öncesi değerlendirmelerini aksam.com.tr için yazdı.

Ertan Hatipoğlu
Birinci finalist dün akşam belli oldu. Bu gece de ikincisi belirlenecek. Heyecan, şov ve beklenmedik durumlar… Her takımın kendi ümitleri, amaçlar ve fikirleri var.
İlk finalist Real Madrid 12 yıldan beri kupanın peşinde. Bu yıl şampiyonluk her zamankinden yakın gözükse de onları takip eden lanetin, bulut gibi üzerlerine çökmüş olduğunu unutmamalıyız. Takım her yıl en geç yarı finallerde elenirken, bu yıl ilk defa finale çıkıyor. Her şey 2003'te Vicente Del Bosque‘nin işine son verilmesi ile başlamıştı… Hocaya yapılan ayıp Benfica’nın Bella Guttman olayına çok benziyordu…
Mourinho bile  Real ile 3. farklı takımıyla şampiyonluğu aramıştı ama başaramıyordu. Şimdi aynı şeyi Chelsea ile başarmaya niyetli.
Bu akşamki maçta, kaybetmeyecek sadece bir takım var. O da Atletico Madrid. Diego Simeone 'iki takım kavga ederken üçüncüsü kazanır' misali şampiyonluğa uzanabilir. Üzerlerinde fazla yük yok, zira 40 yıl önce aynı kupanın finaline çıkmış ve kaybetmişlerdi.
Simeone ilk denemesinde kazanırsa; Del BosqueGuardiola, LippiVan Gaal ve Di Matteo’yu yakalayacak.
Bir hafta önceki 0:0 gözümüzün önüne getirirsek, Simeone için hiç de kötü sonuç olmadığını görürüz. Bu akşam Atletico, otobüsünü kapının önüne çekip, kontralar ile sonuca gidecektir. Penaltılar bile Atletico’yu daha şanslı göstermektedir. Yeter ki Chelsea’ye gol şansı vermesinler…
Bu akşam Mourinho'nun 'bir şeyler' yapması gerekecek ama girişime kalkışması mecburi gibi gözükmüyor. Herkes hesaplar içindeyken sadece Simeone'nin kaybedecek fazla bir şeyi yok, yükü azdır.
'İki kişi kavga ederken, üçüncüsü sıyrılabilir' demişler…

26 Nisan 2014 Cumartesi

ÇAYDANLIK DAMBIL İLE OMUZ KRİKO





Temel, fakat çoğu zaman küçümsenen, çaydanlık dambılı ile yapılan bir harekettir. Omuzu kuvvetlendirirken, ayni zamanda esnekliğini arttırmaktadır. Doğru ve denk kullanılırsa, omuz bağında ve rotator manşetinde oluşan sakatlıkları önleme özelliği vardır. Özellikle futbolda sert yere düşüş ve ikili mücadelerde oluşan  sakatlıkların büyük bölümünü önüne geçme fırsatı vermektedir. Amerikan futbol ve rugby’de sık başvurulan bir  harekettir.

Harekette aktif kullanılan  Deltoideus anterior,  Pectoralis  major ve minor kaslarıdır. Destekleyici olarak Deltoideus posterior, Latissimus dorsi, Serratus anterior, rotator manşetin Teres minor ve major, Subscapularis ve İnfraspinatus kasları görev yapmaktadır. Ayrıca, Biceps  ve Triceps brachii, ön kolun Brachioradialis ve Flexor  carpi radialisi ilave etmemiz gerekir.

Ağırlığı içeriden başka yerlere taşıyan  çaydanlık dambıl dışında başka ağırlıklar kesinlikle tavsiyemiz dışındadır! Başlangıçta omuz ekleminde özellikle, ağrı hissetmeyecek ağırlıklarla çalışmalısınız. Kolunuzu yere göre dik, dirsekten sabit tutarken, omuzun stabilitesinden çıkmamaya dikkat etmelisiniz.

Nefesinizi dinleyin ve  çalışırken oksijensiz kalmayın!

                                                                                                                         Ertan Hatipoğlu

25 Nisan 2014 Cuma

DÜRÜST HAKEMLİK İSTEMEYENLER



 

  Avrupa kupaların yarı finalinde sıradaki hakem skandalını hayretle izledik. Yine kafalarda, video çekim teknolojisinden kaçan sorumlu yetkililerin neden kendilerini unutkan yaptıklarını, gelen sorular yerleşmektedir. Her büyük gaftan sonra çıkıp: ‘’Biz oyunun kesilmesini istemiyoruz!’’ gibi demeçler eksik olmuyor, olayların unutulmasını güdülmektedir.

  Unutalım, ama çok zorlanıyoruz, zira akşam Sloven hakem ve beş yardımcısı rezil oldular! Sevilla-Valencia maçında duble offside’den gol verdiler. Hele ayni pozisyonun ikinci offside’si bariz olup, tüm izleyicilerin ‘’gözlerini çıkarmıştı’’.
Sadece bunlar olsa, belki yutabilirdik, ama  verilmeyen penaltı, gereksiz kartlar… Fakat o birinci Sevilla gölü, hakemliğin yüz karasıdır!

  Maden ki, FİFA ve UEFA bu video konusunda kendilerini ‘’deliye’’ vermişler, dürüst hakemliği kimler istemediği ortada.  Hakem hatalarını  zorla Dünyanın en-ücra köşelerinde bile konuşulmasını, tartışılmasını arzulayanlar  onlar, reklamın kötüsü olmaz, deyip, asıl sebebini saklıyorlardır; maçların sonuçlarını kendi ellerinde kontrol edip, tutmak!

  Tüm bunları konuşurken akla ‘’kura’’iddiaları da akla gelmiyor, deği. Ahmet Çakar
 kura nasıl  çekildiğini bir emsalsiz show ile bize göstermişti…

  Gol çizgisinde teknoloji uygulayarak, futbolun patronları resmen ellerini yıkadılar. ‘’İşte, teknoloji istiyorsunuz, alın size teknoloji!’’dediler. Kimseyi kandıramadılar, zira top çizgiyi geçip geçmediği tartışması bin maçta bir olur.
Verilmemiş penaltı ve özellikle yanlış offside kararları her maçta bol var.

  Anlaşılan, silahsızlanma dönemine daha çok var…

                                                                                                                     Ertan Hatipoğlu

24 Nisan 2014 Perşembe

YEŞİL DOMATES





   Turşu zamanı özellikle marketlerin bir köşesinde satılan, ama fazla rağbet görmeyen yeşil domates elit sporcuların menüsünde sebze olarak, brokolinin tahtını sallamaktadır. İçerdikleri tomatidin maddesi ile kas hücrelerin büyümelerine katkıları fazla, organizmanın git gide ihtiyarlamasının katabolik süreci durdurarak, asker  gibi önlemektedirler. Deri altındaki yağ oranının azalmasında rolleri tespit edilmiş durumda.

  Tomatidin maddesi iskelet kasların genine işlerken, kas erimesini durdurduğu ispatlanmıştır. Böylece, yeşil domatesteki madde sadece kas kütlesini artırmakla kalmıyor, muhtemel bir erimesine mani olurken, tüm elit sporu hayrete düşürmüş durumda.

  Özellikle uzun süren sakatlıklar boyunca ve sonrasında, sporcuların yemesi gereken bir sebzedir. Kas erimesi, kronik yorgunluk, düşme ve kırılmalar riski olanlar yeşil domates tüketerek,  doğal yoldan kurtulmaktalar.

  Siz siz olun, yeşil diye geçmeyin!

                                                                                                               Ertan Hatipoğlu

23 Nisan 2014 Çarşamba

GECE KUŞLARI






BJK futbol takımı çok eğitimli, hırslı bir teknik direktöre, modern futbolun gerekenlerini karşılayacak teknik ekibe sahiptir. Futboldan anlayan ve antrenmanlarını izleyen herkes ilk dediği şudur: ‘’Sağlam, çağdaş, ve çok yönlü, çeşitlemesi bol antrenman yapılıyor!’’ Televizyondan izleyenler bile, lastikler, kızaklar, kasalar ve 7:5, 6:4, 4:2 gibi pres güdümlü antrenmanlarını rahatlıkla görebiliyor. Biliç’in yanında Miljenko Rak gibi başarılı eski bir atletizm hocası var.
 Kısa zamanda takımın koşu mesafesi arttı. Kısacası, bu ekibin antrenman hataları yapması, örneğin takımın  genetik uyum kapasitesini, genel uyum potansiyelini veya genel uyum rezervini yanlış tespit edilmesi, oradan da yanlış antrenman verildiğini İNANMADIK, İNANMIYORUZ!
Problem nerede?

Problemin ağababası pazar akşamki üzücü olayda kendini gösterdi. Allahtan, daha ciddi sonuçlar olmadan, son bulmuştu… Bu problem Beşiktaş futbolcuların başına geldi, ama hemen belirtilerim, ‘’gece kuşları’’ olan sadece onlar değildir.İstanbul’un gece hayatı futbolcular ile kaynadığını herkes bilmektedir

Kısacası, bizim futbolu uykusuzluk basmış, sabahlara kadar devam eden eylenmeler bir gerçektir.
Evet, yatay pozisyon sportif  performans ile çok alakalıdır. Hormonal salgılamasına neden olan uyku, antrenman performansını etkilemektedir. Akşam uykuda vücut büyük miktarda büyüme hormonu salgılayıp, kas kütlesini büyütmektedir. Ne kadar uyku-o kadar kas kütle!

Ayrıca uyumayan sporcu vücutlarında kas kütlelerini bozmakla görevli olan kortizon maddesini üretmektedirler. Her antrenmanda ufak tefek kas fibrili kopar ve ufak tefek pürüzler olur. Onarılınca, eskisinden daha güçlü olunur. Yeter ki, vücutta bunun için yeterli kadar  büyüme hormonu salgılansın… Yeter ki, geceler uykuda geçsin. İşte, burada ikili mücadelerde hala devam eden takımın zaafı gizleniyor olabilir! Çok sayıda kas kopma, çekme ve spazmların nedeni zemin, antrenman gibi faktörlerde aranmaması gerekir, diye düşünmekteyiz. Uykusunu ihmal eden akıllıca iş yapmadığı aşikardır.

Bazıları ‘’öğleden sonra kestiririm,kendime gelirim!’’ düşünüyor, olabilirler.Ama onlara sadece kadın sporcularda bu mümkün olduğunu, o da kısmen gerçekleştiğini,  hatırlamamız gerekir!
Son olarak, gece uyumayan kişilerin tiroit bezlerindeki hormonal bozukluklar, yüklemelerin yanlış kalori denegeleyicilerini bitirdiklerini, altını çizmekteyiz.

Antrenman-eğitim süreci ne kadar kaliteli olursa olsun, toparlanma hareketleri denk yapılması gerekir! Ünlü Sovyet Çeka şefi Felix Dzerjinski der ki: ‘’Kontrol, güvenmenin en-üst ifadesidir!’’ Profesyonel futbolda sıkı kontrol şarttır, sayın Biliç!

Tercümesi karışmasın diye bir daha  söyleyelim:’’ OKO DA VİDİ!’’(göz görsün!)


                                                                                                             Ertan Hatipoğlu




22 Nisan 2014 Salı

LİZBON YOLU MADRİD'DEN GEÇER

(Ertan Hatipoğlu) Lizbon yolu Madrid'den geçer

Ertan Hatipoğlu, Şampiyonlar Ligi'nde oynanacak yarı final maçlarını kaleme aldı...

ERTAN HATİPOĞLU
Salı ve çarşamba akşamları, sadece 24 saat içinde Madrid kenti Şampiyonlar Ligi'nin iki yarı final maçına ev sahipliği yapacak.
Real ve Bayern için çok şeyler konuşuldu, çizildi, herkes için karşılaşma bir final maçına layık görüldü. Son yıllarda özellikle iki takımın rekabeti Eski Kıta'nın zirve rekabetine dönüşmüş durumda. 
"Kral kulübü" 10. şampiyonluğunu 10 yıldır bekliyor, bu yıl gelen fırsatı kaçırmak istemediği aşikâr. Son 3 yıla bakılırsa Real hep yarı finalin kapısından dönmüş, yeni bir Waterloo yaşamalarına tahammülleri olduğunu hiç sanmıyoruz.
Bayern’de gerginlik daha az gibi gözükmekte. Onlar fiilen Avrupa şampiyonudur ve durdurulmadıkça, öyle olmaya devam edecektir. Ayrıca mart ayında Almanya şampiyonluğuna uzanırlarken, konsantre ve stratejilerini tamamen Avrupa'ya çevirmiş durumdalar. Ellerinde Real Madrid’in molar dişlerine kadar tanıyan bir Guardiola varken, ikinci maçın Münih’te oynanacağı bir gerçek.
Madridlilerin hafızasında Münih denilince çok iyi duygular yok diye, düşünmekteyiz… Düellonun bir başka boyutuna bakarsak, her iki maçta da kanatların çarpışmasına şahit olacağız. Real Madrid’de Bale ve Ronaldo bir taraftan, Ribery ve Robben karşılarında amansız bir savaşa girecek. 
Acaba Real’in sağ tarafı, Alaba ve Ribery’nin ataklarını durdurabilecek mi? İşte bu sorunun cevabı, maçın kaderini belirleyebilir…
14 FUTBOLCUYLA 2 CEPHE
Diğer yarı final maçı daha da puslu, tahmin açısından daha zor. Bir taraftan Chelsea daha tecrübeli takım ve hocaya sahip. Öbür taraftan Atletico bu yılki Şampiyonlar Ligi'nde mağlubiyeti olmayan tek takım. 
Ayrıca Arda’nın takımı La Liga'nın lideri. 13-14 futbolcu ile iki cephede savaşmak, özellikle kritik anlarda çok zor olacak, diye düşünmekteyiz. Yedek kulübesinin kısa olması Simeone’yi zor durumda bırakabilir.
Sezon başındaki Süper Kupa maçını hatırlayalım: Bayern-Chelsea! Sezon bitiminde finalde Guardiola ve Mourinho’nun perdeyi kapatma fırsatına iki maç kaldı. Ama Madrid’in iki takımı neler düşünüyor, hep birlikte göreceğiz.

Evdeki hesap…

AKŞAM gazetesi

En okunanlar