Antrenman biliminde yazılan prensipler kadar yazılmayan
olmasa da, vardır. Hatta bir tanesi hep karşımıza çıkmasından dolayı, yazılan
desek, yanlış olmaz. Yılda sportif forma ulaşma sayısı hakkında şöyle bir gerçek vardır: ‘’Yılda 3-4
kez forma girmek zor ve neredeyse ulaşılması imkansız bir olaydır!’’
Günümüzün modern futbolunda bu yazılmayan kanun sık sık
acımasız yüzünü göstermektedir. Ülke ve kulüplerin artan sayısı, takımların
biriken borçları, kısacası yoğun takvim elit futbolcuları epey yormaktadır.
Kendi ve Şampiyonlar ligi maçları, Milli elemeler, Dünya kupası derken,
futbolcular yukarıda yazılmayan antrenman prensibine karşı gelmek
zorundadır. Yani, yılda 3-4 kez forma girip, görevlerini yapmaya, her yere yetişmeye
çalışırlar.
Çalışırlar, ama bir çoğu sakatlanıp, kendini ve kulüplerini
büyük zarara sokar, Milli takımlarını da inanılmaz zayıf performanslara sevk
ederler. Ayakta kalabilen ama formda olmayan futbolcuları da ilave edersek, son
Avrupa 2016 futbol şampiyonası eleme gruplardaki manzaranın sebebi daha net
gözükmektedir.
İşte, bizim grubumuzdaki daha 2 ay önceki Dünya 3.
Hollanda’nın durumu! 3 maçta sadece 3 puan alabilmiş, Hiddink gibi bir marka
ülkesinde yerden yere vurulmaktadır.
Belçika bu konuda başka bir örnek sayılırken, Bosna Hersek
gibi Rio’da iyi oynayan takımın halini biraz üzülerek izlemekteyiz.
Tabi, formsuzluk kanununa takılan en-bariz ülke hiç kuşkusuz
Dünya şampiyonu Almanya’dır. 3 maçta sadece 4 puan alması bir çok futbol severi
şoke etmiş durumda. Yanına İsviçre gibi düne kadar ‘’çelik’’takımı ilave
edersek, ne anlatmaya istediğimiz daha net anlaşılacaktır. Yunanistan, Rusya ve Portekiz'i öylesine, ''kapak'' olarak ilave edebiliriz.
İyi giden, grup lideri olan takımlar da var. Bunlar İtalya,
İngiltere ve Hırvatistan'dır. Oldukça formda olmaları belki Avrupa kupası ve Şampiyonlar liginde
oynayan kendi kulüp takımların kısıtlı rolleri olabilir mi?
Dünya şampiyonasına gidemeyen, ama şimdi rüzgar gibi esen
takımlar İzlanda, Çek, Galler, Slovakya, Polonya, Kuzey İrlanda ve Avusturya
olarak gözükmektedir.Bunların yanına İsrail ve Slovenya’yı ilave edebiliriz. Bu
takımların ortak özelliği kulüpler bazında daha mütevazi bir performansa sahip
olmalarıdır. Tüm dikkatleri milli takıma verip, gerekli anlarda formda
olmaları, karşılarına gelen her takımı ‘’üzmek’’ için adeta programlanmış gibi
bir görüntü çizmekteler.
Bir de bizim yer aldığımız bir başka grup, yıllarca forma
giremeyenler, mazisini arayanlar
ve bulamayanlar denilen bir grup var. Burada Bulgaristan ve Sırbistanı da görmekteyiz.
Antrenman prensipleri
Balkanlarda fazla geçerli değil, galiba…
Ertan Hatipoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder