Bazı
futbolcuları, özellikle yıldız olanları anlamaktan zorluk çekilir. Nedir bu
Teknik Direktörlük ısrarları, anlaşılır gibi değil? Olağanüstü kariyerini
noktaladıktan sonra, neredeyse hizmet ettikleri en-son kulübe ertesi gün, Teknik
Direktör olmak istiyorlar!? Sanki haklarıymış, sanki hizmetlerini bedava yıllarca sürdürmüş, sanki bir kural varmış...
İşte, Roberto Carlos! Kariyeri biter –bitmez yolunu bulsa, Real Madrid’in Teknik
Direktörü olacak. Oralarda fakat, bunun gibi boş hayallere izin olmadığı için,
rotasını Türkiye ve Rusya gibi liglere çevirerek, vitesini küçültmek zorunda
kalmıştı. Kimse de adama: ‘’Dur be adam, antrenörlük başka, sporculuk
başka!’’demediğini tahmin etmek zor olmasa gerek ki, Roberto geçen yıl Ersun Hoca
görevden ayrıldıktan sonra, bizzat
Başkanı aramış, göreve ekibi ile hazır olduğunu söylemiştir. Ne ekibi
varsa, artık...
İşte, futbol
kariyerini noktalayan Fererbahçe’nin efsanesi Alex De Souza! O da Roberto gibi,
neredeyse daha futbol oynarken, devamlı taraftarlara mesajlar, Twitter’den
tebrikler, medyadaki onu seven kalemlerden yazılar... İlle de Teknik Direktör
olacak, sanki bu dünyadaki başka takım
yokmuşçasına, Fenerbahçe’nin başına geçecekmiş. Diploma, bilgi, birikim,
deneyim, pedagojik formasyon gibi kavramlar, bu tür eski futbol yıldızları için sadece bir gereksiz ayrıntıdır.
Onlar kendi egoları ile, muhakkak o göreve gelmeleri için var güçleri ile
çalışmaktalar. Bu gibi futbolcuların ‘’gideyim, alt yapıda şöyle 3-4 yıl
pişeyim, daha sonra 3-4 yıl yardımcı olayım...’’ aklından bile geçmez, geçerse
de çabuk geçer.
Ama, olan
takımlara ve taraftarlara oluyor. Olanlar, takımlarımızı bir ‘’deneme tahtası’’
gibi görenlere değil, onlara bu fırsatı verenlere de oluyor. ''Verenlere'' demişken,
onlara da müstahak, diye
düşünmemek mümkün değildir. Zira onlar, Mustafa Hoca gibi gerçek bir Teknik
Direktöre: ‘’Sen mi yaptın?’’ demiş insanlardır...
Ertan Hatipoğlu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder