Cuma gününden itibaren atletizm tanrıları Polonya’nın
Sopot kentinde ERGO Arena’da üç
gün bu dünyanın en-iyi atletlerini
belirlemeye çalışırken, milyonlarca seyirciye o inanılmaz ziyafeti sunacaklar.
İAAF
politikası olarak uygulanan yüksek barajlar bir taraftan yarışları daha konsantreli
yaparken, diğer taraftan, aynen Tenis ve Formula 1 gibi, sadece bir elin parmakları
kadar kahramanlar saymak zorunda kalmaktayız…
Yarışa
iştirak eden ülkelere baktığımızda,nüfusuna ve topraklarına yakışmayacak
şekilde az atletle gelen ülkeler göze batmakta.
Bir Avustralya
mesela, Dünya atletizm şampiyonasına sadece 3 atletle katılma ‘’zahmetinde’’bulunmuş!
Son yılların en-büyük yıldızlarından Sally Pearson’u izleme heyecanı ‘’kanguruların’’ülkesini
az da olsa affeder diye, düşünmekteyiz.
Sadece 2 yıl sonra Olimpiyat düzenleyecek Brezilya 5
sporcu ile Sopot’a gitmesi, tüm atletizm severleri üzerken, bir tek Fabiana Murer’in
sırıkta iddialı olması,’’sambacılara’’ yakıştıramadık.
Meksika
gibi büyük ülkenin sadece bir sporcu, uzun'cu Luis Rivera’yı gönderebilmesi,
gerçekten bir çok insanı hayrete düşürmektedir. Futbolda olduğu gibi, daha
fazla ‘’sombrero’’ hem piste, hem de tribünde görmek fena mı olurdu?
Ya,
Arjantin'e ne demeli? Onlar da sadece bir atlet, gülleci German Lauro ile, son sıralardan el kaldırmaktalar.
Tek
sporculu başka, dev bir ülke daha var- Hindistan! Tamam, nedeni belli, çok
sayıda sporcusu cezalı, ama uzay’a gitmiş, Dünya’ya yazılım ve teknoloji satan
bu dev ülkeye hiç yakışmamış…
Norveç
nüfus olarak belki yukarıdaki ülkelerin sadece bir şehri olabilir, ama
ekonomisi ve özellikle atletizmde gelenekleri ile, önde giden bir ülkedir. Ne
yazıktır ki, onlar da Sopot’a sadece bir atlet, devşirme sprinterleri Ezinne
Okparebo’yu gönderebiliyorlar! Anlaşılan, kafalarını kar tepeciklerine fazla gömmüşler...
Olimpiyat
yılı veya hemen sonrası olsun, anlayabiliriz, ama dört yıllık dönemin tam
ortasında, tam fazla sporcu ile girmek varken bu kıtlık…
Bize
gelince, malum, sadece üç atlet
gönderebiliyoruz. Dokuz yıllık eski federasyondan kalan mirasımız bu; üç atlet,
ikisi Kenya asıllı, sonradan türk olmuş sporcular. Anlıyoruz, her sporcunun
kendisine imkan sunan, gelişimini temin eden ülkeden yarışması normaldir.
Ülkeye faydaları ise, güya lokomotif rolü üstleniyorlarmış!?
Türk atletizmi bu filmi izledi artık, ''Haticeyi'' hep birlikte görüyoruz!
Türk atletizmi bu filmi izledi artık, ''Haticeyi'' hep birlikte görüyoruz!
Ertan
Hatipoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder