21 Eylül 2014 Pazar

F.BAHÇE'NİN PROBLEMİ

F.Bahçe’nin problemi

Ertan Hatipoğlu

F.Bahçe, sezon başında yıllarca yardımcı antrenör görevinde bulunan, takımı iyi tanıyan sevgili İsmail Kartal’a teslim edilmişti. Hatırlayacaksınız, takımı aldığı günlerde, hazırlık şeması ve planları Ersun Hoca tarafından hazırlanmış, yürürlüğe girmişti. Takım 12 günlüğüne Topuk Yaylası’na gitmiş, daha sonra İstanbul'a dönerek hazırlık maçlarına başlamıştı… Soma turnuvasından hemen sonra takımın başına Kartal geçmişti.
Kısacası, hocanın istese de takımın hazırlık şemasını değiştiremezdi. Belki sadece o 14 günlük milli arada müdahale edebilirdi ama fazla futbolcusu ülkelerini temsil ettikleri için zor bir ihtimaldi…
Takımın bireysel genetik uyum kapasitesine bakarsak, 2 yıl önce Avrupa liginde final kapısından geri dönmesini zirve kabul edebiliriz. O tarihten bu yana takımda fazla gelen ve giden olmadığından bu performansı taraftarlar aramaktadırlar.
Bu yıl oynadıkları hazırlık maçlarına ve gösterilen performansa bakarsak, Sevilla maçı hariç, Olympiakos ve Roma maçlarında takımın gayet iyi durumu olduğu gözüktü. Sevilla maçı da reaklimatizasyon durumda oynandığı için yanlış bir planlanma ürünü olarak kabul etmekteyiz. Normal şartlarda oynansa, sonuç diğer iki maçından farklı olmazdı… Kısacası, bu üç takımla maçlarında takım gayet iyi gözükmüştü. Ama o günlerde…
Şimdi Sevilla, Olympiakos ve Roma’nın performansları nerede, F.Bahçe’nin performansı  nerede? İlk lig maçında yorgun bir rakibe karşı alınan zor bir galibiyet, ikinci maçında yeni kurulmuş bir Trabzon’a karşı kaybedilen 2 puan… “Şimdi yenemezsin, sonra çok daha zor olacaktır” diye uzaydan bile görülmektedir.
F.Bahçe yapılan zayıf hazırlık ve planlanma hataları yüzünden genel uyum rezervine ve genetik potansiyeline ulaşamamış gözükmekte. Problemin çözülmesi, yani yüklemelerin antrene potansiyelini ortaya çıkarılması, futbolcu organizmalarında inşası uyum değişiklikleri zorlama şansı ne yazıktır ki, ağırlıklı hazırlık dönemin görevidir. Maçlar başlayınca ufak tefek rötuşlar, makyajlar yapılı, ama ne kadar fayda eder başka bir meseledir.
F.Bahçe’nin aralık ayına kadar takımın anlık uyum rezervi ile yüklemelerin antrene potansiyeli arasında o bağı çözmesi gerekecek.

Asıl ocak ayında sağlam temel atması için…

19 Eylül 2014 Cuma

FUTBOL HAKEM ANTRENMANI




LİG’lerimiz henüz yeni start aldı, ama daha şimdiden hakemlerin aleyhine çatlak sesler yükselmeye başladı. İlerleyen haftalarda neler olacak tahmin edilmesi çok zor iş olmasa gerek…
Hakemlerimizin daha iyi performansı için, haftada bir ve iki maçlık ayarına göre antrenman planı hazırladık. Şimdi tam zamanıdır, diye düşünmekteyiz.

Haftada 1 maçı olan program:

Pazartesi- maçtan sonra yenileme antrenmanı, hafif kondisyon, yüzme veya bisiklet. Olanak ve vakit yoksa –sadece 30’ jok.

Salı- Isınma- 25’   20 metrelik koşular (git-gel) + 10 saniyelik yürüyüş şu şekilde:
2x14 saniyelik git-gel (20-er metre)
2x12 saniyelik   ‘’    ‘’        ‘’
4x10    ‘’                ‘’     ‘’       ‘’
6x 9     ‘’                  ‘’     ‘’      ‘’
8x 8     ‘’                  ‘’      ‘’      ‘’
Toplam- 22 kez
Dinlenme 7.30 dakika ve bir kez daha tekrarlanır

Çarşamba- Dinlenme

Perşembe- 25’ ısınma
Süratte devamlılık antrenmanı- 
20’’ koşu+ 10’’ jok
30’’ koşu + 20’’ jok
40’’ koşu + 30’’ jok
60’’ koşu + 60’’ jok
40’’ koşu + 30’’ jok
20’’ koşu
 7.30’ dinlenme ve tekrar

Cuma- Dinlenme
Cumartesi- 25’ ısınma
Deparlar- 5x10m.+4x15m.3x30m.+5x10m.
Pazar- Maç

Haftada 2 maça göre program:

Pazartesi= Perşembe günü süratte devamlılık antrenmanı
Salı- Dinlenme
Çarşamba= Cumartesi deparlar antrenmanı
Perşembe-Maç
Cuma- Dinlenme
Cumartesi= Cumartesi deparlar antrenmanı
Pazar-Maç
Hakemlerimiz bunun dışında, haftada 1-2 defa fitness salonunda yerle temasını sağlayan ayak bileklerini  güçlendirme hareketleri yapmalarını tavsiye etmekteyiz. Ayrıca, kan değerlerini her ay kontrol edip, muhtemel düşük veriler varsa, gereken tedbirleri almalılar. Maç boyunca koşabilmeleri için, özellikle Hemoglobin değerleri yüksek olmaları gerekir. Kırmızı yuvarlar yıkımından dolayı, uygun gıda rejimine bir an önce girmeleri, isabet olacaktır.


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

17 Eylül 2014 Çarşamba

AĞIR ÇEKİM FUTBOL

Ağır çekim futbol

Ertan Hatipoğlu

Ligde 2. hafta tamamlanırken, herkesin gözüne ağır, yavaş oynanan futbol çarpmakta. Sanki 1950 yıllarına o siyah-beyaz çekimlerde oynanan futbola geri dönmüş, çabuk ataklara, tek ayak paslara karşı alerjimiz olmuştu. O kadar net bir manzara oluştu ki, başta Şansal Büyüka kendi programında Mustafa Hoca’ya defalarca sordu, sordu…
Yavaş oynanan futbolun işlevsel, biyokimyasal ve taktiksel nedenleri vardır.
İşlevsel nedeni; takımın anaerobik eşik kapasitesinin düşük olmasıdır. Anaerobik kapasite kısa süreli, oksijensiz, maksimal ve supramaksimal fiziksel çalışmalarda kasların işe adapte olabilme kapasitesidir. Başka deyişle, süratte devamlılık niteliğinin düşük seviyelerde olması.
Düşük olması takım çalıştırıcılarının yaptıkları iki temel hatadan kaynaklanmaktadır. Birincisi genel dayanıklılık, yani aerobik (oksijenli) çalışmaların sadece hazlık başı yapılması ve o çalışmalarda 3 temel yükleme seviyesini tam bilmeden, yanlış antrenmanlardan oluşmaktadır. Ayrıca bu niteliğin küçümsenmesi, yüksek seviyesinin değeri bilinmemektedir. Aerobik seviyesi düşük takımın anaerobik değerleri yüksek olamaz! Bu iki oluşum birbirine bağlı, et ve tırnak gibidir.
İkinci sebep, süratte devamlılık niteliğinin çalışma prensipleri ve metodolojik hatalardır. Bundan dolayı, takımların bu konuda istikrarsız oynaması gözlenmektedir.
Biyokimya bölümüne gelince… Futbolcularımızın kan değerlerinin bazı oluşumlarının düşük olması problemin diğer tarafıdır. Basur, kan sızması (kaybı), parazit, yanlış beslenme gibi nedenlerden dolayı Hemoglobin seviyesi yetersiz olup, kaslara gereken oksijen gidememektedir. Bu gibi sebepleri tespit edip, bir an önce özellikle Hemoglobin seviyesini yükseltme trendine girmesi gerekir.
Yoksa, 2. yarılarda ve özellikle yüksek rakımlı deplasmanlarda zor anlar yaşanır. Bu konu o kadar önemli olmuş ki, dünyanın önde giden takımlarının hocaları, artık her hafta maçlardan önce takımın kan manzarasını masasının üstünde istiyor, takımı Hemoglobin seviyesine göre şekillendiriliyor.
Taktiksel neden olarak… Daha atletik takıma karşı çabuk oynarsan dezavantaj olur, kaybetme ihtimalin artar. Bundan dolayı yavaş yavaş atağı kalkar, topa daha fazla sahip olmayı tercih edersiniz. İzlanda maçı bunun bariz örneğidir. Basket takımımızın ABD karşısında oynadığı taktiği de örnek olarak verebiliriz.

Son olarak, tribündeki seyircinin az olması takımlarımızın performansını olumsuz etkilemektedir. Seyirci bir ‘’köfte porsiyonun garnitürüdür’’… Garnitür önemli ama köftelerin kalitesi ve özellikle pişmesi daha önemlidir!

14 Eylül 2014 Pazar

MAÇTAN AKTİF ÇIKMAK

           


Özellikle futbolda, maçtan sonraki günde dinlenme veya rejenerasyon (yenileme)  antrenmanı verildiğini görmekteyiz. Maçın yüklemesinden sonra dinlenme ve süperkompensasiyon ortamını yaratmak adına, bir çok antrenörümüze mantıklı gelmektedir. Antrenman bilimi kitaplarda da öyle yazmaktadır…
Fakat antrenman bilimi denilen olay o kadar değişken ve tartışmalıdır ki, hemen hemen her konuda çok çabuk bir zaman diliminde değişiklikler olmaktadır. İleriye gitmemiz, performans sınırlarını aşmak için öyle de olmalıdır!

İşte size maç sonrası için başka daha modern, en-azından denenmesi gereken bir model. Maçın ertesi günü az yüklemeli, rejenerasyon antrenmanı veya dinlenme yerine, orta yüklemeli, genel kuvvet aksanlı bir antrenman:
1. Düz koşu 30’ jimnastik
2. Fitness salonunda mekik-ters mekik, kaldırmaca, dairesel antrenman.
3. Jimnastik, esnetme-15’
4. Buzlu sauna- 3’ + sıcak duş 

Böylece, çok yüklemeli maçtan sonra, orta yüklemeli bir antrenman ile ‘’barut kuru'' tutulur.
 Daha sonraki gün dinlenme veya yenileme antrenmanı yapılır!
Bu model antrenmanlar ile bir taşla 3 kuş vurmuş olunur:
1.     Çok yüklemeliden sonra orta yüklemeli ile kalite ‘’tutturulur’’
2.     Orta yüklemeli genel kuvvet aksanlı antrenman ile hem toparlanma hızlanır, hem de uzun sure her hafta maçlarda düşen kuvvet niteliklerini yukarıda tutulur. 
3.     Maçtan ‘’aktif’’ çıkarak sportif formun zirvesinde daha fazla kalma şansı.

Basından okuduğumuz kadarı ile, takımların bazı hocaları daha sezon başında 2, hatta 3 gün dinlenme  ilan etmektedir. Yapmayın beyler, şu ‘’3 gün’’ zaten skandal da, biz şu 2 günü  yazamadan geçemeyeceğiz. Evet olur, ama ne zaman olur? Takımınız sürantrene olmuş ise veya rakıma çıktınız, indiniz uyum sürecinde olursa- olur! Bunun dışında unutmanız gerekir.

Antrenman biliminde boşuna az yüklemeli antrenmanları  iyi ve yerinde kullanın dememişler…


                                                                                                Ertan Hatipoğlu

BUFFALO SÜRÜSÜ

     


Hayvanlar alemini bilirsiniz, rakip ve avlarını etkilemek, korkutmak, mücadelen vazgeçirmek ve kendine itaat ettirmek için, boyutlarını büyütür, kanatlarını açar, dişlerini gösterirler.

Elit sporda rakipler, az çok maçın sonucunu herkesin tahmin ettiği gibi, maç esnasında değil, çok önceden hissederler. Değişik sporlara bakarsak, her birinde skoru büyük ölçüde belirleyen noktalar vardır.

Uzun zaman karşılaşmamış veya ilk defa karşı karşıya gelen güreşçiler daha ilk ''el
enselerden'' sonra, karara varırlar, maçın geri kalanını sadece bir sakatlık veya tesadüf değiştirebilir.

Boksta ilk dakikada yapılan karşılıklı ‘’yoklamalarda’’ sonucu  her iki sporcu hisseder, geriye sadece bir tesadüf ‘’aparkat’’mesela, sonucu değiştirebilir.

Atletizm’de işler biraz daha değişik. Rakipler daha otelde birbirlerini süzer, tartar ve oracıkta yapılan değerlendirmeyi yarınki yarışta sadece bir sakatlık veya düşme, diskalifiye değiştirebilir.

Halterde ise, antrenman dereceleri çok etkilidir, ama asıl yarışta hata yapmadan devam etmen rakiplerini dize getirir.

Futbolda her şey iki takım sahaya çıkmaya hazırlanırken ve çıkarken belli olur. Oracıkta her iki takım birbirini tartar, süzer. Rakibini fiziksel olarak güçlü, yere sağlam bastığını, yüzlerde o derin çizikler gördüğün an, maç skoru orada şekillenir. Skor artık neredeyse belli olmuş, 90 dakika sadece tesadüflere ve futbolu etkileyen diğer faktörlere kalmıştır…

Maç öncesi, bizim millilerimiz Reykjavik stadyumunda rakibinle çıkmak üzereyken, kendilerini bir Buffalo sürüsünün arasında gibi hissettiler, maça çıkarken de, o sürüyle birlikte yürüyorlar gibi algılamışlardı! Aslında her şey burada belli olmuş, gerisi teferruat ve bizim gibi daha sonra hissedenlere derin bir hayal kırıklığı ve üzüntüydü.

Şimdi önümüzde Çek maçına kadar yaklaşık bir ay gibi zaman var. Bakalım biz ‘’Şükrü Saraçoğlu’’ stadında rakibimize daha maç başlamadan o duyguyu hissettirebilecek miyiz. Bunu başarırsak, gerisi kolay!



                                                                                                       Ertan Hatipoğlu

13 Eylül 2014 Cumartesi

ARKAYA KALAN ERTEYE KALIR




Süper Lig’imizin ilk maçları oynanırken, bir çok takımımızda oynayamayan yıldız futbolcu göze çarpmaktadır. Olayın biraz daha derinine inersek, sakatlık sebebinden oynayamayan, transferin neredeyse son günlerinde gerçekleşen epey yıldız futbolcu görünür. Her işimizde olduğu gibi, yumurta kapıya dayanınca işlerimizi yapmaktayız. Ama, bunun bir faizi var ve bazen çok ağır bedel ödemek zorunda kalmaktayız. Hazırlık dönemini takımı ile geçiremeyen, takım çalışma ritmine, ortama alışamayan futbolcular ne yazık ki, 1-2 haftanın içerisinde sakatlanıyor ve takımlarına  katkı yapamıyor. Medyada tartışmalar hem onları, hem de transfer edenleri çok yıpratmasını da ilave edersek, sezon başında transferlerin ne kadar daha karlı oldukları ortaya çıkmaktadır.
İşte, Oscar Cardozo! Belli nedenlerden dolayı geç transfer edildi, Halilhodjic’in çalışma temposuna ayak uydurmaktan zorlandı ve neticesinde sakatlanıp, antrenman yerine tedavi gördü… Bu transfer sezon başında olsa, Oscar takımı ile Avusturya'ya gidip, takım çalışma ritmin ‘’yavaştan-şiddete’’ alışsa, bu sakatlık başına gelmez, takıma katkısı daha fazla olurdu.

Geç transfer politikasını başka iki örneği Beşiktaşlı  Demba Ba ve Ernesto Sosa’dır. Demba Ba Biliç’in 25.06 tarihinde hazırlıklara başlasa, belki de Arsenal maçın gerginliğini kaldırabilecek, ayakta kalabilecekti. Sosa ise, fit geldi, ama neticede yeni bir sisteme, çok yüksek ‘’hızlı trene’’ bindiği için, kasları ona ‘’stop, biraz yavaş ol!’’diye uyarı çektiler. Her iki transfer zamanında yapılsa, çok daha verim alınabilirdi…

Geç transferler dosyamızdan Akhisar spor takımında genç yetenek Saidi Ntibazonkiza ile devam etmekteyiz. Burundi’li yetenek takımı ile temmuz ayı Erzurum kampına katılamamış, daha sonraki Avusturya’daki çalışmalara iştirak etmişti. Neticede, daha ilk resmi maçında gol ve asist yapmasına rağmen sakatlandı ve milli ara olmasa, takımı çok fazla bedel ödeyecekti.

Tabi, yıldız futbolcuların sakatlanmasını sadece geç transfer edilmelerine bağlamak yanlış olur. Diego Ribas örneğinde, sezon başında gelmesine rağmen, antrenman planında dinlenmesi gereken günlerde, Aziz Başkanın müdahalesi sonucu, kendi fiziksel kapasitesini zorladı ve sakatlanmıştı.

Dünyada önde gelen takımlar, Bayern olsun, Manchester United olsun şu veya bu sebepten dolayı geç transfer yapmak zorunda kalmaktadır. O takımlarda futbolcu çok daha araştırılıp, durum tespiti yapılmaktadır. En-ufak bir fiziksel pürüzde, bekletilip, daha sonra maça sürülmektedir. Acele ile hemen ‘’yangına’’ atılanın kaderi bilinmektedir… Ayrıca, sakatlık önlemesinde çalışan çok fazla elemanları vardır.

Aslında, şimdi bir çok kişi  Galatasaray’ın yeni transfer edilen iki yıldız futbolcunun performansı merak etmektedir. Umarız Prandelli gibi bir tecrübeli antrenör Pandev ve Dzemailli’yi hazır , takıma iyice uyum sağlamadıkça, acelesi ile sürmez, hata yapmazdır.

Kavun, karpuz yata yata büyür’müş… 


                                                                                                            Ertan Hatipoğlu

12 Eylül 2014 Cuma

GÜNDÜZ VE GECE MAÇLAR'INA GÖRE UYUM




Ülkemizde tüm liglerin futbol maçları gündüz ve gece olmak üzere ikiye ayrılır. Bundan dolayı, takımlarımız onlara hazırlanırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar  vardır. Daha iyi performans için bu noktaları size değerlendirmeye çalıştık.

                         SAAT 15.00 GÖRE-GÜNDÜZ MAÇI

Saat 6.50  Sabah kalkışlarını her zaman ayni saate ve Güneş'in doğumasının cıvarında olmalı. Buna alışanlar toparlanma ve uyku ile barışık olup, başarının temel şarlarının bir tanesini yerine getirmiş olurlar.
Saat 7.30- Öğleden sonra maçı için kahvaltıda daha fazla protein ve yavaş dağılan karbonhidratlar tüketmelisiniz.
Saat 10.00- Antrenmanlı ve hazır ise takım, sabah ter antrenmanın sakıncası yoktur.
Saat 11.30- Maçtan önce 3-3.5 saat önce olması gerekir.
Saat  13.00- Bazı futbolcular şekerleme yapabilir, ama en geç 13.30-da kalkmalılar.
Saat 15.00- MAÇ
Saat 20.00- Akşam yemekte fazla kaçırmayın. Uyku kaçırır!
Saat 22.00-  Uykudan önce bir duş iyi gelir.

                                       SAAT 20.00 GÖRE-GECE MAÇI

Saat 6.50- Muhakkak kalkın! Gece maçı olması rejiminizi bozmayın.
Saat 7.30- Hafif bir kahvaltı, kan şekerinizi yükseltmeyin.
Saat 10.00- Hazırlar için antrenman, antrenmanlı olmayanlara sadece bir gerdirme ve cimnastik. 
Saat 12.30-  Ciddi bir yemek...
Saat 14.00-  2 saat çıvarında bir uyku çok iyi gelir.
Saat  16.00- Gezme veya hafif ısınma kaslarınızı akşama iyi hazırlar. Az miktarda çabuk öğütülen gıda da alınır.
Saat 20.00- MAÇ
Saat  12.00- Gece maçların en-kötü yanı rejiminizi bozmaktadır. Maçtan sonra fazla yemek isteğiniz olabilir,adrenalin de yüksektir... Geç yatacaksınız, ama bir papatya çayı size iyi gelecektir.



                                                                                                                 Ertan Hatipoğlu

En okunanlar